Mamak cezavinde katledilen HÜSEYİN KURUMAHMUTOĞLU ANISINA....
Lütfi Kireçci 01 Ocak 1970
Çekildik mavzersiz siperlere,
Tahta tabutlara sığmamıştı kocaman adamlar
Tıpkı öldürülmek le bitirilemeyenler,
Ağızlarında geveleyip durdukları
Altı üstü bir ölüm fermanıydı korkularına
Korktukları için milat düşemediler,
Ve bilinmez zemheri soğuklarına astılar yalnızlıklarını
Biçare ellerinden kara kazanlar yakıldı,
Ay tam dokuz parça cam kırığı
kesti gecenin en mahrem yerinde
Yüreğimize çizdiğimiz kocaman adam resimlerini,
Mezarlar dardı
nasıl sığardı bu kocaman adamlar bu mezara
Ayaklarını bükerek koydular,
tahta tabutun içine,
Yüreklerini binlerce yıl öpmeye kıyamadığımız..yiğitleri…
Ve o kahrolası pislik elleriyle üzerlerine attıkları toprak
Bile şikayetçiydi onlardan.
toprak hastı,
toprak temizdi,
Toprak özdü, toprak asıldı
Ve iki gözdü,
hücreden dışarıya süzülen sigara dumanında
Ve bir hücum borusu çaldı,
yada biz öyle anladık,,
Tavşan uykularımızı da battaniye altına saklayıp fırladık ranzalardan
Kafasına aldığı bir dipçik darbesiyle hastaneye kaldırıldı Hüseyin,
Bir Ulubatlı hasan daha vuruldu yüreğimizin HAYBER kalesinde
14 Temmuz 1987. Bir yiğit, bir şehit gömdük toprağa.
Çekildik mavzersiz siperlere,
gözyaşı dondu bir temmuz öncesinde
Kalakaldık,
bir Nuh tufanı öncesini yaşarken çağdaş nemrutlar
Yine soframıza döküldü kıblesiz ellerden aş…
evlere naaş…………..
Dört gün sonra geldi Hüseyin’in elbisesi içi boş,
Alıp götürmüşler;
incecik fidanı toprağa dikmişler,
Vay benim anam, vay benim babam,
vay ipe sapa gelmez sevdam….
Deprem görmüş kentler gibi yıkılıyoruz,
gelin taşıyın enkazımızı……
Sonra öğrendik,
Bir sabah namazı
Başında takkesi,Takke yasak,
Namaz kılıyormuş Hüseyin,
o gönül iklimlerinde
Yön kıble, gönlünü kaptırmış Mevla’ya
Hiçbir şey den habersiz, dünyadan uzak
Kafasını aldığı bir hain dipçik darbesi
Hazreti ALİ ‘yi vuran el vurmuş Hüseyin’i
Yer kahrolası Mamak, cezaevi
Dünya işkence tarihinin tek canlı adresi
Ülkücü düşmanı katil, nü resimleri çizedursun
Korkularına park yeri sahillerde
Dokuzları kim anar, Hüseyin’imi kim anar
………………………………………………………………………………..
Bu gün benim doğum günüm,
Hey be koca dünya,
Al basmalı dostları aldın yanına,
İki koca düş gördüm,
İki serçe havalandı yerden,
Birileri çıkıp geldi gecenin bir yarısında,
Bir şehidin yarasına bin tabip getirdiler,
Bizim bildiğimiz tabiplere benzemiyorlardı
O şehidi tutup incitmeden
Aslolan memleketine götürdüler,
Sahi sen bizim oralara hiç geldin mi?
Yaylalara çıkıp serin sularından içtin mi?
Eski yollar var bilir misin,
ıssız, sessiz, kuş uçmaz,
kervan geçmez
bir orman kenarında yıkık taşları
bir mezarlık var inler cinler cirit atar,
hele bir yaklaş o mezarlıklara
biraz otur, bir mezarın başına,
Bir kutlu haber gelir kulağına,
Burası Çanakkale, burası Dumlupınar,
Hasretliğin büklüm, büklüm açılan perdesi,
Ölümsüzlük şerbetinin içildiği yer burası
Burada hesap yok, burada mizan yok,
Önde hazreti HAMZA ardında yiğitleri
Ne ölmesi be, ölmek de ne gam
Bak hala dimdik, hala hepsi ayaktalar,
Hala kan sızıyor yaralarından,
Hepsi orda toplanmış,
bir müjdeli haber dolaşır
Ve onlara her gün yüzlerce yiğit karışır,.
…………..tepemde bir ses var..beynimi kurcalar
haydi arkadaşlar sayım var………….
Çekip yüzümüze öfkenin aradığı adresini,
Yürüyoruz upuzun maltasına cezaevinin…
Aradan yıllar geçiyor içimizdeki batmış gemiler vuruyor
Kimsesizliğin adı adresi olmayan sahillere,
Hani benim kimliğim, hani sessizliğimizin
Kalem kıran elleri,
Bir çift turna gördüm,, bizim ellerde
Daldım bir banliyö treninde, gidiyorum
Mamak ta inecek vardı……….!
Eyvah geçirdik durağı geç kaldık……
Sabah ola hayrola,,,,,