« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Eki

2012

BURSALI (MEHMET) TAHİR BEY

01 Ocak 1970

Bursalı Tahir Bey 23 Kasım 1861’de Bursa’da, Yerkapı mahallesinde doğmuştur; Abdülmecit dönemi askerlerinden (Mirliva) Tahir Paşa’nın torunu, Plevne savaşına gönüllü koşup şehit düşenlerden Rifat Bey’dir. İlk öğrenimini, evlerinin hemen karşısındaki Taş Mektep’te bitiren Mehmet Tahir, Mülkiye’nin rüşdiye kısmını da 1875'de birincilikle bitirmiştir. Sonra Bursa Askerî İdadisine girdi, bu okulu da birincilikle bitirerek Harp Okuluna geçti. Tahir Bey, Harp .Okulu’nun da birincisidir. O, okullarda birinciliği kimseye kaptırmamış, çalışkan bir öğrencidir; bütün hayatı da bu çalışkanlık fırtınası içinde geçmiştir.Tahir Bey, Harp Okulu öğrencisi iken, tasavvufa merak sarmış, bir yandan okuluna birincilikte bitirecek derecede devam etmiş, bir yandan da tatil günleri tekkelere gitmiştir. Bunlardan, Halvetî – Rufaî Şeyhi Harirîzade Kemalettin Efendi’ye mürit olmuş, bu şeyhin aracılığı ile, daha sonraları görevle Makedonya’da bulunduğu sıralar, Usturumca’da oturan Şeyh Mehmet Nurü’l-Arabî ile tanışmış ve Melâmi olan bu şeyh, Bursalı Tahir Bey'i de kendi melâmetine almıştır.
1881 yılında Harp Okulunu teğmen olarak bitiren Tahir Bey, Manastır Askerî Rüştiyesi coğrafya ve hendese (geometri) öğretmenliğine tayin edilmiş, 1884’te üsteğmen, 1888’de yüzbaşı olmuştur. Bu görevde 1890'da yüzbaşı olana kadar kalmış ve 1890'dan itibaren öğretmenliği bu sefer Üsküp Askerî Rüştiyesinde sürdürmüştür. 1896'da Manastır Askerî Rüştiyesine müdür olan ve rütbesi kolağasına yükseltilen Mehmet Tahir Bey, bu sırada Atatürk’e bir süre öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. 1906’da, dönemin istibdattan bıkmış istisnasız (bu ifade durumu tam özetlemektedir; gerçekten, uzun zaman alan aramalarımıza rağmen bir tek istisna bulamamışızdır) bütün aydınları gibi, Bursalı Mehmet Tahir Bey de arkadaşları İsmail Canbulat, Mithat Şükrü (Bleda), Yüzbaşı Naki, Talât Bey, Rahmi, Ömer Naci, Kâzım Nami (Duru), İsmail Hakkı, Süleyman Fehmi ile beraber Selânik merkezli, Abdülhamit karşıtı “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”ni kurmuştur.
Yine 1906'da, Mustafa Kemal (Atatürk) Bey Suriye Şam’da Dr. Mustafa (Cantekin) Binbaşı Lütfi ve Lütfi Müfit (Özdeş) Beylerden oluşan bir heyetle kurdukları "Vatan ve Hürriyet" adlı gizli cemiyeti geliştirmek için Selânik’e gizlice geçince, orada eski müdürü, hocası Bursalı Tahir Bey’i bulmuş ve heyecanla yaşadığı düşüncesini kendisine açmıştır. Bursalı Tahir Bey, öğrencisinin fikirlerine hemen katılmış ve derneğe üye olmuştur. Bu derneği hemen kendi dernekleri ile birleştirmeye öncülük yapmış ve bilindiği gibi, bir yıl sonra derneklerini, merkezi Paris’te olan "İttihat ve Terakki" ile birleştirmişlerdir. Nitekim Bursalı Tahir Bey de böylece, tıpkı bir diğer öncü Türkçü Dr. Akil Muhtar (Özden) gibi İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri arasına katılmıştır.
Tahir Bey’in bu çalışmaları gizli kalmamış ve bir ihbar, Tahir Bey’i güç duruma sokmuştu; Fizan’a sürülmesi kararı çıkmıştı. O yıllarda "Fizan", gidenin dönmediği bir menfa idi. Tahir Bey’in oraya gitmesi mahvolması, yok olması demekti. Bu sırada Bursa Askerî Lisesinden bir arkadaşının yardımı ile Fizan’a sürülmekten kurtulmuştur. Bu arkadaşı, İstanbul’da sarayda, Padişah’ın Has Anbarlarının imrahoru Faik Paşa idi. Faik Paşa araya girdi, iltimas etti, rica etti. Bursalı Tahir Bey’in Fizan sürgününü, Manisa’nın Alaşehir kazasında Redif Taburu Komutanlığına çevirmeyi başardı.
1908 devriminden sonra Tahir Bey, Bursa’dan milletvekili seçilip Meclis-i Mebusan’a girmişse de, politikadan hoşlanamadı. İttihat ve Terakki fırkasının politikasını da eleştirmekte idi. Bu yüzden, bir daha seçimlere katılmadı. Tekrar mesleğine döndü. Birkaç askerî görevde bulunduktan sonra emekli olarak kendisini fikir çalışmalarına verdi. Türkçülük fikrini harâretle savunan kimseler arasında yer aldı. Türk Derneği, Türk Yurdu, Sırât-ı Müstakîm (Sonradan Sebîlür-Reşâd), İslâm Mecmuası gibi dergi ve gazetelerde yazı yazdı. Türk Derneğinin asil üyesi, Târih-i Osmânî Encümeninin de yardımcı üyesi olarak görev yaptı.
Bursalı Tahir Bey’in en önemli eseri, "Osmanlı Müellifleri"dir. Osmanlı devletinin ilk günlerinden, eserin yazıldığı tarihe, yani 1914'e kadar gelen ve mesleklerinde eser yazmış olan Türk mutasavvıflarının, din bilginlerinin, şair ve ediplerin, tarihçilerin, coğrafyacıların, hekimlerin, matematikçilerinin kısa biyografileri ile, 9000’den çok eserin adlarını ve el yazması olanları, hangi kitaplıklarda hangi numara ile bulunduğunu gösteren bu değerli eser, günümüzde de, konusunda tek sağlam kaynaktır; insan üstü bir çalışmanın eseridir. Bir insan, bütün hayatını bu tek esere ayırsa, ancak üstesinden gelebilir. Böyle olduğu halde ve Tahir Bey’in ayrıca bir mesleği bulunduğu halde, başka eserler de vermiştir. Bunlardan “Türklerin Ulûm (ilimler) ve Fünuna (Fenlere) Hizmetleri” başlıbaşına bile yazarı tarihe geçirecek bir çalışmadır. "Delilü’t-Te-fasil" tefsirleri kılavuzu, Muhittin-i Arabi’nin biyografisi "İslâmiyet Gözünde Fukaralık", "Osmanlı Mısra ve Beyitlerinden Seçmeler", 12 bilgin ve Türk büyüğünün biyografisi bunlar arasındadır. Ayrıca Hacı Bayram Veli üzerinde en sağlıklı bilgileri, yine Tahir Bey’in bu isimdeki kitabında bulmak mümkündür. Osmanlı tarihçilerinden Ali ve Katip Çelebi’nin biyografileri, değerli kaynaklardır.
Türkçülük hareketinin büyük öncülerinden Bursalı Tahir Bey, birbirinden değerli 16 eser bırakmış, 28 Ekim 1924’te İstanbul’da vefat etmiş ve Üsküdar’da Aziz Mahmut Hüdâî Efendi Camii yanındaki kabristana defnedilmiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 78676

ulkucudunya@ulkucudunya.com