« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Oca

2013

HULUSİ SAYIN SUİKASTI

M. Metin KAPLAN 01 Ocak 1970

 31 Ocak 1991, Ankara
Bir ay önce GATA’da safra kesesi ameliyatı olmuştu, bu yüzden raporluydu, fakat boş durmaktan hoşlanmıyordu. Üstelik Dünya bu kadar karışık ve memleket bu kadar sıkıntı içindeyken, raporlu olsa da boş boş duramazdı. Karınca kararınca çalışmalı, ülkesine hizmet etmeliydi… Böyle inandığı için görevinin başına gelmişti, Başbakanlık Güvenlik Başmüşaviri Hulusi Sayın… Bütün gün masası başında çalışmış, Başbakanlık Müsteşarı Sabahattin Çakmakoğlu ile görüşmüş ve şimdi, mesaisi bittiği için evine gidecekti. Ancak daha önce, bir akrabalarını ziyarete gitmiş olan eşi Ayten Sayın’la kızı Sibel’i bulundukları adresten almalıydı.
“Arabam hazırlansın” dedi, komutasındaki askerî birliklere emreder gibi… Emretmeye alışıktı, O Emekli Korgeneral’di. Emekli oluncaya kadar, tam kırk dört yıl askerî kıyafet giymişti… Güneydoğu’da terörün tırmandığı günlerde Olağanüstü Hal Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı olarak görev yapmış, PKK’ya karşı başlatılan operasyonların çoğunu bizzat yönetmişti. Ancak o bildik askerlerden değildi, değişik bir askerdi; daha çok olaylara farklı yaklaşımı ve entelektüel birikimi ile tanınmıştı.
Olağanüstü Hal Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı iken bir gazeteciye; “Yörede dünya ile irtibatı olmayan, fakat insan yaşamının devam ettiği birimler var. Buralara hizmet plânı uygulanmalı. Vatandaş, yol ve su için yalvarıyor. Hizmetler inançla ve dava adamlarıyla sürdürülebilir. Öncelikleri tespit edilmiş her il, ilçe için özel projeler gündeme gelmeli” diyerek ana başlıklarıyla şunları söylemişti:
-DPT, bölgeye yönelik tüm sorunları kapsayan bir plânlama için yoğun çalışma içine girmeli. Bölgenin dağınık yerleşim birimlerine, devletin 500 yılda bile hizmet götürmesi çok güç.
-Yöredeki işadamlarına çağrıda bulunmak istiyorum. Bu yörenin mümbit, güzel topraklarında yaşayan insanları mutluluğa kavuşturmak için yatırım yapın. Devlet ile birlikte özel sektörün de rekabet halinde yatırımlara koşmasını arzu ediyoruz.
-Devlet, büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, en büyük sorun olarak mütaahhitlik hizmetleri gündeme geliyor. Bunlar hep aksıyor. Yatırımların kontrolü, yörenin koşullarına göre, kaliteli mütaahhitlerin ellerinde değerlendirilmesi halinde büyük mesafeler alınacaktır.
-Ulaşım, su ve eğitim konularında, çok öncelikli topyekûn hizmet akışı sağlanmalıdır. 8-10 öğrencinin olduğu meralarda, okul açmanın yararı yok. Artık yeni bir organizasyon ile meslek okulları şeklinde eğitim verecek, bölge yatılı okulları sistemine geçmek çok faydalı olacaktır.
-TV’nin eğitim ve kültürel kalkınmada bölgede etkili silâh olarak kullanılması gündeme getirilmeli. Yörenin sosyo-ekonomik koşullarına göre hazırlanan programlar devreye sokulmalı. Ayrıca, bir TV kampanyası açılarak, en ücra noktaya bile devlet ve halk katkısıyla TV cihazları gönderilmeli.
Gelen görevli, “Araba hazır, efendim” dedi.
“Hemen geliyorum.”
Hulusi Sayın bürosundan çıktı… Aşağı indi, arabaya bindi, şoföre “Cebeci’ye gideceğiz” dedi
“Yengeni almamız lâzım.”
“Başüstüne, efendim.”
Cebeci’deki adresten Hulusi Sayın’ın eşi Ayten ile kızı Sibel alınıp, eve gitmek üzere Bahçelievler’e doğru yola çıkıldı.
***
Dev Sol Ankara Bölge Sorumlusu ‘Tahta Kemal’ kod İbrahim Bingöl ile ‘İbo’ kod Erol Özbolat, Zafer Çarşısı’nda buluştular. Bir yandan kitapçıları geziyorlar, diğer yandansa fısır fısır konuşuyorlardı... Daha doğrusu kitapçıları gezer gibi yaparlarken; İbrahim Bingöl, Erol Özbolat’a eylem talimatı ile istihbarat bilgilerini veriyordu.
Dev Sol ile PKK uzun bir süre önce “Eylemde birlik, ajitasyonda serbestlik” şiarıyla eylem birliği kararı almışlar ve bunu hayata geçirmişlerdi: Dev Sol, PKK’dan kendilerine Bekaa’da bir kamp yeri tahsis edilmesini talep etmiş… Bunun üzerine PKK, Dev Sol’un büyük kent merkezlerinde kendileri namına suikastlar yapması şartıyla, bu talebi kabul etmişti… Böylece Dev Sol, PKK’nın bir nevi kent gerillası rolünü üstlenmişti… Türkiye’de hemen hemen her hafta ya önemli bir sivile, ya görevli veya emekli bir polise, ya emekli veya görevli bir MİT mensubuna, ya da emekli veya muvazzaf bir askere suikast yapılmasının sırrı buydu! İş çığırından çıkmıştı… Bu kez de yine bir suikast tezgâhlanıyordu.
“İyice anladın mı?” dedi, ‘Tahta Kemal’ ‘İbo’ya.
“Anlamaz olur muyum? Tabii ki anladım… Sizi hiç yanılttım mı? Astsubay’ı (Halil Çetin) ve Doktor’u (Musa Duman) nasıl hallettim?”
İbrahim Bingöl kızdı ve sözünü kesti. “Ukalâlık yapma!” dedi, “Görevini hakkıyla yap, yeter!”
Erol Özbolat anında toparlandı, “Tamam” dedi, “Haklısın.”
İbrahim Bingöl daha fazla üstelemedi… Böyle iyi ve tecrübeli bir tetikçiyi, daha fazla fırçalayarak darıltmaya gelmezdi… “Adres, bu kâğıtta yazılı” dedi, kâğıdı Erol Özbolat’a verdi. “Git, birkaç gün çevrede keşif yap… Her yeri iyice belle… Kaçacağın zaman işine yarar.”
“Olur.”
“Silâhı, geçen defalar da olduğu gibi Habibe Cavidan Kocaacar getirecek… Eylemden sonra, her zamanki yerde, Altan Berdan Kerimgiller’e teslim edersin.”
“Olur.”
“Bu eylemde Alp Aslan gözcülük yapacak… Kendisini tanıyorsun değil mi?”
“Tanıyorum.”
“Tamam, o halde… Sağlam çocuktur… Çatışma çıkarsa ki biz çıkacağını sanmıyoruz, çünkü adamın koruması yok… O zaman, sana destek de olacak.”
“Tamam.”
***
Hulusi Sayın’ı getiren askerî plâkalı araç, Bahçelievler’de evinin önünde park etti. Arabadan önce eşi Ayten Sayın indi ve acelesi varmış gibi çabucak apartmana girdi… Az ötede, kaldırımda karanlıklara saklanmış olarak bekleyen Erol Özbolat, tam o anda susturucu takılmış silâhını kurarak hazır etti… Hiç acelesi yoktu, Hulusi Sayın’ın araçtan inmesini bekliyordu.
Arabadan bu defa da Sibel Sayın indi… Ancak o apartmana girmedi… Bu durum, Erol Özbolat’ın canını sıktı… Bir kadını öldürmek istemezdi… Böyle bir şey kamuoyunda büyük tepki çekerdi ki bunu, Örgüt de kabul etmezdi. “Lânet olsun!” dedi, kendi kendine “Lânet olsun!” Tabancası elinde olduğu halde, beklemeyi sürdürdü.
Hulusi Sayın askerî arabadan indi… Şoför kapıyı kapadı, hazır ol da bekledi… Erol Özbolat, saklandığı karanlıktan çıktı, hızlı fakat sessiz adımlarla yaklaştı… Hulusi Sayın’a hedef alarak, tetiğe peş peşe iki defa dokundu… Kurşunlara hedef olan Hulusi Sayın yere düştü… Şoför, hem silâhı olmadığı için hem de şaşkınlıktan nasıl davranacağını bilemediğinden, öylece bakakalmıştı… Sibel Sayın’sa cesaretle harekete geçti.
Korumak için süratle babasının üzerine kapandı. “Babamı öldürmeyin! Ne olur, babamı öldürmeyin” diyerek Erol Özbolat’a yalvarmaya başladı. Ancak nafile… Erol Özbolat, “Sus kaltak! Kalk!” diye bağırarak, kolundan tuttu çekti… Sibel Sayın, babasına âdeta yapışmıştı. Koparamadı… “Kalk! Hemen uzaklaş!” diyerek, bu kez bütün gücüyle asıldı… Kızı tuttuğu gibi iki adım öteye savurdu… Eğildi ve yerde can çekişen Hulusi Sayın’ın başına nişan alarak, bir kere daha ateş etti… Hulusi Sayın o anda ruhunu teslim etti.
Erol Özbolat, silâhını bu kez de şoföre doğrulttu. Ancak tetiği çekmedi… Niye ateşlesin ki? Amacı şoförü değil, Hulusi Sayın’ı öldürmekti ve maksat hâsıl olmuştu… Üstelik bu, Örgüt politikasına da aykırıydı; Örgüt, sürekli olarak askerlere “Bizim işimiz sizinle değil, size emir verenlerle. Biz sizi öldürmek istemiyoruz” temasını yayıyordu… Ve eylemlerde korumalar etkisiz duruma getirilirken, amaçlarının kendilerini öldürmek olmadığını söyleyip, arkalarından ateş etmeleri halinde, kanlarının yerde kalmayacağını ve kendisinin o zaman öldürüleceğini söylüyorlardı… Şoförü vurmuş olsaydı, Örgüt’ün bu politikasına ters düşmüş olurdu ki bunu, göze alamazdı… Bu esnada gözcü Alp Aslan devreye girdi; Dev Sol’un hazırladığı bildiriyi, Hulusi Sayın’ın üzerine attı… Ve iki terörist beraberce olay mahallinden hızla uzaklaştılar.
Dev Sol Bildiri’de şöyle diyordu:
KÜRT HALKINA VE ULUSAL GÜÇLERİNE KARŞI YÜRÜTÜLEN KARŞI-DEVRİMCİ SAVAŞIN KURMAYLARINDAN KÜRDİSTAN KASABI, KONTRGERİLLA ŞEFİ FAŞİST GENERAL HULUSİ SAYIN'I CEZALANDIRDIK:
HULUSİ SAYIN'I CEZALANDIRDIK; ÇÜNKÜ O, … ÖLÜMÜ DEFALARCA HAKETMİŞ BİRİDİR.
Onun cezalandırılması, Kürt halkının mücadelesini boğmak isteyenlere ders olsun!
Faşist General Hulusi Sayın, Özel Harp uzmanı olarak Kürdistan'da Kontrgerilla'yı teşkilâtlayan kişidir. Her türlü Kontrgerilla taktiği onun plânları ve yönlendirmesi ile uygulanmış, işkence, terör, cinayet, katliam, sürgün... Akla gelebilecek her türlü zorbalık ve vahşet onunla birlikte Kürt insanının yazgısı haline gelmiştir.
Sıcak takip adı altında Irak içlerine yapılan ve Kürtleri kıyıma uğratan operasyonları yöneten kişi de odur.
O, Kürdistan için bir "kasap", Kürtler için çağdaş bir DEHAK'tır. Yakın çevresi tarafından bile "gaddar" olmakla suçlanan bu halk düşmanı, faşist ideolojinin bilinçli bir savunucusu, Kürt halkının baş düşmanlarından biriydi. Kürdistan'daki fiilî yönetim dönemi bittikten sonra da Başbakanlık Başdanışmanı olarak bu bölgede etkin bir rol oynamaya devam etmiştir.
Onu cezalandırarak kim olursa olsun Kürt halkına karşı işlenen suçların cezasız kalmayacağını gösterdik.
Hiçbir güç Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesini engelleyemez.
KÜRDİSTAN KÜRT HALKININDIR!
YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ KURTULUŞ MÜCADELESİ!
YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ KARDEŞLİĞİ!
KAHROLSUN ARAP, KÜRT, TÜRK HALKLARINA KARŞI SAVAŞ AÇANLAR!
YAŞASIN HALKLARIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ!
***
Korgeneral Hulusi Sayın, 28 Nisan 1926’da Elazığ’da doğmuştu.
1945 yılında Askerî Lise’den, 1948 yılında Harp Okulu’ndan, 1950’de Piyade Okulu’ndan, 1952’de Jandarma Subay Okulu’ndan ve 1964 yılında da Harp Akademisi’nden mezun olmuştu.
İlk görevi Gemerek İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı olan Hulusi Sayın, 1956 yılında Reyhanlı Hudut Bölük Komutanlığı yapmış. 1959 yılında İtalyan Jandarma Teşkilâtı Carabinieri de bir yıl süreyle görevde bulunmuş. Türkiye’ye döndükten sonra 1972 yılına kadar Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında Harekât ve İstihbarat şubelerinde çalışmış. 1974 yılında Tuğgeneral olduktan sonra Mardin Sınır Tugay Komutanlığı’na atanmıştı.
1978 yılında Jandarma Genel Komutanlığı Yar Başkanı iken emekli edilen Hulusi Sayın, haksız eylemden emekli edildiği gerekçesi ile idare aleyhine dava açmış. 1980 yılında davayı kazanarak TSK’ya dönmüş ve 1978 yılından geçerli olmak üzere Tümgenerallik hakkı kazanmış. Jandarma Eğitim Tümen Komutanlığı’na atanmış, ardından 1985 yılında Korgeneralliğe terfi ederek, Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yapmıştı.
1987 yılında, PKK’ya karşı etkili bir mücadele yürüten Olağanüstü Hal Bölgesi Jandarma Asayiş Kolordusu’nu kurmuş. 1988 yılında görevi 1 yıl uzatılmış… Bu görevini 30 Mart 1989 tarihinde Korgeneral İsmail Selen’e devretmiş… Jandarma Genel Komutan Yardımcılığına atanmıştı.
1989 yılı 30 Ağustos’unda emekliye ayrılan Hulusi Sayın, aynı yılın Ekim ayında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından Başbakanlık Güvenlik Başmüşavirliği görevine getirilmişti. Evli ve 4 çocuk babasıydı.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 32490

ulkucudunya@ulkucudunya.com