MUDANYA MÜTAREKESİ
01 Ocak 1970
İstiklâl Harbi'ni sona erdiren ateşkes antlaşması (11 Ekim 1922).
Millî Mücadele'nin sonunu oluşturan Büyük Taarruz'un hemen arkasından Yu¬nanistan İtilâf devletlerinin ara buluculu¬ğunu istemişti. İstanbul'daki İtilâf devlet¬leri yüksek komiserleri de 4 Eylül 1922'de ilk mütareke teklifini Türkiye Büyük Mil¬let Meclisi hükümetinin İstanbul'daki temsilcisi Hâmid Bey'e yapmışlardı. Rauf Bey hükümeti, bu gelişmeyi cephede bu¬lunan Başkumandan Mustafa Kemal Pa-şa'ya bildirdi. Anadolu kurtarıldığı için mütareke ancak Trakya için söz konusu olabilirdi. Mustafa Kemal Paşa, Yunan hü¬kümetinin doğrudan veya İngiltere vası-tasıyla müracaatını dikkate alacağını bil¬dirmekle beraber ordunun ileri harekâtı¬nı durdurmadı. İzmir ve Bursa alınırken 2. Süvan Tümeni 6. Kolordu emrmde Çanakkale'yi ele geçirmekle görevlendiril¬mişti.
Yunanlılar'ı Anadolu'ya gönderen İngi¬liz Başbakanı Loyd George ise bölgedeki güçleri takviye ederek hedeflerinden ko¬lay vazgeçmeyeceğini göstermek istedi. Sömürgeler Bakanı Churchill, 16 Eylül'de Boğazlar'in ele geçirilmesi için Balkan devletlerinden, müttefiklerinden ve sö-mürgelerinden yardım istemiş, ancak beklediği karşılığı bulamamıştı. Bunun üzerine İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Cur-zon, Fransa'ya gidip Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincare ve İtalya'nın Pa¬ris elçisi Kont Sforza ile mevcut durumu görüştüyse de bir sonuç alamadı. İtilâf devletleri arasındaki uzlaşmazlık Yunan kuvvetlerinin Anadolu'ya çıkarılmasından rahatsız olan İtalya ve Fransa'nın muha¬lefetinden kaynaklanmakla beraber bun¬da en büyük etken Yunan kuvvetlerinin savaş meydanında yenilmiş olmasıydı.
İtilâf devletleri, Fransız hükümetinin yarı resmî görevlisi olarak İstanbul'dan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeye giden General Pelle aracılığı ile Türk hükümeti¬nin öncelikli hedefinin Trakya ile İstan¬bul'un kurtarılması ve Boğazlar'ın ser¬bestliğinin korunması olduğunu öğren¬diler. Bunun üzerine 23 Eylül'de tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi şartıyla Edirne dahil Doğu Trakya'nın boşaltılıp Türkler'e teslimini öngören bir notayı Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiler. Türk orduları Biga ve Erenköy'ü geri alınca İngi¬liz kuvvet kumandanı General Harrington askerlerin tarafsız bölgeden çekilmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa, harekâtın Yunan ordusunu takip ve Boğazlar'ın ser¬bestliğini sağlama amaçlı olduğunu ve tarafsız bölge tanımadığını bildirdi. Ge-neral Harrington, 26 Eylül 1922 tarihli bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa'ya mü¬racaat ederek müzakerelerin başlaması¬na kadar Erenköy ve Biga'nın batısından Türk kuvvetlerinin çekilmesini talep etti. Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Mil¬let Meclisi hükümetiyle muhatapları ara¬sında böyle bir bölgenin belirlenmediği¬ni, Yunan kuvvetlerini takipten başka bir şey yapılmadığını, zira Yunanlar'ın Ana¬dolu'da olduğu gibi Trakya'da da halka kötülük yapmaya devam ettiğini belirte-rek Türk milletinin de öteden beri Boğaz¬lar'ın serbestliğini istediğini açıkladı. Tarafların barış isteğini ortaya koyduğu bu görüşmelerden sonra 27 Eylül'de Türk süvarilerinin ileri harekâtı durduruldu. Bu aşamada Fransa'nın etkili siyasetçilerin¬den Franklen Bouillon, İngiliz ve İtalyanlar'ın da tasvibiyle İzmir'e gelip 28 Eylül'¬de Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. Tür¬kiye Büyük Millet Meclisi hükümeti baş¬kanı ve Dışişleri bakanı ile de bir toplantı yaptı. 29 Eylül 1922 tarihli cevabî bir no¬ta ile 3 Ekim'de Mudanya'da görüşmele¬re başlanmasının uygun olacağı ve Türk tarafını İsmet Paşa'nin temsil edeceği bildirildi.
Bu görüşmelerde Türk delegasyonun¬da batı cephesi kurmay başkanı Asım (Gündüz) Paşa ile kurmay yarbay Tevfik Bıyıklıoğlu da yer alıyordu. Fransa'yı kuv¬vet kumandanı General Charpy, İngilte¬re'yi işgal orduları kumandanı General Harrington, İtalya'yı General Monbelli temsil ederken Franklen Bouillon da res¬mî sıfatı olmadan görüşmelere katılıyor¬du. Yunan delegeleri General Mazarakis ve Albay Sarıyanis, Mudanya'ya gelmekle birlikte müzakerelere katılmayıp liman¬da demirli bir Yunan nakliye gemisinde beklediler. 3 Ekim'de başlayan müzake¬relerde Yunanlılar'ın Meriç nehrinin batı yakasına çekilmesi, boşalan mevkileri önce müttefiklerin, ardından Türkler'in kontrol etmesi, önemli yerlerin müttefik kontrolünde olması, tarafsız bölgelerde¬ki Türk askerlerinin çekilmesi şeklindeki müttefik isteklerine karşılık Türk tarafı işgalin kısa tutulup Trakya'nın boşaltıl¬masına hemen başlanmasını, Meriç nehri boyundaki kuvvetlerin nehrin batısında tutulmasını, Karaağaç'ın Türk kuvvetle¬rine teslim edilmesini istiyordu. Bu istek¬lere Fransızlar olumlu yaklaşırken İngiliz ve İtalyan temsilcileri yetkisiz olduklarını ileri sürdüler, Görüşmeler 5 Ekim'de ke¬sildi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Pa¬şa 6 Ekim'de ordulara Boğazlar yönünde hareket serbestliği verdi. İsmet Paşa da Trakya'nın hemen boşaltılıp teslim edil¬mesini, aksi takdirde harekete geçilece¬ğini bildirdi. İstanbul'daki Fransız yüksek komiseri General Pelle ve Franklen Bouil-lon'un ara buluculuğu ile harekât emri bir gün ertelendi. Türk hükümetinin sert ve kararlı bir tavır alacağını beklemeyen İngiltere prestijini kurtaracak bir şeyler yapma telâşı içerisindeydi. Ancak Türk ta¬rafının kararlı yaklaşımı sonunda 6-7 Ekim gecesi Paris'e giden Lord Curzon, mütte¬fik temsilcileriyle görüşerek Trakya'nın bir ay içinde Türk askerine teslimi ve ba¬rış konferansı sırasında tarafsız bölge ile Meric'in doğu kıyısının müttefik kuvvet¬lerce işgalinde mutabık kaldı.
9 Ekim'de yeniden başlayan görüşme¬lerde başından beri gözlemci sıfatında bulunan ve İtilâf devletlerinin vereceği hükme razı olmaktan başka çaresi kalma¬yan Yunan delegeleri kuvvetlerinin Meriç nehrinin batısına çekilmesi kararının si¬yasî olduğunu, bunu kabule yetkili olma¬dıklarını bildirdiler. Yunan delegelerinin yetkisizliğini belirten General Harrington, Yunan hükümetinin varılan anlaşmayı ka¬bul etmemesi halinde bile sözleşmenin müttefikler tarafından uygulanacağını söyledi. Mudanya Mütarekesi 11 Ekim 1922 sabahı imzalandı. Yunan kuvvetle-rinin Doğu Trakya'da gerisine çekilecek¬leri hattı belirlemek, Doğu Trakya'nın boşaltılması ve Türkler'e teslimi düzenini ve İşgal döneminde asayişi sağlamak üzere denetimi gerçekleştirmek için şu husus¬lara karar verilmişti:
1. Üç gün içinde yü¬rürlüğe girecek anlaşma ile Türk-Yunan çarpışması sona erecektir.
2. Yunan kuv¬vetleri, Akdeniz'e döküldüğü yerden Trak¬ya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği nok¬taya kadar Meric'in sol kıyısına çekilecek¬tir.
3. Barış yapılana kadar Karaağaç da¬hil Meric'in sağ kıyısı müttefiklerce işgal edilecektir.
4. Edirne'ye ulaşan demiryo¬lunun Cisr-i Mustafa Paşa'danKulelibur-gaz'a kadar Meric'in sağ kıyısını izleyen kısmı üç müttefik, bir Yunan ve bir Türk delegeden oluşan komisyonun gözetimi altında olacaktır.
5. Doğu Trakya'daki Yu¬nan tahliyesi askerî kıtalar, araç gereçle cephaneler ve yiyecek depoları dahil on beş günde yapılacaktır.
6. Jandarma da¬hil Yunan sivil memurları mümkün olan en kısa zamanda çekilecek ve yerlerini Türk tarafına teslim edilmek üzere müt¬tefiklere devredecektir. Bu devir teslim âzami otuz günde tamamlanacaktır.
7. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti, asayiş ve düzeni sağlamak için subayları dahil en fazla 8000 kişilik bir jandarma kuvvetini memurlara katabilecektir.
8. Yunan askerlerinin çekilmesi ve mülkî ida¬re teslimi işi müttefik karma kuvvetleri¬nin gözetimi altında yapılacaktır.
9. Bü¬tün kuvvetlerden başka ortalama yedi ta¬burluk müttefik kuvveti Doğu Trakya'yı işgal edip asayişin devamını sağlayacak¬tır.
10. Müttefik heyet ve kıtalarının geri çekilmesi Yunanlılar'ın boşaltmasından otuz gün sonra olacaktır. Müttefikler, asayişin sağlanması ve Türk olmayan hal¬kın korunması için yeterli tedbirlerin alın¬dığında hemfikir olursa bu geri çekiliş da¬ha erken bir tarihte de olabilecektir.
11. Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları bo¬ğazların yaklaşık 15 km. doğusundaki hatta duracak, barış konferansı sırasında da ileriye geçmeyecektir. Bu hat Çanak¬kale bölgesinde Lapseki, kuzeyde Bozbu-run ve güneyde Kumburnu esas noktaları teşkil etmek üzere İzmit yarımadasında İzmit körfezinde Danca'dan Karadeniz'¬de Şile'ye kadar uzanmakta ve Gebze'den geçmektedir. Bu mevkiler Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine aittir. Danca'¬dan Şile'ye giden yoldan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ve askeriyle müt¬tefik askerleri ortak yararlanabilecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ve müttefikler burada kuvvet artışı yapma¬yacaktır.
12. Müttefiklerin birlikleri bu¬lundukları yerde kalacak, barış konferan¬sı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti de buna riayet edecektir. Söz konusu arazi İstanbul yarımadasında Pe-dima'nın 7 km. kuzeybatısında Karade¬niz üzerinde bir noktada Istranca, Mer-tekli, Kışağılı, Sinekli, Karasinan çiftliği, Kadıköy, Yenice, Kaladina çiftliği, Kalik-ratya hattının doğusundaki yarımadanın bütünü dahil Gelibolu yarımadasında Baklaburnu, Sarosburnu, BolayırveSoğlu-ma mansabı hattının güneyinde kalan Ge¬libolu yarımadasının bütün kısmıdır.
13. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ba¬rış antlaşması onaylanıncaya kadar Doğu Trakya'ya askerî kıtalar geçirmemeyi ve orada ordu toplamamayı taahhüt edecek¬tir.
14. Antlaşma, imzalanmasından üç gün sonra yürürlüğe girecektir.
Başlangıçta bu kararları kabul etmeyen Yunan hükümeti üç gün sonra mütareke sözleşmesini onayladığını bildirmek zo¬runda kaldı. Kuvvetlerinin çekilmesi ve müttefiklerin kontrolü Türk kuvvetleri¬ne devri otuz günde tamamlandı. Kasım sonuna kadar Doğu Trakya anavatana ka¬tılmış oldu.
Mudanya Mütarekesi, Yunanlılar'ın as¬lında Osmanlı Devleti'nin paylaşımı pro¬jesinde bir alet olduğunu, arkalarındaki gücü İngiltere başta olmak üzere İtilâf devletlerinin teşkil ettiğini açık bir şekil¬de göstermiştir. Bu mütareke, Millî Mü-cadele'nin sadece Yunan silâhlı gücüne karşı değil gerçek anlamda bütün bir müttefik cepheye karşı verildiğini de ka¬nıtlamıştır. Öte yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti müttefik devlet¬ler tarafından resmen tanınmıştır. Mu-danya Mütarekesi ile, Boğazlar'ın kontrol edilmesi maddesinden doğabilecek Türk-İngiliz çatışmasının önüne geçildiğini söy¬lemek mümkündür. Bu mütareke askerî zaferlerin siyasî başarılarla desteklenme¬si sürecinin ilkhamlesidir. Mustafa Ke¬mal Paşa da Müdâfaa-i Hukuk cemiyet¬leri ve belediye başkanlıklarına hitaben yayımladığı genelgede büyük zaferin ilk semeresinin Mudanya'da alındığını, bütün milletin sarsılmaz azmi, ordunun karşı konulamaz gücünün barış konfe¬ransında meşru haklan sağlamaya kefil olduğunu bildirmiştir.