Milliyetçilik Ne Demektir? Milliyetçilik İdeal midir, İdeoloji midir?
Birinci soruya, Ülkücü olmayan hemen hemen herkes ve bir kısım Ülkücüler, “Milliyetçilik milletini sevmek demektir” diye cevap verir ki, bu, doğru olmakla birlikte, anlaşıldığı üzere ne yazık ki, eksiktir... Çünkü, milliyetçilik milletini sevmektir, fakat, sırf milletini sevmekten ibaret değildir... Ancak biz, bu noktada, milliyetçilik’i tarif etmiyeceğiz... Milliyetçilik’i tarif etmeyi biraz tehir ederek, milliyetçilik ne demektir sualine kısaca cevap vermeye çalışacağız ve milliyetçilik hakkında, şimdilik, genel bir fikir vermeye gayret edeceğiz.
Meseleye, bu açıdan yaklaşınca: “Milliyetçilik; kişinin, mensubu olduğu cemiyet birimleri içinden, milleti tercih ederek, en çok değeri o'na vermesi ve cemiyet birimleri sıralamasında, o'nu birinci sıraya yerleştirmesi demektir.” Şu halde, milliyetçi; cemiyet birimleri sıralamasında, millet birimine birinci mevkide yer veren şahısların ortak sıfatı olmaktadır.
Konuyu, bu genel çerçeve dahilinde açarak, milliyetçilik ne demektir sorusuna cevap vermeye gayret edelim.
Kişi (kişi derken, akil-bâliğ insanı kast ediyoruz), hayatını, iç içe birçok grubun üyesi olarak yaşar... Fert'ten insanlık'a kadar olan bu gruplamaları sonsuz sayıda çoğaltmak mümkündür. Ancak, rastgele sayılan bu gruplamalardan bazılarında bir tabiilik hissedilirken, bazılarından bahsedilmesi bile gereksiz ve saçma görünmektedir. İsmi A ile başlayanlar grubundan bahsetmek saçmalık hissi veriyor... Bir otobüsün yolcuları grubu da ona yakın gereksizlikte... Buna karşılık fert, aile, sülale, soy, sınıf, millet, ümmet ve insanlık gibi gruplar bize manâlı ve lüzumlu gelmektedir.
Örnekleri biraz yakından incelersek, ismi A ile başlayanlar grubunda hissettiğimiz saçmalık; buna karşılık millet grubunda sezdiğimiz anlamın, bu grupların üyelerine aşıladıkları mensubiyet şuuru ile ilgili olduğunu görürüz... Mensubiyet şuurunu, kişinin üyesi olduğu bir gruba karşı duyduğu bağlılık hissi şeklinde tarif ediyoruz. Üyelerine mensubiyet şuuru verebilen gruplara da cemiyet birimi, diyoruz.
Bu bilgilerle, kişinin içinde yaşadığı gruplara bir göz atacak olursak, fert, aile, sülale, soy, millet, ümmet ve insanlık'ın, kesinlikle cemiyet birimleri olduklarını görürüz... Verilen saçma
örneklerin hepsi de cemiyet birimi olmayan gruplara aittir.
Ancak, cemiyet birimlerinin aşıladıkları mensubiyet şuurunun gücü de birimden birime farklılık gösterir. Hatta bu bağlayıcı güç zamanla değişebilir. Meselâ, kabile, eski çağların kuvvetli bir cemiyet birimi iken, bugün bağlayıcılığını hemen hemen tamamen kaybetmiş,
artık, bir cemiyet birimi olup olmadığı tartışılır hale gelmiştir.
Evet, kişi, iç içe bir dizi cemiyet biriminin üyesidir... Meselâ, her kişi genellikle fert, aile, sülale, sınıf, millet, soy, ümmet ve insanlık birimlerinin hepsine birden mensuptur. Her şahıs,
mensup olduğu cemiyet birimlerinin hepsine birden kuvvetli veya zayıf bir mensubiyet şuuru ile bağlıdır. Ve, iç içe bir dizi cemiyet birimine mensup olan kişi, bu birimler arasında şuurlu veya şuursuz tercihler yapar.
Meselâ, milleti için gönüllü olarak harbe giden bir asker, millet birimini ferde tercih etmiştir. Eğer aynı şahıs, kendisini tehlikeye atmakla ailesinin menfaatlerini de sarsıyorsa, millet ile
aile arasında milleti tercih etmiş demektir. Milletine bu derece bağlı olan örnek kişimiz diyelim ki, diğer taraftan ailesine de çok düşkündür ve ailesi için kendi şahsını fedâya hazırdır. O zaman, millet-aile-fert gibi bir tercih sırası doğmaktadır. Bu sıralamaya, mensup olunan diğer cemiyet birimlerini de yerleştirirsek, örneğimizin kafa yapısı, yani, ideolojisi ortaya çıkar.
Her şahsın şuurlu veya şuursuz olarak yaptığı bu sıralamada, ilk mevkie yerleştirdiği, en çok değer verdiği cemiyet birimi, onun cilikini, Ecnebi lisanlarda izmini; yani İDEOLOJİSİ’ni tayin eder. Şu halde milliyetçi, millet birimine birinci sırada yer verenlerin ortak sıfatıdır. MİLLİYETÇİLİK DE ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ'NÜN İDEOLOJİSİDİR. Demek ki milliyetçi, şahsından, ailesinden, sülalesinden, sınıfından (sosyal diliminden), ümmetinden daha ziyade milletine bağlı olan kişidir. Yoksa milleti sadece sevmek, milliyetçi olmaya yetmez. Şahsî çıkarları tehlikeye girmemek kaydıyla, veya proleterya sınıfının menfaatleriyle millî menfaatler çatışmadığı müddetçe milletini sevenlere milliyetçi değil egoist (ferdiyetçi,
kapitalist) ve proleteryacı (komünist veya sosyal demokrat) denir. Amerikan ve Türk Milletlerinin menfaatleri çatıştığında Türk'ü, fakat Küba ve Türk veya Çin ve Türk çıkarları çatıştığında sosyalist oldukları için Küba veya Çin'i tutan kişinin milliyetçilikle uzak
veya yakın bir ilgi ve ilişkisi olamaz.
Aynı şekilde birinci tercih sırasına ferdi koyana ferdiyetçi (liberal kapitalist); sınıfı koyana sınıfçı (tercih ettiği sınıfa göre aristokrat veya proleteryacı-komünist-sosyal demokrat); ümmeti koyana ümmetçi veya (her Ülkücü'de bulunan ümmet sevgisi ile karışmasına engel olmak için) siyasî ümmetçi denir. Yani sınıfçı, mensup olduğu sınıfı sadece seven değil, onu şahsına, ailesine, millet ve ümmetine tercih edendir. Ümmetçi de ümmetini seven değil, ümmet'i ferd'e, aile'ye, millet'e, v.s.ye tercih eden demektir. Bir milliyetçi milletiyle birlikte mensup olduğu ümmeti, sınıfı, ailesini, hatta şahsını da sevebilir. İSLÂMİYET ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ'nün kaynağı, temeli ve lokomotifi olduğuna göre, ümmetini sevmek ÜLKÜCÜ için kesin bir şart olmaktadır. Fakat siyasî ümmetçi bu sevgiyle yetinmez,
ümmet'i, millet'e de tercih ettiği için millî devleti ortadan kaldırıp, ümmet'i siyasî birlik (devlet) haline getirmek ister. (Siyasî ümmetçideki siyasî sıfatını biraz da bu sebeple kullanıyoruz.)
Görüldüğü gibi tercih, bir cemiyet birimi lehine diğer cemiyet birimlerinden tamamen vazgeçilmesini değil, cemiyet birimlerinin bağlılık sırasına sokulmasını ifade etmektedir. Bu anlayışı bir tarif şekline getirdiğimiz zaman: “Tercih, kişinin iç içe mensup olduğu cemiyet birimleri arasında yaptığı bağlılık sıralamasıdır,” deriz.
Diğer taraftan, milliyetçilik, lâlettayin bir millet sevgisi değil, milleti fertten ümmete, aileden sınıfa kadar mensup olunan diğer bütün cemiyet birimlerine tercih etmek olduğuna göre, kesinlikle: Herkes milliyetçi değildir. Ve, Milliyetçilik milliyetçilerin tekelindedir.
Türkiye'de milliyetçiliğin itibarı arttıkça, milliyetçiliğin nimetlerinden faydalanmak isteyenlerin sayısı da hızla çoğalmaktadır. Bir külfet ve zahmete girmeden milliyetçiliğe duyulan sevgi ve saygıdan pay almak isteyenlere, “Ben, milleti ümmete tercih ederim” veya, “Ben milletime mensubiyeti, dünya vatandaşlığına tercih ederim” diyerek, milliyetçi oluvermek kolay gelmektedir. Pratikte, milleti, milletten daha büyük birimlere tercih ettiğini ilân etmek pek zor ve tehlikeli bir iş değildir. Zorluk, millî menfaatlerle şahsî menfaatler arasında tercih yaparken ortaya çıkar. Milleti daha büyük birimlere tercih ettikleri için milliyetçi olduğunu söyleyenler Türk Milleti için şahsî veya ailevî menfaatlerinden fedakârlık yapmağa davet edildiklerinde sarsıntı geçirebilirler. Milliyetçi Hareket, mücadele içinde bu pratik gerçeği tespit etmiş ve şahsî, ailevî menfaatlerini millet yararına fedâ edebilenlere özel bir sıfat daha vermiş ve Onlara ÜLKÜCÜ demiştir.
Montesquieu, Defterler’inde şöyle diyor: “Eğer kendim için faydalı olup da aileme zarar verecek bir şey öğrenseydim onu aklımdan çıkarırdım.”
“Eğer ailem için faydalı olsa bile vatanım için faydalı olmayan bir şey bilseydim onu unutmaya çalışırdım. Eğer vatanıma hayırlı olan, ama Avrupa'ya hayırlı olmayan veya Avrupa için hayırlı olup da insanlık için zararlı olan bir şeyden haberim olsaydı, ona, bir cürüm diye bakardım.” İşte milliyetçilikte de, buna benzer bir sıralama vardır!
MİLLİYETÇİLİK İDEAL MİDİR? İDEOLOJİ MİDİR?
Bu suale, Ülkücü olmayan hemen hemen bütün milliyetçiler ile Ülkücü olan bazı milliyetçiler, milliyetçilik bir duygu ve idealdir, diye cevap verir. Ama biz, Müslüman ve Dokuz Işıkçı Türk Milliyetçileri milliyetçilik'in bir ideoloji olduğuna inanırız. Hatta bundan
daha da ileri giderek, Türkiye'de milliyetçilik'i bir ideoloji haline Ülkücü Hareket getirmiştir, deriz...
Bunu, nereden biliyoruz? Ülkücü Hareket'in rahmetli Başbuğu Alparslan TÜRKEŞ'in şu sözlerinden biliyoruz: “Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri Türk Milliyetçiliği ideolojisidir. Bu ideoloji bugün, bir dernek veya grup çalışması olmaktan çıkmış, partimizin ideolojisi olmuştur.”
Yani, daha evvel sadece cemiyet birimleri içinden milleti tercih etmek ve sevmek ten ibaret olan milliyetçilik, Ülkücü Hareket ile birlikte, ideolojik bir muhteva kazanarak, milletini sevmek, korumak, yükseltmek ve yüceltmek ülküsü haline gelmiştir. Hatta milletini ve milletini meydana getiren milliyet unsurlarını sevmek, korumak, yükseltmek ve yüceltmek ülküsü halini almıştır. Bunu, başka bir şekilde şöyle de, ifade etmek mümkündür: Milleti tercih eden ve seven kişiye milliyetçi; ve fakat, milleti tercih eden ve milleti ile birlikte milletini teşkil eden milliyet unsurlarını seven, koruyan, yükselmesi ve yücelmesi için gayret eden milliyetçiye de, Ülkücü denmektedir. Demek ki, Ülkücülük, bir bakıma milliyetçilik'in üç kademe daha ileri olan, son aşamasını anlatmak için kullanılan bir kavramdır.
Çünkü milliyetçilik kişinin mensubu olduğu ve içinde yaşadığı cemiyet birimlerinden milleti tercih edip, sevmektir. Dolayısı ile ülkücü olmayan milliyetçilik milleti tercih etmek ve sevmek şeklinde sadece iki kademe ilerlemiş iken; ülkücü milliyetçilik, bu kademelere ilâve olarak korumak, yükseltmek ve yüceltmek şeklinde üç kademe daha ileri bir aşamaya çıkmış. Ve, söz konusu bu kademelerin yönünü, şeklini ve sınırlarını da hemen hemen kesin çizgilerle
belirlemiştir. Bu konunun bir yönü, bir de diğer tarafı var.
Milliyetçilik, milliyet duygusunu bütün davranışlara temel yapmak ve her işte millî varlığın korunması ile geliştirilmesi gayesini gütmek demektir. Öyle ise, milliyetçilik davranışlarımızın hedefi olmak bakımından da bir ideoloji haline gelmektedir. Fakat milliyetçilik, milliyet duygusunun gerçekte bağlı bulunduğu faktörlere göre değişik şekiller almaktadır. Meselâ, eğer bir millet, millî birlik şuuruna erişmiş, fakat henüz devlet kuramamış ise, orada milliyetçilik, bir siyasî bağımsızlık ülküsü halinde ortaya çıkar; milliyetçiler,
milletlerine siyasî bağımsızlık kazandırmayı ülkü edinmiş insanlar olarak tanınırlar. Başka bir yerde, millet bağımsız bir devlete sahip olduğu halde, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan geri olabilir; o zaman milliyetçilik, bir kalkınma ve modernleşme davâsı halinde ortaya çıkar. Milliyetçiler de, milletlerini yükseltmeye ve yüceltmeye gayret eden insanlar olarak görünürler. Fakat, hangi şekilde ve yahut safhada olursa olsun, milliyetçilik daima, milliyet esasına dayanan toplum görüşünden hareket etmektedir.
Meseleye bir de, ideolojinin tarifi açısından yaklaşabiliriz ki, bize göre bu, en doğru sonucu verir... Yani, milliyetçilik'e, milliyetçilik'te ideolojiyi ideoloji yapan unsurlar var mı, yok mu
diye bakarız. Eğer ideolojiyi ideoloji yapan unsurlar milliyetçilik'te de var ise, o zaman milliyetçilik de bir ideoloji'dir, yoksa, milliyetçilik bir ideoloji değildir, diyebiliriz. Bu kadar
basit!
Hatırlayacaksınız, bir önceki bölümde, ideolojiyi tarif etmiş ve şöyle demiştik: İdeoloji; yerleşmiş bir değerler bütününe, meselâ bir din'e veya felsefeye dayanan ve cemiyet birimlerinden birini tercih ederek, konu edinen ve bu cemiyet biriminin sevilmesi, korunması,
yükselmesi ve yücelmesi için ulaşılması düşünülen hedefleri tayineden; kullandığı kavramlar açık ve net olarak tarif edilmiş; kullanacağı metod açıklanmış; kullandığı kabulleri açıkça belirtilmiş; uygulamaya ait teklifleri ya da doktrini ilân edilmiş; kendi içinde ve kendine
göre bir bütünlüğü, bir mantığı ve tutarlılığı olan, bir fikir ve yahut fikirler bütünüdür.
Yaptığımız/verdiğimiz bu ideoloji tarifine göre, görüldüğü üzere ideolojinin gaye, tarifler, metod, kabuller, uygulama ve doktrin olmak üzere beş unsuru bulunmaktadır. Bu unsurlar milliyetçilik'te de var mıdır? Yani milliyetçilik'in de gayesi, tarifleri, metodu, kabulleri ve doktrini var mıdır? Bizim, bu kitapta geliştirmeye çalıştığımız Ülkücü Milliyetçilikin elbette vardır!
Ama biz, gene de bir tereddüte meydan bırakmamak için tek tek bakalım: Milliyetçilik, bir değerler bütününe dayanıyor mu? Elbette, dayanıyor! Neye dayanıyor? İslâmiyet’e! Milliyetçilik, cemiyet birimlerinden birini tercih ederek kendisine konu ediniyor mu? Evet,
edip, ediniyor! Neyi? Milleti tercih edip, kendisine konu ediniyor! Milliyetçilik, tercih ettiği cemiyet biriminin sevilmesi, korunması, yükselmesi ve yücelmesi için ulaşılması düşünülen hedefleri tayinetmiş mi? Evet, etmiş! Milletin sevilmesi, korunması, yükselmesi ve yücelmesi için ulaşmayı düşündüğü hedefleri belirlemiş ve doktrininde ortaya koymuştur! Milliyetçilik, kullandığı kavramları açık ve net olarak tarif etmiş mi? Evet, dünya görüşü, din, ideoloji,
cemiyet birimi, mensubiyet şuuru, millet, milliyetçilik, doktrin, gibi temel kavramlarını açık-seçik olarak tarif etmiştir! Milliyetçilik, kullanacağı metod'u açıklamış mı? Evet, kullanacağı
metod'u ilim olarak açıklamıştır! Milliyetçilik, kullandığı kabulleri açıkça belirtmiş mi? Evet, kullandığı tek kabulü ilim metodu olarak açıkça belirtmiştir! Milliyetçilik, uygulamaya ait teklifleri ile doktrinini ilân etmiş mi? Evet, Millî Doktrin Dokuz Işık ve Ülkücü Hareket'in diğer bütün teklifleri olarak ilân etmiştir! Peki, Milliyetçilik'in, kendi içinde bir mantığı, tutarlılığı ve bütünlüğü var mıdır? Tabii ki, vardır! Milliyetçilik, bir fikir midir? Evet,
bir fikirdir!
Öyle ise, kim ya da kimler, ne ya da neler derlerse desinler, Ülkücü Milliyetçilik hiç şüphesiz dört dörtlük bir ideolojidir. Zira, bir fikri ideoloji haline getiren/dönüştüren bütün unsurlar Ülkücü Milliyetçilikte de tam ve eksiksiz olarak bulunmaktadır. Fakat bu, bazı kimselerin milliyeçilik'i bir duygu ve ideal olarak kabul etmesine engel değildir. Çünkü, Ülkücü Milliyetçilik ya da Milliyetçilik'in Ülkücü yorumu, milliyetçilik'in özel bir hâlidir. En son safhasıdır!
Ancak, bir duygu ve ideal şeklindeki milliyetçilik, ideolojik milliyetçilik'in temelidir, varoluş sebebidir. Çünkü, ana kaynak olan millî kültürün meydana getirdiği, bir duygu ve ideal şeklindeki milliyetçilik olmazsa, ideolojik milliyetçilik kavram ve vakıa olarak meydana gelemez. İdeolojik milliyetçilik, bir duygu ve ideal olan milliyetçilik içinde doğar ve gelişir. Ya da şöyle de demek mümkündür: Miliyetçilik'i bir duygu ve ideal olarak kabul eden milliyetçiler, birer potansiyel ideolojik milliyetçidir, Ülkücü Milliyetçidirler!
ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ'ne inanan ÜLKÜCÜ için, TÜRK-İSLÂM ÜLKÜCÜSÜ için MİLLİYETÇİLİK, yukarda da ifade ettiğimiz gibi, sadece MİLLETİ TERCİH ETMEK VE SEVMEKTEN İBARET DEĞİLDİR. ÜLKÜCÜ İÇİN MİLLİYETÇİLİK, CEMİYET BİRİMLERİ İÇİNDEN MİLLETİ TERCİH ETMEK, MİLLETİ SEVMEK, KORUMAK, YÜKSELTMEK VE YÜCELTMEK ÜLKÜSÜ DEMEKTİR... Yani, ÜLKÜCÜ İÇİN,
MİLLETİ TERCİH ETMEK DEMEK, MİLLETİ DİĞER CEMİYET BİRİMLERİNDEN DAHA ÇOK SEVMEK, DAHA ÇOK KORUMAK, YÜKSELTMEK VE YÜCELTMEK İÇİN DAHA ÇOK ÇALIŞMAK VE GAYRET ETMEK DEMEKTİR... MİLLİYETÇİLİK DE, ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ'NÜN İDEOLOJİSİDİR.
Özetle, ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ'NÜN İDEOLOJİSİ OLAN MİLLİYETÇİLİK'i kısaca şöyle tarif edebiliriz: MİLLİYETÇİLİK; MİLLETİNİ SEVMEK, KORUMAK, YÜKSELTMEK VE YÜCELTMEK ÜLKÜSÜDÜR.