« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Kas

2006

MİLLET VE DİN KAVRAMLARI

Doç. Dr. Yümni SEZEN 08 Kasım 2006

Millet kelimesi Kur’ân’da din manâsında toplam 15 âyette geçmektedir. 7’sinde İbrahim milleti (İbrahim dini), birinde (Yusuf sûresi 38. âyette) İbrahim, İshak ve Yakub dinin olarak geçer Geriye kalan 7 âyetin birinde (Bakara sûresi, 120. âyette) Yahudi ve Hıristiyanların dini manâsındadır.

“Kendi dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hıristiyanlar senden hoşnut olmayacaklardır.” (Bakara Sûresi, âyet:120) âyetlerin 6’sında (A’raf Sûresi, 88-89 âyet; Yusuf Sûresi, 37. âyet; İbrahim Sûresi, 13. âyet; Kehf Sûresi, 20. âyet; Sâd Sûresi, 7. âyet) bâtıl ve küfür dini olarak kullanılmıştır.

“…Doğrusu ben Allah’a inanmayan ve âhireti inkâr eden bir kavmin dinini bırakmışımdır.” (Yusuf Sûresi, âyet: 37)

Bakara Sûresi, 130 ve 135. âyette; Âl-i İmrân Sûresi, 95. âyette; en-Nisâ Sûresi, 125. âyette; En’âm Sûresi, 161. âyette; Nahl Sûresi, 123. âyette ve Hac Sûresi’nin 78. âyetinde İbrahim’in dini ve babanızın dini diye geçen millet kelimesi yanına tamamlayıcı (belirtici) kelime almış olmaktadır. Diğer 8 âyette de aynı şekildedir.

Bakara Sûresinin 120. âyetinde onların dini, Yahudiler ve Hıristiyanların dini olarak; Yusuf Sûresinin 37. âyetinde, inanmayan bir kavmin dini olarak; Yusuf Sûresinin 38. âyetinde, İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dini olarak; A’raf Sûresinin 88 ve 89. âyetlerinde, büyüklük taslayanların ileri gelenleri için dinimiz, dininiz şeklinde bâtıl din olarak; İbrahim Sûresinin 13. âyetinde kâfirlerin dini olarak; Kehf Sûresinin 20. âyetinde onların dini, Ashab- Kehf’in bulunduğu şehir halkının dini olarak belirtici ile beraber kullanılmıştır. Bir tek âyette, Sâd Sûresinin 7. âyetinde, son din şeklinde hak din manâsında ve yine belirleyici bir kelime ile birlikte geçmektedir. Bu dökümden maksadım, millet (din) kelimesinin, İslâm kelimesi gibi müstakil, bir şeyle belirlemeye ihtiyaç olmadan, evrensel bir manâda kullanılıp kullanılmadığını anlamak içindir. Anladığımız odur ki, millet kelimesinin hak din ifade etmesi yanına bir belirleyici icabetmiş (İbrahim’in dinin veya son din gibi), tek başına millet kelimesi bir hak din manâsı vermemiştir. İslâm ve Müslim kelimelerinde buna ihtiyaç yoktur.

Türkçe’de millet kelimesi din manâsından ayrı bir manâ kazanmış, Batı’nın kullandığı nation kelimesi yerine geçmiştir. Bir asrı aşan bir zamandır yazarlarımız, şairlerimiz, fikir ve ilim adamlarımız millet kelimesini, son asırların toplum tipi manâsında kullanmışlardır. Dindar ve Dinî bilgisi teslim edilecek bir insan olan M. Akif’in “Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl” demesi ve bunu çok yerde kullanması, misal olarak yeterlidir, zannediyorum. Halk da millet kelimesini “kadın milleti”, “doktor milleti”, “Türk milleti”, “gâvur milleti” diyerek bir topluluğu ifade eden kavram olarak kullanmaktadır. Son zamanlarda, siyasî ve ideolojik cereyanlar çerçevesinde, Türkiye’de millet kavramına karşı fikir tartışması başlatılmış olup, milletin din manâsında olduğu, bunlara sadece kavim denebileceği üzerinde durulmaktadır. İslâmî din sosyolojisinin bu tarafına, ister istemez Türk toplumu içinde cereyan eden fikir penceresinden bakmak mecburiyeti hasıl olmuştur. Tahlilimizi buna göre yapacağız.

Millet (çoğulu, milel) kelimesinin dört ana manâsı vardır: Şeriat, din, taife, diyet. Herkes bilir ki bir kelimenin bir tek manâsı olmaz. Zamanla bir manâsı, diğerlerine galip gelir ve yerleşir. Hatta bazen zıt manâlarda alışkanlık haline gelmiş kelimeler vardır. Serbest kelimesi, Farsça, başı bağlı demek olduğu halde, Türkçe’de hür, bağımsız şeklinde tamamen zıt manâda kullanılmaktadır. Artık bu istikamette bir kavram oluşmuştur. Kelimeler, canlılar gibi yaşar, ölür, bazen tekrar dirilebilir. Şunu da ilâve edebiliriz ki, Kur’ân’ın kullandığı kelimeleri biz günlük hayatta aynı manâda kullanmayabiliriz. Âl-i İmrân Sûresinin 44. âyetinde “kalemlerini atarken sen yanlarında değildin” denirken fal oklarını suya atarken demek olan âyette kalem kelimesi fal oku manâsındadır. Bugün hiç birimiz kalem kelimesini fal oku diye kullanmayız.

Millet kelimesi Türkçe’de, belirli bir toplum tipini karşılayan bir kavram haline gelmiştir. Zaten lügat olarak böyle bir manâsı da vardır.

Kur’ân’da din manâsında olan bir kelimeyi, böyle bir manâ değişikliği yaparak kullanmak doğru olur mu sorusu, yerinde değildir. Kendiliğinden ve ihtiyaca binaen yerleşmiş olduğuna göre, bu kelime üzerinde dinî bir spekülasyon yapılması doğru olmaz inancındayım. Kur’ân’da din kelimesinden başka şu kelimeler, aynı gaye için kullanılmıştır: Şeriat, millet, sebil (çoğulu sübül), sıratu’l-mustakîm, İslâm. En şümullü olanı ve hak dini tek başına ifadeye muktedir olanı şüphesiz İslâm kelimesidir. Bunları birbiri yerine kullanmak, karışıklığa yol açar. Meselâ İslâm kelimesi yerine millet kelimesini kullanamayız. Türkçe’de kazandığı yeni manâsından dolayı değil, bizzat din noktayı nazarından sıhhatli olmaz. İbrahim milleti deyimini, tevhid geleneği olarak değerlendirmek durumundayız. “Biz Nuh’a da vahyettik” ve benzeri âyetlerde olduğu gibi, bütün peygamberler zaten İslâm kimliğini almıştır. İslâm kavramı varken, bugün pratikte “İbrahim milleti” kavramını devam ettirmeye kalkarsak, bu sefer Hz. Muhammed yerine Hz. İbrahim kaim olur. İslâm yerine de millet kelimesi geçebilir. Halbuki Hz. İbrahim tevhid zincirinin bir yerini işgal etmektedir ve din deyince İslâm, peygamber deyince Hz. Muhammed anlaşılmaktadır. Millet kelimesi yüzünden İslâmî kavramlarda buhrana sebep olmamalıdır. Yukarıdaki âyetlerde belirtildiği gibi, din manâsındaki millet, bâtıl da olabilir, hak da. İslâm kelimesinin böyle zıt durumu yoktur ve bu kelimeyle cihanşümul din nizamı kastedilmiştir.


İslâm Sosyolojisine Giriş, sh:112-114

Ziyaret -> Toplam : 125,07 M - Bugn : 91411

ulkucudunya@ulkucudunya.com