« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 May

2007

İsyan benim adımdır

Ergün HİÇYILMAZ 01 Ocak 1970

19 Mayıs 1919…

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve Milli Mücadele ışığını yaktığı tarih…

Peki ama bu ışığı kimler yakmıştı? Sadece Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkanlar mı? Kimler Bandırma’ya “Tam Yol” vermişti? Özetle 19 Mayıs’tan önce ve 19 Mayıs’tan sonra neler olmuştu?

Şimdi Bandırma Vapuru nasıl demir almış onu görelim.

Yazı, Harbiye Nezareti’nden Sadaret’e yazılmıştı: İlga edilen Yıldırım Orduları Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Dokuzuncu Ordu Kıt’aları Müfettişliğine tayin olunmuş ve tayin keyfiyeti padişah huzuruna arz edilmek üzere, Sadaret makamına arz kılınmıştır. Adı geçen zatın emri altında bulunacak olan Üçüncü ve Onbeşinci Kolorduların mıntıkalarını ihtiva eden Sivas, Van, Trabzon, Erzurum vilayetleri ile Samsun Sancağı mülki memurlarının Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebliğleri icra etmelerinin emir buyrulmasını istirham ederim.” (30 Nisan 1919)

Harbiye Nezareti’nin bu yazısı ile Mustafa Kemal Paşa’ya Sivas, Amasya, Tokat, Şebinkarahisar, Van, Hakkari, Trabzon, Dize, Gümüşhane, Samsun, Erzurum, Erzincan, Hınıs ve Şarki Beyazıt sancaklarının bütün askeri ve mülki idaresi tam salahiyetle verilmişti. Sadaretin müspet cevap verdiği bu tezkireden sonra Harbiye nezareti, Erkan-ı Harbiye-i Umumi’ye yaptı tamimde “tayinin aynı gün Zat-ı Şahanenin (Padişahın) irade-i seniyelerine arz kılındığını ve İstanbul’da bulunan Paşa’ya tebliğ edildiğini” bildirmişti.

Harbiye Nazırı Müşir Şakir Paşa ile Sadrazam Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya vazife ve salahiyetlerini gösteren bir talimat yazısı vereceklerdi. Bu talimat yazısında yukarıdaki sancakların Paşa’nın emrinde olduğu teyit ediliyor, ayrıca Diyarbakır, Mardin, Ankara, Kayseri, Kastamonu, Malatya gibi vilayetlerin Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’nin her türlü müracaatına cevap vermesi isteniyordu.

Buraya kadar olan gelişmeler göstermiştir ki, Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu müfettişliğine tayin edilmiş ve hem Harbiye Nazırı Şakir Paşa hem de Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan salahiyetine dair “talimat tezkiresi” almıştır. Yani Paşa’nın gideceğinden, hem aralarında geçen konuşmadan, hem de verdiği “irade”den dolayı Padişahın haberi vardır. Bu derece geniş ve mühim bölgeler üzerinde o döneme kadar çok az kişiye verilen bu salahiyetle, Harbiye Nezaretine sadece bilgi vermek kaydıyla bütün nezaretlere hitap edebilecekti. Açıkçası Mustafa Kemal Paşa bütün orta, doğu, kuzey ve güneydoğu Anadolu üzerinde muvafık gördüğü işleri yapabilecekti. Padişah’ın bu tayin meselesine irade çıkarması bazı çevrelere göre “lütuf” gibi irdelenmektedir. Bu kadar geniş yetkiye sahip kumandana bu irade hak ettiği için verilmiştir. Ülkeyi düze çıkaracak “tek adam” odur. Önemli olan bu tayinle milli mücadeleyi başlatmaktır.

Ve başlatmıştır.

Samsun’a hareket öncesi

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden önceki görüşmelerinde hem silah arkadaşları hem de Sadrazam ve Padişah Vahdettin de vardır. Paşa 15 Mayıs 1919’da Damat Ferit Paşa’nın, Nişantaşı’ndaki evinde kendisine verdiği özel akşam yemeğine, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile birlikte katılmıştı. Sadrazam, Mustafa Kemal’in salahiyetlerini hangi ölçüde ve nasıl kullanacağını merak ediyordu. Sadrazamın bu konuda tereddütlerinin olduğu anlaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, “İngiliz raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış. Yerinde yapacağım tetkikat ile hallederiz” demişti. Sadrazam bu defa Cevat Paşa’ya dönerek “Siz ne dersiniz?” diyecekti. Cevat Paşa bu soruyu, tereddüdü ortadan kaldırmak gayesiyle şöyle cevaplayacaktır: “Efendim, Paşa tabiî o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede kuvvet kaldı ki?”

Sabah Genelkurmay Başkanlığı’na giden Paşa, Cevat Çobanlı ve Fevzi Çakmak ile vedalaşmış, oradan Babı-ali’ye geçerek, İzmir’in işgali üzerine toplanan kabinenin, Dahiliye ve Hariciye nazırlarıyla vedalaşmak imkanını bulabilmişti (15 Mayıs 1919).

Padişah’a veda için Yıldız Sarayı’na da giden Mustafa Kemal, bu buluşmayı şöyle anlatacaktı:

“Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Padişah’la adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap vardı. Padişah hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: ‘Paşa, Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Tarihe geçmiştir.’ O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum. “Bunları unutun.” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa devleti kurtarabilirsin.” Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? Kendisine, “Merak buyurmayın efendim. Nokta-i Nazar-ı Şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an olsun unutmayacağım.” (İstiklal Savaşı, Ömer Sami Coşar)

Mustafa Kemal Paşa “Muvaffak ol” diyen Padişah’a veda ederek, derhal Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını tamamlayacak, Akaretler’e giderek annesi ile vedalaşacaktır. Hareket saati gelmiştir. (16 Mayıs 1919)

Paşa ve refakatindekiler Galata Rıhtımı’na otomobil ile inmişler ve açıkta demirli bulunan Bandırma Vapuru’na sandalla geçmişlerdi. Önceden kararlaştırıldığı gibi rıhtımda herhangi bir uğurlama merasimi yapılmamıştır. Vapur işgal kuvvetlerinin mutat kontrolü için Kız Kulesi açıklarında demir atmış bir İngiliz binbaşısı komutasındaki heyet tarafından araştırmaya tabi tutulmuştur.

Bandırma Vapuru’nun hareket halinde olduğu tarihte İngilizler 100 kadar asker ve harp malzemesini Samsun’a çıkarmıştı (17 Mayıs 1919).

Bandırma Vapuru önce Sinop’a gelmiş ve Samsun’a karayolu ile geçilmesinin imkanı aranmıştı (18 Mayıs). Ancak güvenlik sebebiyle tekrar vapura dönülecek ve Bandırma, Samsun’a müteveccihen demir atacaktı.

Cevat Abbas anlatıyor

Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale günlerinden başlayarak sürekli yaverliğini yapmış olan Cevat Abbas Gürer, 1937 yılında 19 Mayıs’tan birkaç gün önce Ankara Halkevi’nde bir konferans vermiş ve Samsun yolculuğuna hazırlanış günlerinde Şişli’deki evin bazı ziyaretçilerinden söz etmişti. Bu ziyaretçiler arasında Refet Bele de vardır. Mustafa Kemal Paşa konuşma arasında ve Anadolu haritası önünde: “Sen ata binmeye meraklısın. Bir çok da atların var. Ne düşünürsün?”

Refet Paşa, Ata’nın bu sorusunu şöyle yanıtlayacaktı:

“Hatırıma öyle geliyor ki, Üsküdar’dan atıma bineyim ve hep ileriye gideyim.”

Albay, parmağı ile Doğu Anadolu’yu işaret etmekteydi.

Mustafa Kemal Paşa, sözlerinden pek memnun oldum. Eğer atına binip Anadolu içlerine girmek istiyorsan, ben bir gün senin bu arzunu yerine getiririm” demişti. Gerçekten de Refet Bey, Samsun yolculuğunda Mustafa Kemal’in yanında yer alan isimlerden biri olmuştu.

“Arkadaş Mustafa Kemal”

Ali Fuad Cebesoy, meslek ve mücadele yıllarında Atatürk’ün yanından ayrılmamış ve o günlere ait anılarına “Arkadaş Mustafa Kemal” isimli kitabında toplamıştı. 19 Mayıs öncesine ait günleri şöyle anlatıyordu:

“1919 Şubat ayı sonu. Mustafa Kemal Paşa’nın evine son defa olarak gitmiştim. Akşam yemeğini beraber yiyecek, dertleşecektik. Beni karşılarken Rauf Bey’i (Orbay) de çağırdım dedi. Rauf Bey’den saklı hiçbir şeyimiz yoktu. Akşam yemeğinden sonra saatlerce konuştuk. Kemal Paşa, eğer bir vazifeye kendisini tayin ettiremezse, Anadolu’da en itimat ettiği bir kumandanın yanına gideceğini ve ilk defa oradan işe başlayacağını söylüyordu. ‘Paşam, ben ve kolordum emrinizdedir’ dedim. Mavi gözlerinin nasıl bir ışıkla parladığını tarif edemem. Yerinden kalkıp hararetle elimi sıktı ve: “Beraber çalışacağız Fuad” dedi.

Bandırma’da kimler vardı?

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’nin 18 kişilik kadrosuyla gelmişti. Müfettişlik kadrosunda şu isimler bulunuyordu:

Üçüncü Kolordu Kumandanı Miralay Refet Bey, Müfettişlik Kurmay Başkanı Miralay Kazım Bey, Birinci Şube Müdürü Hüsrev Bey, Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal Bey, Miralay Doktor İbrahim Bey, Binbaşı Doktor Refik Bey, Başyaver Yüzbaşı Cevat Bey, Yüzbaşı Mümtaz Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Yüzbaşı Ali Şevket Bey, Yüzbaşı Mustafa Bey, Üsteğmen Hayati Bey, Üsteğmen Abdullah Bey, Üsteğmen Hikmet Bey, Asteğmen Muzaffer Bey, Şifre Katibi Faik Bey, Şifre Katibi Memduh Bey.

Mustafa Kemal, daha sonra Samsun’dan Havza’ya geçmiş ve 18 gün burada kaldıktan sonra Amasya’ya doğru hareket etmişti. Sonra kongreler toplanacak ve Milli Mücadele tam manasıyla fiiliyata geçecektir.

Kazım Karabekir’in muhalefeti

Mustafa Kemal ile silah arkadaşları arasında fikir birliği kadar dargınlıklara ve kırgınlıklara kadar uzanan büyük hadiseler yaşanmıştı. Bu ayrılıkların en önemlisi ise Kazım Karabekir ile ortaya çıkmıştı.

Karabekir Paşa’nın muhalefeti, yazdığı kitapların toplanıp yakılması sonucunu doğurmuştu (1933). Kazım Karabekir, İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilmiş ve beraat etmişti.

İki “silah arkadaşı”nın yolları Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ayrılmıştı. Belki daha önce de fikir ayrılıkları olabilirdi. Ama kamuoyuna taşan açık ve sert tartışmalar daha çok “Anadolu’ya geçmek” meselesinde yoğunlaşmış ve çatışma Milliyet gazetesindeki bir yazıyla gün ışığına çıkmıştı. Gazetenin o dönemde sahibi Siirt Milletvekili Mahmut Bey’di ve Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer alıyordu. Gazetenin “Ankaralı’nın Defteri” isimli sütununda neşredilen ve “Millici” imzası taşıyan yazılar, Kazım Karabekir’i harekete geçirecekti. Kimilerine göre, yazılar Mustafa Kemal adına Falih Rıfkı Atay tarafından yazılıyordu. Bazıları da Millici’nin Mahzar Bey (Fuat) olduğuna inanıyordu. Umumiyetle Karabekir’i hedef alan bu yazılardan Mustafa Kemal’in haberinin olmaması mümkün değildi.

Kazım Karabekir 5 Mayıs 1933’te aynı gazetede neşredilen yazısında Anadolu’ya geçme tartışmasını da başlatmıştı. Diyordu ki Karabekir:

“Ben, daha Mütareke’nin başlangıcında milli istiklalimizin ancak milli bir kuvvetle kurtarılabileceğini, bunun da Erzurum’da yapılacak bir teşekkülle mümkün olabileceğini, birçok zatlara ve bu meyanda Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne de Şişli’deki evinde bizzat söylemiş ve kendilerini Şark’a davet etmiştim. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri henüz İstanbul’da iken ben Şarkta işe başlamış ve Erzurum Kongresi ile milli nüveyi hazırlamıştım.

İki buçuk ay sonra Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile tekliflerimi sağlamlaştırarak mutabık kalmış ve ben Şarkta, kendileri de Garptaki siyaset ve hareketi idare etmeyi, milli planımız olarak tespit etmiştik.”

Karabekir’e cevap “Millici” imzasıyla verilmişti:

“Muhterem Karabekir Paşa hatırlar ki, Gazi Mustafa Kemal’in Sivas ve ondan sonra da Ankara’ya gitmeye karar vermesi, kendilerini fazla telaşa düşürmüş, ciddi endişelerine mucip olmuştu. Karabekir Paşa’nın o vakitki görüşüne ve düşüncesine nazaran Mustafa Kemal Paşa’nın Şark havalisinden uzaklaşması buradaki teşkilatın zayıflamasına sebep olabilirdi.” Yazıya bir de Karabekir’in Mustafa Kemal’e çektiği telgraf belge olarak eklenmişti:

“Kuvayı Milliye’yi temsil eden yüksek heyetin değil Ankara’ya hatta Sivas’ın batısına bile geçmemesi düşüncesindeyim.”

Hürriyetin barışı

Dargınlıklar, tartışmalar, bir mücadele ortamında normaldi. Önemli olan Mustafa Kemal’in hem kurmaylarını hem de siviller ile milisleri etrafında toplamak dirayetini göstermesidir. Bu ise “topyekün” olmayı mümkün kılmıştır.

Vahdettin onaylamasa Atatürk Anadolu’ya geçmezmiş!

Padişah izin vermişmiş!

“İcazet”le, “irade” ile hürriyete izin verilmez. Hürriyet “müsaade” ile alınmaz. Savaşılır ve işgal gemisi ile kaçmanın dışında “tek yol” vardır. Esir ve işbirlikçi olmamak.

“Padişah haindi” demek yerine şu soruyu sormak gerek: Padişah ve Damat Ferit yurtsever miydi? “Evet” diyenler Milli Mücadeleye canlarını, kanlarını verenlere ne diyecek?

Yurtseverler cevap bekliyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 50026

ulkucudunya@ulkucudunya.com