O zaman Abdullah Öcalan’ı da serbest bırakacaksınız
Can Ataklı 01 Ocak 1970
Sevgili okurlar; gündemimizin hiç değişmeyen maddelerinin başında Kürt sorunu ve terör var. Yapılan tartışmalara, bir türlü alınamayan kararlara, ortaya konamayan iradeye bakılınca bu sorunların daha uzun süre gündemimizde olmasının kaçınılmaz olduğu da bir gerçek. Bugün sizlerle bu sorunların kamuoyu önünde pek konuşulmayan taraflarını paylaşmak istiyorum.
Sanki tek sorun
Ülkemizde bir “Kürt sorunu” olduğu doğru ama bunun “sadece tek sorun” gibi yansıtılması yanlış. Bazı kesimler “Bu sorun çözülmeden başka hiçbir sorun çözülemez” mantığı içinde hem bir çözüm önerisi getirmiyorlar hem de sorunun hiç bitmemesini, kangren hâlini almasını istiyorlar adeta. Öncelikle artık paranoyaya dönüşen bu mantıktan biraz sıyrılmamız gerek.
Kavramları karıştırmak
Kavramları birbirine karıştırmakta, böylece de hiçbir çözüm üretemediğimiz gibi sadece düşmanlıkları körüklemekte üstümüze yok. Öncelikle Kürt sorunu ile terör sorununu artık birbirinden kesin olarak ayırmak zorundayız. Aksi takdirde hem her iki sorunu da çözemiyoruz hem de halklar arasındaki çelişkileri kalıcı bir düşmanlığa çeviriyoruz. Buna kimsenin hakkı yoktur ve olamaz.
“Kan akmasın diye”
Yıllardır “Kürt sorunu” diye ekranları dolduran, halkın adeta beynini yıkayan, Türkiye’ye ne faydası olduğunu anlamakta zorluk çektiğimiz kişiler kulağa hoş gelen, ama hiçbir anlamı olmayan sloganlarla zihinleri bulandırıyorlar. “Analar ağlamasın, kan dursun” sloganları iyi niyetli gibi görünmekle birlikte aslında sorunun çözülmemesine yönelik söylemlerdir. Sahiplerinin asıl amaçları başkadır.
Kim kan akıtıyor?
“Kan akmasın” cümlesi herkesin ortak cümlesidir, ama en azından “Kim kan akıtıyor?” sorusunu da sormamız gerekmiyor mu? “Kan akmasın” diyenler, terör örgütü ile devleti eşit kılmayı amaçlıyor. Oysa bir tarafta amacı için her türlü terörü mübah gören bir zihniyet diğer tarafta bunu engellemek isteyen devlet var. Devleti hakkını arayanların kanını akıtan örgüt gibi gösteremezsiniz.
Terör daha güçlü
Daha önce de yazdığım gibi, şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız. “Terörle asla bir yere ulaşılamayacağını” söyleyebiliyoruz ama, durum ortada, PKK terörü kullanarak amacına ulaştığı gibi tüm Türkiye’yi de esir aldı. Konuyla ilgili olmayan milyonlarca insan terörün korkunç yüzünü göremiyor ve sanki devlet vurduğu için terör oluyormuş gibi “Yeter ki akan kan dursun” söylemine prim veriyor.
Yanlış anlaşılmasın
İşine gelmeyen fikirleri tersten okumayı ve hemen saldırmayı adet edinenler “Kürt sorunu yok mu, Kürtlere haksızlık yapılmadı mı?” diye yine bildik yaygaralarını koparabilirler şimdi, ama fark etmez, gerçeği yazmak da bir namus borcudur. Şunu bilmeliyiz ki, eğer kan akıyorsa, Kürtler adına hareket etme hakkı olup olmadığı bilinmeyen bir kesim sürekli teröre baş vurduğu için akıyor bu kan.
Kim ister ki?
Deli ya da art niyetli olmayan hiç kimse her gün askerlerimizin şehit olmasını, dağdaki genç insanların öldürülmesini kabullenemez. Ama hiçbir zaman bu nedenle terör mazur gösterilip “Onlar da haklarını istiyorlar” da denemez. Türkiye Kürt sorunu ile terörü birbirinden ayırmayı beceremezse ne bu sorunu bitirebiliriz ne de terörü sonlandırabiliriz. Tartışmalar ise kendimizi kandırmaktan ibaret kalır.
Basit bir soru
Kürt sorununu çözme bahanesiyle terörü görmezden gelenlere küçük bir soru sormak istiyorum. Diyelim ki Türkiye bölündü ve Güneydoğu’da bir Kürt devleti kuruldu. Öncelikli soru “Bu nasıl bir devlet olacak? Ulusa dayalı bir devlet mi olacak?” Kürt sözcülerinin söylemlerine baktığımızda, bir devlet kurulursa bunun Kürt ulusuna dayalı devlet olacağı açıkça ortadadır. Başkasının olması mümkün değildir.
Türkler terör yaparsa
Bir Kürt devleti kurulsa bile, bölgede yaşayan başta Türkler olmak üzere diğer unsurların tamamen tasfiye edilmesi o kadar kolay değildir. Peki bu devlet kurulduktan bir süre sonra örneğin Türkler sağda solda bombalar patlatarak masum insanları öldürerek “hak mücadelesine” başlarlarsa, egemen Kürt devleti buna karşı ne yapacaktır? “Türk sorunu” tartışmalarına mı girecektir?
Palavra atılmasın
Tabii bu görüşe karşı “Kürt devleti kurulursa anayasası Türkiye gibi olmaz, bütün etnik kimlikler haklarını zaten almış olur” diyenler olabilir. Ama bunlar palavradır. Bugüne kadar hep bir etnik kimlik üzerinden yürütülen siyaset, eğer bir devletle taçlanacaksa, o devlet elbette ulusa dayalı bir devlet olacaktır ve kendini tehlikelere karşı korumak için dünyadaki örnekleri gibi örgütlenecektir.
Yapmamız gereken
Yukarıdaki örnek “subjektif” bir örnektir. Sadece bir “durum saptaması” yapmak için yazdım. Gerçekleşmesi o kadar da mümkün değildir. Kürt sorunu konusu ile terörü daha net ayırabilmemize yardımcı olması için yazdım. Bunca tartışma yaparken eğer bu iki sorunu ayırmayı başaramazsak sonuca da asla ulaşamayacağımızı belirtmeye çalışıyorum. Yani bu kadar basit bir şey.
Teröristle müzakere
Buradan gelmek istediğim nokta şu: İktidar ve yandaşları kulağa hoş gelen sloganlarla güya sorunu çözmek için “gerekirse terör örgütüyle bile görüşülebileceğini” söylüyorlar. Ki ayrıca zaten bu görüşmelerin yapıldığı hatta yapılmaya devam ettiği bile biliniyor. Ama burada da kamuoyuna söylenmeye çekinilen bir durum var ki, o da ayrı bir skandal konusudur. Bunu da bilelim.
Apo serbest bırakılmalı
Şimdi sizlere Kürt sorunu adı altında Türkiye’ye zarar veren çevrelerin açıkça söyleyemediği, el altından körüklediği bir noktayı yazayım. Eğer Kürt sorununu çözmek için terör örgütüyle bile görüşecek kadar cesaretliyseniz, o halde İmralı’daki terör lideri Abdullah Öcalan’ı da serbest bırakmak zorundasınız. Onunla görüşeceksiniz, onun marifetiyle sorunu çözeceksiniz ama onu içerde tutacaksınız.
Bu doğaya aykırıdır
Kendinizi bu görüşmelerin muhatabı yerine koyun. Moda deyimle “empati” yapın. Sorun sizin sayenizde çözülecek, kan duracak, herkes mutlu olacak. Ama siz hapiste kalmaya devam edeceksiniz. Bunu kabul eder misiniz? Öncelikle “Hele beni bir bırak, sorunu çözeyim” dersiniz değil mi? O halde Apo’yu bırakmadan terör örgütüyle görüşme yapmanın hiçbir yararı yoktur ve olamaz da.
Gelelim çözüme
Sevgili okurlar, bugün Türkiye’ye “çözüm” diye dayatılan PKK terör örgütünün ve uzantılarının tüm taleplerinin yerine getirilmesini istemekten başka bir şey değildir. “Artık çözelim” diyenler yeni öneri de getirmemektedir. Üstü kapalı söylenen “çözüm ancak terör örgütünün taleplerini yerine getirmektir” şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu talep de “Kan akmasın” güzel sloganıyla süslenmektedir.
Hepinize iyi haftalar dilerim.