O sözlerin şifresi
İsmail KÜÇÜKKAYA 03 Ekim 2007
Org. Başbuğ, “Irak’ın ABD’ye maliyetini artırırız” dedi, Başkent gerildi. AKŞAM Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya, bu uyarının şifresini çözüyor: TSK Kürt Devleti’ni önlemek için ABD ile çatışmaya bile hazır
KARA Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ, Kara Harp Okulu’ndaki törende “Irak’taki gelişmeleri engelleyecek güce sahibiz” diyerek mesaj verdi. İşte ‘Paşa ne demek istedi’ sorusunun yanıtı:
KABUL EDİLEMEZ TEHDİT
IRAK’ın toprak bütünlüğünü dünyada Türkiye kadar isteyen başka bir ülke yok. Askere göre, Irak’ın parçalanması ve kuzeyde bağımsız bir devlet oluşması Türkiye için kabul edilemez ciddi bir tehdit.
HER RİSK GÖZE ALINIR
YANİ, Kürt Devleti’ni önlemek Türkiye’nin en önemli milli menfaati. Bu uğurda göze alınamayacak bir risk yok. Buna ABD ile çatışma dahil.
--------------------------------------------------------------------------------
İşte Paşa’nın o cümlesinin tercümesi
Genç Harbiyeli’ye yeni eğitim-öğretim sezonunun ilk dersinde Orgeneral İlker Başbuğ’un verdiği mesajların analizini yapmayı sürdürüyoruz:
“ABD’ye Irak’ın maliyetini artırırız.”
Salı günkü çoğu gazetede, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Kara Harp Okulu’ndaki konuşması bu başlıkla verildi. Son derece kısa, net, çarpıcı ama bence de doğru özetlendiğini düşündüğüm o cümlenin tam şekli şöyleydi:
“Belki Türkiye’nin bulunulan şartlarda tek başına Irak’taki gelişmelere yön verebilecek güce sahip olmadığı söylenilebilir. Ancak Türkiye’nin gelişmeleri engelleyebilecek, (ABD’nin) maliyetlerini artırabilecek bir güce sahip olmadığı da söylenemez.”
İlker Paşa’nın bu sözleri o andan itibaren “derinden derine büyük bir tartışmayı” ve beraberinde “pek çok soru işaretini” gündeme taşıdı. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin geleceğini etkileyecek önemdeki bu uyarının gerçek anlamını görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla “Harbiyeli’ye ilk dersin” en çarpıcı bölümlerinden birisi olan bu cümlenin üzerinde durmaya, sağlıklı bir analiz çıkarmaya ve adeta doğru bir tercümeye ihtiyaç duyuluyor.
Yapılan konuşma, çok dikkatle incelenir ve derin bir bakışla yorumlanırsa Irak konusunda Türkiye’nin pozisyonu ve ABD ile bu bağlamda ilişkiler benim yaptığım özetle şöyle bir çerçeveye oturtulabilir:
“Irak sorununa bir bütün olarak bakılmalıdır. Irak’ta bugün yaşananlar politik güç ve doğal zenginliklerin paylaşımıyla ilgilidir. Türkiye Irak’taki gelişmelere tam konsantrasyon halinde bakabiliyor mu? Bütüncül bir yaklaşım sergileyebiliyor mu? Irak’ın toprak bütünlüğünü dünyada Türkiye kadar isteyen başka bir ülke yoktur. Çünkü Irak’ın parçalanması ve Kuzey Irak’ta bağımsız bir yapının oluşması bizim için ciddi bir tehdittir. Bu, bizim açımızdan kabul edilemez bir gelişmedir. Böyle bir gelişmeyi engellemek için Türkiye her şeyi göze alabilir, Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü çabayı gösterir. İstemediğimiz, ulusal çıkarlarımıza aykırı böyle bir gelişme Türkiye ile ABD’yi karşı karşıya getirir, çatışmaya sokar. Bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşunu önlemek, Türkiye’nin Irak bağlamında en önemli milli menfaatidir ve bu uğurda göze alınamayacak bir risk yoktur. Buna ABD ile çatışma dahildir. “
İşte İlker Paşa’nın önlemek istediği, bir ön-uyarı mekanizması kurmayı amaçladığı, Washington’a Türkiye’nin hassasiyetlerini göstermeyi planladığı o cümlenin ardında böyle bir bakış açısı yatıyor.
Asker Türk-ABD ilişkilerine nasıl bakıyor?
Sözün bu noktasında komuta kademesinin Türk-ABD ilişkilerine nasıl baktığı, Washington’dan ne beklediği ve Türkiye’de Amerikan karşıtlığının yükselmesini nasıl değerlendirdiği soruları büyük anlam ve önem taşır hale geliyor. Pusulamız İlker Paşa’nın o çok önemli konuşması olmak üzere şöyle bir değerlendirme yapabiliriz:
“Türk-ABD ilişkilerinin dibe vurmasından askerler ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Türkiye’de ABD’ye sempatinin yüzde 7’lere kadar düşmesinden endişe ediyorlar. Komutanlar Ankara-Washington hattında stratejik ortaklığın sürmesini istiyorlar. Ama bunun güvene dayalı, karşılıklı milli menfaatlere özen gösteren bir yaklaşımla tesis edilmesini hedefliyorlar. Bunun da sanılandan çok daha kolay olduğu düşünülüyor. Bölücü terörün belinin kırıldığı, terör örgütünün moral ve umut kaybettiği böyle bir konjonktürde ABD’nin bazı teröristleri Türkiye’ye teslim etmesi ve benzeri bazı adımları atması halinde bunun etkisinin çok büyük olacağı değerlendiriliyor. Böylesi adımlar ABD’nin niyetini gösterir. Bütün bunlar için bundan daha iyi zamanlama olamaz. Washington bunu yaptığı anda duygusal olan Türk halkının sempatisini kolaylıkla ve hızla kazanabilir.”
Kara Harp Okulu’ndaki o konuşma daha pekçok boyutuyla zaman zaman üzerinde durmayı hak edecek önemde görünüyor. Daha uzun bir süre o metin masamızın üzerinde duracağa benziyor.