TALAT PAŞA’NIN KATLİ VE ALMANYA
01 Ocak 1970
Mondros'un imzalanmasıyla, Osmanlı'nın savaş yıllarındaki liderleri olan Talat, Enver ve Cemal Paşa’lar, yenilginin hemen ardından, bir savaş suçlusundan ziyade, Ermeni olaylarının da baş faili olarak görüldüklerinden, İngiliz ve Fransızlar’ın cellât kesildiği bir ortamdan kurtulmak için, İstanbul'dan kaçmışlar, Talat Paşa gizlice Berlin'e, Türkler'i savaşa iten Kayzer Wilhem'in kucağına sığınmıştı.. Üç yıl aradan sonra, 1921 yılında, bir sabah, sokakta yürürken, Ermeni İntikam Örgütü Nemsis'in üyesi olan ve "bir akıl hastası gibi" gösterilen Tehleryan adında örgüt üyesi biri tarafından vurularak öldürülecektir. Katil, Alman gizli servisinin de yardımıyla, bu işi gerçekleştirmişti. Katil, Tehleryan, cinayetle suçlandı ve yargılandı. Ancak, General Liman Von Sanders'in, katil Tehleriyan'ın lehinde ifade vermesi ve mahkemeye, ailesinin tümünün, (Ermeni kıyımlarında, Talat Paşa’nın İçişleri Bakanı - Nazır olarak bulunduğunu, bundan da büyük ölçüde bu olayda Talat Paşa sorumlu gösterilmişti.) yok olduğu bildirildiğinden, katil Tehleryan kısa zamanda serbest bırakıldı. Aynı yıl, Berlin'de iki, Roma'da bir Türk daha kıyımla ilgili olarak katledildi.
Almanya da, yenilginin de acısıyla, tepkilerini üzerlerine çekmemek için, Ermeniler’den yana tavır almış, Ermeniler’in iddia ettiği 1915 yıllarında, Almanlar’ın Türk ordusundaki etkilerini unutturmak için, büyük olasılıkla, Alman gizli Servisi, Talat Paşa’yı ortadan kaldırmayı, konuşmasına ve bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına fırsat vermemek için böyle bir suikastı " gerekli " görmüşlerdi. Böylece, Liman Von Sanders gibi Türkiye'de, özellikle de 1914 -1919 yılları arasında, Türk- Alman askeri ittifakının yapıldığı bir sırada başlayan savaşta, oldukça yetkili ve sorumlu olmaları, Almanlar’ın Ermeniler’e oldukça kin duydukları, Almanlar’ın Ermeniler’i "Rus ajanı" olarak nitelemeleri, hatta Türkler’in Ermeniler’e karşı harekete geçmesini bile bazı Türk yetkililerinin karşı çıkmasına rağmen " Tehcir kararını Alman subaylarının baskısıyla Türk yöneticilerinin aldığını ve bu doğrultuda Alman subaylarının Türkler’e emirler verdiğini çok iyi bilen Sanders Paşa, sonunda, Talat Paşa’nın, " gelecekte Almanlar’ı ve Sanders Paşa’yı deşifre etmemesi için", bir anlamda Talat Paşa’yı değil, Ermeniler’e karşı yapılan uygulamalarda Almanlar’ın rolü olduğu gerçeğini açıklamasından korkarak, Talat Paşa’nın yaşayan şahsında, yapacağı tarihi konuşmaları aslında "katlederek" engelleme yoluna gitmişlerdi.. Bu gerçekti. Talat Paşa’yı, Alman gizli servisinin kiralamış olduğu akıl hastası numaralarına yatan, Tehleriyan'a yaptırmaları, sadece bir iz atmak ve şaşırtmaktan başka bir şey değildi.
Talat Paşa’yı Almanlar ortadan kaldırmıştı. Sanders Paşa’nın, Ermeni olaylarının yaşandığı 1915 sıralarında, "Rus ve İngilizlerle işbirliğine girişen Ermeniler’e karşı oldukça şiddetli davrandığı, Türk subaylarını yönlendirdiği" görüşünün doğrulanmaması için, en yakın çalıştığı kişiyi, Talat Paşa’yı, ne yazık ki; kendi elleriyle, akıl hastası raporu verilen, aslında Ermeni İntikam Örgütünün aktif bir elemanı olan "sağlıklı birine", Talat Paşa’yı "susturma görevi" verilmiş olmakla, aynı zamanda da Almanlar’ın 1915 yılında, Tehcir Kararı dahil, Türkler’i, Rus yanlısı Ermeniler’e karşı kışkırttıkları ve suça ittikleri yılları unutturmak için, sözde suçların bütünüyle, Talat Paşa’nın ve Türkler’in üzerine sonsuza kadar yıkmış oluyorlardı.. Böylece Almanya, kendisini Ermeniler’e karşı işlendiği söylenen suçlamalardan, güya aklamış oluyordu. Eğer ki Türkler, Ermeniler’e karşı suçlu ise, bu suçun işlenmesinde yüzde yüz Türkiye'deki Almanlar’ın da suçlu olduğu kesindir. Çünkü Tehcir kararının çıkmasında Almanlar, özellikle İstanbul'daki büyük elçileri, nasıl ki iki Alman gemisini gizlice Rus Limanlarını emrivaki bir şekilde bombalatmışlar ve Osmanlı’yı savaşa sokmuşlarsa, Tehcir Kararını da, Türk idarecilerinin karşı olmalarına rağmen (başta Cemal Paşa), Alman büyükelçisinin özelikle Enver Paşa’ya bastırmasıyla alındığı ayrıca tartışılması gereken bir durumdur. Şimdi yerel Alman parlamentoları sözde Ermeni soykırımını kınama kararları alarak hala, kendilerini bu işten uzak tutmaya çalışıyorlar. Türkler suçluysa Alınanlar da en az Türkler kadar suçludur. Almanlar suçsuzsa, Türkler de suçsuzdur.
Yaşanan Türk- Ermeni olaylarında, aslında Almanlar da Türkler’i Ermeniler’e karşı kışkırtmış, onlara karşı daha sert, yıldırıcı tedbirlerin alınmasını sağladıkları da bilinen bir gerçektir, özellikle "Tehcir Yasası" bütünüyle Almanlar’ın fikri olup, Alman etkisindeki Genel Kurmay ve İç ve Dışişleri Bakanlıkları'na bu kararları uygulattıkları da, ayrıca araştırılması gereken bir tarihi bir konudur. Almanlar, Liman Von Sanders ve Wilhelm, gizli planlarını, Anadolu'da Türk ve Ermeniler’i kullanarak işe başlamışlar, sonuç facia ile 30 Ekim 1918 de noktalanmış, ama savaşın o döneminde Türkiye'de bulunan askeri Alman sorumluları, hemen kaçmışlar, bütün belgeleri de gemilerle Almanya'ya kaçırmışlardır.
Şimdi, Almanlar’ın, Ermeni olaylarında baş sorumlu kişi olarak görevli Sanders'i, o günlerde Türkiye'de bulunan Pierre Loti'nin “Sevgili Fransa'mızın Doğu'daki Ölümü" adlı eserinden okuyalım.”Bilinen bir gerçek vardır ki, İngiliz ve Fransızlar İstanbul'u işgal ettiklerinde, ilk olarak Sanders'in yargılanması işine el atıyorlar. Pierre Loti bu konu hakkında, 1919 yılında, "İstanbul'da Fransız Generalimiz Franchet D'Esperey'in, Alman Generali Liman Von Sanders'i, Ermeni katliamlarını emreden kişi olduğu için Harp Divanı'na verdiği biliniyor. Birçok Türk'ün bu suça engel olmak için durumlarını ve hayatlarını riske attıkları da biliniyor ve Ermeniler bunu kendileri söylüyorlar." diye yazar. Almanlar ve Sanders, Talat Paşa’yı, gizli servislerine verdikleri talimatla, Ermeniler’in de gönlünü alırcasına, yine bir Ermeni’nin adını olaya karıştırarak, kendilerini yine gizlemeyi, Ermeniler’i yine aldatmayı ve de en azından dünya kamuoyunun eleştirilerinden uzak durmalarını sağlamışlardı.
Talat Paşa vurdurulmakla bu iş bitmemişti. İşgalciler, İstanbul'u işgal ettiklerinde Fransız General Franchet D'Esperey'in, Alman generali Liman von Sanders'in Ermeni katliamlarını "emreden kişi" olduğu gerekçesiyle harp divanına verdiğini öğrendiğimiz Pierre Loti'den yine ilginç bir bölüm daha okuyalım; " Elimde, dünya savaşı başında, katliamların provokatör ajanları ve Ermeniler’in Asya'daki faaliyetleri ile ilgili kontrol edilmiş, imzalanmış ve parafe edilmiş can sıkıcı dosyaları var." diye yazıyordu.
O dönemin bilinen gerçeklerini, bir yandan Almanlar yok ederken, bir yandan da Fransız ve İngilizler, konuları çarpıtarak kendilerine göre şekillendirdiler.
Talat, Enver ve Cemal Paşa’lar, Almanlar’ın etkisinde, yalnız bir imparatorluğu yıkmakla kalmamışlar, aynı zamanda yaşamlarını da esrarengiz biçimde yok ettirmişlerdi. Almanlar kendilerini büyük bir "manevrayla Ermeni suçundan temize" çıkarırlarken, yaptıkları ve işledikleri bütün savaş olaylarını, Türkler’in üzerine yıkarak, bir kenara çekilmişlerdi!.
Osmanlı’nın savaşa girmesinde, Türk-Ermeni kapışmasında, dönemin emperyalist Alman politikacılarının payları, Türkler’den kat be kat fazlaydı. Özellikle iç isyanlarda, herkesin, Alman vesayeti ve emri altına girmiş olan ordunun, yenilgilerini ve başarısızlıklarını, "Alman askeri emirleri" olarak değerlendirmesi gerekir. Almanlar, 1. Dünya Savaşı'nda oldukça yanlış ordu yönetimleriyle Ruslar’ın, İngilizler’in ve Fransızlar’ın şiddetini üzerlerine çekmişler bunun bedelini de, Almanlar’a müttefik olan Türkler’e ağır biçimde ödettirmişlerdi. Aslında, Osmanlı İmparatorluğu'nu İngilizler değil, bu gizli oyunlarla sanki Almanlar yıkmıştı. İşte, müttefikimiz olan Almanlar bunlardı!. O da kendine göre bir oyun içindeydi.
Selahattin SERT: Fransızlar’ın Ermeniler’i Yok Etme Planı Kilikya 1918–1922 Haçin Ölüm Kampı S:29–33 Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2005