Sayın Başbakanım, hâlâ ne bekliyorsunuz?
Hasan Celal Güzel 23 Ekim 2007
Sayın Başbakanım,
Sizi bir devlet adamı ve kabul buyurursanız bir dost olarak seviyorum. Daha önce en zor zamanlarda hep yanınızda oldum. Kimsenin lâfına aldırış etmeden bu sevgimi yazılarımda dile getirdim. Sizin vatanseverliğinize, samimiyetinize ve cesaretinize inanıyorum.
Irak ve terörle mücadele politikaları konusunda bazen sizi sert şekilde eleştirsem de, aslında 1 Mart Tezkeresi'nden bu yana aynı düşünceleri ve hissiyatı paylaştığımızı biliyorum. İnanınız ki bu görüşlerimiz milletimiz tarafından da aynen paylaşılmaktadır.
Sayın Başbakanım,
Irak konusunda kaçırdığımız fırsatları, eminim ki en iyi siz biliyorsunuz. Durup dururken ABD gibi bir süper gücü yanımızdan uzaklaştırdık ve kötü niyetli bir avuç peşmergenin zebûnu olduk. Bu hususta en fazla sizin üzüldüğünüzü tahmin edebiliyorum.
Siz her defasında bütün gönlünüz ve içtenliğinizle millî tavrınızı ortaya koydunuz. Cesur bir devlet adamı olarak tepkinizi gösterdiniz. Lâkin, ne yazık ki, içten ve dıştan gelen menfî tesirler, bu haklı tavrınızın harekete dönüşmesini engelledi.
Bazen kendimi sizin yerinize koyup size hak veriyorum. Koskoca bir devletin ve 73 milyonluk bir milletin sorumluluğunu omuzlarınızda taşıyorsunuz. Irak fiyaskosunun bir parçası haline gelmek, Türkiye'yi savaşa sokmak, ABD'yle çatışmaya girmek, AB çevrelerini aleyhimize çevirmek, ekonomimize zarar vermek ve gönlünü kazanmaya başladığınız Güneydoğu halkımızı kaybetmek istemiyorsunuz. Haklısınız Sayın Başbakanım.
Lâkin, artık Türkiye, sizin tâbirinizle 'sözün bittiği yer'e gelmiştir. Binlerce yıllık tarih şuuruyla ifade ettiğiniz gibi, artık 'bedeli her neyse ödeme'nin zamanıdır. Türkiye, sınır ötesinden saldırıya mâruz kalmıştır.
Bütün bunların, Türkiye aleyhindeki odakların oyunları neticesinde meydana geldiğini ve Türkiye'nin Irak'a çekilmek istendiğini biliyoruz. Bu defa durum, elbette daha önceki sınır ötesi operasyonlardan çok farklıdır. Karşımızda, süper güç ABD'nin egemen olduğu bir toprak parçası vardır. Ancak, her türlü ihtimali akıl terazisine vurarak cesaretle meselenin üzerine gitmenin zamanı gelmiştir.
Sayın Başbakanım,
Kaldı ki, hâlen şartlar bazılarının sunmaya çalıştığı gibi Türkiye'nin aleyhine de değildir.
PKK terör örgütü, kökü tam olarak kazınmasa bile köşeye sıkıştırılmıştır. Bu safhada gerçekleştirilecek bir sınır ötesi operasyon, örgüte telâfi edemeyeceği bir darbe vuracaktır. Bu konuda, dış kamu oyunda Türkiye'nin mağduriyetinin savunulması güç olmayacaktır. Peşmergelerin, blöflerinin görülmesi ve diğer ekonomik müeyyidelerin uygulanmasıyla sıcak çatışmadan kaçınacakları görülmektedir. ABD'nin ise Türkiye ile çatışmaya girmesi ihtimali yüzde 1 dahi değildir. AB ve diğer ülkeler nezdinde yoğun bir diplomatik faaliyet, aleyhimizde olabilecek muhtemel tepkileri asgarîye indirebilecektir. Ekonomik kaybımıza gelince, inanınız ki bunun bedeli, terörle mücadeleye harcadığımız miktardan daha az olacaktır.
Sayın Başbakanım,
Sizin de rahmetli Üstâd Necip Fâzıl'ın şiirlerini sevdiğinizi biliyorum ve size onun şu dizeleriyle seslenmek istiyorum:
'Sen bir devsin, yükü ağırdır devin
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin'.