« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 May

2007

GENÇ OSMAN’IN KATLEDİLDİĞİ MEKÂN

Hakan ÇİFTÇİ 01 Ocak 1970

Tevfik Fikret'in dediği gibi "Bin kocadan artakalan bilmemnesi bakir" İstanbul'u keşfetme isteği geçen hafta yeniden dürttü. Naima tarihinden Genç Osman'ın hüzünlü ölümünü okurken, genç padişahın idam edildiği Yedikule zindanlarını ve orada yaşanan hüzünlü anıları hissetmek çok güzeldi.

İki de güzel bayan vardı yanımda. Sevgili arkadaşım Özlem ve Susse. Susse Almanya'nın ünlü fotoğrafçılarından biridir. Kimsenin bilmediği, merak edipte görmediği Yedikule Zindanlarında, üçümüzün yalnızlığında fotoğraflar çektik.

Sirkeciden binipte Yedikule'de inince hat boyunca yürüyeceksiniz, hemen karşınıza heyula gibi dikilecek. İlk kez çocukluğumda gitmiştim. Henüz 10 yaşındaydım. Biletçiyi bulmak zordu. Hemen karşıdaki Yedikule Polis Karakolu'nun sundurmasında tavla oynuyordu. Onu bulup kaldırması, bilet kestirmek için uğraşması, 10 yaşında bir veletin müze gezmek için heycanını görmesi tuhafına gitmişti, bön bön suratıma bakmıştı.

Kitap, mitap, broşür, muroşür sorunca, satınalmak için; daha bir şaşıyordu, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin anlı şanlı Kültür Bakanlığı'nın Yedikule Müzesinin bir kitapçığı, risalesi, tek sayfa tanıtıcı basılı kağıdı yoktu çünkü. Neyseki şimdi 4 satır bir levha asmışlar.

Hem Yedikule'yi gezse gezse bizim gibi üç delibozuk gezer. Ama bizden gençlerin (Ne de olsa artık 31 yaşımıza dayandık) de hakkını yemeyelim şimdi, iki bilete 2 milyon TL verip 8 saat gezilebilen Yedikule surları, kule tepeleri, mazgal aralıkları, duvar kuytuları mükemmel sevişme bölgeleri. Dapdaracık merdivenlerden, bir zamanlar o artık erimiş taşları titreten yiğitlerin kılıç şıkırtılarıyla "Yektir Allah Yek" naralarını hatırlayıp tımanırken azıcık "öhhhöö öhhööö"falan diye gürültü etmek gerekiyor., yukarıdan dudak şapırtılarıyla karışık, "canım... canımm... ruhum... hayatım... beni seviyorsun değilmi... beni babamdan ne zaman isteyeceksin" fısıltıları kulağa çalınabilir çünkü.

Belki onlar, üçyüzyıl önce burada gezinmiş tutsakların da, o mermerli kulelerden deniz tarafındaki zindanında öldürülmüş olan Sultan Osman'ın anısına daha bir saygılıydılar. Burcu burcu yalnızlık ve ölüm kokan, umarsızlık ve dışkı kokan Yedikule'yi sevgi yuvasına çevirmişlerdi çünkü.

İçeri girdiğinizde ise artık kaleyi korumakla görevli yeniçerilerin küçük camii yok artık avluda, yerinde yeller esiyor, Yedikule bomboş, çok ama çok sessiz., insanı ürkütecek kadar sessiz. Bugünlerde giderseniz yani yaz aylarında, iri incir yapraklarının, eğrelti otlarının, katır tırnaklarının arasından at sinekleri vızıldıyor, ayaklarınızın arasından kertenkeleler kaçışıyor, arasıra da kurumuş dışkı kalıntıları.

Çünkü burayı gezenler şanlı ataları Genç Osman'ın hüzünlü ayrılığını yaptığı yeri, açık hava kenefi, havadar def-i hacet mahalli olarak kullanıyorlar. Tarihi çok seven atalarına laf söyletmeyen ona saygılı bir milletiz hani.

Sultan Osman'ın boynu bükük bir kuzu yavrusu gibi boynuna ip geçirilip çekiştirildiği yerlere, onun anısına en büyük ve en iğrenç saygısızlığı yapıp kakamızı ediyoruz, hem de bir müze de, sonra da eve dönüp Viyana kapılarına dayanan şanlı atalarımızı anıyoruz.

Duvarların dibinde dünyaya bedel bir Türk kakası ve yaşanan Yedikule Müzesi.

Osman genç, delikanlı Osman. Bakın o ayrı bir yürek yarasıdır.

Osman'ın hücresi gezilemiyor. Deniz yolundaki mermerli kulenin hemen dibindeki küçük demir kapı kapalı, zincirli gezilemiyor. Neden kapalı? Neden gezilemiyor? O da belli değil. Sayın Kültür Bakanı İstemihan TALAY efendi hazretleri bu konuda ne düşünüyor onu bilebilmek hiç olacak iş değil. Ya da Yedikuleden haberi varmıdır, bilmiyoruz.

Topkapı Sarayındaki harem zindanı da kapalıdır. Gezilemez. Harem ağalarıyla ve birbirleriyle lezbiyen ilişkiye giren cariyelerin kapatıldığı ve idam edildiği yerdir.

Yoksa utanıyormuyuz milletçe? Osman'ın orada nasıl öldürüldüğünü hatırlamak ve bilmek mi istemiyoruz? Ele güne göstermekten mi çekiniyoruz. Kendimiz de gidip bakmaya mı korkuyoruz?

Osman'ın nasıl küfür kıyamet Ağakapısından ata bindirildiğini, Beyazıt-Laleli-Aksaray-Davutpaşa yoluyla nasıl Yedikule'ye getirildiğini hatırlamak gerekecek çünkü ardından.. Yolda yeniçerileri tarafından baldırının nasıl sıkıldığını, kalçasına olmadık rezilliğin yapıldığını Naima'dan, olayı konağın cumbasından seyreden Peçevi İbrahim Efendi'nin tarihinden açıp bakmak gerekecek.

Sonra laf dönecek dolaşacak o 20 Mayıs 1622 gecesi Yedikule'de deniz tarafındaki mermer kulenin bodrumunda neler olup bittiğine gelip dayanacak.

Ve o gece orada, yeniçerilerin Sultan Osman'ın önce ırzına geçip ondan sonra öldürüldüğü ortaya çıkacak. Herkezin bildiği ama söylemeye cesaret edemediği bir gerçek kabak gibi patlayacak.

Ve bizim padişahın ırzına geçmeyi bile başarmış insanlar olduğumuz açık edilecek herkeze.

Dünyanın neresinde sinek vızıltılarının, insan dışkılarının, çöplüğün ortada gezdiği bir müze hangi ülkede vardır. Ve müzelerin en önemli yerleri neden hep kapalıdır Türkiye'de.

Buraları da shopping center yapalım, halı, incik, boncuk falan satalım. Ya da akrabalarımıza verelim duvarlarını yıksınlar büfe yapsınlar, çay bahçesi yapsınlar. Topkapı Sarayındaki harem zindanından da, Sultan Osman'ın kanlarının hala durduğu ağaç kaplamalı zindanından da kurtuluruz böylelikle.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 82042

ulkucudunya@ulkucudunya.com