« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Tem

2012

BARBAROS HAYREDDİN PAŞA

01 Ocak 1970

(ö. 953/1546) Ünlü Türk denizci ve kaptan-ı deryası.
Vardar Yenicesi'nden gelip Midilli'nin fethinden sonra buraya yerleşen Yâkub adlı bir sipahinin oğludur. 1478 yılı ci¬varında doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplanyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barba-rossa" adını daha sonra Hızır için de kul¬landıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.
Dört kardeşin en küçüğü olan Hızır gençliğinde yaptırdığı bir gemiyle Midilli, Selanik ve Eğriboz arasında ticarete başladı. Rodos şövalyelerine esir düşen ağabeyi Oruç'un kurtarılmasından son-ra ise iki kardeş Şehzade Korkutun hi¬mayesine girdiler. Bu sıralarda İspanyol-lar'in Batı Akdeniz'e hâkim olma gayret¬leriyle Endülüs'te yaptıkları zulümler yü¬zünden buradan aynlmak zorunda ka¬lan müslümanların göçleri bölgedeki es¬ki dengeyi bozdu: bunun üzerine Oruç ve Hızır kardeşler Batı Akdeniz'e yöne¬lerek 1504'ten sonra Kuzey Afrika sa¬hillerinde görünmeye başladılar. İki ge¬milik küçük filoları için emin bir liman arayan iki kardeş, Tunus Hafsî" Sulta¬nı Ebû Abdullah Muhammed b. Hasan (1493-1526) ile anlaşarak Halkulvâdî'de (La Goletta) yerleştiler. Gemilerinin sayı¬sı artınca da Cerbe adasına geçip orayı üs edindiler ve akınlarını İtalya kıyıları¬na kadar uzattılar. İspanyol işgalindeki Bicâye (Bougie) Limanı'nı alamayan Bar-baros kardeşler 1513 yılında bir yarıma¬da üzerinde bulunan Cicelli'yi (Djidjelli) ele geçirdiler. Kendi başlarına bir şehir yönetimi kurmuş bulunan Cicelli halkı Oruç'u sultan ilân etti. Böylece Barba-roslar'ın Kuzey Afrika'da kuracakları dev¬letin temelleri atılmış oldu.
Bir ara sıla için Midilli'ye dönen Bar¬baros kardeşler, Yavuz Sultan Selim'in himayesine girmek amacıyla Muhiddin Reis'i seren yüklü bir barca ve değerli hediyelerle İstanbul'a gönderdiler (1515). Böylece Osmanlı desteğini de sağlayan Barbaroslar Bicâye'yi aldıkları gibi Ka-toük Ferdinand'ın ölümünden (İ516) fay¬dalanarak İspanyol İşgalinden kurtulmak isteyen Cezayir şehrinin yardımına da koştular. Cezayir ve onun batısındaki Şer-şel'in (Cesaree) ele geçirilmesinden sonra Oruç Reis Şerşel ve Cezayir sultanı ilân edildi. Bunu 1517'de Tenes ve Tlemsen şehirlerinin zaptı takip etti. Ancak yerli¬lerle anlaşan İspanyollar'ın 1518'de Tlem-sen'i geri aldıkları savaşta Oruç Reis şehid oldu.
Yalnız kalan Hızır Osmanlı desteğini güçlendirmek için adamlarından Hacı Hü¬seyin'i, Cezayir halkının Ekim 1519 ta¬rihli arîza*sı ve kırk esirle birlikte Os¬manlı padişahına gönderdi[69]. Afrika'da olup bitenleri öğrenen Yavuz Sultan Selim, "Hızır Reis nasrüddîn-dir, hayrüddîndir" diye memnuniyetini ifade ederek onun Cezayir hâkimi olarak tanındığını belirten bir hatt-ı şerif gön-derdi. Ayrıca kendisine Anadolu'da gö¬nüllü asker toplama imtiyazı tanınarak yeniçerilerle topçulardan oluşan 2000 ki¬şilik bir yardımcı birlik gönderilmesi ka¬rarlaştırıldı. Böylece hutbenin padişah adına okunduğu Cezayir Osmanlı toprak¬larına katılmış olduğu gibi Hızır da artık Hayreddin Paşa diye anılmaya başlandı.
Cezayir'e hâkim olduktan sonra bura¬yı idarî bakımdan ikiye ayıran Hızır Reis, doğu kısımlarını yerli emirlerden Ahmed b. Kâdfnin, batı kısımlarını ise Muhammed b. Ali'nin idaresine bıraktı. Ancak Hı¬zır Reis'in faaliyetleri ve Türkler'in Kuzey Afrika'da yerleşmeleri İspanyollar') tek¬rar harekete geçirdi. Sicilya kral naibi Hugo del Moncada kumandasındaki sek¬sen gemiden oluşan bir filonun 1519 Ağustosunda Harras bölgesine yaptığı çıkartma Hızır Reis tarafından püskür-tüldü. Hâtıralarında belirttiğine göre bu savaş sırasında Avrupalılar Hızır'a ağa¬beyi gibi "Barbarossa" lakabını verdiler.
Barbaros Hayreddin 1520-1529 yılla¬rı arasında İspanyollar'ın elinde bulunan küçük bir adanın dışında bütün yörenin hâkimi oldu. Cicelli'den sonra Kol (Colio) Limanı ile Bone ve Konstantin'i de ele ge¬çirdi. Fakat Tunus Sultanı Muhammed'in saldırısı ve Ahmed b. Kâdî'nin isyanı üze¬rine 1524'te Cezayir'i terketmek zorun¬da kaldı. Ancak üç yıl sonra şehre yeni¬den hâkim olabildi. Başta Sinan ve Aydın reisler olmak üzere Akdeniz'deki Türk denizcileriyle civardaki adalar halkı onun hizmetine girdiler. Cezayir'de bir silâh atölyesi kuruldu. Barbaros mevcudu otuz beş gemiye yükselen filosu ile İtalya'dan sonra İspanya sahillerini de tehdide baş¬ladı. Çeşitli baskı ve zulümlere uğrayan Gırnata müslümanlan Barbaros'un şah¬sında büyük bir destek buldular. Yurt-larından ayrılmak zorunda kalan bu müs-lümanlar (Moriscos) Türk gemileriyle Af¬rika sahillerine taşındı. Cezayir'e getirilen Endülüs müslümanlannın sayısı 70.000'i buldu. Ayrıca ele geçirilen ganimetlerle Cezayir şehri zenginleşti ve Türkler'in Hindistanı {veya Meksikası) diye şöhret kazandı.
Bu arada Barbaros İspanyollar'ın elin¬deki Adakale'yi de (Penon) alarak (1530) buraya bir dalgakıran yaptırdı. Öte yan¬dan 1531 "de Şerşel'e saldıran Andrea Doria kumandasındaki İspanyol filosu bir sonuç elde edemedi. Fakat Doria er¬tesi yıl Osmanlılar'a ait Koron ve Patras'ı ele geçirdi. Bunun üzerine Kanunî Sul¬tan Süleyman donanma kumandanlığı¬na getirmek için Barbaros'u İstanbul'a çağırdı. Yerine evlâtlığı Kara Hasan'ı bı¬rakan Barbaros yirmi tekne ile Cezayir'¬den yola çıkarak İstanbul'a vardıktan bir gün sonra, 11 Cemâziyelâhir 940[70] günü padişah tarafından ka¬bul edildi. Ardından Kanûnrnin isteğiy¬le, Irakeyn Seferi'nde bulunan Vezîriâ-zam İbrahim Paşa'nın (Makbul) yanına Halep'e giden Barbaros, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd beylerbeyi ligi pâyesiyle Kemankeş Ahmed Paşa'nın yerine kaptan-ı derya¬lığa tayin edildi[71]. Böylece o zamana kadar Gelibolu sancak beyliği pâyesiyle verilen kaptan-ı deryalık bey-lerbeyilik derecesine yükseltilmiş oldu.
Barbaros kaptanpasalığa getirildikten sonra İspanyollar'in Öncülük ettiği Av¬rupa İttifakını yenip Akdeniz'de Türk üs¬tünlüğünü kurabilmek için bir yandan güçlü ve düzenli bir donanmanın kurul-masına çalışırken öte yandan da V. Karl'a karşı Fransa ile iş birliği yapılmasına önem vermiştir.
1534 Ağustosunda seksen gemi ile İs¬tanbul'dan ayrılan Hayreddin Paşa Reg-gio, Sperlonga. Fondi gibi İtalya'nın gü¬neyindeki kasabaları vurduktan sonra Tunus'a yöneldi ve Mevlây Hasan'ın ter-kettiği şehri ele geçirdi[72]. An¬cak ertesi yıl Tunus seferine çıkan V. Kari şehri geri alarak[73] Mevlây Hasan'ı yeniden iş başına geçir¬diği gibi Goletta'ya da bir İspanyol gar¬nizonu yerleştirdi. 1537'de Korfu kuşat¬masına katılan Barbaros, buranın alına¬maması karşısında Venedîk'e ait adaların zaptına girişti. Bu amaçla 1538 baharın¬da Ege denizine açılarak Eğriboz'un gü¬neyindeki Paros, Antiparos, Skyros, Egi-na (Ekin), Naksos (Nakşe), Andros, Scar-panthos (Kerpe) ve Kasos (Kaşot) adaları ile Girit açıklarındaki adacıklardan top¬lam yirmi sekiz ada ve iki kaleyi Osman¬lı idaresine kattı. Böylece Sakız, Kıbrıs ve Girît'in dışında Venedik'in Doğu Ak¬deniz ve Ege'deki hâkimiyetine son ve¬rilerek deniz yollarının emniyeti sağlan¬mış oldu.
Bu arada V. Kari ile Fransa Kralı I. Fran-çois arasında Nice Mütarekesi'nin imza¬lanmasından sonra İspanya ile papalık, Venedik ve Portekiz arasında Osmanlı-lar'a yönelik yeni bir ittifak yapıldı. 208 veya 246 gemiden oluşan Andrea Doria kumandasındaki müttefik donanması Korfu'da toplandı. Buna karşılık 122 ge¬miden meydana gelen Osmanlı filosu ise Barbaros'un idaresinde Arta körfezine girdi. Doria Türk donanmasını dışarıya çekebilmek için 25 Eylül 1538'de hare¬kete geçerek bir kısım kuvvetlerini ileri yolladı. Ancak kısa süren bir çarpışma¬dan sonra bu gemiler geri dönmek zo¬runda kaldı. Bunun üzerine Doria, hem Barbaros'u kendisini takibe zorlamak hem de muhtemel bir fırtınaya karşı Levkas ve Magenisi adacıkları arasına sığınabilmek için Preveze açıklarında de¬mirledi[74]. Barbaros da Levkas'ın kuzeyini dolanarak müttefiklerin karşı¬sına çıktı ve gemilerini kıvrık bir hançer şeklinde yanyana dizerek savaş düzeni aldı. Sağ kanat kumandanlığını Turgut Reis'e, sol kanadınkini de Salih Reis'e verdi, kendisi ise ortada yer aldı. Düş¬manın sayıca üstünlüğü karşısında bir yarma hareketine girişen Barbaros müt¬tefik Haçlı filosunun gerilerine kadar ilerledi. Donanmasını ancak ertesi gün[75] harekete geçirebilen Doria ise Barbaros'un karşısına çıkmak yerine açık denize dümen kırdı. Böylece büyük bir bozguna uğratılan müttefik donanma¬sının otuz altı teknesi ele geçirildi, 2175 de esir alındı. Türk donanmasının kayıp¬ları ise oldukça azdı.
Preveze Zaferi'yle Doğu Akdeniz'den sonra Orta Akdeniz bölgesinde de Türk üstünlüğü sağlanmış oldu. Bu arada Do¬ria tarafından daha önce ele geçirilen Adriyatik kıyısındaki Nova da (Castelnuova) kolaylıkla geri alındı[76]. Venedik Osmanlılarla bir barış yaparak (1540) ittifaktan ayrılırken V. Karl'ın Ce¬zayir'e karşı giriştiği 1541 seferi ise fır¬tına yüzünden hezimete dönüştü.
I. François Preveze'den sonra yeniden Osmanlılar'a yaklaşmaya başladı. Başın¬dan beri Fransızlarla iş birliğinden ya¬na olan ve 1532'de I. François İle ilişki kurmuş bulunan Barbaros'un da uygun görmesiyle Akdeniz'de V. Karl'a bağlı yerlere karşı ortak bir harekete karar verildi. Fransa elçisi Paulin'i de yanına alarak 28 Mayıs 1543'te İstanbul'dan hareket eden Barbaros 110 gemilik fi-losuyla Messina, Reggio ve Ostia gibi İtal¬yan sahillerini vurduktan sonra 20 Tem-muz'da Marsilya'ya vardı ve burada tö¬renlerle karşılandı. Fransız donanması¬nın hazırlıklarının tamamlanmasından sonra Savoi Dukalığı'ndaki Nice'in alın¬masına karar verildi. Şehir 20 Ağustos'-ta ele geçirildiği halde kalenin zaptı uza-yinca kuşatmaya son verilerek Türk do-nanmasının kışı Toulon'da geçirmesi uy¬gun görüldü. Fakat altı ay kadar Güney Fransa'da kalan Barbaros, François'nin V. Karl'la anlaşması karşısında İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Dönüş sırasında da Cenova'da esir bulunan Turgut Reis'i kurtardı.
Nice seferi Barbaros'un son büyük seferidir. Bundan sonra daha çok tersa¬ne işleriyle meşgul olan Barbaros, 6 Ce-mâziyelevvel 953'te[77] kısa bir hastalıktan sonra vefat etti ve sağlı¬ğında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Ölümü¬ne "Mâte reîsü'!-bahr" (Denizin reisi öldü) sözü tarih düşürülmüştür.
Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen de¬ğerli denizciler ve teşkilâtlı tersane sa¬yesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.
Çağdaş kaynaklara göre Barbaros iri yapılı, kumral tenli idi. Saçı. sakalı, kaş¬ları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü de¬nizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İs¬panyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Ak-deniz dillerini iyi bilirdi. Ayrıca mûsikiyi de seviyordu. Cezayir'de yaptırdığı cami¬nin kitabesinde[78] unvanı "es-Sultânü'l-mücâhid mevlânâ Hayreddin ibn el-emîr eş-şehîr el-mücâhid Ebî Yû¬suf Ya'küb et-Türkî" şeklinde gösteril¬miştir. Daha sonraki devirlerde, Ege'ye açılacak donanmanın Beşiktaş'taki Hay¬reddin İskelesi'nde demirlemesi gelenek olmuştur. Barbaros'un evlâtlığı Hasan da Cezayir beylerbeyiliği yapmıştır.
Barbaros Hayreddin Paşa sağlığında Seyyid Murâdî'ye hâtıralarını yazdırmıştır. Gazavât-i Hayreddin Paşa adını taşıyan hatırat, biri mensur diğeri manzum ol¬mak üzere iki şekilde kaleme alınmıştır. Mensur olan Fransızca'ya[79], İtalyanca'ya (E. Peleaz, la uita e la storia di Ariddeno Barbarossa, Palermo 1887) ve kısmen Arapça'ya (Nûreddin Abdülkâdir, ez-Zühretü'n-nâ'ire, Cezayir 1934) çevril¬diği gibi sadeleştirilerek de yayımlan¬mıştır {Barbaros Hayrçddin Paşa'nın Hâ¬tıraları, nşr. Ertuğrul Düzdağ, [-II, İstan¬bul, ts.]. Manzum hatırat ise Necip Âsim tarafından tanıtılmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 14951

ulkucudunya@ulkucudunya.com