Yeni Şafak'ta Röportaj: Kürt Sorunu ve Türkiye
24 Ekim 2007
Yeni Şafak gazetesi, 20 Temmuz 2006 tarihli sayısında, Mustafa Akyol ile yapılmış "Milliyetçilik Bu Çağı Trajediye Dönüştürdü" başlıklı bir röportaj yayınladı. Elif Yıldız'ın yaptığı söyleşinin tam metni, aşağıdaki gibi:
Mustafa Akyol, 'Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek' adlı kitabında, Türk ve Kürt milliyetçiliğini karşısına alarak Kürt meselesini irdeliyor. Milliyetçiliğin ayrımcı ve çatışmacı yaklaşımının, modern çağı trajediye dönüştürdüğünü anlatan Akyol, yeni kitabı ekseninde, Türklerle Kürtler arasındaki ilk kırılmadan, Kürtlerin Kurtuluş Savaşı'ndaki rolüne ve Atatürk'ün Kürtlere bakışına kadar bir çok konuyu sizler için değerlendirdi.
Yerel dillerin serbest kalmasıyla ülkede Kürt ve Türk olmak üzere iki ulusluluğun başgösterebileceğini anlatıyorsunuz kitapta. Bu durumun ülkeyi bölmesinden mi endişe ediyorsunuz?
Kürtçe'nin serbetçe kullanımını ve Kürt kültürünün özgürce ifadesini savunuyorum. Bence bunlar üzerine geçmişte konan yasak ve baskıların çok olumsuz etkileri oldu; Kürt vatandaşlar arasında tepki ve güvensizlik gelişti. Ama artık yasaklar kalktı. Bunun iki sonucu olabilir: Kürt etnik milliyetçileri bu imkanları kullanarak ideolojilerini daha da yayabilir ve Türkiye'yi etnik gerilime ve bölünmeye sürükleyebilirler. Ya da Kürt vatandaşlarımız, elde ettikleri özgürlüklerle tatmin olup, Türkiye'nin halinden memnun vatandaşları olmayı seçebilirler. Zaten aslında önemli bir bölümü de seçmiş durumda; fakat diğer bölümün ne yöne gideceği hâlâ bir soru işareti. Bu, önümüzdeki bir kaç on yıl içinde, farklı sosyal, siyasi, kültürel etkenlerle belirlenecek. Bu süreçte bence yapılması gereken önemli bir iş, Kürt vatandaşları kucaklarken, etnik Kürt milliyetçiliğine karşı çıkmak.
Modernizm bir çok değeri alt üst ederek, kalan boşluğu ürettiği yeni değerlerle doldurdu. Bu değerlerden biri de milliyetçilikti. Bu değer neleri götürdü, ne kazandırdı insanlığa?
Milletlerin varlığı sosyolojik bir olgu. Ulusal farklılıkları daimi bir çatışma nedeni olarak gören militan milliyetçi yaklaşım ise anlamsız ve yıkıcı. Modern çağda bu çatışmacı yaklaşım güçlendi ve korkunç trajidelere neden oldu. Oysa Kur'an'da Allah'ın insanları "birbiriyle tanışmaları" için farklı kabileler ve halklar şeklinde yarattığı bildirilir. Bir de kendisini millet olarak tanımlayan her etnik grubun bağımsız bir devlete sahip olması gerektiği fikri var ki, son iki yüzyılın savaşlarının çoğu bu yüzden çıktı. Oysa aynı devletin çatısı altında farklı etnik ve dini gruplar yaşayabilir. Bunun mümkün olmadığını varsaydığınızda, savaşlara davetiye çıkarmış oluyorsunuz.
Kürtlerin hilafet konusundaki hassaslığından bahsediyorsunuz. Hilafetin kaldırılması Türk ve Kürtler arasında nasıl bir bölünme yarattı?
Kürt sorunu Osmanlı'nın değil, Cumhuriyet'in sorunudur. Osmanlı'nın son bir kaç onyılında bir grup Kürt milliyetçisi çıktı ortaya, ama hiç etkili olamadılar. Bunun en büyük nedeni, Osmanlı'daki Kürt kitlelerin kendilerini her şeyden önce Müslüman olarak görmeleri, Osmanlı'ya ise Hilafet'e sadakat duygusu içinde şiddetle bağlı olmalarıydı. Kırılma, Osmanlı'dan ulus devlete radikal bir biçimde geçilmesiyle oldu. En büyük dönüm noktası da Hilafet'in kaldırılmasıydı. Şunu da belirteyim: Bu tarihsel gerçekten "o zaman Hilafet geri gelsin" sonucu çıkmaz. Sadece İslami değer ve sembollerin bu mesele açısından çok önemli olduğu sonucu çıkar.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kürt meselesine bakışını nasıl buluyorsunuz?
Son derece isabetli buluyorum. Sayın Başbakan Güneydoğu'da "Kürt sorunu" kavramını telaffuz eden, "devlet hatalar yaptı" diyebilen bir lider. Bazıları bunu çok eleştirdi; oysa bence gereken tam da budur. Toplum, "ben hata yapmam" diyen devlete değil, "yaptım, yine yapabilirim, beni uyarın" diyen devlete güvenir ve saygı duyar.
Öte yandan Sayın Başbakan Kürt etnik milliyetçiliğine karşı da tavır alıyor, Türkiye'nin bölünmezliği ve üniterliği üzerinde ısrarla duruyor. Bu da çok doğru. Zaten son 100 yıla bakarsanız, Kürt vatandaşların güvenini kazanmış olan siyasi çizginin, Sultan Abdülhamid-Terakkiperver Fırka-Menderes-Özal diye devam ettiğini, bugün de AKP tarafından temsil edildiğini görürsünüz.
Atatürk'ün Kürt toplumuna bakışı ve yaklaşımı nasıldı?
Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında büyük bir deha göstererek Anadolu'daki tüm "İslam unsurları"nı birleştirdi. Zaten Kürtler Milli Mücadele'yi canla başla desteklediler. Atatürk Cumhuriyet'le birlikte Kürtleri onore ederek yeni sisteme dahil etme hedefindeydi, bu konuda 1923 yılında verdiği önemli bir demeç var. Ancak Şeyh Said isyanı, Ankara'da büyük bir bölünme endişesi yarattı ve İsmet İnönü'nün başını çektiği şahinler ipleri ele aldı. Ondan sonra her bastırılan isyan bir sonrakinin zeminini hazırladı.
12 Eylül rejimi PKK'ya çok yaramıştı
Mustafa Akyol, Kürt aktivistlere düşen en önemli görevin, bölünme ve federasyon gibi çok tehlikeli projeler peşinde koşmak yerine, Türkiye'nin demokratikleşme sürecini desteklemek olduğu görüşünde. Çünkü ona göre zaten Kürt sorununun geleceği, Türkiye'nin geleceğine bağlı. Eğer Türkiye'nin demokratikleşme, özgürleşme, dışa açılma süreci devam ederse, Kürt sorunu da olumlu bir mecraya kayabilir. Kürt milliyetçiliğine en çok yarayacak şey ise, Türkiye'de yeniden otoriter bir rejimin veya söylemin egemen olması. Bu tecrübe ile sabit. 12 Eylül rejimi PKK'nın çokça işine yaramıştı.