PKK'ya terörist diyen kaybeder!
İbrahim KARAGÜL 03 Ekim 2007
Irak'ın üçe bölüneceğini ne zaman yazmıştım diye geriye doğru bir araştırma yaptım. İşgalden önce yazmaya başlamışım. İşgal sırasında ciddi iddialarla gündeme getirdim. O zamandan bu yana da planın aynen uygulandığını görüyorum. Hayret ve ibretle izliyorum. Koca koca adamlar, devleti yöneten, dünya kadar bilgiyi/istihbaratı elinde bulunduranlar, söz söyleme kudretine sahip olanlar bu süre içinde Irak'ın toprak bütünlüğünü garantiliyorlardı!
Nihayet resmileşti. Artık her şey ortada. Artık üç Irak var. Artık Türkiye bazı şeyleri bütün dehşetiyle düşünmek zorunda. Artık Türkiye için eskiye dönmeden ileri bakıp yeni kapılar açma zamanı.
ABD Senatosu'nun kabul ettiği Irak planı bölünmeyi, ülkenin üçe parçalanmasını öngörüyordu. Ve bu plan kabul edildi. Kabul edilen tasarıda, "ABD'nin, federal bir hükümet sistemi oluşturulmasına ve federal bölgelerin kurulmasına izin veren Irak Anayasası hükümleri çerçevesinde Irak'taki önemli gruplar arasında siyasi anlaşma sağlanmasını aktif şekilde desteklemesi" istendi. Planın tespitler bölümünde, "Kuzey Irak'taki üç vilayette Kürt bölgesel yönetiminin idari rolünün tanındığı ve Kürt bölgesinin genel olarak istikrarlı ve barış içinde olduğu" anlatıldı.
Yani fiili bölünme ortamı oluşturulmuştu, şimdi resmileşiyor. Bir süre sonra, bölgesel şartlar uygun olduğunda bu siyasi durum dünyaya kabul ettirilecek, Birleşmiş Milletlere üç yeni devlet katılmış olacak.
Buraya kadar şaşırtıcı bir durum yok. Ancak Türkiye'nin resmi tezlerini, politikalarını, doğru ya da yanlış, bugüne kadar savunduğu argümanları toprağa gömen gelişmeler bunlar. Bir büyük planlamanın sonucu olarak birer birer önüne geliyor.
Örnek mi? Önceki gün Irak İçişleri Bakanlığı ile Türkiye arasında terörle mücadele ve PKK konusunda müzakereler yapıldı. Anlaşma metnine göre, iki ülke PKK konusunda işbirliği yapacak, terörle mücadele çerçevesinde sıcak takip için Kuzey Irak'a girilebilecekti. Ancak Kürt yönetiminin baskısıyla Irak, sıcak takibe izin şartı getirdi. Bu izin hem Bağdat hem de K. Irak yönetiminden alınacak! Fiilen uygulanması mümkün olmayan bir durum çıktı ortaya.
Bağdat yönetimi ile Kuzey Irak arasındaki güç mücadelesini bir kez de böyle gördük. Kürt yönetimi, anlaşmaya, özellikle sıcak takibe şiddetli karşı çıktı. Kuzey Irak'taki Kürt Yönetimi'ne bağlı güçlerin sözcüsü Cebbar Yaver, "Anlaşmanın asılsız ve Türk medyasının propagandasından ibaret olduğunu" açıkladı ve "Irak, Kürdistan hükümetinin onayını almadan PKK konusunda Türkiye ile herhangi bir anlaşma imzalayamaz" dedi.
Daha önce de Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Irak Başbakanı'nın Ankara ziyareti sırasında varolan terörle mücadele mutabakatı çerçevesinde PKK'ya operasyona izin verilmeyeceğini, mutabakatın kabul edilmeyeceğini açıkça söylemişti.
Türkiye, İran, Suriye ve Bağdat yönetimi arasındaki bölgesel işbirliği, yakınlaşma arayışlarının önündeki en büyük engel ABD ve dolayısıyla K. Irak yönetimi. Bu yadırganacak bir durum değil. Bağdat ile K. Irak arasındaki güç dengesi, petrol ve askeri seçenekler çerçevesinde Kuzey Irak lehine ağır basıyor.
Şimdi bir resim çizelim:
PKK'ya ABD silahları veriliyor. PJAK'ı kuran ve kullanan ABD ve müttefikleri. Irak üçe bölünüyor. İran K. Irak'ta kendi başına operasyonlar yapıyor, durum gerginleşiyor.
Türkiye'nin terör kaygısı giderilmiyor. ABD, birkaç yıldır Türkiye ile oyun oynuyor. Washington'un güçlüleri petrol için K. Irak'a yerleşiyor. Türkiye'nin tezlerini sadece İran ve Suriye dinliyor.
Nicolas Burns, dosyalarla dolu bir çanta ile Ankara'ya geliyor. İran var, petrol var, PKK var, K. Irak var.. Ama genel af da var. Terörle mücadele konsepti çerçevesinde Türkiye'nin ABD ve Irak'la bir sonuca gitme şansı yok artık, olmayacak da.
İddialı bir şey olacak ama.. ABD, Türkiye'yi hem K. Irak yönetimi hem de PKK ile masaya oturtacak. Bir pazarlık yapılacak. Çünkü PKK'ya terörist diyenlerin kaybettiği bir dönem bu.
Nasıl olacak, ne zaman olacak bilmiyorum ama bu yol açıldı. Karşılığında Türkiye'ye ne verirler bilmiyorum..
Türkiye direnirse, karşı koyarsa, uzlaşmazsa, hizaya gelmezse, bölgesel direnç merkezlerinin kaygılarını önemsemeye devam ederse ne olur?
Taksim'de bombalar patlar. Ankara'da bulunan yüzlerce kiloluk patlayıcı, o zaman bulunamaz ve patlar!
Ankara'ya, İstanbul'a ve memleketin muhtelif bölgelerine gönderilen yüzlerce kiloluk C-3 ve C-4'ler boşuna mı stoklanıyor. Yabancıların bu sevkıyatlarda nasıl rolü oluyor!
İnanın patlar! Allah korusun..