Kastamonu’nun Manevi şahsiyetlerimizden Mehmet feyzi efendi…
01 Ocak 1970
Hayatı:
Merhum Mehmed Feyzi Efendi, 28 Mart 1912 yılında Kastamonu’da doğmuştur.
Babası İzzet Efendi, annesi, Hafıza Aişe Hanımdır. Hem baba, hem ana tarafından seyyittir.
Tahsil hayatı mahalle mektebinde başlamıştır. Yedi yaşında ilk mektebe başladı. Bu okulda altı sene eğitim gördü. Aynı dönemlerde, Sinan Bey Camii imamı ve Nasrullah Camii hatibi, Hafız Ömer Aköz’den hâfızlığını ve Kur’an talimini tamamlamıştır.
Hafız Ömer Efendi sonraları, İstanbul Fatih Camii baş imamı ve Mushafları İnceleme Kurulu Başkanı olmuş, faziletli bir âlimdir.
Mehmed Feyzi Efendi, yaratılıştan ilme âşık bir kimse idi. Üç-dört yaşlarında iken bile yaşıtlarıyla oyun oynamaz, eline aldığı yazı malzemeleri ile birşeyler yazmaya çalışırdı. Askere gitmeden önce Kastamonu’nun ileri gelen âlimlerinden çeşitli dinî ilimler tahsil etmiştir.
1935-1937 yılları arasında İstanbul Yıldız’da muvazzaf askerliğini, sonra da Beykoz’da yedi ay ihtiyat askerliğini yapmıştır. Efendi Hazretleri, İstanbul’da Hayrullah Efendi, Hüsrev Efendi ve Abdülhakîm Arvasî gibi zamanın büyük âlimlerinden dersler almıştır.
Mehmed Feyzi Efendi askerliğini tamamlayıp, Kastamonu’ya döndüklerinde, Bediüzzaman Said Nursî gibi bir deryâ ile buluşmuştur.
Takriben yedi sene geceli gündüzlü Bediüzzaman Hazretlerinin özel hizmetlerinde bulunmuştur. Bu zaman zarfında ondan, Kelâm, İslam Felsefesi ve Mantığa dair dersler almıştır. Aynı zamanda, Risale-i Nurların tamamını hem yazmış, hem de Üstada okumuşlardır.
1943 yılında, Denizli hapishanesinde dokuz ay, 1948'de de on ay Afyon hapishanesinde Üstadı Bediüzzaman Hazretleri ile beraber yatmışlar ve her iki suçlamadan da beraat etmişlerdir.
Afyon Hapishânesinden sonra, Hac ve Cuma namazları dışında evinden çıkmamış, kendilerini ilmî çalışmalara vermişlerdir. İlminden istifade etmek isteyen talebelere, Sarf-Nahiz, Akaid, Fıkıh, Hadis, Ahlak ve Kur’an ta’limi dersleri vermişlerdir.
Ayrıca yurdun her tarafından gelen ziyaretçileri, eşsiz sohbetleri ile aydınlatmışlardır.
1966, 1970 ve 1976 senelerinde üç kez haccetmişlerdir. 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra ilgisi olmadığı halde bir olaydan dolayı, Mamak Cezaevine gönderilmek istenmiş, o günlerde yüksek tansiyondan kaynaklana rahatsızlıkları olduğu doktor ikazı ile Ankara’ya gitmesi önlenmiş ve kırk beş gün hastanede tedavi görmüşlerdir.
4 Mart 1989 Cumartesi günü, ikindi vakti, kainat yeni bir Mirac gecesine girerken, O da ilahî vuslata ermiştir. Cenab-ı Hak, derecelerini âli eylesin ve bizleri O’nun yüce şefaat ve himmetlerine nail eylesin.
"Amin"
Mehmed Feyzi Efendi ile İlgili Hatıralar
Feyizlerden Damlalar
"Kemâl-i îmân kazanıp, âmâl-i sâlihaya (güzel işlere) muvaffak olmak şartıyla gençlik de güzel, ihtiyarlık da…"
"İhlâsla âmâl-i sâlihaya (güzel işlere) muvaffakiyet, mârifetullah kesbi, kemâl-i îmân iktisâbı, bir de tevâzû, ihlâs, hilim, tevekkül, teslim, kaza ve kadere rızâ gibi ahlâk-ı hasene kazancı şartıyla, ne gençlikten, ne de ihtiyarlıktan şikâyet edelim."
Bu ümmet, ümmet-i vasattır. İfrat ve tefritten ârîdir. Bu ümmet, sâir ümmetler üzerine şâhid olacaktır Peygamberimiz de bizim ümmetimize ve bütün enbiyâ üzerine şâhid tutulacaktır.
İnsan, niyeti sebebiyle, yapamadığı bir şeyden bile sevap kazanır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.): Niyyetü’l-mü’mini hayrun min amelihî,“Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” buyuruyor.
Kalpler Kur’an’la hayat bulduğu için, Kur’an’ın bir ismi de “Rûh”’dur. Kur’an’ın hakâikını fehmeden kalp, hayattardır. Kur’an’ın hakâikını fehimden gafil kalpler, ölüdür
Seyr-i ilim Kur’an’la başlar; yine Kur’an’la nihayet bulur. Kur’an’ın meânî-i adîdesi vardır. Hakâikı, bitmeyen, tükenmeyen deniz dalgaları gibidir.
Kalp, ruhla ceset arasında bir berzahtır. Âlem-i mânaya açık olan kapısından nur ve feyiz nâzil olur. Yapılan her ibadetin nuru da kişinin bedeninden doğru kalbine yükselir. Bu durumda, nur üzerine nur inzimâmı ile “Nûrun alâ nûr” sırrına nâil olur
Kur’ân, ölülere hitap etmiyor; dirilere hitap ediyor! Asrımız Kur’ân asrıdır."
(MFE)