Hüseyin Cahit Aküzüm
01 Ocak 1970
14. Büyük Kurultay'da divan başkanlığını yapan Kars İ1 Başkanı avukat Hüseyin Cahit Aküzüm Ankara'nın Anafartalar semtindeki avukatlık bürosuna giderken DevSol militanları tarafından kurşunlanarak şehit edildi. Şehit Aküzüm Ankara'da başta Alpaslan Türkeş olmak üzere onbinlerce ülkücünün Maltepe camiinde düzenlenen cenaze törenini müteakiben Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Hüsevin Cahit Aküzüm'ün ardından Hergün gazetesinin 7 Aralık 1979 tarihli nüshasında Taha Akyol, "Hüseyin Cahit Aküzüm" adlı makalesinde şu satırları yazıyordu:
"Şehit Hüseyin Cahit Aküzüm'ü rahmetle ve derin bir teessürle anıyorum. Komünist ve bölücü cellatlar onu da şehit ettiler. İlk şehit olmadığı gibi, son şehit de değil!..
Her gün bir kaç milliyetçi katlediliyor. Başbakan Demirel'in Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısından sonra, komünist terör, Demirel'e de Sıkıyönetim'e de meydan okuma cüretine sahip olduğunu ispat edercesine Hüseyin Cahit Aküzüm'ü şehit etti. Allah rahmet eylesin.
Sıkıyönetim istediği için, Ecevit'in Adalet Bakanı'nın savcıya yaptığı baskıyla mahkemeye verilen MHP'liler, Sıkıyönetim bölgelerinde komünist tedhişçiler tarafından katlediliyor!
Demirel, iktidara geçene kadar Sıkıyönetimin Ecevit tarafından çalıştırılmadığını, terörün bu yüzden tırmandığını söylüyordu! Biz de aynı kanaatteyiz. Ama, acaba Demirel şimdi tırmanan terörü nasıl izah edecek?
Olaylar hakkında zaman zaman açıklama yaparak, kamuoyunu aydınlatmak gibi medeni ve demokratik olan Sıkıyönetim Komutanları, acaba MHP'li katliamı hakkında ne düşünüyorlar, ne gibi tedbirler alıyorlar?
Merak ediyorum, bu terör neden tırmanarak devam ediyor? Sıkıyönetim Savcısı "iddianameli sosyalizm"le ortaya çıktığı için bu müessese caydırıcı mı olamıyor?
Sıkıyönetim'in elinde acaba bir "terörle mücadele" planı mı yok?
Bir "Nizami Harp" karşısında olmadığımıza göre, Türk Devleti'nin böyle olayları önleyecek hazırlığı mı yok?
Yoksa terör, Sıkıyönetim'in bile başedemeyeceği kadar güçlü mü?
Bu sorular, terörden bîzâr milyonlarca vatandaşın kafasındadır. Bu soruları cevaplandırıp, vatandaşı aydınlatmak herşeyden önce Başbakan'a, İçişleri Bakanı'na ve Sıkıyönetim'in Halkla İlişkiler Daireleri'ne düşer.
Terör, TRT'den okunun bildirileriyle ve her gün ölüm kusan namltılarıyla konuşuyor. Devletin dili mi ttıtuldu?
Dün 1500 MHP'li öldürüldü. MHP'liler devlet tarafından korunamadığı için "İhkak-ı Hak" refleksi belirdi. Ama, MHP Devlet'e güvendiği için, "İhkakı Hak"kı daima reddetti. Fakat terörü devlet bugüne kadar durduramadı işte... Hüseyin Cahit Aküzüm gibi, iman, ahlak, fazilet ve dürüstlük numunesi bir hukukçu da şehit edilmiş bulunuyor! Fiili tepkiye kapılmayalım, ama haykıralım.
Ey fazla konuşmayı, cübbelerle direnmeyi sevenler! Meslekdaşınız öldürüldü, neredesiniz?! Ey insanlıktan bahsedenler, ülkemizde katliam var neredesiniz. Ey hükümet olduğundan beri dili tutulan AP sen neredesin!
Ey Devlet, var mısın, yok musun?
Nerede inandığımız gücün kudreti?
Kars'tan CHP dışında bir partiden aday olmanın "cezası" ölüm müdür? Cevabı siz verin "devletli"ler ve hukukçular!
MHP'ye batırılan "çuvaldız" karşısında susanlar! "İğne"nin size dayandığının farkında mısınız?
Var mısınız, vok musunuz?
Birliğe Çağrı gazetesinin 18 Aralık 1979 tarihli 2. sayısında ise "Kanımız Aksa da Zafer İslâmın" başlıklı makalede Şehit Aküzüm'ün ardından şu anlamlı sözler yer alıyordu:
Aslen Azerbavcanlıydı.
İsmi Cahit'ti, ismi ile müsemmaydı...
Son seçimlerde Kars'tan senatör adayıydı. Milliyetçi olmanın, Milliyetçi Hareket Partili olmanın ve Milliyetçi Hareket Partisinden aday olmanın ve bilhassa, Kars'tan aday olmanın anlamını biliyordu.
"Ya iyi bir netice alırım, ya da cenazem gelir" diyor ve gülüyordu.
Kars'tan iyi bir netice aldı. Komünist sapıkların kurtarılmış saydıkları Kars'ta bir milletvekili çıkarmağa yetecek sayıda oy aldı. Eşkiyalar tarafından yapılan tehditler sonucu kendisine oy verecek bir çok kişi sandık başına gidememişti. Verilen oylar geçersiz saydırılmış, bir çoğu listelere dahil edilmemişti. Kars'da tam manasıyla düşman işgali altındaydı. Bütün bunlara rağmen, kefeni koynunda Kars'ı dolaştı. Onyedi bine yakın oy aldı. Vazifesini yapmış insanların gönül huzuru içinde, alnı ak, yüzü açık olarak Ankara'ya döndü. Millet davası yolunda yeni vazifeler kendisini beklivordu.
Fütursuzca işine devam ederken 5 Aralık'ta vazife başında Moskof köpeklerinin alçakça tecavüzü sonunda şehit oldu. Mübarek Bavrağı biraz daha yukarılara kaldırdı. Şimdi bir bahçede kendisi gibi, yaşayan ölülerin arasında. Darendeli'lerin, Haşatlı'ların, Ertaş'ların, Yardımcı'ların arasında. Yüzlerce, binlerce, onbinlerce şehidin arasında. O şimdi cennet halkındandır.
Milliyetçi Hareketçilere, hayretle, dehşetle, anlamaz gözlerle bakanlar var. Nasıl olur da insanlar en değerli varlıkları olan hayatlarını bıı kadar pervasızca ortaya koyabilirler diyorlar.
Parti genel merkezi POL-DER'ci çeteler tarafından bombalanıyor, kurşun yağmuruna tutuluyor. Dağ gibi iki delikanlı devriliyor. Ertesi gün binanın etrafı mahşer gibi... Kimsede korkıınıın zerresi yok. Nöbet yerinde oturanların yüzlerinden cennet tebüssemleri.
Vazgeçen yok. Yılgınlığa kapılan yok. Gevşeyen yok. Daha büyük bağlılıkla, daha büyük hınçla ve gayretle büyük dava yolunda çalışmağa devam ediliyor. Ülkücüler çığ gibi çoğalıyorlar.
"SAYILMAYIZ PARMAK ILE
TÜKENMEYIZ KIRMAK İLE
DIŞIMIZDA SORMAK İLE
EL NE BİLİR HALİMİZİ"
Bilenler için her şey açıktır. Her şey bütün emareler, büyük bir hareketin içinde olduğumuzu gösteriyor. Tarihin dönüm noktalarından birindeyiz. Bütün büyük medeniyetleri yoğuran o mübarek ve muhteşem pota yeniden vazifesini yapıyor. İlahi kader, bizi yoğuruyor ve yeni yücelişlere vesile kılacak hale getiriyor.
Ülkücüler davayı kazanacaklar, hedeflerine ulaşacaklardır...
Milliyetçi Hareketçi Ülkücüler, kolaya, rahata, refaha değil, zora talip oldular. Mücadeleye, mücahadeye, ızdıraba, sıkıntıya, çileye talip oldular. Gözyaşına, alın terine talip oldular. Çünkü, alçak hedeflere, süfli gayelere, çıkara değil, büyüğe, uluya, yüceye ve yükseğe talip oldular.
Allah rızasını kendilerine ana gaye bildiler. Yeni bir medeniyetin, ÇAĞDAŞ TURK-İSLÂM MEDENİYETİNİN başlatıcısı, fedaisi, serdengeçtisi, delisi, delibaşısı, çılgını olmaya talip oldular. Bazıları bize deli diyorlar. Evet onların küçük hesapları, oyunları, basit zevkleri yok bizde. Biz deliyiz. Biz Allah delisiyiz. Millet delisiyiz, millete aşık insanlık delisiyiz.
Milliyetçi Hareketi tertipler, tuzaklar, iftiralar, işkenceler, hapishaneler ve cinayetlerle yıldıracaklarını zannedenler, yanıldıklarını acı acı göreceklerdir. Ülkücülerin davası maneviyatın himayesinde her gün biraz daha olgunlaşarak hedefine doğru iletiliyor.
En yüce Ülkü Ülkücülerde...
En sağlam ve geçerli fikir Ülkücülerde...
En çağdaş ve tutarlı doktrin Ülkücülerdedir.
Ülkücülük Türk Milletinin nıillî ve manevi hayatında doğmuştıır. Ülkücüler millî bünyenin öz ürünüdür. Ülkücü Mücadele Türk'ün kendisine dönmesinin ve var olma çabasının en gür sesle haykırılmasıdır. Ülkücüler davayı kazanacaklar, hedeflerine ulaşacakladır. En güçlü hareket Ülkücü-Milliyetçi Harekettir. Tarihi hadiseler içinde yetişmiş, imanlı, bilgili, kararlı, dayanıklı ve cesur bir lider... Gittikçe çelikleşen bir teşkilat...
Milyonlarca insanın birlikte gördükleri rüyanın gerçekleşeceği günler uzakta değildir. Köleliğe karşı verilen mücadele başarıya ulaşacak, Türk'ü Moskof'a köle yapmak isteyenler hüsrana uğrayacaktır. Rus esiri Türk'lerde başlayan millî ve dini şuurlanma hedefine ulaşacaktır. İnsanın insanı ezmediği, istismar etmediği, istihkar etmediği, adil bir nizam mutlaka kurulacaktır. Açlar doyurulacak, çıplaklar giydirilecek, sefaletin her çeşidi yok edilecek, sefahat hakaretle kovulacaktır. Maneviyatta, ahlakta, ilim ve teknikte öncü, büyük ve kudretli Türkiye mutlaka kurulacak, Türk-İslâm Medeniyeti çağa yeniden ışık tutacaktır."