MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA
01 Ocak 1970
(ö. 1095/1683)
Osmanlı sadrazamı.
1044 (1634-35) yılında Merzifon'un Ma-nnca (bugünkü Karamustafapaşa) köyün¬de doğdu. Babası Oruç Bey adında bir ti-marlı sipahidir. Babasının IV. Murad"ın Bağdat kuşatması sırasında şehid düş¬mesi üzerine dört yaşında yetim kalınca o sırada Amasya sancak beyi bulunan ve babasının dostlarından olan Köprülü Mehmed Bey'in(Paşa) himayesinde onun oğullarıyla birlikte İyi bir medrese tahsili aiarak yetişti. Diğer bir rivayete göre ise Derviş adında bir sipahinin oğlu olup 1036'da (1626-27) doğmuş, on sekiz ya¬şına gelince Köprülü'nün himayesine gir¬miş, onun Şam mütesellimliği sırasında Trablusşam mütesellimi olmuştur.[1147] Bu arada Köprülü'nün damadı olan Mer-zifonlu kayınpederinin sadrazamlığı za¬manında önce silâhdarhğını, ardından telhisçiliğini yaptı; onun maiyetinde Er¬de! seferine katıldı. Yanova'nın fethi müj¬desini getirince IV. Mehmed tarafından mîrâhur-ı sâniliğe [1148] iki yıl sonra da Silistre beyler-beyiliğine tayin edildi. Arkasından Edir¬ne'den dönen Valide Turhan Sultan'ın ko-nakçılığı hizmetiyle İstanbul'a geldi. Da¬ha sonra vezâret rütbesiyle Diyarbekir beylerbeyi oldu. Köprülüzâde Fâzıl Ah-med Paşa'nın sadrazamlığında kaptan-ı deryalığa getirilen Kara Mustafa Paşa (1661-1666) dört yıldan fazla bu görevde kaldı. Vezîriâzam Uyvar seferine çıkınca kaptan-ı deryalıkla birlikte sadâret kay-makamlığı görevini yürüttü. İlk sadâret kaymakamlığı Fâzıl Ahmed Paşa'nın Uy¬var seferinden dönüşüyle sona erdi. Kap¬lan Mustafa Paşa'nın kaptan-ı derya ol¬ması üzerine uhdesinde sadece kaldı. Sadrazamın Girit seferine çıkması ile 5 Zilkade 1076'da [1149] tek¬rar kaymakamlık görevine getirildi; üç yıla yakm bu görevi sürdürdü. Fâzıl Ahmed Paşa'nm Girit'ten dönmesinden sonra üzerinde yafnız vezirlik kaldı ve veziriaza¬mın maiyetinde Kamaniçe seferine gitti. Kuşatma sırasında büyük yararlıklar gös¬terdi. 25 Cemâziyelâhir 1083'te [1150] Lehistan'la yapılan Bucaş Antlaş¬ması görüşmelerini idare etti. Lehistan'a yönelik seferde yine Fâzıl Ahmed Paşa'¬nın yanında bir süre Babadağı'nda bu¬lundu. Ardından tekrar sadâret kayma¬kamı tayin edildi. Cemâziyelevvel 1085'te Ağustos 16741 gönderildiği Lehistan'a ait kalelerden Human'ı (Uman) teslim aldı. Ertesi yıl yapılan Edirne şenliklerinde IV. Mehmed'in kızlarından Ümmii Sultan'a namzet oldu. Fâzıl Ahmed Paşa'nm has¬talığı süresince ona vekâlet etti. Ölümü üzerine de 28 Şaban 1087'de sadrazam oldu.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nm sad¬razamlığı döneminin İlk önemli dış mese¬lesi Osmanlı Devleti ile Lehistan arasın¬daki Ukrayna Kazakları'nm statüsüdür. Fâzıl Ahmed Paşa zamanında Osmanlı himayesinde Kazak hatmani olan Doro-şenko'nun Rusya'ya meylederek hatman-lık merkezi Çehrin'i Ruslar'a teslim et¬mesi (1675) ve Ukrayna'nın Rus nüfuzu altına girmesi üzerine Osmanlı hükümeti, Kırım Hanı Selim Gİray'ın da desteğinde Şeytan (Melek) İbrahim Paşa kumanda¬sında Çehrin'e asker şevketti. Bu arada Doroşsnko'nun yerine, yıllardır Yedikule'-de mahpus tutulan Georges Hmelnitsky hatmanlığa getirildi. Edirne'den İstan¬bul'a gelen Kara Mustafa Paşa, Leh el-çisiyle görüşerek meseleyi barış yoluyla çözmeye çalışırken bir yandan da sefer hazırlıkları yaptı. İbrahim Paşa kumanda¬sında yapılan ilk seferden beklenen neti¬ce alınamayınca padişahla birlikte bizzat veziriazamın sefere çıkması kararlaştırıl¬dı. Ordu8 Rebîülevvel 1089'da [1152] yola çıktı. IV. Mehmed Hacıoğlupazan'nda kaldı. Serdâr-ı ekrem sıfatıyla harekâtı sürdüren Mustafa Paşa yol bo¬yunca Çehrin'e yardıma gelen Rus kuv¬vetleriyle savaştı ve 29 Cemâziyelevvel'-de [1153] müstahkem Cehrin Ka-lesi'ni kuşatıp ele geçirdi. Muhafazası zor oldu¬ğundan kale yıktırıldı, Dinyepr (Özi) kenarında iki yeni kale yaptırılarak sınırlar güvence altına alındı. Osmanlı ordusunun dönmesinden sonra Özi nehrini geçen Ruslar tekrar Çehrin'e saldırınca ikinci bir sefer kararı alındı. 15 Eylül 1680'de Hol¬landa ile yapılan ticaret antlaşmasının ardından ordu Çehrin'e hareket ettiyse de Rusya'nın Kırım hanı aracılığıyla Özi nehri sınır olmak üzere yaptığı barış tek¬lifi ve Bahçesaray'dakİ antlaşma üzerine seferden vazgeçildi.
Kara Mustafa Paşa'nın sadrazamlığı döneminin asıl önemli hadisesi Osmanlı Devleti tarihi için bir dönüm noktası olan Viyana Kuşatması'dir. Baba oğul Köprü-lüler'den iç ve dış meseleleri önemli öl¬çüde halledilmiş bir ülke devralan Kara Mustafa Paşa, sadârette kalabilmesini selefleri ayarında büyük başarılar elde et¬mesine bağlıyordu. Daha Vasvâr (Eisen-burg) Antlaşması'nın süresi dolmadan çı¬kacağı seferle Osmanlı gücünü Avrupa'nın ortalarına kadar götürmeyi, Habsburg İmparatorluğu'nu ortadan kaldırmayı dü¬şünüyordu. Dimitri Kantemir'in, onun Al¬man imparatoru olmak veya Sultan Meh-med'i devirerek yerine geçmek istediği şeklinde verdiği bilgiler mesnetsizdir. Se¬ferin görünürdeki başlıca sebebi öteden beri Avusturya imparatorunun Protestan Macarlar'ı ezmesi, onların da Osmanlı Devleti'ne müracaatıdır. Daha Fâzıl Ah¬med Paşa zamanında Protestan Macar-lar'ın lideri olan Imre Thököly (İmre Tököii) isyan ederek Osmanlı himayesini talep et¬miş, fakat sadrazam Avusturya ile 1664 yılında İmzalanan Vasvâr Antlaşması'm bozmak istememişti. Ancak Kara Musta¬fa Paşa sadârete geçtikten hemen sonra Thököly'yi Orta Macar kralı ilân etti. Bun¬dan cesaret alan Macar prensi Avusturya sınırlarında faaliyete başladı. Avusturya'¬nın konuyla ilgili şikâyetlerini ise veziria¬zam padişahtan gizliyordu. Bir rivayete göre Thököly gönderdiği Macar altınla-nyla Mustafa Paşa'nın tam desteğini al¬mıştı ve Avusturyalılardın elinde bulunan bazı Macar kalelerini eie geçirmişti. İm¬parator I. Leopold daha sonra buraları geri alınca iki devlet karşı karşıya geldi. Buna rağmen imparator Edirne'ye elçi gönderip henüz süresi dolmamış olan Vasvâr Antlaşması'nın yenilenmesini is¬tiyordu. IV. Mehmed de barıştan yana idi. Otuz yıldır Avusturya ile savaş halinde olan Fransa ise Osmanlılar'ın barış yap¬masını engelleyici çalışmalar yapıyordu. Merzİfonlu, Kapıkulu'nun da desteğiyle. Sen Gotar yenilgisini telâfi etmek istedi¬ğini söyleyerek barışı yeniletmedi. Hatta daha ileri giderek serhad boylarından Avusturya tecavüzleriyle ilgili feryatnâ-me ve şikâyetnameler göndertti. Baş¬ta Vanî Mehmed Efendi olmak üzere ca¬mi vaizlerini harekete geçirip kamuoyunu da arkasına alıp padişahı ikna etti. Avus¬turya elçisi şeyhülislâmdan, "Aman dile¬yene savaş açılmaz" şeklinde fetva aldıy¬sa da bir etkisi olmadı.
Yapılan meşverette, IV. Mehmed'in Belgrad'da kalıp Kara Mustafa Paşa'nın serdâr-ı ekrem olarak Raab (Yanık) Kale-si'ni almak üzere ileri gitmesi kararlaştı¬rıldı. Osmanlı ordusunun mevcudunun o zamana kadar sefere çıkanların en kala¬balığı olduğu, yardımcı kuvvetlerle birlik¬te 350.000'i muharip, 150.000'i geri hiz¬met erbabı olmak üzere 500.000'i bul¬duğu nakledilirse de bunun abartılı oldu¬ğu söylenebilir. Silâhdar Fındiklılı Mehmed Ağa bunların arasında ganimet ümidiyle çok sayıda manav, bakkal gibi esnafın bu¬lunduğunu da belirtir.[1155] İstol-ni Beigrad'daki meşverette Reîsülküttâb Mustafa Efendi'nin de tahrikiyle, bu ka¬dar kalabalık orduyla önemsiz bir yer olan Yanıkkale'nin fethi yerine Mustafa Paşa'ya daha büyük şöhret kazandı¬racak olan Viyana'nın kuşatılması kararı alındı. Yapılan görüşmelerde Kırım Hanı Murad Giray ve Budin Valisi Uzun İbrahim Paşa dışında veziriazama muhalefet eden olmamıştı. Merzİfonlu da hana ve İbra¬him Paşa'ya düşman kesilmiş, sefer aley¬hinde kimseye söz söyletmez olmuştu. Murad Giray ve İbrahim Paşa, Yanık ve Komorn kalelerinin fethinden sonra Vi¬yana üzerine gidilmesi gerektiğini söylemişlerdi.
Veziriazam Mustafa Paşa 19 Receb 1094'te Viyana önleri¬ne geldiğinde I. Leopold, Viyana'nın mu¬hafızlığını Von Starhemberg'e vererek Avusturya içlerindeki Lenz'e çekildi. Avus¬turya ordularının başkumandanı ise eniş¬tesi olup daha önce Lehistan Krallığı'na aday gösterilen Charles de Lorraine idi. Belgrad'da bulunan ve Viyana'ya gidilme¬sine şaşıran IV. Mehmed, "Kastımız Ya¬nık ve Komorn idi. Beç Kalesi dilde yoktu. Paşa ne acib saygısızlık edip bu sevdaya düşmüş. Hoş imdi Hak Teâlâ asan geti¬re. Lâkin mukaddem bildireydi rızâ ver¬mezdim" sözleriyle hayretini belirtmiştir.
Teslim teklifinin reddedilmesi üzerine Viyana Kalesi kuşatma altına alındı. An¬cak bu muhasara önceden planlanmadı¬ğından büyük kuşatma topları götürülmemişti. Orduda büyük çapta gülle ata¬bilen on dokuz kolonborna ve bir miktar humbara havanı ile 120 kadar şâhî darbzen bulunuyordu. Avusturyalıların top gücü daha yüksekti. Bu yüzden kuşatma uzadı. Serdâr-ı ekrem Viyana'nın hücum¬la değil teslim yoluyla alınmasını istiyor¬du. Kuşatmanın iki ayı geçmesi askere bıkkınlık verdi. Avusturya'nın yardım al¬masına karşılık Osmanlı ordusunda yi¬yecek sıkıntısı başladı. Avusturya'nın ge¬len yardımlarla müdafaa kuvvetlerinin mevcudu 100.000'i aşmıştı. Bunun üze¬rine Mustafa Paşa, Yanıkkale civarında bırakılan Uzun İbrahim Paşa'nın hemen Viyana önlerine gelmesini emretti. İşin giderek zorlaştığını ve vehametini anla¬yan serdâr-ı ekrem 26 Ağustos günü yaptığı büyük hücumla bazı tabyaları aldı. Ancak o sırada Lehistan kralının kalaba-lık bir ordu ve irili ufaklı 200 kadar topla yaklaşmakta olduğu öğrenildi. Mustafa Paşa onların durdurulması işini Murad Giray'a verdiyse de Kırım hanı, vezîriâzam-la arasındaki kırgınlıktan dolayı herhangi bir ciddi harekâtta bulunmadı. Yapılan meşverette bütün paşaların düşmanla savaşması, fakat siperlerdeki askerlerin Vİyana'yı kuşatmayı sürdürmesi kararlaştırıldı. Jan Sobieski kumandasındaki 100.000 kişilik Leh kuvveti. Alman dağı da denilen Kahlenberg dağını işgal ede¬rek Osmanlı ordusunun arkasına geçti. Merzİfonlu bunlara karşı Kara Mehmed Paşa kumandasında 6000 kadar çarhacı gönderdi. Budin Valisi Uzun İbrahim Pa-şa'yı da 23.000 kişilik bir kuvvetle ordu¬nun sağında Kahlenberg dağı üzerinden geçen yolu tutmakla görevlendirdi. Kırım hanının Leh ordusunun Tuna'yı geçme¬sinden sonra da hareketsiz kalması du¬rumu nazik hale getirdi.
Müttefiklerle yapılan savaş 12 Eylül gü¬nü başladı. Osmanlı ordusunun merke¬zinde serdâr-ı ekrem, sağında Uzun İb¬rahim Paşa, solunda Murad Giray ile Sarı Hüseyin Paşa bulunuyordu. Savaş sıra¬sında önce İbrahim Paşa kolu bozuldu. Hüseyin Paşa kuvvetleri bir süre dayan-dıysa da Kırım hanının beklenen yardımı gelmeyince bu kolda da panik başladı. Bunun üzerine Sobieski doğrudan mer¬keze saldırdı. Kara Mustafa Paşa beş altı saat dayandı, ancak sağ ve sol cenahların çökmesinden sonra çekilmek zorunda kaldı. Ardından kale muhasarasında bu¬lunan 30.000 kişinin siperlerden çıkma¬sını emretti. Ölünceye kadar savaşmaya kalkıştıysa da yakınlarının ikazıyla sancak-ı şerifi alarak Yanıkkale'ye çekildi. Geride 300 kadar top, 15.000'e yakın ça¬dır, sayısız savaş levazımı, vb. bırakıldı. Geri çekilen Merzifonlu, Yanıkkale'ye gelince ilk iş olarak herkesten önce ordugâhı terkeden Uzun İbrahim Paşa'yı öldürttü. Savaşta kusurlu görü¬lenleri de cezalandırdı. Ardından Budin'e gelerek durumu düzeltmeye çalıştı. Sınır boylarındaki kalelere takviye kuvvetleri gönderdi. Bu arada Komorn ve Estergon'a karşı yapılan saldırılar üzerine Kara Meh¬med Paşa kumandasında 30.000 kişilik kuvvet şevketti. [1157]Ancak ya¬pılan çarpışmalarda pek çok değerli ku¬mandanın şehid olması orduyu daha da zayıflatmıştı. Aldığı tedbirlerle kısa süre¬de orduda tekrar kontrolü sağlayan vezî-riâzam, Murad Giray'ı hanlıktan azlede¬rek yerine II. Hacı Giray'ı getirdi. Budin'de üç hafta kalıp kışı geçirmek üzere. Bel-grad'a döndü. Bu arada Kanije ve Siget-var kalelerine takviye kuvvetler gönderdi. Fakat bir süre sonra müstahkem Ciğer-delen ve Estergon kalelerinin Avusturya-lılar'ın eline geçtiği haberinin gelmesi bü¬yük üzüntüye sebep oldu.
İnadı, sertliği, kin tutuculuğu ve kalp kırıcılığı sebebiyle Merzifonlu Kara Mus¬tafa Paşa'nın sadece ordugâhta değil sa¬rayda da güçlü düşmanları vardı. Bunla¬rın başta gelenleri kızlar ağası Yûsuf ile mîrâhur-ı evvel San Süleyman ağalar idi [1158]Bu iki rakibi¬nin bozgun haberi gelince ellerine mak-ramalar alıp döne döne oynadıkları nakle¬dilir. [1159]Yetiştirmesi olup kaymakam olarak yerine bıraktığı Kara İbrahim Paşa da sadrazamlık vaadiyle on¬lara katılmıştı. Hammer, öldürülen Uzun İbrahim Paşa'nın zevcesi olan padişahın kız. kardeşini de bunlar.a ekler [1160] Viyana bozgunu Mustafa Paşa'nın rakiplerinin eline bü¬yük bir fırsat verdi. Önce sadrazamına hil'at ve kılıç gönderen IV. Mehmed bun¬ların entrikalanyla onun aleyhine dönmüş ve katli için ferman çıkarmıştı. Halbuki Mustafa Paşa'nın amacı kışı Belgrad'da geçirip orduyu toparlamak ve gelecek ba¬harda Avusturya üzerine sefere çıkarak bozgunu telâfi etmekti. Onun bunu ba-şarabileceğine inanan Vak'anüvis Râşid, bir süre önce idam edilen Budin Valisi Uzun İbrahim Paşa'nın bozgun suçlama¬sıyla böyle kudret sahibi vezirin öldürül-memesi gerektiğini, ondan başka bir ve¬zirin bu gaileyi halledemeyeceğini söyle¬diğini rivayet eder. [1161]6 Mu¬harrem 1095 [1162]tarihinde idam edilen Mustafa Paşa'nın vücudu Belgrad'da bulunan sarayın karşısındaki caminin avlusuna, bir başka rivayete göre ise sur haricine [1163] defne¬dilmiş ve başı yahut yüzülen kafa derisi Edirne'ye getirilmiş, bir süre sonra da bu¬radaki Saruca Paşa Camii naziresine gö¬mülmüştür. Viyana müzesinde bulunan bir kafatasının Mustafa Paşa'ya ait olduğu iddia edilirse de [1164] dönemin tarihçilerinden gerek Silâhdar Mehmed Ağa gerekse Kantemır kafasının padişahın emriyle İstanbul'daki külliyesinde defnedildiğini yazar.
Yerli ve yabancı araştırmacı ve yazarla¬rın hakkında çok sayıda çalışma yaptığı, roman, piyes ve operaya konu olan Mus¬tafa Paşa çağdaş gözlemciler tarafından bedenen güçlü, kaba görünümlü, soğuk kanlı ve mağrur görünüşlü biri olarak ni¬telenir. Batı'da "Kara", Türkiye'de "Mer¬zifonlu", Öldürülmesinden sonra ise "Mak¬tul" sıfatlarıyla anılan Mustafa Paşa çeşitli kaynaklarda zeki, vakur, cesur, yetenekli bir asker, iyi ahlâklı fakat çok mağrur, inatçı, ikbal ve şöhrete düşkün biri olarak nakledilir. Kamaniçe, Çorum, Tokat, İzmir ve Halep'te vakıflar kuran Kara Mustafa Paşa hakkında himayesinde bulunan Ab-dülbâki Arif Efendi tarafından yazılmış kasideler vardır.
İstanbul Çarşıkapı'da Divanyolu cadde¬si üzerinde inşasını başlattığı medrese, mescid, kütüphane, türbe ve sebilden oluşan külliyesi oğlu Ali Paşa tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca yine İstanbul Ho-capaşa'da bir mescidi ve hanı. Gaiata'da (Karakoy) camisi, Kazlıçeşme civarında mescidi ve çeşmesi, Süleymaniye'de çeş¬mesi, Topkapı surları dışında köşkü ve bahçesi; Eyüp sahilinde yalısı ve bahçesi, Boğaziçi Kuruçeşme'de sayfiyesi vardır. İstanbul dışında memleketi Merzifon'da cami, kütüphane, sıbyan mektebi, han. hamam ve bedesten; Cidde'de han, ha¬mam, cami; Kayseri İncesu'da cami, med¬rese, kütüphane, hamam ve kervansaray, Edirne'de saray ve çeşmeler yaptırmıştır Katlinden sonra 2500 kese nakit paras İle 2000 keselik mücevheratı müsaden edilmiş, ayrıca Belgrad'daki491 kese tu tan serveti asker maaşı ve sefer giderlei olmak üzere yeni serdar Bekri Mustaf Paşa'ya verilmiştir. İstanbul'da Süleyms niye'deki sarayı, Eyüp'teki yalısı ve bal" çesi, Edirne'deki sarayı ile Timurtaş'tal çiftliği dışında Anadolu ve Rumeli'de! mülkleri çocukları Vezir Ali Paşa ile Fatrr Hanım'a bırakılmıştır. "Maktulzâde" sıf; tıyla anılan Ali Paşa çeşitli devlet görevli rinde bulunmuştur. Fatma Hanım ise Ne şehirli Damad İbrahim Paşa'nın dama Kaymak Mustafa Paşa'nın annesıdir.