Terörle mücadele
Taha AKYOL 09 Ekim 2007
TERÖRLE mücadelenin büyük fiziki zorlukları vardır; gidip görmeden tasavvur bile edilemez. Uçsuz bucaksız dağlarda, üçer beşer kişilik gruplar halinde teröristler dolaşıyor; yeri yurdu belirsiz. "Alan kontrolü" için binlerce komando dağ, tepe, vadi, orman, çöl demeden gece gündüz alan tarama yaparak teröristlere "alan hâkimiyeti" kurma fırsatını vermiyor.
Bayrağı yerinde tutan, o adsız kahramanlardır.
1990'lı yıllarda okulları, yolları, devlet dairelerini açık tutmanın hayli zorlaştığı çok tehlikeli dönemler yaşanmıştı!
TSK, çeyrek yüzyıla yaklaşan mücadelede "alan hâkimiyeti" konusunda uzmanlaştı, yeterli teknik ve personel donanıma da sahip oldu.
Genelkurmay'ın resmi rakamlarına göre, bu sene ilk dokuz ayda bölgede 911 olay yaşandı; bu olayların çok büyük bölümünde teröristlerin yerleştirdiği mayınlar, bombalar etkisiz hale getirildi, gizli sığınak ve depoları bulunup cephane ve malzemelerine el konuldu, çarpışmalarda teröristler öldürüldü...
Alan hâkimiyeti
Bu şekilde geniş ve çok engebeli bir coğrafyada PKK'nın "alan hâkimiyeti" kurmasına fırsat verilmedi. Bu başarının bedeli, gencecik yaşta verdiğimiz şehitlerdir.
Hepsini rahmetle, şükranla anıyorum.
Bugün bölgede çok şükür okullar açıktır, yollar, işyerleri açıktır, devlet daireleri çalışmaktadır. Devlet hem asayiş hem kamu hizmetleri anlamında duruma hâkimdir.
Ama terörün tırmanmakta olduğu da bir gerçektir.
PKK kesinlikle 'askeri' bakımdan eski gücüne ulaşamayacaktır ama dağlarda ve şehirlerde 'sansasyonel' eylemlerini tırmandırması mümkün gözüküyor.
Terör örgütü Güneydoğu'da "alan hâkimiyeti" kuramamıştır ama Kuzey Irak'ta bir "alan hâkimiyeti"nin sağlayacağı bütün imkânlardan yararlanıyor. Bunun birinci siyasi sorumlusu Amerika'dır.
Kuzey Irak'a operasyon yapmak elbette PKK'ya darbeler indirir ama Türkiye'nin Kuzey Irak'ta kalıcı bir "alan hâkimiyeti" sağlaması siyaseten imkânsız olduğuna göre, sınır ötesi operasyonla sorunun çözüleceği gibi saf bir zanna da kapılmamak lazım.
Kaldı ki, uluslararası toplumu PKK'nın yanına itmeyecek bir diplomatik zemin hazırlanmak suretiyle sınır ötesi operasyon yapılmalıdır.
Kökünü kazımak
Nihayet, üsleri ve destekçilerinin bir kısmı dışımızda olsa da asıl sorun içimizdedir. Bunu Org. İlker Başbuğ tarihi açıklamasıyla tanımlamıştır: "23 yıldır PKK'ya katılmaları önleyemedik!"
Problem hayli dallı budaklıdır ama gövdesi Başbuğ'un ifade ettiği bu konudur!
Çeşitli mektuplar alıyorum: "Demokrasi diye, AB diye bunları şımarttınız."
Şehit haberlerinin acısıyla bu tepkileri anlıyorum, acıyı, infiali paylaşıyorum.
Ama PKK'nın asıl 12 Eylül döneminde kökleştiğini unutmamak gerekir. 1984'te patlak veren terör, 23 yıl devam edecek birikimini 1979-1984 arasında gerçekleştirmişti!
Demokrasi, terörle mücadelemize uluslararası meşruiyet kazandırdığı gibi, terör tabanının daraltılmasında da önemli bir siyasi etkendir.
Terörün kökünü kazımak ancak "PKK'ya katılmalar"ın önüne geçmekle, bunun hem güvenlik, hem ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi tedbirlerini almakla ve uzun vadede mümkündür.
Sebat ve iradeyle birlikte ufuk genişliği ve akıl gerekiyor. Org. Başbuğ da "Adım atmamız gereken çok konu var" diyor zaten.