AHMET KABAKLI
Erol Ülgen* 01 Ocak 1970
Ahmet Kabaklı, Harput Sarayhatun Camii’nde müezzinlik yapan Kabaklılardan1 Ömer Efendi ile Pertekli Bölükbaşılardan Münire Hanım’ın oğlu olarak 24 Mayıs 1924 yılında Harput’ta dünyaya geldi. Babasını 1926 yılında daha iki buçuk2 yaşında iken kaybetti. Babasıyla ilgili hiçbir hatırası olmayan Kabaklı’nın yoksul bir çocukluk ve gençlik devresi başladı. 1931 yılında girdiği Elazığ Numune Mektebi’nde ilk ve orta öğrenimini, lise öğrenimini ise, Elazığ Lisesi’nde 1944 yılında tamamladı. Aynı yıl İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun parasız yatılı imtihanını kazanarak girdiği Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1948 yılında mezun oldu.3
Mezun olduğu yıl Diyarbakır’da öğretmenliğe başladı. Burada görev yaptığı sırada Diyarbakırlılardan çok ilgi ve itibar gördü. O, Diyarbakır’ın verimkâr bir kültür muhiti olduğunu biliyordu. Kendisine Halkevi’nin çıkarttığı Karacadağ dergisinin yöneticiliği verildi. Başta Ziya Gökalp olmak üzere Süleyman Nazif, Cahit Sıtkı gibi Diyarbakır’ın fikir ve edebiyat sahasında yetiştirdiği evlâtlarını hatırlatan toplantılar yaptı. Divan Edebiyatı geceleri düzenledi. Görevi sırasında öğrencileri ve velileri olmak üzere geniş bir Diyarbakırlı kitlesini kendisine bağladı. Böylece orada ciddî bir milliyetçilik havasının esmesini sağladı. Diyarbakır’daki görevi iki yıl süren Kabaklı oradan askere gitti. Onu gece geç vakitte uğurlamaya meslektaşları, öğrencileri, halktan sevenleri olmak üzere büyük bir kalabalık geldi. Diyarbakırlıların kendisine karşı gösterdikleri bu saygı ve sevgi onu çok mutlu etti.4 Askerliğini Manisa’da5 tamamlayan Ahmet Kabaklı’yı Millî Eğitim Bakanlığı 1951 yılında Aydın Ticaret Lisesine edebiyat öğretmeni olarak tayin etti.6
Görev yaptığı Aydın’da 1952 yılında Aydınlı Elbir ailesinden, matematik öğretmeni Meşkûre Hanımla tanıştı ve evlendi. Hak ve adalet yolunda daha iyi hizmet yapabilmek için hukuk okumak istedi. 1955 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. 1 Nisan-1 Mayıs 1956 tarihleri arasında Tercüman gazetesinin açmış olduğu fıkra yarışmasına Ferhat Fırat imzası ve kendisine birincilik getiren “Üniversitede Münazaralar” başlıklı yazısı dahil beş yazı ile katıldı.7 Yarışmayı kazanan Kabaklı, aynı zamanda Türkiye’de yarışmayla yazar olan iki kişiden birisi oldu.8 Bu sırada hâlen Aydın Ticaret Lisesinde Edebiyat öğretmenliğine devam etmekteydi.9
1956 yılının güz döneminde Aydın Ticaret Lisesindeki görevi sırasında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim stajı için bir yıllığına Paris’e gönderildi. 1958 yılında Paris’ten dönüşünde İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsüne öğretmen olarak atandı. 1955 yılında Aydın’da öğretmen olduğu sırada başladığı Hukuk Fakültesi’ni 1959 yılında tamamladı.10 26 Ekim 1961 tarihinde 4806 sicil numarası ile İstanbul barosu avukatları arasına katıldı. Kısa bir süre avukatlık yaptı.11 Çapa Eğitim Enstitüsündeki öğretmenliği 1969 yılına kadar sürdü. Buradaki görevine İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunda öğretim görevlisi olarak devam etti. Bu görevdeyken 1974 yılında emekli oldu. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda edebiyat dersi verdi.12
Taner isminde yüksek kimya mühendisi bir oğlu ve iki torunu olan Ahmet Kabaklı, 17 Kasım 2000 tarihinde kalbinden rahatsızlandı. Önce Türkiye Gazetesi Hastahanesi Kardiyoloji Servisi’ne kaldırıldı. Burada iki gün yoğun bakımda kaldı. Daha sonra anjiyo yapılması için 20 Kasım 2000’de Florance Nightingale Hastahanesi’ne nakledildi. 23 Kasım 2000’de tekrar kontrolden geçirilen Kabaklı, hemen ameliyata alındı. Başarılı bir ameliyatla kalp damarlarından beşi değiştirildi.13 Ancak yoğun bakım ünitesinde enfeksiyon kaptı. Buradan üç günde çıkması gerekirken yirmi gün yatmak zorunda kaldı. Bu arada Kadir gecesine tesadüf eden 23 Aralık 2000’de 48 yıllık hayat arkadaşı, emekli öğretmen Meşkûre Hanım vefat etti. Hastahaneden taburcu edildikten sonra sevgili eşi Meşkûre Hanımın mezarını ziyarete gidebildi. Hızla iyileştiği sanıldığı bir sırada akciğer enfeksiyonundan tekrar hastahaneye kaldırıldı.
Ahmet Kabaklı, 8 Şubat 2001 tarihinde Perşembe günü saat 14.20’de Florance Nightingale Hastahanesi’nde Hakkın rahmetine kavuştu. 10 Şubat 2001 tarihinde Cumartesi günü tabutuna Türk ve Doğu Türkistan bayrakları sarılı cenazesi Fatih Camii’ne getirildi. Yakınları, öğrencileri ve sevenlerinden oluşan on binlerin katılımıyla öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrası eşi Meşkûre Kabaklı’nın yattığı Eyüp Sultan-Piyer Loti’deki aile mezarlığına defnedildi.
KİŞİLİĞİ
Ahmet Kabaklı, Cumhuriyetin ilk yıllarının yokluk ve yoksullukları içerisinde geçirdiği çocukluğundan beri hayatın zorluklarını bilen birisi olarak sade ve abartısız yaşadı. O, memleket meselelerinde, yazılarında ve konferanslarında ciddî14, özel hayatında inanılmaz derecede şakacı, cana yakın, sevimli, esprili, alçak gönüllü, şen, cömert15 sevgi dolu, babacan, merhametli16 bir insan olarak tanınırdı. Yakın çevresi onu Türkçe’ye, Türkiye’ye ve Türk insanına aşkla bağlı, ilim sahibi, araştırmacı, bıkıp usanmadan çalışan, vefalı, yardımsever, merhametli, haklının ve mazlumların yanında olan, halktan kopmayan gerçek aydın, kadirşinas, yeni projeler üretme yeteneğine sahip birisi, kalemini menfaat için kullanmayan, çizgisinde direnen, yürüdüğü yoldan şaşmayan, dünya malına fazla değer vermeyen, bereketli bir fikir pınarı, uzun yıllar fikrini ve kalemini vatan, millet hayrına kullanan bir kahraman, bir mektep adam, haysiyet abidesi, millete ve tarihe malolmuş bir şahsiyet17 gibi daha birçok özellikleriyle tanımakta ve anlatmaktadırlar.
Onun şahsiyeti, aile çevresi ve bilhassa annesi Münire Hanımın söylediği ve okuduğu masal, efsane ve türkülerin tesiriyle şekillendi.18 Annesinden sonra millî duygu ve düşüncelerle onu besleyen ve etkili olan ikinci kadın Türkçe öğretmeni Cemile Hanımdır. Lisede ise hayatının değişmesine vesile olacak edebiyat öğretmeni Cahit Okurer, Fransızca öğretmeni Cemil Meriç, tarih öğretmeni Yahya Pehlivan, matematik öğretmeni Vehbi Güney gibi seçkin ve sahalarında iyi yetişmiş ve etkileyici öğretmenlerin tesirinde kalmıştır. Öğrenci olarak girdiği Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Ali Nihat Tarlan, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan’dan dersler aldı.19 Başta kendisine yakın bulduğu, ağabey gördüğü hocası Prof. Dr. Mehmet Kaplan olmak üzere diğer hocaları onun iyi bir meslekî eğitim almasında ve milliyetçi fikirlerinin gelişmesinde önemli rol oynamışlardır.
O, XX. ve XXI. asrın alpereni olarak kalemiyle bütün Türk dünyasında gönüller fethetmiştir. O milleti için, birliğin sembolü olarak gördüğü ve ideallerini20 süsleyen bir “alperen” olmak istediğini şöyle ifade etmektedir: “Benim bugüne kadarki hasretim ve geleceklerde yapmak ve anılmak için özlediğim şey, birçok yazılarımda kendisini anlatmaya çalıştığım alperen ahlâkı, alperen yaşayışı, alperen hürriyeti, milletimin her varlığını kuşatan alperen sevgisidir”. Onun için “Alperenlik hasretiyle yiğitliğe sarıldım. Her güzelliğin zaferi için çalışmaktan zevk aldım. ... İşte ben, Çanakkale’den Bolayır’a, Rumeli’ye sallarla geçip kırk mübarek atlı ile Üsküb’ün, Belgrad’ın kalelerini alan kahramanlarla birlikte yaşadım”.21
O, Cumhuriyetimizi, millî kültür ve inançlarımızı, bilhassa dilimizi hiçe sayanlara karşı öğrenciliğinde, öğretmenliğinde, yazarlık ve fikir hayatının her safhasında inançla, kararlılıkla kendisi ve milleti adına mücadele etmiştir.22 O daima inandığı gibi yazmış,23 dolayısıyla mensubu bulunduğu Türk milletinin, İslâmın, ilmin ve demokrasinin hizmetinde24 olmuştur.
Farsça ve Fransızca’yı edebî eserleri tetkik edecek kadar bilen Ahmet Kabaklı, hem doğu, hem batı kültürüne, yetiştiği muhitten ve aldığı meslekî eğitimden dolayı da zengin bir Türk kültürüne sahipti. Başta Anadolu’da olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde verdiği konferanslarda, radyo ve televizyon programlarında Türkün kültürünü, sanatını anlatmak için çaba göstermiş, yanık yürekleri serinletmiş ve cesaretlendirmiştir.
Sevenleri onu, sevgi yüklü olmasından Alperen’e, eserlerinde doğruluğu ve dürüstlüğü anlatmasıyla Yusuf Has Hacib’e, Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi için yaptığı mücadele ile Kaşgarlı Mahmud’a, bilgeliği ve otoritesi yönüyle Dede Korkut’a, dünyanın neresinde Türk varsa onların dertleriyle hemhal olmasından dolayı dervişe, gaziye, akıncı beyine, her çağrılan yere gitmesiyle Evliya Çelebi’ye25 benzetmişlerdir.
YAZI HAYATI
Ahmet Kabaklı’nın yazı hayatı daha 22 yaşında üniversite öğrencisi iken 20 Kasım 1946 tarihinde Son Saat gazetesinde “Yunus Emre mi Yalan Söylüyor, Gölpınarlı mı?”26 başlıklı tenkit yazısıyla başlamıştır. 1947 yılından itibaren “Hareket” dergisinde “Ayın Hercümerci”27 başlığıyla polemik, mizah ve hiciv yazıları yazmıştır. Diyarbakır’da öğretmenliği sırasında “Karacadağ”28 dergisini yöneten Kabaklı giderek şiir ve yazılarıyla edebiyat camiasında tanınmıştır. Hareket ve Karacadağ dergilerinden başka Bizim Türkiye, Hisar, İstanbul, Çağrı, Türk Folklor Araştırmaları, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Mavera, Pınar, Kültür ve Sanat, Türk Edebiyatı gibi dergilerde de şiirler, makaleler yazmaya devam etmiştir.
Asıl ününü Türk basınında duyuran Ahmet Kabaklı, Son Saat, Tercüman, Yeni Haber ve Türkiye gibi gazetelerde idarecilerin ve geniş halk kitlelerinin dikkatlerini uyandıran kültür hayatımız ile ilgili konularda yirmi binden fazla fıkra ve makale29 yazmıştır. Tercüman gazetesindeki yazıları önce “Fıkra Müsabakamızın Birincileri” başlığı altında yarışmayı kazanan diğer iki birinciyle birlikte aynı köşede dönüşümlü yayımlanmıştır. Eğitim stajı yapmak üzere Paris’e gitmesi sebebiyle yazılarını aralıklarla da olsa “Uzaktan Uzağa”30 başlığı altında okuyucusuyla buluşturmuştur. Bu ayrılık devresinde gazeteye Paris’ten Paris Notları, Paris Mektupları başlıklarıyla yazılar yazmıştır.31 1959 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Avukatlık yapmaya başlamış, tam bu sırada gazete el değiştirmiş ve yeni sahibi Nihat Karaveli kendisinden gazeteye yazmasını istemiştir.32 Bu teklifi kabul eden Kabaklı, Tercüman’da 1961 yılından itibaren “Gün Işığında” adlı köşesinde yazmaya devam etmiştir. Tercüman gazetesinin sahiplerinin değiştiği dönemlerde milliyetçi fikirlerinden dolayı zaman zaman sıkıntılar yaşamış, aynı zamanda tam iki sene yazdığı yazılardan hiç para alamamıştır.33 11 Ekim 1961 tarihinde Tercüman’ın ortakları arasına Kemal Ilıcak da girmiştir.34 Daha sonra Kemal Ilıcak’ın imtiyaz sahibi olmasıyla birlikte diğer kalem arkadaşlarıyla “memleketi onarma ve kötülerden kurtarma mücadelesi”35 ne girişmiştir. Gazete milliyetçi-muhafazakâr bir çizgi izlemeye başlamış ve okuyucu sayısı daha da artmıştır. Kabaklı yazılarıyla Türk milletinin bilhassa gençliğinin kalbinde yer etmiştir. Kabaklı, dilimizin, edebiyatımızın ve kültürümüzün önemli meselelerini gazetedeki köşesine taşımıştır. 1986 yılında Tercüman’daki yazılarına bir müddet ara vermiştir.36 1986’nın Kasım-Aralık aylarında Yeni Haber gazetesinde yazmıştır. Bu gazetenin yayın hayatı 49 gün sürmüştür.** Daha sonra 15 ay gibi bir zaman aralığında gazete yazılarına ara veren Kabaklı, boş durmamış, yakın tarihimizi yorumladığı “Temellerin Duruşması” ve senaryo olan “Şair-i Cihan Nedim”i telif etmiştir.37 1 Şubat 198838 tarihinde tekrar yazmaya başladığı Tercüman’daki yazı hayatı 2 Mart 1991’de39 son bulmuştur. Kabaklı, 19 Mart 1991’den40 itibaren Türkiye gazetesinde “Gün Işığında” adlı köşede yazmaya başlamıştır. Bu süre 19 Kasım 2000 tarihine kadar devam etmiştir. Türkiye gazetesindeki son yazısı “Damda Deve Aranır mı?”41 olmuştur.
Ahmet Kabaklı, 1970 yılında Türk milletinin fikir, sanat ve edebiyat sahasında millî çizgiler içerisinde gelişmesine çalışmak ve genç kabiliyetleri desteklemek için zamanın ilim ve fikir hayatının tanınmış kişileri ile birlikte Edebiyat Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etmiştir. Kurucular arasında Nihat Sami Banarlı, Mehmet Kaplan, Oktay Aslanapa, Necmettin Hacıeminoğlu, Samiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, İlhan Ayverdi, Tarık Buğra, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Necip Fazıl Kısakürek, Ali Nihat Tarlan, Tahsin Demiray, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş, Mehmet Çınarlı, Gültekin Sâmancı, Muhittin Nalbantoğlu, Mustafa Necati Karaer, Zeki Ömer Defne, Arif Nihat Asya, İrfan Atagün, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Tahsin Banguoğlu gibi daha birçok siyasetçi, şair ve yazar vardır.42
1978 yılında Türk edebiyatını, sanatını, kültürünü ve bunlara mensup şahsiyetleri tanıtmak ve güçlendirmek gayesiyle Ahmet Kabaklı’nın önderliğinde Meşkûre Kabaklı, Rıfat İzzet Çokum, Sevinç Çokum, İskender Öksüz, Emine Işınsu Öksüz, Tahir Kutsi Makal, Süha Burçkin, İrfan Atagün, Halis Akaydın, Cahit Dodanlı ve İsmail Gerçeksöz’ün kurucu üyelikleriyle Türk Edebiyatı Vakfı kurulmuştur. Ahmet Kabaklı, vakfın başkanlığına getirilmiş ve bu görevini ölene kadar sürdürmüştür. Kitaplarından bir bölümünü vakfa bağışlayan Ahmet Kabaklı’nın bu eserleri ile vakıf bünyesinde Ahmet Kabaklı Kütüphanesi kurulmuştur. Yayın faaliyetine de girişen vakıfta bugüne kadar kırk sekiz adet eser neşredilmiştir. Edebiyat Cemiyeti zamanından beri süren edebiyat, sanat, kültür ve fikir hayatımızın önemli konularının konuşulduğu ve tartışıldığı ve gelenekli hâle gelen Çarşamba Sohbetleri, Türk Edebiyatı Vakfı bünyesinde günümüzde de ilk günlerdeki heyecanıyla geniş dinleyici kitlelerine hizmetini sürdürmektedir.
Ahmet Kabaklı’nın öncülüğünde çıkartılmaya başlayan ve başyazarlığını yaptığı Türk Edebiyatı dergisi 15 Ocak 1972’den beri yayın hayatına devam etmektedir.43 Türkiye’nin en uzun soluklu fikir, sanat ve edebiyat dergileri arasında yerini alan Türk Edebiyatı dergisi o öldüğünde 328. sayıya ulaşmıştı. Kabaklı’nın derginin 328. sayısındaki son yazısı “Saraybosna’dan Mostar’a”44 başlığını taşımaktadır. Dergi yayın hayatına başladığı günden beri edebiyatta millîlik çizgisini sürdürmektedir.
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı dergisi etrafında toplanan gençlere sahip çıkmış ve günümüzde edebiyat ve kültür hayatımıza hizmet eden genç bir edebiyatçı, şair, yazar grubunun yetişmesine de vesile olmuştur.
O, Türk fikir, sanat, edebiyat dünyası ve meslek kuruluşları tarafından kararlı ve uzun soluklu, doğru bildiklerini anlatmaktan ve yazmaktan çekinmeyen yönleriyle daima takdir edilmiş ve ödüllendirilmiştir. Aldığı sayısız plâket, şükran belgeleri ve ödüllerden bazıları şunlardır: “Bürokrasi ve Biz” adlı kitabıyla Millî Kültür Vakfı’ndan Fikir ödülü, günümüzde 20. baskıya ulaşan “Temellerin Duruşması” adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği’nden, Fikir ödülü; “Mevlânâ” adlı eseriyle Selçuk Üniversitesi ve Konya Turizm Derneği’nden Edebiyat ödülü, “Sohbetler I-II” kitaplarıyla Kayseri Yazarlar Birliği’nce Erciyes Dergisi Edebiyat ödülü; Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti Yılın Gazetecisi 1978-1979 Fıkra Dalı Başarı Armağanı ödülü almıştır. Kendisi için en anlamlı ödüllerden birisi de, 14 Aralık 1996’da Aydınlar Ocağı’nın önderliğinde, 55 gönüllü kuruluşun katkıları ve geniş bir davetli topluluğunun katılımıyla Atatürk Kültür Merkezi’nde verilen “Şeyhülmuharrirîn”45 unvanı olmuştur.
Kendisine verilen bu paye ile ilgili duygularını Kabaklı, “sırtımıza giydirilen şeref hırkası, sizden ailemize, torunlarımıza, öğrencilerimize sunulan paha biçilmez bir armağandır”46 diyerek ifade etmiştir. Bu toplantıda Prof. Dr. Abdülkadir Donuk’un teklifiyle ve dönemin Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın söz vermesiyle Kabaklı’nın adı, öğrenim gördüğü ve uzun yıllar hocalık yaptığı Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nun bulunduğu binada hizmet veren Anadolu Öğretmen Lisesi’ne verilmiştir. Ancak daha sonra, yaşamakta olan kişinin ismi müesseselere verilemeyeceği bahanesi ile bu uygulamadan vazgeçilince bu durum Kabaklı’yı çok üzmüştür. Çünkü aynı tarihlerde doğup büyüdüğü ve gelişmesi için çok gayret sarfettiği Elazığ’da Anadolu Öğretmen Lisesine kendisinin adı verilmiş olup, bu okul hâlen Kabaklı’nın ismiyle anılmaktadır. Ayrıca Fırat Üniversitesinde bir amfiye de onun adı verilmiştir. Her zaman, yaşayan Türkçenin koruyuculuğunu yapan ve engin bilgi birikimiyle dilimizin gelişmesine hizmet eden Ahmet Kabaklı, 8 Kasım 1995 tarihinden itibaren Türk Dil Kurumu asil üyeliği de yapmıştır.
Eserleri: Charles Dickens, Pik Vik’in Maceraları, (Tercüme: Ahmet Kabaklı), İstanbul 1962. ; Kültür Emperyalizmi, 3. bs., İstanbul 1970. ; Müslüman Türkiye, İstanbul 1970. ; Mehmet Âkif, 7. bs., İstanbul 1999. ; Yunus Emre, 6. bs., İstanbul 1991. ; Mevlânâ, 7. bs., İstanbul 2000. ; Ahmet Rasim, Şehir Mektupları I, (Sadeleştirerek yayına hazırlayan: Ahmet Kabaklı), İstanbul 1971 ; (M.E.B.) Ankara 1990. ; Ejderha Taşı, İstanbul 3. bs., İstanbul 1997. (Eser Azize Ceferzade tarafından 1992 yılında Azerî Türkçesine aktarılmıştır.) ; Bizim Alkibiades, İstanbul 1977. ; Ecurufya, İstanbul 1981.; Giritli Aziz Efendi, Muhayyelât-ı Aziz Efendi, (Sadeleştirerek yayına hazırlayan: Ahmet Kabaklı), İstanbul 1983. ; Sohbetler I-II, 2. bs., İstanbul 1991-1992. ; Temellerin Duruşması, 20. bs., İstanbul 2000. ; Güneydoğu Yakından, İstanbul 1990. ; Şiir İncelemeleri, İstanbul 1992.; Doğu’dan Doğuş, İstanbul 1993. ; Sultanü’ş-Şuarâ Necip Fazıl, İstanbul 1995. ; Şair-i Cihan Nedim, İnceleme-Roman-Senaryo, İstanbul 1996.; Türk Edebiyatı, I. cilt, 9. bs. İstanbul 1994. ; II-III. cilt, 9. bs. İstanbul 1997. Türk Edebiyatı, (20. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi, Şiir), IV. cilt, İstanbul 1991.; Türk Edebiyatı (Hikâye ve Roman), V. cilt, İstanbul 1994.
Sonuç olarak Ahmet Kabaklı, 76 yıldan 77 yıla uzanan ömrünün 55 yılını yazarlık ve öğretmenlik yaparak Türk insanına hizmetle geçirmiştir. O milletine ve okuyucusuna karşı sorumluluğu hiç elden bırakmamış, hiç bedbinliğe düşmemiş, okuyucularını de bedbinliğe ve ümitsizliğe düşürmemiştir.47 Hep öğrenen ve öğreten birisi olarak yaşamıştır.
* Yard. Doç. Dr. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
1. Ahmet Kabaklı’nın dedeleri, Harput-Daşlıbağ’da meyve, sebze ve özellikle kabak yetiştirdikleri için Kabaklılar diye anılmaktadır. Beşir Ayvazoğlu, “Göllübağ’dan köşe yazarlığına yürüyen yetim Ahmet Kabaklı”, Türk Edebiyatı, Yıl: 25, nr. 279, Ocak 1997, s. 8-9.
2. “Ahmet Kabaklı Kimdir?”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 13. ; “Ahmet Kabaklı, iki yaşında iken imamlık yapmakta bulunan babası Kabakzade Ömer Efendiyi kaybetmekle hayat yolunda ilk darbeyi yemişti.” “Fıkra Yarışmamızı Kazanan A. Kabaklı”, Tercüman, Yıl: 2, nr. 378, 24 Haziran 1956, s. 1, 5. ; “... Üç yaşında iken bir kaza sonucu babasını kaybetti.” “Kabaklı, Ahmet”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler, İsimler, Eserler, Terimler, c. 5, İstanbul 1982, s. 61. ; Beşir Ayvazoğlu, Defterimde 40 Suret, İstanbul 1996, s. 64.
3. “Ahmet Kabaklı Kimdir?”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 13. ; “Kabaklı, Ahmet”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler, İsimler, Eserler, Terimler, c. 5, İstanbul 1982, s. 61.; Behçet Necatigil, “Kabaklı, Ahmet”, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, 17. bs., İstanbul 1988, s. 205.; Arslan Tekin, “Kabaklı, Ahmet”, Edebiyatımızda İsimler ve Terimler, İstanbul 1995, s. 316.
4. Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 68.
5. “Kabaklı, Ahmet”, Tercüman Genel Kültür Ansiklopedisi, c. 2, İstanbul 1984, s. 631.
6. “Fıkra Yarışmamız’ı Kazanan A. Kabaklı”, Tercüman, Yıl: 2, nr. 378, 24 Haziran 1956, s. 1,5.; Coşkun Çok yiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 68. ; Beşir Ayvazoğlu, age., s. 66.
7. Tercüman gazetesi 24 Mart 1956 tarihinde “Tercüman genç bir fıkra muharriri arıyor” başlığı ile bir ilân vermiştir. Müracaat süresi ise 1 Nisan-1 Mayıs 1956 tarihleri arasıdır. Yarışmayı değerlendiren jüri üyeleri gazetenin fıkra yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vedat Nedim Tör ve Kadircan Kaflı ile gazetenin sekreterlerinden Tevfik Erol, Tevfik Ünsi ve yazar Selâhattin Sonat’tır. Gazetenin açmış olduğu fıkra yarışmasına 578 kişi katılmıştır. Yapılan ilk elemede yarışmaya katılanların sayısı 138’e inmiştir. Jüri üyeleri son toplantısını 8 Haziran 1956 tarihinde yapmıştır. Jüri, gazetenin yaptığı okuyucu anketini de dikkate alarak yarışmayı kazanan üç birinci ve ilk onu belirlemiştir. Bu üç birinci arasında Tercüman’da ”Üniversite Münazaraları” adlı yazısı ve FERHAT FIRAT namı müstearı ile intişar eden Ahmet KABAKLI. E. G. S. imzası ile “Nemelâzımcılar” başlıklı yazısı neşredilen E. G. Sandalcı. “Akyüzlü Lucy ve Kime Yazık” fıkralarının sahibi Hakkı Gülmen vardır. Tercüman, Yıl: 2, nr, 275, 21 Haziran 1956, s. 1, 5.
8. Yarışma ile yazar olan diğer kişi Oktay Akbal’dır. “Gazeteci Kabaklı Vefat Etti”, Hürriyet, 9 Şubat 2001.
9. “Fıkra Yarışmamızı Kazanan A. Kabaklı”, Tercüman, Yıl: 2, nr. 378, 24 Haziran 1956, s. 1.
10. “Kabaklı, Ahmet”, Tercüman Genel Kültür Ansiklopedisi, c. 2, İstanbul 1984, s. 632.; Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 68.
11. Süleyman Doğan, “Ahmet Kabaklı ile Söyleşi, Türkiye, Ekonomide Güçlü Olamazsa Siyasi Gücünü Gösteremez”, Ekovitrin, Aylık Ekonomi Dergisi, nr. 2001/ 3, Mart 2001, s. 96.
12. “Ahmet Kabaklı Kimdir?”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 13.; “Ahmet Kabaklı Hocayı Kaybettik, Günün Işığı Soldu”, Yesevi, Yıl: 8, nr. 86, Şubat 2001, s. 4.
13. Ekrem Kaftan, “Kabaklı’ya Başarılı Ameliyat”, Türkiye, 27 Kasım 2000.
14. Sevinç Çokum, “Kabaklı’nın Kişiliğinden...”, Türkiye, 14 Şubat 2001, s. 14.
15. Kenan Akın, “Nur İçinde Yat Hocam”, Türkiye, 10 Şubat 2001. ; M. Necati Özfatura, “Ahmet Kabaklı Hocamızın Ardından”, Türkiye, 13 Şubat 2001.
16. Rasim Özdenören, “Ahmet Kabaklı”, Yeni Şafak, 15 Şubat 2001.
17. Ayla Ağabegüm, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn” Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 33.; Rahim Er, “Ahmet Kabaklı Hoca”, Türkiye, 9 Şubat 2001, s. 5. ; Rasim Cinisli, “Ahmet Kabaklı İçin Dediler ki...”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 38. ; Gürbüz Azak, “Ahmet Kabaklı İçin Dediler ki...”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 38. ; Sevinç Çokum, “Ahmet Kabaklı İçin Dediler ki...”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 38.; Ayhan Songar, “Şeyhü’l Muharrirîn”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 42.; Bedrettin Keleştimur, “Kabaklı’yı Ağırlamak Şerefi”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 67.
18. “Ahmet Kabaklı Kimdir?”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 13. ; Ayla Ağabegüm, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn’ Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 34.
19. Beşir Ayvazoğlu, age., s. 65.; a. mlf., “Göllübağ’dan köşe yazarlığına yürüyen yetim Ahmet Kabaklı”, Türk Edebiyatı, Yıl: 25, nr. 279, Ocak 1997, s. 9.; Oktay Aslanapa, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn” Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, Yıl: 25, nr. 279, Ocak 1997, s. 31.
20. Ahmet Kabaklı, “Benim Dünyam”, Tercüman, Yıl: 27, nr, 9318, 1 Şubat 1988, s. 2.
21. Ahmet Kabaklı, “Alp-Eren Hasreti, Alp-Eren Mefkuresi”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 3-4.
22. Ahmet Kabaklı, Alp-Eren Hasreti, Alp-Eren Mefkuresi”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 5.
23 Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 69.
24. Ahmet Kabaklı, “Benim Dünyam”, Tercüman, Yıl: 27, nr. 9318, 1 Şubat 1988, s. 2.
25. Abdülkadir Donuk, “Gerçek Şeyhü’l Muharrirîn Ahmet Kabaklı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 7.; İlhan Bardakçı, “Der Sebil ü Şeyhü’l Muharrirîn”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 10.; Agâh Oktay Güner, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn” Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 28.; Nermin Suner Pekin, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn” Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 30.; Sevinç Çokum, “Bilgeliğe Alkış”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 46. ; M. Necati Özfatura, “Ahmet Kabaklı Hocamızın Ardından”, Türkiye, 13 Şubat 2001.; Özcan Ünlü, “Günümüzün Alp-eren’i”, Türkiye, 10 Şubat 2001, s. 14.; Sabahat Emir, “Bir Alp-eren...”, Türkiye, 11 Şubat 2001, s. 14.
26. Ahmet Kabaklı, “Bir Münakaşa Zemini, Yunus Emre mi Yalan Söylüyor. Gölpınarlı mı?”, Son Saat, Yıl:1, nr. 120, 20 Kasım 1946, s. 2. ; “Ahmet Kabaklı, Polemik yazıları ve Abdülbaki Gölpınarlı’ya tepki gösterdiği bu yazısı için şöyle demektedir: “Polemik hayatım şundan ileri gelir: Haksızlıklara karşı gönlüm hiç rıza göstermedi. Tepki gösterdim. Birileri kalkıp da Yunus Emre’ye Marksist bir gömlek giydirmeye kalkarsa ne yapacaksınız? Biz Yunus, Mevlânâ gibi büyüklerimize yüksek bir kıymet yükleriz. Onlara dil uzatılması bizi yaralar. Şimdiye kadar objektif oldum, ama mutedil olamadım. Haksızlıklara karşı acımasızım.” İsrafil Hancı, “O Şimdi Şeyhü’l Muharrirîn”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1979, s. 66.
27. Ahmet Kabaklı, “Ayın Hercümerci”, Hareket, Fikir-Ahlâk-Sanat, Yıl: 2, nr. 13/ 1, Mart 1947, s. 14-15.
28. Ahmet Kabaklı, Coşkun Çokyiğit’in sorularına verdiği cevapta derginin adının “Karacasu” olduğunu ifade etmiştir. Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Günışığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 68.
29. Ahmet Kabaklı, “Benim Dünyam”, Tercüman, Yıl: 27, nr. 9318, 1 Şubat 1988, s. 2.
30. “Uzaktan Uzağa Okuyuculara Mektup” Tercüman, 9 Ekim 1956, s. 2.
31. Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 68.
32. a. y.
33. a.y.
34. “Tercüman”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 8, İstanbul 1998, s. 318.
35. Ahmet Kabaklı, “Ahmet Kabaklı’ya ‘Şeyhü’l Muharrirîn” Unvanının Verilmesi Töreni”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 37.
36. Ahmet Kabaklı, rahatsızlığı sebebiyle 24 Şubat-28 Mart 1986 tarihleri arasında yazılarına ara vermiş, daha sonra devam etmiştir. Kabaklı, 3 Ekim 1986 tarihinde yayımlanan “Hicret ve Gurbet” başlıklı yazısından sonra gazeteden ayrılmıştır. Tercüman, Yıl: 25, nr. 8837, 3 Ekim 1986, s. 2.
** Yeni Haber Gazetesi’nin mevcut sayıları İstanbul Kütüphaneleri kataloglarında yoktur. Bu bilgiler İsa Kocakaplan vasıtasıyla sayın Ömer Lütfi Mete’den alınmıştır.
37. Ahmet Kabaklı, “Benim Dünyam”, Tercüman, Yıl: 27, nr. 9318, 1 Şubat 1988, s. 2. ; Taha Akyol, “Tercüman’da Buluşuyoruz”, Tercüman, Yıl: 27, nr. 9318, 1 Şubat 1988, s. 3.
38. Ahmet Kabaklı, “Benim Dünyam”, Tercüman, Yıl: 27, nr. 9318, 1 Şubat 1988, s. 2.
39. Ahmet Kabaklı’nın Tercüman’daki son yazısı “Arslan Marslan”dır. Tercüman, Yıl: 30, nr. 10428, 2 Mart 1991, s. 2.
40. Kabaklı’nın Türkiye gazetesinde yayımlanan ilk yazısının başlığı “Beğen Beğendiğini”dir. Türkiye, Yıl: 21, nr. 7342, 19 Mart 1991, s. 2.
41. Aynı yazı 9 Şubat 2001 tarihinde Türkiye gazetesinde yeniden yayımlanmıştır.
42. “Ahmet Kabaklı Kimdir?”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 13. ; “Türk Edebiyatı Cemiyeti”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 8, İstanbul 1998, s. 409.
43. Dergi, Mart 1975 ile Aralık 1996 tarihleri arasında neşredilmemiştir. “Türk Edebiyatı”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 8, İstanbul 1998, s. 410.
44. Ahmet Kabaklı, “Saraybosna’dan Mostar’a”, Türk Edebiyatı, Yıl: 29, nr. 328, Şubat 2001, s. 3-5.
45. Cumhuriyet sonrası Türkiye’de “Şeyhülmuharrirîn” unvanı alan iki kişiden birisi Ahmet Kabaklı diğeri de İstanbul Gazeteciler Cemiyeti eski başkanlarından Burhan Felek’tir. Burhan Felek’e bu unvan “köşe yazarlığı” dolayısı ile 1975 yılında verilmiştir. Mehmet Barlas, “Şeyhü’l Muharrirîn-i Sâni!”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 63.; Ahmet Kabaklı da, Kültür Bakanlığının desteği ile Türk Edebiyatı Vakfı adına 25 Mayıs 1980 tarihinde Pazar gecesi Atatürk Kültür Merkezinde doğumunun 75. yıldönümünde Necip Fazıl Kısakürek’e “Sultanüşşuarâ” unvanı verilmesinde öncülük etmiştir.
46. Ahmet Kabaklı, Alp-Eren Hasreti, Alp-Eren Mefkuresi”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 3.
47. Coşkun Çokyiğit, “Yarım Asırlık Gün Işığı”, Türk Edebiyatı, nr. 279, Ocak 1997, s. 69.