« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Eyl

2012

SİVAS KONGRESİ ÖNCESİNDE MANDA VE HİMAYENİN` TÜRK BASININDA TARTIŞILMASI VE KOMUTANLAR ARASINDA YAZIŞMALAR

Dr. Kadir KASALAK 01 Ocak 1970

1. GİRİŞ
Erzurum Kongresi toplanmadan önce, Mustafa Kemal Amasya'
dan yayınladığı genelgede; "Anadolu'nun her bakımdan en emniyetli
yeri olan Sivas'ta milli bir kongrenin toplanması kararlaştırıldığını"
duyurmuştu.1 Daha sonra Erzurum Kongresi toplanınca Sivas Kongresi
geriye kalmıştı. Ama Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi için bir
prova niteliği taşırken aynı zamanda temsilcilerin Sivas'a gelmesi için
zaman kazandırmıştı. Buna rağmen Sivas Kongresine Erzurum Kongresi'ndeki
kadar delege toplanamamıştı. Halbuki Amasya genelgesinde,
delegelerin süratle yola çıkması istenmişti. Çeşitli engellemeleı
sonucunda gecikmenin olduğu görülmektedir. Bunda mülki ve askeri
makamların ihmali olduğu gibi kongrenin mahiyetinin iyi bilinmediği
akla gelebilir. Nitekim Balıkesir ve Alaşehir kongreleri başkanı Hacim
Muhittin Bey'in "Olabilir ki onların mukarreratı bize kabil-i tatbik
değildir" demesi2 de bunun bir göstergesidir.
2. KONGRE ÖNCESİNDE KOMUTANLAR ARASİNDA
YAZIŞMALAR
Erzurum Kongresi öncesi ve Eruzurum Kongresi sırasında Milli
Mücadele hareketini yürüten komutanlar aralarında ve arkadaşları ile
yazışmalarını sürdürmüşlerdir. Bu yazışmaların Sivas Kongresi'ne
kadar ve kongre esnasında sürdüğü görülmektediı. 9 Ağustos 1335
tarihinde Amasya'dan 5. Fıkra Kumandanı şu soruları soruyordu:
"Kongrenin hitama erdiği Amasya mutasarrıflığına gelen telgrafı aldım.
Amerikan maııdaterliği hakkında İstanbul'dan ayrıca malumat
alınabildi mi? Bekir Sami Bey bu babtaki tekmil malumatı size bildirmiş
bunun için mülakatımız neticesinde bahse hacet görmüyorum.
1 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk C.I, İstanbul 1973, MEB Basımevi, s. 38.
2 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul 1983, s. 515.
Sivas Kongresi hakkında yeni bir karar var mı? Ordu müfettişliğine
tayin olunan Abdullah Paşa hakkında oradaki kararlar nedir? İstanbul'un
bu gibi hareketlerine karşı artık mukavemet mecburiyetinde
bulunduğumuzu zannediyorum. Mandaterlik hakkında İstanbul'dan
alınan malumata göre birşey yapıldı mı?"3.
Aynı gün Üçüncü Ordu Müfettişliği tarafından Canik Mutasarrıfı
Hamid Bey'e yazılan yazıda " . . . Erzurum Kongresi'nin halet-i ruhiyesi
suret-i umumiyesi kati bir istiklâli milli şeklinde idi. Nihayet
kongre beyannamesinin yedinci maddesi tagarrür ettirildi. 2- Hal bu
merkezde iken Amerikaya mandaterlik talebi için heyet gönderilmesi
ve şarki vilayattan birer murahhas intihab ve tayini gayri kabildir.
Heyet-i temsiliye buna selahiyettar değildir"4. Amerikan mandası
düşüncesi yerine bağımsızlık fikri etrafında toplanılması gerektiği
konusunda Karabekir Paşa'nın telkinde bulunduğu yazıdan anlaşılmaktadır.
Ayrıca heyet-i temsiliyeniıı manda talebinde bulunamayacağının
bildirilmesi bu düşünce mensuplarını fikirlerinden caydırmaya
yönelik olduğu da anlaşılmaktadır.
Canik mutasarrıfı Hamid Bey 9 Ağustos 1335 (1919) tarihli Mustafa
Kemal Paşa'ya gönderdiği telgrafında büyük bir hevesle Amerikan
mandasını savunmakta bu konuda acele edilmesi gerektiğini hatırlatmakta
idi. Hamid Bey şöyle diyordu: "Mustafa Kemal Paşa'ya:
Vasıftan aldığım mektubun hülasasını size naklediyorum. Geçende
Amerikan mandasından size bahsetmiştim. Bu hemen tahakkuk etti.
Amerika kongresi de kabul ediyor. İstiklâl ve hizmet-i milliye ve mülkiye
esasları var. Şu kadar ki Anadolu'nun kendilerini isteyeceğine
Amerikalılar mütereddid bulunmamaları için Erzurum ve Sivas Kongresi
vasıtasıyla İstanbul'daki mümessile müracaat ederek Amerikalılara
yalnız bu kabulü tahlil için ona da yazdığım gibi Eızurum ve Sivas
kongrelerinden buradaki mümessili ve Amerika Heyeti Tahkikiyesi'ne
müracaatla Türkiye'nin vahdet-i milliye ve tamamiyle mülkiye
ve istiklâli mahfuz kalmak üzere bize mütalâa arz etmesini memnuniyetle
bütün memleket kabul eder, tarzında birşey yazılması muhakkak
lüzumlu ve sürat ibrazı elzemdir. Bir de buradan Amerika'ya bir heyet
göndereceğiz. Buna vilayattan birer murahhas iştiraki pek şayanı arzudur.
Buradaki münevver kimselerden biz intihab edelim. Siz vilayet
namına bizim intihabımızı kabul ettiriniz. Zeyl: Vasıf'ın reyine tama-
3 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi Kls. 17, Dos. 38-1 A, Fih, 4-14.
4 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi, Kls. 17, Dos. 38-1A-50, Fih. 4-18. (ATAŞE:
Askeri Tarih ve Stratejik Etütler Başkanlığı).
miyle iştirak ediyorum. İstanbul'daki sahte cemiyet vekillerinin müteşebbis
ve muhalif mütaalât ile Amerika heyet-i tahkikiyesi nezdinde husule
getirdikleri tesiratı manzarayı ancak sizin beyanat-ı sarihanız
izale edecektir"5. Telgrafta bu ifadelerle Amerikan mandasının hemen
kabulü istenmekteydi.
12 Ağustos'ta Erzurum'dan Canik Mutasarrıfına ve Ali Fuat
Paşa'ya verilen bilgi de Amerika'ya heyet göndermenin mümkün olmadığından
sözedilerek, Sivas Kongresi'ne kimlerin geleceği sorulmaktaydı6.
Yine Erzurum'dan çekilen telde (Kavak ve Sivas'a) Amerika
mandaterliği kabul etmişse bu talebin esaslı bir istinadgahı olmak için
millet tarafından da müracaat ve kabulü bekleniyormuş, buna mebni
de Erzurum ve Sivas kongresinin bu yolda telgraflar verilmesi lüzumu
bildirilmektedir" denilmekte idi.'' Yani manda yanlıları Erzurum
Kongresi'nden esasen manda lehine bir karar çıkmamasına rağmen
kongrenin 7. maddesini Amerikan mandası olarak yorumlayıp Sivas'
tan da bu yolda daha açık bir karar çıkması için çaba sarfediyorlardı.
Amerikan mandası yanlılarının Sivas Kongresini ve Mustafa
Kemal, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşa gibi milli mücadelenin
önderlerini etkilemek ve Amerika lehine bir mandanın kabulüne razı
etmek için, 10 Ağustos'ta gönderdikleri mektupları manda konusuna
ışık tutmaktadır. Bunlardan birincisi Kara Vasıf Bey'in 10 Ağustos
1919'da Mustafa Kemal'e yazdığı mektuptur. Epey uzunca olan bu
mektup "Pek muhterem Paşam" hitabıyla başlayıp şöyle devam ediyordu:
"Bir müzaherete ihtiyaç hissettiğimize, bunun da Amerikalılar
tarafından ifasını lüzumlu gördüğümüze dair esbab-ı mucibeli rapor
ve karâr sureti meifuftur. Bununla beraber ben gerek Türklerde gerek
Amerikalılarda kıymetli insanlardan taraftar bulan fikir ve kanaatimi
hülasa edeceğim.8 Daha sonra Vasıf Bey, Osmanlı Devleti'nin son
zamanlardaki kötü durumun tablosunu çiziyor, özellikle ekonomik
duruma değiniyordu. Halkın fakir, devletin hiçbirşey yapamayacak
durumda olduğunu, anlatan Vasıf Bey, "bu şartlar altında kendimize
bağımsız ve manayı hukukisi ile hâkim diyebilir miydik?" diye soruyor
ve bir "müzahir"e ihtiyacımız olduğunu vurguluyordu. Bu müzahirin
Avrupa ülkesi olmadığını belirten Vasıf Bey şöyle devam etmekteydi:
5 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi, Kls.17, Dos. 38-1A-50, Fih. 4-17.
6 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi, Kls.17, Dos.38-1 A-50, Fih.4-19.
7 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi, Kls.17, Dos.38-1A-50, Fih.4-15-16.
8 Fahrettin Kırzıoğlu, "Amerikan Mandasını Kimler İstiyor ve Nasıl Öneriyorlardı?",
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C.XII, S. 67-68, s. 31.
"Halbuki beri tarafta bir Amerika var ki malum olan prensibleri
ortaya atıp müdafaa ettiği gibi, Avrupa emperyalistlerinin her türlü
ısrarına rağmen küçük milletlere cebren değil, re'ye müracaatla arzu
edecekleri şeraitle icrayi hükümet hususunda sebat etmiş ve bu sebeble
de Suriye'de, bizde leye müracaat etmiş; Ermeni amalini körükörüne
kabul etmeyip kabil-i husul mü, değil mi diye def'atle mahallinde ve
muhitinde tahkik ve tedkik ederek, bize hak vermiş; Küba da Filipin'de
tatbik ettiği idarelerle halkın her sınıfını, her din sâlikini memnun
etmiş terakki ve ilâ ettirmiş bulunuyor. Elbette istiklâlimize az
çok mahzuru dokunmakla beraber Amerika bizi, Avrupa boyunduruğundan
dahili imtiyazat ve keşmekeşlerden kurtaracak, memlekete
para serpecek, iş çıkaracak, bizi asri bir inkişafa mazhar edecek yegane
hükümettir. Münasip bir müddet-i muayyene ile muvakkaten istiklâlimizin
bir kısmını feda edeceğimiz tabiî ise de, dünkü istiklâlimizden
daha ziyadesinin elde edileceğini gözönünden ayırmamalıyız. Bugün
Avrupa bizi tamamen eski halimizde terk ediverse bile ne yapacağımızı
neye muktedir olacağımızı, sağdan Ermeni, soldan Rum, dahilde
ikisi bir kaç sene içinde bize epeyce şeyler yapacaklarını reddedemeyiz.
İşte bir mühaheıe-i meşruta lüzumu ve bu babda Amerika'yı
kazanmak. Bir def'a evet derse â h . . . Bir evet der de Konferansa bizim
dava vekilimiz sıfatıyla gözlerini bereltirse, zannederim ki vatan,
kurtulmakta hiç te'ahhur etmeyecek"9. Daha sonra Osmanlı Devleti'
nin diğer parçaları ve Türkiye üzerindeki Ermeni iddialarına da yer
veren Vasıf Bey, Amerikalıların bazı noktalarda endişelerinden söz ediyor.
Ermeni ve Kürtlerle ilgili görüşlerini de açıklayan Vasıf Bey,
ayrıca Amerika'ya sunulmak üzere bir rapor hazırlandığından da söz
ediyordu. İtilâf devletleri ve Batı Anadolu'nun durumu ile ilgili bilgiler
de verirken, Erzurum Kongresi kararlarını şiddetle beklediklerinden
bahisle Vasıf Bey, şu kişilerin mektubu ve raporu tasvip ettiklerini
kaydediyordu: "Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet Paşa, Cevat Paşa,
Sadrazam Damat Feıit Paşa, Miralay Mustafa İsmet (İnönü), Çürüksulu
Mahmud Paşa, Topçu Feriki Rıza Paşa, Reşat Hikmet Bey,
Câmi Bey, Reşit Sadi Bey, Dr. Esat Paşa ve pekçok zevat"10. Kongrede
biran önce iş yapmak, Amerikalılar gitmeden tebligat yapmak gerektiğini
belirten Vasıf Bey, kendisine "CENGİZ" ismi ile hitap edilmesini
istiyordu."
9 A.g.e., s. 32.
10 A.g.e., s.35.
11 A.g.e., s.36.
Mektuptan anlaşılacağı üzere Vasıf Bey, çok kötümser bir tablo
çizerek Amerikan mandası ile yanıp tutuşmaktadır. Hatta en büyük
korkusu Amerikanın bu işi kabul etmezse ne yapacağız noktasındadır.
Yukarıda değindiğimiz bazı telgraflarda da olduğu gibi, eğer elimizi
çabuk tutmazsak Amerikan trenini (heyetini) elimizden kaçıracağımızı
resmen yazabiliyordu. Ülkede herkesin bu mandayı istediği
gibi bir imaj yaratmaya çalışan Kara Vasıf Bey, kendi adını gizleyerek
mahlas kullanmayı da ihmal etmiyor.
Amerikan mandasının baş savunucularından Halide Edip (Adıvar)
Hanım da, 10 Ağustos'ta Mustafa Kemal'e bir mektup yazmıştı.
Protesto mitinglerinin ateşli hatibi olarak bilinen Halide Hammın
Amerikan koleji'nin ilk Türk kadın mezunlarından olması bu manda
fikrini benimsemesinde en önemli etken sayabiliriz. Wilson Prensipleri
Cemiyeti'nin kurulmasında da öncülük etmiş, Wilson'a bir muhtıra
gönderilerek Amerikan mandasının istenmesini sağlamıştı. Amerika'
dan istenecek mandanın esaslarının da yer aldığı uzunca mektuptan
Mustafa Kemal'in etkilenmiş olduğu düşünülebilir. Mustafa Kemal,
gerçekten bu mektubu önemsemiştir ki büyük nutkunda tamamen
yer vermiştir.
Halide Edip Hanım, mektubuna; memleketin siyasi durumunun
had safhaya geldiği, kendimize bir yön tayini için Türk Milleti'nin
müsbet bir zar atıp müsbet durumu benimsemek gerektiğini belirterek
başlamaktaydı.'-2 Fransa, İngiltere ve İtalya'nın Türkiye'de mandaterlik
meselesini Amerikan Senatosuna resmen teklif etmekle beraber bunu
engellemek için büyük çaba sarfettiklerini belirterek bu devletlerin
yapnjak istedikleri şeyler hakkında bilgiler verirken, İngiltere'de bazı
meşhur şahısların Türkiye'de Amerikan mandasını desteklediklerini
belirtiyor ve "Biz İstanbul'da kendimiz için, biitün eski ve yeni Türkiye
sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını "Ehven-i
şer" olarak görüyoruz" diyordu.13 Nedenlerini de şöyle sıralamaktaydı:
"1-Aramızdaki hristiyan azınlıklar, Avrupa devletlerine dayanaıak
devamlı karışıklık çıkaracaklar, istiklâlimizden azınlıklar adına her yıl
parça kaybedeceğiz. 2- Milletin refah ve saadetini sağlayacak bir hükümetin
kurulması gerekir, dış borçlar siyasi esaıeti arttırmaktadır.
Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka müsbet bir netice
veren yeni bir hayat yaratamıyoruz... Onbeş yirmi sene zahmet çektikten
sonra yeni bir Türkiye ve her ferdi, tahsili, zihniyetiyle hakiki
12 Atatürk, a.g.e., s.115.
13 A.g.e., s. 116.
istiklâli kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi ancak yeni dünyanın
kabiliyeti yaratabilir. 3- Yabancı devletlerin ülkemiz üzerindeki
rekabetini uzaklaştıracak tek devlet Avrupa dışında kuvvetli bir ülke
olabilir. 4- Şark meselesini Amerika'nın desteği ile halledebiliriz, Türk
meselesini de gelecek için halletmiş olacağız.
Bu sebeblerden dolayı, bir an önce istememiz lazım gelen Amerikan
mandası da tabii mahzursuz değildir"14. Bunun için fedakârlık yapmamız
gerekeceğini belirten Halide Edip, "Amerika'nın idaresi dinsiz
ve milliyetsizdir" sözleriyle dinin problem teşkil etmeyeceğini belirtiyordu.
"Resmi Amerika bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan
kurmaya niyetli göıünmüyor. Eğer manda olursa bütün milletleri
eşit şartlar altında bir memleket evladı olarak kabul edip alacaklarını
en önemli çevrelerden haber aldım"'5.
Amerika'nın Milli Mücadele'yi dikkat ve sevgiyle takip ettiğini
belirterek mektubuna devam eden Halide Edip Hanım, Sivas Kongresine
bir Amerikalı gazeteci gönderebileceklerinden söz ederek mektubunu
şöyle bitiyordu; " . . . îşte bütün bunlar karşısında, davamızda
yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme
ve çökme korkusu karşısında kendimizi Amerika'ya başvurmağa
mecbur görüyoruz..."16.
Halide Edip Hamm'ın mektubu tahlil edildiğinde şu noktalar hemen
dikkati çekiyordu. Zar ataf gibi bir milletin geleceğini şansla ya da
oluruna bırakmak çok garip bir düşüncedir. Ayrıca attığımız zarda
Amerika gelmesi şart koşulmaktadır. İtilâf devletleri arasında anlaşmazlık
ve rekabet olduğu halde bundan faydalanmak suretiyle istiklâlimizi
kazanalım düşüncesinin olmaması teslimiyetçi bir politikanın örneğidir.
Amerikan mandasının "ehven-i şer" olarak görülmesi bir sözü
hatıılatmaktadır ki sonucu hiçte iyi olmasa gerek. "Ehven-i şer şerden
kötüdür" yani, en kötü düşünce iyinin kötüsünü tercih etmektir. Amerika'nın
dinsiz ve milliyetsiz olarak nitelenmesi, ise büyük bir yanılgı
olduğu kadar, asıl niyetleri kamufle etmektir. Amerikan toplumunun
büyük bir kısmının hristiyan olması özellikle Ermenileıe destek
olmasındaki en önemli etkendir. Ermenileri milliyet fikilleri etrafında
Osmanlı Devleti'ne karşı isyana teşvik eden elbette Amerikalı misyo-
14 A.g.e., s. 116-118.
15 A.g.e., s.118-119.
16 A.g.e., s.119-120.
nerlerdi. O dönemlerde Amerikalıların Türkiye'de açtıkları okulların
Ermeni milli okulları gibi faaliyet gösterdikleri bilinen bir husustur.
Mustafa Kemal Paşa'mn, Bekir Sami Bey'in mektubuna verdiği cevapta
ısrarla bu konu üzerinde durması boşuna değildir. Öyle anlaşılmaktadır
ki, Halide Edip, Amerikalı dostlarının etkisi altında kalmıştır.
Komutanlar, arasındaki yazışmalarda manda konusunda çok ciddi
bir biçimde ilgilendiklerinin bir başka örneği de, 13 Ağustos 1919
tarihli Afyon'dan 12. Kor. Kumandanı Selâhattin Bey'in yazısıdır.
Kor. Kumandanı yazısında mandaya değinirken özetle şu görüşlere
yer veriyordu:
"İstanbul'daki çeşitli partiler birleşerek Amerika heyetine bildirilmek
üzere aldıkları kararlar aşağıda arzolunmuştur: . . . 4- Bu
hususlarda ve Türklerin biran önce gelişip ilerlemeleri için bize yardımcı
olacağını, Amerika'nın Cemiyet-i Akvam'a (Milletler Cemiyeti)
karşı taahhüt etmesi... (2-Türk ve Kürtlerin yeni gönderecekleri
topraklarda yerleşmelerini sağlamak için ABD'nin yardım etmesi,
3- O yörede özellikle Erzincan ve Sivas arasında yoğun halde bulunan
Ermenilerinde, yeni Ermenistan sınırları içine gönderilmelerinin
temini 4- Ermenistan adına ve hesabına olarak meydana geleceğini
muhtemel gördüğümüz toprak verme durumu, bağımsız bir Ermenistan
adına değil, ancak büyük ve medeni bir devletin mandası altında
gelişecek çağdaş bir devlet adına olacaktır. Çünkü, bugünkü Ermenistan'a
toprak vermek Türkiye'nin başına ikinci bir Makedonya yapmak
olduğu gibi, Kafkasya içinde bir gaile yaratmak demektir.) 5- Bunlar
tekHf edilebilir bir teklif mahiyetinde olup, bunların kesinlik kazanması
için memleketlerdeki heyetlerle temas etmek mümkün olursa,
oraya Amerika heyetinden birisinin gönderilmesi şarttır. 6- Meselenin
kanuni ve meşru bir şekle sokulması için Osmanlı Milli Meclisi'ne
götürülmesi tabiîdir"17. Selahattin Bey'in mektubunda bahsettiği
hususlar gerçekten düşündürücü olup, manda isteğini meşrulaştırmak
amacıyla konuyu meclise götürmeye çalışmaktadırlar. Ermenilere
toprak verme konusunu münakaşa edilebilir bulmaları ise büyük
bir talihsizliktir.
Ali Fuat Paşa'nın 14 Ağustos 1335 tarihli telinde, İstanbul'dan
gelen manda ile ilgili rapordan söz edilirken,18 Mustafa Kemal Paşa
17 ATAŞE, Atatürk Özel Arşivi, Kls. 17, Dos. 38-1A-50, Fih. 5, 5-1.
18 ATAŞE, Atatürk özel Arşivi, Kls. 1, Dos.2, Fih. 43.
ise, Eızurum'dan gönderdiği 16 Ağustos tarihli yazıda Sadrazamı
uyararak milli harekete karşı düşmanca tavrın sürdürülmemesini istiyor,
yapılması gereken şeyi de şöyle ifade ediyordu:
"Gerçektir ki vatan ve ulusun kaderi içerde ve dışarda sesini
duyurmak ve söz sahibi olmak, milli iradeye dayanmak ile olur. Özellikle
mandaterlik konuşmaları başlayalı beri bütün devletler ve uluslar
hakkımızda verilen kader buyruğunda ancak ulusumuzun sesini işitmek
istiyorlar.
Kurtuluş ruhunun çevresinde toplanan bütün ulusun ilkesi; vatanın
bütünlüğü, Ulusun bağımsızlığı, saltanat ve halifeliğin korunmasıdır"!
9.
Ali Fuat Paşa'nın 17 Ağustos 1335 tarihli, Mustafa Kemal'e gönderdiği
bir başka telinde; "Bir yardım şeklinde Amerika'ya taraftar
olursak ve bunu Vilâyat-ı Şarkiyye Kongresi, Milli Kongre, bir arzu
gibi; telgrafla hükümetimize bildirirse, Wilson'un Amerika kongresine
karşı güzel bir dayanak noktası olacaktır"20 deniyor ve İstanbul'
da pek çok aydının buna taraftar olduğu belirtiliyordu. Ayrıca bir rapor
hazırlandığından da söz ederek, Anadolu'nun böyle yapması faydalı
olacaktır deniyordu. Daha sonra telde, Anadolu'nun bunları
iyice düşünmesini ve Amerikan kongresi'nin Wilson'u dinlemek üzere
olduğu belirtilirken, bu çalışmaların gayesinin, "...milletin birliği,
vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hakimiyetin korunması" olarak ifade
ediyordu.21
Telde alınan bilgiler gayet enteresandır. Bu bilgilere bakılırsa
manda yanlıları yalan yanlış pekçok bilgiyi bile kullanmaktadırlar.
Her önlerine gelen Amerikalıyı da yetkili kişi olarak görüyorlardı.
17 Ağustos tarihli ikinci telde de, "Amerikan mandası ile raporun
yolda olduğu ve Amerikan tahkik heyetinden iki kişiyi Sivas'a
gönderip milletin arzularını öğrenmeye ikna ettik deniyordu. Ayrıca
böyle bir mülakatın faydalı olacağı da kaydediliyordu"22. Kâzım Karabekir
Paşa bu durumu şöyle anlatıyordu: "Artık sinirleniyorum.
Amerika Tahkik Heyeti'yle benim görüşmekliğim mümkün olsa da bu
manda işinden onlar da vaz geçse! Çok düşündüm. Şimdiye kadar
19 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, S. 77, Eylül 1978, s. 40-45.
20 Atatürk, a.g.e., s. 125.
21 A.g.e., s.125-126. , J
22 Kazım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, İstanbul 1969, s. 119.
manda hakkındaki muhaberata bu şifreyi de ilave ederek cereyanın
aldığı istikametten korkmaya başladım"23.
Kâzım Karabekir Paşa, korksa da, endişelense de, manda yanlılarının
haber ve etkileme faaliyetleri sürüyordu. Ama Anadolu'daki
milli hareketi anlatabilmek için gayet titiz davranıyorlardı. Kâzım
Karabekir Paşa'ya ve Amasya Fırka Kumandanlığına çekilen 23 Ağustos
tarihli telde, Ali Fuat Paşa'dan alman bilgilere yer verilerek şöyle
deniyordu; "Fuat Paşa'dan aldığımız bir şifre de İstanbul'daki Amerika
Heyeti namına bahriye zabiti (Mister Braun) ın Ankara'ya muvasalat
edildiği ve oradan bizimle görüşmek üzere Sivas'a hareket
edeceği bildirilmektedir. Mümaileyhin mıntıka-i âlileri dahilinde her
türlü teshilat ve misafirperverliğe mazhariyeti ve geçeceği yollardaki
halk ile temasını münasip surette tanzimi ve refakatına mutemet ve
muvafık eşhası tayin hususlarında himmet ve gayretleri rica olunur"24
Bu haberleşmeler sürerken Sivas'ta yapılacak kongrenin hazırlıkları
da sürüyordu. Hazırlıklar sırasında Sivas valisi Reşit Paşa,
kongrenin toplanmaması yolunda İstanbul'dan gelen baskıları Mustafa
Kemal'e yansıtıyordu. Mustafa Kemal ise, Sivas'a gönderdiği
telgrafta endişe verici ve halkı korkutucu açıklama ve konuşmalardan
sakınılmasını istiyordu.25
Onbirinci Kafkasya Fırka Kumandanı 21 Ağustos 1335 tarihli
yazısında İngilizlerin yaptıkları faaliyetleri hakkında 34. Alay Kumandanına
şu bilgileri veriyordu;
"1- İngilizlerin İstanbul'da bir hafiye teşkilatı varmış. Bu maksatla
Anadolu vilayetine de külliyetli para gönderiyorlarmış.
2- İngilizlerle Fransızların arası pek ziyade açıkmış. Artık Fransa
ve Amerika İngiliz işlerine pek lâkayd kalmıyorlarmış. Buna nazaran
Anadolu'ya vaki bir İngiliz istilasının tatbikine pek ihtimal verilmiyor.
3- İngilizler Türkiye-meselesine ve mandasına Britanya İmparatorluğunun
meselesi nazarıyla bakıyorlar. Paris'te Amerikalı Binbaşı
Rawndal bir fikr-i insaniyetkârane ile Amerika Türkiye mandasını kabul
edecektir".26 Telgrafın devamında 16 Ağustos tarihli Figaro gazetesindeki
makalenin özetini veriyordu.
23 A.g.e., s. 119.
24 ATAŞE, Kls. 328, Dos.4,Fih.91.
25 Atatürk, Nutuk C.III, Belgeler, (Belge no: 444), s.24.
26 ATAŞE, Kls. 415, Dos.10-1, Fih.54-
Manda konusunda ilginç mektuplardan biri de İsmet Bey'in
(İnönü), 27 Ağustos 1919 tarihli mektubudur. İsmet Bey, Kâzım Karabekir
Paşa'ya gönderdiği mektupta; İstanbul'daki siyasi durum hakkında
bilgi veriyor ve hükümet üyelerinin İngiliz düşünceli olduğundan
söz ediyor, şöyle devam ediyordu; " . . . Vaziyeti hariciyeye gelince
Amerika Heyeti burada herkesle temas etmiş idi. Şimdi İstanbul'
da belli başlı iki cereyan vardır. Amerika, İngiliz taraftarlığı, İngiliz
taraftaranı Hürriyet ve İtilâf, Türkçe İstanbul Gazetesi, Adil Bey
ilh... Mütebakisi Tevfik Paşa dahil olduğu halde Amerika muvaeneti
taraftarıdır. Evvelce Amerika'nın kabul etmesi pek şüpheli olduğu
için İngilizler sakin idiler. Halbuki tahmin hilafına olarak, Amerika'
da Türkiye'ye gelmek için temayül artmış, neşriyat başlamış olduğu için
İngilizlerde de telaş artmış İstanbul'da propogandaya başladılar.
Taraftarlarını hükümet ile beraber körüklüyorlar. İstanbul'un bazı
mahallerine beyannameler bile dağıtmışlar; "İngilizleri isteriz" diye
. . . İngilizlerin emeli bu esnada memlekette, Amerika heyetinin tahkikatını
ve temayülatını iptal edebilecek cereyanlar izhar ve ilan ettirmek,
bu suretle bir defa Amerika işini suya düşürdükten sonra yine
bildiklerini yapmaktır diye tahmin olunuyor. Korkuluyor ki bütün
Asya'yı eline geçirmiş olan İngilizler, yegane kabiliyeti harbiye ve ihtilaliyesi
olan Türkiye'yi elinde bulundurarak tamamen çürütüp mahvetmek
isteyeceklerdir. Eğer Amerika'nın gelmesi suya düşerse, İngilizler
için bugünkü taksim vaziyetini tevsi etmekten başka yapılacak
bir şey yok gibidir ki, İngilizlere diğerleri bu hususta muavenet edecekler,
muhalefet etmeyeceklerdir. Eğer Anadolu'da halkın Amerikalılaıı
herkese tercih ettikleri zemininde Amerika milletine müracaat
edilse pek ziyade faidesi olacaktır deniliyor ki ben de tamamiyle bu
kanaatteyim. Bütün memleketi parçalamadan bir Amerika'nın murakabesine
tevdi etmek, yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir"27.
İsmet Bey'de ehven çare olarak Amerikan mandasını görürken,
Mustafa Kemal'in bu mektuptan haberi yoktur ama Ağustosun son
günlerinde Erzurum'da en çok meşgul oldukları konu manda meselesidir.
Bir gece manda konusu tartışılırken Mustafa Kemal, "-Hayır
paşalar, hayır beyefendiler, hayır hayır, hanımefendiler hayır, manda
yok,.. Ya istiklâl, ya ölüm v a r . . . " diyor daha sonra şöyle devam
ediyordu;
"— Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altında
bulunan sinirleri ve zaafları ile bu millete ve bize inanmayanlardır.
27 Karabekir, a.g.e., s. 172.
Bizim macera ve hayal peşinde koştuğumuzu sananlardır. Eğer, bunlar
Anadolu'nun ve Türk milleti'nin hakiki hissiyatını bilseler, bizim
mesaimizin hedefini kavrayabilseler, Erzurum Kongresi'nin mukarreratının
nasıl bir vicdanı milli mahsulü olduğunu takdir edebilseler bu
sakin fikillerinden dolayı hicap duyarlar. Bunlar, ümitsizlik ve bozgunculuk
içinde realitelerden uzak olarak yaşayan ve ne yapacaklarını,
ne yapılmakta olduğunu bilmeyen insanlardır"28.
Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf Bey, Heyet-i Temsiliye'nin bazı
üyeleri, karargahı ve kongreye katılacak delegelerle birlikte 29 Ağustos'ta
Erzurum'dan Sivas'a hareket ediyordu. Kafalarındaki en önemli
sorun da manda sorunuydu. Heyet binbir güçlükle 2 Eylül akşamı
Sivas'a varır.
3- KONGRE ÖNCESİNDE BASİNDA TARTİŞMALAR
Manda konusunun en geniş biçimde tartışıldığı Sivas Kongresi'
nden önce başta İstanbul basını olmak üzere Türk basınında da konu
tartışılmaya devam etmiştir. Aşağı yukarı her gün İstanbul basınında
manda ve himaye ile ilgili makale çıkmıştır.
Erzurum Kongresi'nin sona eıdiği gün, Yirminci Asır gazetesi
"Amerika mı, İngiltere mi?" başlıklı makalesinde; gazetelerin mandaterlik
konusunda ikiye ayrılmasının kamuoyunda kesin bir karar verilememesine,
bu konuda bilgi edinemediğimize değinilerek, devletler
hukukunun şimdiye kadar kaydetmediği bu kelime iyice öğrenilmedikçe,
bu konudaki tartışmaların yarar sağlamayacağı kaydediliyordu"29.
Aynı gün Vakit'te Ahmet Emin Yalman, "İstiklâli savunanları, pire
için yorgan yakmakta mahzur görmeyen komiteci ruhlu milliyetperverler"
olarak suçlarken30 ertesi gün aynı yazar, "Sütten Ağzı Yanan"
adlı başyazısında; "Amerikalıları razı etmenin bize düştüğü,
müzaherete muhtaç isek bile, bunu biz isteyelim, bize kendilerini kabul
ettirsinler, diyenlerin yanlış muhakeme yürüttükleri"ni yazıyordu.31
10 Ağustos 1919 tarihli Memleket "Manda İstermiyiz?" adlı
İsmail Hami imzalı başyazısında "Gazetemizde açtığımız manda
müsabakasına cevaben gelen mektupları okuyalım, Anadolu'nun saf
28 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, C.I,
Ankara 1986, s. 192-
29 ATAŞE, Kls. 78, Dos.290, Fih.7-2.
30 Namık Ambarcıoğlu (Toplayan), Mütareke Yıllarından Vesikalar, Ahmet Emin
Yalman,rn Mütareke Devrinde Yazdıkları, Vakit Kitabevi 1946, s. 11.
31 H. Naşit Uluğ, Siyasi Yönleriyle Kurtuluş Savaşı, 1973, s. 95.
kalbini yoklayalım..." diye başlayan yazıda "İstanbul'un tanınmış
belirli sayıda kişilerin dışında bütün milletin arzusu tam ve mükemmel
bir istiklâlden başka bir şey değildir..."32 diyordu. Görüldüğü gibi konu
o kadar güncelleşmiştir ki, manda konusunda müsabaka bile açılmıştır.
Konunun kamuoyuna maledilmeye çalışıldığı da bellidir.
10 Ağustos 1335 tarihli Türkçe İstanbul gazetesinde Sait Molla,
Londra'da kurulan Osmanlı-İngiliz Cemiyeti'ni överken" aynı gün
Peyam'da Ali Kemal Bey'de; "Amerikan mandasını isteyenlerin, sıra
İngiltere'ye gelince "istemezük!" diye feryat ettiklerini uzun uzadıya
anlatıyordu.34 Ertesi günü İleri gazetesinde Celal Nuri Bey, "Emperyalizm"
başlıklı yazısında; ".. .Cemiyet-i Akvam, kendini idare edemeyen
milletlerin hürriyetlerini kabul ediyor. Biz de bir siyasi, iktisadi
müzaherete nail olalım o zaman kendimizi idare edebiliriz" diyerek35
mandayı üstü kapalı savunuyordu.
12 Ağustos 1919 günlü İstanbul gazetelerinin pek çoğu, Amerika
Tahkik Heyeti Başkanı Dr. Crayne ile İstanbul Belediye Başkanı Cemil
Paşa'nın görüşmelerinden bahsetmektedirler. Dr. Crayne'in,
"mandanın korkulacak birşey olmadığını millet arzusu istikametinde
Cemiyet-i Akvam kararı ile her zaman değiştirme imkânına sahip olduğu"
görüşüne yer verirken Cemil Paşa'nın; "İngiltere veya Amerika'
nın yardımına muhtacız" dediğine yer veriliyordu.36
v 13 Ağustos'ta Vakit'te Ahmet Emin (Yalman) Bey, Amerikan
mandasını savunurken, Amerika'yt ve Amerikalıları tanımanın icap
ettiğini kaydediyor, tanımayanlara, da "onları kolayca ikna edecek
bir misal varsa o da Amerika'nın Filipin'de ve Küba'da takip ettiği
siyasettir" diyordu.37
13 Ağustos 1335 tarihli Sabah'ta, Anadolu'daki milli harekete
çatılırken38 Türkçe İstanbul'da Sait Molla, "İngiliz taraftarı" olduğunu
açıkça belirtiyordu.39
14 Ağustos'ta meşhur İngilizci olarak bilinen Alemdâr, "İngiltere'nin
muhibbi Sultan Mehmet Han Hazretlerinin Morning Post Ga-
32 Memleket, 10 Ağustos 1335, ATAŞE, Kls. 78, Dos. 290. Fih. 9.
33 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü 2, Ankara 1984, s. 46.
34 Peyam, 10 Ağustos 1335.
35 İleri, 10 Ağustos 1335.
36 Ömer Sami Coşar, İstiklâl Harbi Gazetesi, 13 Ağustos 1919.
37 Ambarcıoğlu, a.g.e., s. 12-
38 ATAŞE, Kls. 78, Dos.290, Fih.12-5.
39 Türkçe İstanbul, 13 Ağustos 1335-
zetesi'ndeki beyanatı, İngiltere'de son derece iyi bir tesir yaptı. Dünyanın
en adil ve namuslu, en haşmetli devleti olan İngiltere ile zavallı
vatanımızın eski satvetini elde etmek için aralaıında siyasi bir mukarenet
kurulması için mesleği malum olan Alemdar'ın da çorbada bir tuzu
bulunursa ne büyük bahtiyarlık" şeklinde görüşlerini açıklıyor40 bir
kez daha İngiliz himayesini savunuyordu.
18 Ağustos 1335 tarihinde Sulh ve Selâmet Fırkası yayınladığı
tebliğde, "Mandanın müzaheret kelimesi ile tercüme edilip zehir gibi
acılığının hafifleştirilmek istendiği" belirtilirken; Zaman gazetesinin
Tevfik Paşa ile yaptığı mülakata çoğu gazete yer veriyordu.41
Manda konusunda Tevfik Paşa şunları söylüyordu: " - Türkiye üzerinde
bir manda konacağı meselesi henüz bir rivayetten ibarettir. Sulh
konferansı bu mesele ile henüz uğraşmamıştır. Manda meselesi hakkındaki
kanaatime gelince, manda ister vesayet, ister himaye manasına
kabul edilsin bir milletin istiklâli ile kabili telif değildir Manda istiklâli
ihlal eder. Binaenaleyh Türkiye'ye bir mandater tayini istemek hiç
bir surette doğru olamaz. Yok, manda muavenet manasına alınır da
istiklâlimize halel getirmeksizin uygulanırsa o vakit bizce kabule şâyan
olabilir.42
Aynı gün Albayrak, "Vilayatı Şarkiyye Ermenistan Olamaz"
başlıklı yazısında Ermeni ve Rum faaliyetleri hakkında bilgi verirken
Erzurum Kongresi beyannamesini yayınlıyordu.43 Alemdar yine Amerikan
mandasına karşı çıkarken, "Amerika mandater olacaksa, Türkiye
hiç bir ülkenin mandasını kabul etmesin daha iyi" diyordu.44
21 Ağustos tarihli İstiklâl'de Rauf Ahmet, "Manda Meselesi"
başlıklı yazısında; "Hiçbir müzaherete muhtaç olmadığımızı ve istiklâlden,
hatta istiklâli tamdan başka bir şeyi kabul olunmayacağını
iddia edenler şüphesiz ekalliyettedir" diyordu.45 22 Ağustos'ta Alemdar,
İstiklâl'e cevap verirken "Amerika değil, İngiltere!" derken, Sabah
gazetesi de İstiklâl'e verdiği cevapta; "Amerika'yı neden istemediklerini"
açıklıyordu.46
40 Alemdar, 14 Ağustos 1335.
41 Coşar, İstiklâl Harbi Gazetesi, 18 Ağustos 1919.
42 A.g.e., s.l.
43 Albayrak, 18 Ağustos 1335.
44 Sarıhan, a.g.e., s. 58.
45 İstiklâl, 21 Ağustos 1335.
46 Sabah, 22 Ağustos 1335.
24 Ağustos'ta çıkan gazetelerin pek çoğu manda ve himaye konusuna
değinirken, bu konuda birbirlerini suçlamayı sürdürüyorlardı.
Tasvir-i Efkâr, "Manda Meselesi" başlıklı epey uzun olan başyazısında;
Gazetelerin Amerikan mandası ve İngiliz himayesini tartışmalarının
faydalı olduğundan söz ederken, "bu meseleyi iyi idare edemedik"
demektedir.47
Manda ve himaye tartışmaları İstanbul basınında kıyasıya devam
ederken, Anadolu basınının o devirdeki belki Erzurum'daki Albayrak'
tan daha güçlü sesi Kastamonu'daki Açıksöz idi. Açıksöz gazetesi daima
bağımsızlıktan yana olmuş manda ve himaye konusunu tartışmaya
değer bile bulmamıştır. 24 Ağustos 1335 tarihli başyazarı Hüsnü
imzası ile yayınladığı "Mandadan evvel İstiklâl" adlı başyazısında
Açıksöz özetle; Mandanın münakaşa edilmesini istemediklerini belirten
yazar, İstanbul basınını suçlayarak, manda kabul edelim mi, etmeyelim
mi? münakaşasına bile girilmeden tartışmaların kimi tercih
edelim noktasında toplandığını tenkitle şöyle devam ediyor: " . . .Türkün
kitabında her muhabbetten üstün ve her medeniyetten ve her türküden
daha cazibeli bir kelime var; İstiklâl!
Evet en ücra köylere gidilsin ve en cahil köylü ile konuşulsun
onun ruhunda bir istiklâl ateşinin yandığı onun gözlerinde bir istiklâl
şulesinin parladığı görülür..." Daha sonra Hüsnü Bey, yazısını şu
şekilde bitirmekteydi; " . . . Biz insani muavenetlerini ibzal edecek bintürlü
sevaik tahtında dışarısında dolaşıp içerisine bir türlü giremediğimiz
medeniyet şehrinde bizi gezdirecek bize rehberlik edecek ve bu
rehberliğinde bir menfaati maddiyesi olmadığı halde sırf insanî bir
vazife ifa etmekle müftehiz olacak bir müzahir tasvir ediyoruz. Yoksa
istiklâlimize yan gözle bakan bir müzahiri velev bizi hazinelere gark
etse ve şu bir iki asırlık uzun terakki yolunu bize beş on senede katettiriverecek
bile olsa istemeyiz. İstiklâlimizden zerre kadar fedakarlığa
razı değiliz, buna rıza gösterecek hiç bir Türk yokdur, hatta böyle biı
şey aklına getirenlerin dünyada dinlese bile ahrette ecdadımızın kahar
ve müntakim eli yakalarındadır".48
Açıksöz, açıkça istiklâli savunurken, 25 Ağustos tarihli Vakit'
te "İngiltere ve Biz" başlıklı makalesiyle Ahmet Emin Bey, yine Amerikan
mandasını savunurken49 ertesi günkü Alemdâr'da Refi Cevad,
47 Tasvir-i Efkâr, 24 Ağustos 1335. ATAŞE, Kls. 78, Dos. 290, Fih. 19.
48 Açıksöz, 24 Ağustos 1335.
49 Uluğ, a.g.e., s. 97-98.
"İngiltere ve Türkiye" adlı başyazısında; "Aman fırsatı kaçırmayalım"
derken yine İngiltere'nin müzahereti savunuluyordu.50
Zaman gazetesinde "Vatan Mefhumu" adlı başyazısı ile Yahya
Kemal, "Bu şehre girmek için Fatih'in her topuna doksan manda koşmuştuk.
Şimdi koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz!.." diyerek
manda yanlıları ile alay ediyordu.51
Sivas Kongresi'nin toplanışına kadar Vakit, İstiklâl, İleri gibi
gazetelerde aşağı yukarı her gün Amerikan mandası savunulurken;
İkdam, Tasvir-i Efkâr, Zaman'la birlikte özellikle Anadolu basını
bağımsızlığı savunmuştur. Peyam, Sabah, Alemdar, Yeni İstanbul
ise, İngiltere'nin himayesini benimsiyoılardı. Bu tartışmalarda en çok
dikkati çeken noktalardan birisi, bütün gazetelerin öncelikle bağımsızlık
fikrini savunmalarıdır. Bağımsızlığa ulaşabilmek için de manda
veya himaye isteklerini ileriye sürmeleridir. Bağımsızlık düşüncesinde
olan aydm ve idareciler ile Türk halkr manda ve himaye önerileri ile
hiç ilgilenmedikleri gibi bu düşüncelere şiddetle karşt çtkmtşlardrr. Dikkatimizi
çeken bir başka nokta da, sanki manda veya himayeye karar
verilmiş de sadece hangi ülkenin tercih edileceği konusu söz konusu
imiş gibi tartışmaların ağırlığı bu noktaya kaymıştır. Asıl amacın, bu
tür düşüncelere taraftar kazanmak olduğu görülmektedir. Paris Barış
Konferansı'nda Türkiye hakkında kesin bir karar verilmemiş olmasına
rağmen manda veya himayeyi önerenlerin teslimiyetçi bir düşünceden
hareket ettikleri görülmektedir.
Tartışmaların İstanbul basınında geniş bir biçimde yapılmasının
tabiî bir sonucu olarak, manda ve himayeye en çok taraftar da İstanbul'daki
aydın ve idarecilerdir. Anadolu'daki aydın ve idareciler ile
Türk halkının hemen hemen hepsi bağımsızlık düşüncesiyle hareket
ederken, basında bu doğrultuda hareket etmiştir. Milli kongreler de
bu düşüncenin eseri olmuştur.
4- KONGREDE MANDA KONUSUNUN TARTIŞILMASI
Sivas Kongresi 4 Eylül 1919 günü saat ondörtte Sivas Lisesi salonunda
açılmıştı.' Mustafa Kemal Paşa, davet sahibi sıfatiyle bir
açış konuşması yapmıştı. Mustafa Kemal, ilk üç günün nasıl geçtiğini
şu cümlelerle özetliyordu: "İlk açılış günü olan 4 Eylül günüyle beşinci
altıncı günleıi, yani üç gün, İttihatçı olmadığımızı isbat için ye-
50 Alemdar, 26 Ağustos 1335.
51 Coşar, a.g.e., 30 Ağustos 1919, s. 2.
mim etmek gerektiğinden, yemin fopmüiü hazırlamakla, Padişah'a
ariza (sunulacak yazı) yazmakla ve kongrenin açılışı dolayısiyle gelen
telgraflara cevap vermekle ve bilhassa kongre siyasetle uğraşacak
mı, uğraşmayacak mı konusunun miinakaşasiyle geçti".
Sivas Kongresi manda müzakeresine, 8 Eylül 1919 Pazartesi günü
saat 14.30 da başlamıştı. Kongrede konunun müzakeresine başlamadan
önce gelen çeşitli tebrik telgrafları okunmuştur. Bu telgraflar
13.Kor. Kurmay Başkanı Halid Bey, ile Yusufeli Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
Reisi Ahmet Bey tarafından çekilmiş olup kongreyi tebrik ediyorlardı.
Bu telgrafların okunmasından sonra manda ile ilgili teklif İhzari
Encümeninden (Hazırlık Komisyonu)* geçerken muhtıranın
okunmasına geçilmiştir. Muhtıranın okunmasından önce Mustafa
Kemal, bir açıklama yapmıştı. Mustafa Kemal açıklamasında şu görüşlere
yer veriyordu; "Bu raporda meselâ Mr. Browne'den** bahsedilmekte
ve ellibin amele ordusu getirileceğini söylediğini zikretmektedir.
Efendiler, Mr. Brovvne; "Ben hiç bir sıfat-ı resmiye ile görüşmüyorum
tamamiyle hususi bir surette görüşüyorum" diyor ve hatta
Amerika'nın mandayı kabul edeceğini değil, belki etmeyeceğini söylüyor!
Onun için sözleri Amerika namına değil, kendi namınadır;
bu husus nazar-ı dikkate alınmalıdır. Fazla olarak Mr. Browne'ın
ifadesine nazaran mandanın ne olduğunu kendisi de bilmiyor! Manda,
siz ne derseniz, odur! diyor" .. ."52. Bu açıklamadan sonra Mustafa
Kemal, oturuma on dakika ara vermişti. Mustafa Kemal'in oturuma
ara vermesi açıklamalarına da bakılacak olursa kulis için ara
* İhzari Encümeni (Hazırlık Komisyonu): Mustafa Kemal ve arkadaşları daha
Sivas'a gelmeden önce delegeler tarafından kongrede konuşulacak konuları (gündemi)
tesbit eden komisyon olduğu tutanaklardan anlaşılmaktadır. Çünkü kongrede böyle bir
encümen kurulmamıştır. Bu encümen; İsmail Hami Bey (İst.), Fazıl Paşa (İst.), Bekir Sami
(Sivas), Osman Nuri (Bursa) ve Şükrü (Afyon) beylerden oluşmuştu.
** Burada sözü edilen Amerikalı gazeteci, Cihicago Daily Nevvs'in muhabiri olan
Louis Edgar Browne'dır. İstanbul'daki manda yanlıları manda konusunu tetkik için gelen
Amerikan Tahkik komisyonundan Charles R. Crane'i Sivas kongresine davet etmiştir.
Zamanı olmadığı için onun yerine kongreye Louis Edgar Browne katılmıştı. Amerikalı
gazeteci Sivas Kongresi'nden önce Mustafa Kemal ile de görüşmüştür. 7 ay Türkiye'de
kalan Browne daha sonra Paris'e dönmüştür. Anadolu ve kongre ile ilgili bilgileri basına
yansıtamamıştır. Nedeni; onun ifadesiyle "Harp içinde rastladığım en insafsız sansür"
den dolayı ("Sivas Kongresinde Amerikalı Bir Gözlemci", Son Çağ Dergisi, S. 19, Yıl:
1965, s.4-7).
52 Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, Ankara 1986, s. 47.
verme ve düşünme içindir. Mazhar Müfit Kansu'ya göre de; "Mustafa
Kemal muhtıra sahiplerini ve delegeleri konu hakkında düşünmeye
sevketmek için oturuma ara vermişti"53.
Manda ile ilgili oturuma geçmeden evvel Hazırlık Komisyonu
(İhzari Encümeni) ve hazırlanan muhtıraya dönelim. Bu encümen
kongrede konuşulacak konuları tesbit etmişti. Kongrede şu hususlar
görüşülecekti:
"a. Manda meselesi, b. Kuvva-i Milliye Teşkilatı, c. Kongre
heyetinin mali durumu, d. Hariç ile münasebetlerin tesisi, e. İstanbul'
daki hükümetin düşürülmesi, f. Seçim yapılmasının temini, g. İçte
ve dışta propaganda yapılması"54.
Bu gündem maddelerinden manda meselesi üzerinde kesin anlaşmaya
varılamamış, konunun çözümü kongreye bırakılmıştı. Manda
meselesi ile ilgili muhtıranın hazırlanması İsmail Hami Bey'e verilmiştir.
O da bu muhtıraya bazı şahsi düşüncelerini ilave etmiştir. Üç kısma
ayrılan muhtırada manda ile ilgili daha çok şu görüşlere yer verilmişti:
"2. Kısım, manda meselesi: Burada mandanın gerekliliğine dair
başlıca nedenler ve mandanın yatarları belirtiliyor ve mandanın tanımı
yapılıyordu.
3. Kısım, Mandanın şartları: Burada mandatere teklif edilecek
şartlar sıralanmıştır. Bunlar; a. Bir manda komisyonu teşkili, b. Mandaterin
memleketin işgal edilmiş kısımlarının tahliye edilmesinde
yardım etmesi, g. Mandanın muayyen bir zamanı ile tahdidi, h. Mandada
milliyet esasının kabulü. 1. Devletin tarafsızlığının temini, m.
Rum ve Ermeni asıllı Amerikalılara Türkiye'de vazife verilmemesi,
o. Devletin haricen temsil hakkının bekası, r. Türkiye'nin Cemiyet-i
Akvam'a girmesinin sebeblerinin hazırlanması"55.
Muhtırada halkın tepksini çekecek hususlar üzerinde (d. Adli
istiklâlin masuniyeti, f. Mali istiklâl, p. Patrikhanelerin ait oldukları
memleketlere nakli v.b.)* de hassasiyetle durulması ilgi çekicidir. Esasen
muhtıradaki hususların mandater bir devlet tarafından ilk bakışta
53 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne kadar Atatürk'le Beraber I, Ankara
1986, s. 240.
54 Mine Erol, Türkiye'de Amerikan Mandası Meselesi, Giresun 1972, s. 88.
55 İğdemir, a.g.e., s. 50-51. Erol, a.g.e., s. 88-89, Sabahattin Selek, Milli Mücadele,
Ulusal Kurtuluş Savaşı, CJ, İstanbul 1970, s. 289.
* Daha geniş bilgi için bkz. Erol, a.g.e.
kabulü mümkün görülmemektedir. Manda yanlısı^Türk aydın ve idarecileri
bağımsızlığı pek etkilemeyecek manda yönetimi istenmektedir.
Nitekim tartışmalarda bu yöndedir.
Kongrenin beşinci günü, aradan sonra saat 13^50 de ikinci celse
(oturum) açılır. Reis Vasıf Bey'e söz verir. Vasıf Bey; Hami Bey'i
muhtırasının üç kısımdan meydana geldiğini bahisle mandanın çeşitleı i
üzerinde durmuştu. Vasıf Bey'in bu konuşmasından sonra muhtıranın
teklif encümeninden geçip geçmediği konusunda tartışma olmuş,
Hami Bey; "muhtırayı ihzari encümeni adına muhtırayı hazırladığını,
ihzari encümeninden Mehmet Şükrü ve Osman Nuri Beylerin zabtını
tutfuğunu" belirtmişti. İsmail Fazıl Paşa'da bu muhtıra üzerinde Bekir
Sami Beyle ittifak ettiklerini beyan etmişti.56 Bu tartışmalardan sonra
Karahisar delegesi Şükrü Bey söz aldı. Şükrü Bey şöyle diyordu:
" . . . manda ve istiklâl" denildi ve bunlardan birinin kabulü
kongreye bırakıldı. Ondan sonra biz bugün bulunduğumuz vaziyete
nazaran herhalde bir müzaherete muhtacız denildi. Memlekette ne
fen, ne sanat ne para var; binaenaleyh elbette bir muavenete ihtiyacımız
var. Bu itibar ile müzaheret lüzumuna kani olduk; ve müzahirin en
muvafıkı kim olacağını düşündük. Mevcut dört devletin hangisinin
muvafık olacağım hesap ettik. İngiltere'yi kabul edecek olursak, arabamızı
sürükler. Fransa maliye itibariyle müsait vaziyette değil; kendisi
muhtac-ı himmet, İtalya'nın Anadolu'daki ihtirasatı manidir dedik ve
binaenaleyh en muvafık devlet olarak Şarkta istilâ politikası düşünmeyen
Amerika'yı kabul ettik"57.
Şükrü Bey'den sonra konuşan Vasıf Bey manda konusundaki
acelesini şöyle ifade ediyordu; "Bir kere esas itibariyle mandayı kabul
edelim de şerait hakkında bilahere görüşürüz"58. Anlaşılan Vasıf
Bey, konuyu bir olup bittiye getirip çözümlemek istiyordu. Tartışma
tekrar konunun encümende görüşülüp görüşülemeyeceği noktasına
döner. Fazıl Paşa, "-Bekir Sami Bey'in fikrine iştirak ederim; Kaybedecek
vaktimiz yoktur. Esasen mesele de basitleşmiştir; Tam istiklâl
mi yoksa manda mı kabul edeceğiz"59. Hami Bey ve Ahmet Nuri
Bey'de bu fikre iştirak ettiklerini belirtir.
Erzuıum Kongresi delegesi ve Heyet-i Temsiliye üyesi Raif Efendi
söz alarak şunları söyledi:
56 İğdemir, a.g.e., s. 48-49.
57 A.g.e., s. 50.
58 A.g.e., s. 52.
59 A.g.e., s. 53.
"Raif Efendi - ... Bendenizde müzakerenin devamı taraftarıyım
. . .Meselâ Vasıf Bey biraderimizin bir teklifi var; bir kere mandanın
esas itibariyle kabul edilip edilemeyeceği taayyün etmelidir. Her şeyden
evvel bunu halledelim. İstiklâliyet ile manda arasında ne fark
vardır? daha doğrusu manda tabirini kullandığımız zaman artık istiklâliyet
tabirini kullanamayacaksak, mandayı kabul etmeğe burada
karar verelim. Evvela bu meseleden bahsedelim. Hami Bey ve Bekir
Sami Bey biraderlerimizin istiklâl aleyhindeki sözlerinden anlıyorum
ki, kendileri manda ile istiklâliyeti birbirine karıştırıyorlar. Zannedersem,
"mandayı kabul edelim, istiklâlden bahsetmeyelim!" demek
istiyorlar; Hami bey Cemiyet-i Akvamca şayanı kabul bazı şeyler not
etmişler; halbuki bendeniz manda tabirini kullanmakta bir ihtiyaç
görmüyorum. Bu tabirin yerine istiklâliyet kelimesi kabul edelim...
Bendeniz fikrimce manda tabirini kullanmakla istiklâli kullanamayacağımızdan
her halde bu manda tabirini reddetmeliyiz"60.
Raif Efendi'nin çok açık bir biçimde mandayı reddetmesi delegeler
ve mandayı savunanlar üzerinde de olumlu tesir etmiştir. Raif Efendi'
nin arkasından söz alan İsmail Fazıl Paşa öfkelenmiş ve şöyle diyordu:
"...Biz mandayı kabul ediyoruz da, istiklâli istemiyoruz demedik!
Eğer maksadımız bu ise, her üçümüzü de hain-i vatan telakki
ederim! Manda demek, siyaseten olmaktan ziyade iktisadan memleketin
imar ve ilâsı için lazım gelen muavenet ve müzaheret demektir...
İstiklâl-i siyasi, adli ve malimiz baki kalacaktır. Mandater buraya
bir ilâ ve imar programiyle gelecektiı; işte bizim istediğimiz manda
budur"61.
Fazıl Paşa'dan sonra söz alan Bekir Sami ve Hami Beyler İsmail
Fazıl Paşa'nın görüşlerine iştirak ettiklerini belirtirken, münakaşa
gittikçe uzamıştır. Refet Bey, manda lehine konuşmasını sürdürürken
tekrar şu soruyu sorar: "Bu muhtıra muhteviyatı Heyet-i Umumiye'ce
müzakereye vazedilmiş midir? " bunun üzerine, "Fazıl Paşa -Su-i
tefehhümü mucip olduğundan (yanlış anlaşıldığından) biz üçümüz bu
muhtırayı istirdat ediyoruz (çekiyoruz), keenlemyekün addettik! Reis
Paşa - Muhtıra istirdat olunmuştur"62.
Muhtıranın bu şekilde çekilmesi sonucu manda tartışmalarına
son verilirken, Refet Bey, tekrar konuşmaya başlamıştır. Refet Bey'
60 A.g.e., s. 53-54.
61 İğdemir, a.g.e., s. 54.
62 A.g.e., s. 55.
in konuşmasını çok uzun yaparak sözü uzatması konunun tekrar tartışılmasına
neden olmuştur. Bu uzun konuşmayı Başkan Mustafa
Kemal'in kesmemesi tartışmanın uzamasının bir başka nedenidir.
Refet Bey'in bu konuşması, çaresizlik içinde çıkış yolu aramaktan
çok, mücadeleyi bırakıp teslimiyetçi düşünceyle hareket etmektiı.
Sivas Kongresi'nde manda ile ilgili tartışmalar* 8 Eylül gününde
devam ederken, ertesi günü öğleden sonra saat ikibuçukta başlayan
oturumda tekrar ele alınmıştır. Bü konuda ilk konuşmayı yapan Bekir
Sami Bey, "-Manda ve müzaheret kelimeleri hakkında Teklif Encümeniyle
heyet-i umumiye de cereyan eden müzakereler, mahiyet-i
kelimeyi tayin etmiştir; tensip buyurulursa artık müzakere kâfidir;
Erzurum Kongresi'nin kabul ettiği şeklin reye vazmı rica ederim"63
sözleriyle tartışmayı hem açıyor, hem de bir bakıma kapatıyordu.
Erzurum Kongresi'nin yedinci maddesi aynen kabul edilirken
Rauf Bey, konuşmaya başlamıştı. îtilâf Devletleri'nin Almanya ve
Türkiye hakkındaki düşündükleri hakkında bilgi vererek şöyle devam
ediyordu konuşmasına; "...bu tehlike karşısında memleketimize
karşı en bitaraf vaziyette bulunan Amerika'nın müzaheretini kabule
mecburuz. Ben bu kanaatteyim"64. Daha sonra Amerikalı gazeteci
Mr. Browne ile görüşmeleri hakkında bilgi veriyordu. Rauf bey konuşmasını
şu sözlerle tamamlıyordu; " . . . Biz Amerika'yı açıktan açığa
istersek, hükümet-i merkeziyemizin bizi vatan ve milleti satmakla
itham edeceğini anlattım; onun için evvela bir hükümet-i meşrua ve
sonrada bir meclis-i mebusan olduğunu söyledim. Bunun üzerine reayamızın
beş senedir aleyhimizdeki propagandasından bahsettim ve bu
cereyan-ı efkârı tashih için Amerika kongresinden memleketinizi tetkik
edecek bir heyet davet edin, dedi. Binaenaleyh ittifak-ı ârâ ile böyle
bir telgraf yazıp öyle bir heyet davet etmekliğimizi teklif ediyorum.
Bu telgrafta kati karar verilmezden evvel memleketimize gelip bir kere
hakikati görmelerini rica etmeliyiz. Bunu heyet-i âliyenize arzediyorum"
65.
* Biz burada manda ile tartışmaların tümüne yer vermedik. Bu konuda daha
geniş bilgi için bkz: Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, Atatürk, Nutuk, C.I.
63 A.g.e., s. 73.
64 A.g.e., s. 74.
65 A.g.e., s. 74-75.
Rauf Bey'in bu teklifi kabul edilerek, manda meselesi Amerikan
Senatosu'na bir mektup yazılması ile kapanırken, sadece mektubun
kimin adına yazılacağı hakkında kısa bir tartışma olmuştur.*
Sivas Kongresi'nde manda meselesi yukarıda da ifade ettiğimiz
gibi uzun uzadıya tartışılmış, kimi mandayı savunurken kimi karşı
çıkmış, delegelerin büyük bir kısmı kesin tavırlarını ortaya koyamamışlardır.
Tutanaklara bakıldığında manda fikrini savunan belirli kişilerin
konuştuğu görülmektedir ki, Bekir Sami, İsmail Hami, Vasıf,
Refet Beylerle, İsmail Fazıl Paşa bunların başındadır. Bu kişiler dışında
bir kaç delege de kararsız biçimde Amerikan mandasını destekler
görünmüştür. Mandaya karşı çıkan çok fazla görünmemekle birlikte
Raif Efendi, Ahmet Nuri Bey ve Mustafa Kemal ilk akla gelenlerdi.
Ahmet Nuri Bey, açıkça; " . . .evvela manda kelimesinin katiyen reddini
talep ediyorum" diyordu.
Mustafa Kemal'in kongre başkanı sıfatıyla manda konusunda sessiz
kalarak muhtıra geri çekilmesine rağmen konuşmaları kesmemesi
çeşitli yorumlara neden olmuştur. Mustafa Kemal'in şimdiye kadar
yaptıklarına, sözlerine hareket tarzına ve Mazhar Müfit Kansu'nun
Tıbbiyeli Hikmet ile ilgili anlattıklarına bakacak olursak böyle bir
tereddüde hiç bir zaman yer yoktur. Kongreye İstanbul delegesi olarak
katılan tıbbiye öğrencisi Hikmet (Hikmet Giresunlu)** kongre
günlerinde bir akşam sorar; "— Paşam murahhası bulunduğum
tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye
katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul ede-
* Mektubun tam metni için bkz: Akdes Nimet Kurat, "Sivas Kongresi ve Amerikalı
Gazeteci Edgar Louis Browne", Son Çağ Dergisi 1963, S. 14, s. 38. ATAŞE, Kls. 40,
Dos. 158, Fih. 72-2. Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İst. 1953, s. 175-176.
Mustafa Kemal, bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamadığını Nutkunda
kaydediyorsa da (Nutuk, C.I, s. 140), A.N. Kurat, "Bu karar, telgrafla Amerikan
Senatosu'na gönderildi" derken; imzalı bir nüshanın da; Stanford Üniversitesi (California),
The Hoover İnstitution Kütübhanesi'nde muhafaza edilmektedir" demektedir. (Kurat,
a.g.e., s. 38).
** Dr. Hikmet Bey (Tıbbiyeli Hikmet), Askeri Tıbbiyeyi bitirdikten sonra ordu da
Albaylığa kadar yükselmiş ve bir hastanenin başhekimi olmuştur. Atatürk, 1935 seçimlerinde
milletvekili yapmak istemiş "öldü" diye yanlış bilgi verilmiştir. Halbuki, Hikmet
Bey emekli olduktan sonra Balıkesirden milletvekilliğine aday olmuş, soyadı şimdiki adı
Savaştepe olan "Giresun" bucağında doğduğu için "Giresunlu" olduğundan dolayı bir
tertip neticesi "memleketi olan Giresun iline gitsin, burada işi ne?" denilerek seçimi kazanamamıştır.
Hikmet Bey de bu duruma üzülmüş, küskün biçimde siyasi hayata atılmadığı
gibi, sessiz kalarak yaşamını böyle sürdürmüştür (Uluğ, Siyasi Yönleriyle Kurtuluş Savaşı,
s. 124).
cek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle red ve takbih
ederiz. Farzı muhal manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder
Mustafa Kemal'i (vatan kurtarıcı değil, vatan batırıcı) olarak adlandırır
ve tel'in ederiz" diye bağırırken66 Mustafa Kemal, "—Arkadaşlar,
gençliğe bakın, Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat"
dedikten sonra "—Evlat müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum
ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul
etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya ölüm, ya istiklâl!"
diyordu.67 Bunun üzerine tıbbiyeli Hikmet "—Varol Paşam..."
sözüyle heyecan ve sevincini ifade ediyordu.
Bunun yanında Sivas Kongresi'ne katılan Amerikalı gazeteci
Mr. Brovvne'ın o günlerde Yüksek komisere çektiği telgraflara bakılacak
olursa farklı bir durum ortaya çıkmaktadır. Fethi Tevetoğlu,
Latimer'e dayanarak verdiği bilgilerde Amerikalı gazetecinin Daily
News'de yayınlanmayan telgraflarının Amiral Bristol'e çekilmiş olabileceğinden
bahisle telgraflardan bazı örnekler veriyor.68 Bunlardan
birinde; Delegeler istisnasız hem fikir olarak bir Amerikan mandası
taraflısı olup bu devleti Türkiye'nin destekçisi olmaya yollar arıyorlarmış.
Manda yerine "yardım" kelimesinin kullanılması icab ediyormuş
. . . Daima mevcut olan ve şiddetle galeyan etmeye hazır bulunan
Türk hassasiyetini korumak için bir acı hapın daha kolay yutulmasını
sağlamak için kullanılan bir şeker tabakasından başka bir şey değilmiş"
diyerek69 genel durumu anlatırken Mustafa Kemal'in şöyle dediğini
belirtiyor: "Milli Mücadeleciler Amerika Birleşik Devletleri'
nin teklif edeceği şartları memnunlukla kabul edecektir. Fakat bu
şartların bazıları gerekirse galeyana gelmiş Türk umumi efkârından
gizlenirmiş"70.
Bir başka telgrafta da şöyle deniyordu: "Mustafa Kemal bana
şunu bildirdi: Türkiye, Amerika'nın bize yardım etmesini istiyor.
Manda kelimesi Türk diline yabancı bir söz olduğu için ve delâlet ettiği
manası bilinmeyen bir terimi kullanamayacağımıza göre delegeler
66 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, C.T,
Ankara 1986, s. 248.
67 A.g.e., s. 248.
68 Fethi Tevetoğlu, "Amerikalı Gazeteci Louis Edgar Brovvne Tarafından Çekilen
Atatürk'le İlgili Telgraflar", Hayat Tarih Mecmuası, 1.6.1972 S. 5, s. 4-6.
69 A.g.e., s. 5.
70 A.g.e., s. 5. '

Amerika'yı "yardım" a davet ediyorlar. Eğer Amerika Birleşik Devletleri
bunu kabul ederse, sizi temin ederim ki Türkiye, Amerika Birleşik
Devletleri'nin koşacağı bütün şartları kabul edecektir"71.
Sivas Kongresi'nden sonra Sivas'a gelip Mustafa Kemal'le görüşen
General Harbord'un raporunda; "Başkanı Mustafa Kemal Paşa'
nın da belirttiği gibi Millî Müdafaa Partisi'nin (National Defense
Party) amacı, tercihan Amerika olmak üzere, menfaat düşünmeyen
tek bir manda altında sınırları doğru bir şekilde muhafaza etmektir"72
şeklinde bir görüşe yer vermesi de ilgi çekicidir. Daha sonra Harbord,
raporunda bu görüşünü şöyle desteklemekteydi; "Tarafsız bir yabancı
ülkenin yardımının gerektiğini Milliyetçi Parti kabul etmiştir. Amacımız,
Türkiye'nin gelişmesini mütarekede olduğu gibi güvenlik altına
almaktır. Genişleme planlarımız yoktur. Fakat iyi bir hükümete malik
oluısa, Türkiye'nin zengin ve müreffeh ülke olacağına inanıyoruz"
derken, Mustafa Kemal'in " . . .yabancı müdahaleler ve entrikalar hükümetimizi
zayıflatmıştır. Tecrübelerimizle emin olduk ki, Amerika
bize yardım edebilecek yegane ülkedir. Bundan sonra Ermenilere haksızlık
gösterilmeyeceğine dair söz veriyoruz" diyordu.73
Bu bilgilere nazaran Mustafa Kemal ve Rauf Bey'in mandaya
taraftar oldukları gibi bir sonuca varmak mümkün görünürse de bunun
söz konusu bile edilemeyecek bir gerçek olduğu bilinen bir husustur.
Çünkü; Harbord, bu düşünceleri yanında Mustafa Kemal'in istediği
mandanın (onun anladığı mandanın) bir ağabeyin kardeşe yardımı
(özellikle ekonomik yardımı) şeklinde düşündüğünü de belirtmektedir.
74 Bununla birlikte Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı günden
itibaren ve öncesi de konuşmaları ve faaliyetlerine baktığımızda
istiklâl fikrinden hiçbir zaman vazgeçmediği görülecektir. Sivas Kongresi'ndeki
sessiz gözüken tavrının nedenini ve Harbord raporu ile
Mr. Browne'ın telgraflarında belirttiği hususların; Amerikalılara
yakınlaşma suretiyle diğer İtilâf devletleri'nin ilgisini çekerek birbitine
düşürmek ve Ermeni tehlikesini ortadan kaldırmaktır. Mustafa Kemal
ve Rauf Bey, gerçekten insani gayeler güden bir "muavenet (yardım)"
den yanadırlaı. Nitekim daha sonra, buradaki manada olmasa bile bu
yardımı Sovyetlerden sağlayacaklardır. Ayrıca, Mustafa Kemal'in
71 A.g.e., s. 6.
72 Cemal Kutay, Örtülü Tarihimiz, C. II, İstanbul 1975, s. 822.
73 A.g.e., s. 823-824.
74 Cemal Kutay, Türk Millî Mücadelesinde Amerika, İstanbul 1979, s. 156.

bu tavrını arkadaşlarını birlik içerisinde tutarak Milli Mücadele hareketini
başarıya ulaştırma düşüncesinden kaynaklandığını ifade etme
liyiz. Bu davranışı onun liderlik özelliğine en güzel örneklerdendir.
5. SONUÇ
Manda ve himaye meselesi, Milli Mücadele hareketini yürütenler
başta olmak üzere Türk aydın ve idarecilerini ençok meşgul eden konulardan
olmuştur. Paris Konferansı'nda Cemiyet-i Akvam'ın kurulup
manda sisteminin kabulünden itibaren, özellikle Nisan ayının
ortalarından itibaren Türk aydın ve idarecileri konuyla meşgul olmaya
başlamışlardır. İzmir'in işgali konunun alevlenmesine sebep olurken,
Amerikan Tahkik Heyeti'nin Türkiye'ye gelmesi Türk aydın ve idarecilerinin
dikkatini konuya daha çok çekmiştir. İtilâf Devletleri'nin Paris
Barış Konferansı'nda Osmanlı Devleti üzerinde çeşitli mandalaun
kurulmasını öngören tartışmaları sürdürmeleri, bu tartışmalaıdan
basın ve telgraflar yoluyla aydınlaıımızın haberdar olması bu tartışmaları
alevlendiren diğer önemli nedenlerdi. İngiltere'nin açık ve gizli
faaliyetleri de tartışmaları daha çok kızıştırmıştı.
Bu şartlar altında konu Erzurum Kongresi'nde de tartışılmış, fakat
özellikle manda yanlıları hazırlıksız yakalanmış, bu nedenle kongrede
etkili olamamışlardır. Sivas Kongresi'nde ve kongre öncesinde
manda ve himaye tartışmaları zirveye çıkmıştır. Özellikle İstanbul
basınında konunun aşağı yukarı her gün tartışılması Türk aydın ve idarecilerinin
tamamiyle konuya çevrilmelerine neden olmuştur. Konunun
öneminden dolayıdır ki, Milli Mücadele'nin lideri Mustafa Kemal
Atatürk'de Büyük Nutku'nda geniş yer vermiştir. Büyük bir kısmı eski
İttihatçı olan kesimin yarısı Amerikan mandası, yarısı da bağımsızlıktan
yana olurken; Hürriyet ve İtilâfçılar ise İngiliz himayesinin
bayraktarlığını yapmışlardır. Hürriyet ve İtilâfçıların İngilizlerle işbirliği
yapmaları Türk aydın ve idarecilerinin büyük bir kısmının tepkisini
çekmiştir.
Manda ve himaye konusu Türk aydın ve idarecilerini ne kadar çok
meşgul ettiği komutanlar arasındaki yazışmalardan ve basındaki tartışmalardan
yukarıdaki bölümlerden de açıkça anlaşılmaktadır. Bu
tartışmaların en önemli yanı yeni kurulacak devletin meşruiyet temelleri
üzerine oturduğunu göstermesidir. Yine bu tartışmalardan şu
olumlu sonucu da çıkarabiliriz; Türk aydın ve idarecileri ülke meseleleri
üzerinde o kadar hassastırlar ki, bu hassasiyetleri sağlıklı bir milli
devletin doğmasını sağlamıştır.
Manda ve himaye tartışmaları Milli Mücadele hareketini yürütenleri
milletlerarası siyaset konusunda daha çok tecrübe" kazanmalarım
da sağlamıştır. Bu tecrübeleri onların başarı kazanmasında önemli
hususlardan olmuştur.
Sivas Kongresi, Milli Mücadele hareketinin bir dönüm noktası
olmuştur. Kongıe Türk milli birliğini sağlamada dayanak noktası olmuştur.
Milli cemiyetlerin birleştirilmesi ve Heyet-i Temsiliye yeni
Türk devletinin müjdecisi olmuştur. Milli Mücadele hareketini yürütenler
seslerini bu kongre ile daha etkili biçimde duyurabilmişlerdir.
Ayrıca bu kongre Damat Ferit hükümetinin düşmesine yol açarken,
yeni seçimlere gidilerek "Misak-ı Millî" kararının alınmasını sağlayacak
Meclis-İ Mebusan'ın açılması sonucunu da getirecektir.

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 79314

ulkucudunya@ulkucudunya.com