« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Nis

2013

CEMALEDDİN EFENDİ

01 Ocak 1970

Hâlidefendizâde (1848-1919) Osmanlı şeyhülislâmı.
Kazasker Hâlid Efendi'nin oğlu. II. Mah¬mud devri kazaskerlerinden Şeyh Yûsuf Efendi'nin torunudur. Annesinin babası Mehmed Said Kevâkibî de Rumeli kazaskerliği yapmıştır. İstanbul'da doğdu. Ön¬celeri özel hocalardan ve babasından ders aldı. Babasının görevi sebebiyle Kayseri, Sivas ve Mekke'ye gitti. 1871'de Bâb-ı Fetva Mektûbî Kalemi'nde vazifeye baş¬ladı. Ertesi yıl Anadolu kazaskerliği mek¬tupçuluğuna getirildi. Daha sonra Adli¬ye Nezâreti ceza dairesinde çeşitli gö¬revlerde bulundu. 1878'de meşihat mek¬tupçusu oldu. Bu görevde iken yazdığı hususi maruzatları ile meşihat maka¬mında olup bitenleri saraya bildirerek II. Abdülhamid'in dikkatini çekti. 1867-1891 yılları arasında kendisine ibtidâ-i hâriç, İstanbul müderrisliği, hareket-i hâriç, ibtidâ-i dâhil, mûsıle-i Sahn, Sahn-ı Semân, mûsıle-i Süleymâniyye, mahreç, bilâd-i hamse, Haremeyn, İstanbul ka¬dılığı, Anadolu kazaskerliği ve Rumeli kazaskerliği payeleri verildi. Rumeli ka¬zaskerliği pâyesiyle meşihat mektupçu¬luğunda bulunduğu sırada kırk üç yaşın¬da iken 4 Eylül 1891'de Ömer Lutfi Efen¬di'nin yerine şeyhülislâm oldu.
Sultan Abdülaziz ile Sultan Murad'ın meşihat makamınca hazırlanan fetva¬larla tahttan indirilmeleri, Abdülhamid'i bu makama çok güvenebileceği bir kim¬seyi getirmeye sevkettiğinden Cemâled¬din Efendi yerleşmiş ilmiye geleneğine aykırı olarak mektupçuluktan şeyhülis¬lâmlığa yükseltilmişti. II. Abdülhamid'in karakterini, hassasiyetini, meziyet ve za-aflarını çok iyi bilen Cemâleddin Efendi, son derece dikkatli davranarak onun saltanatının sonlarına kadar on yedi yıl altı ay gibi uzun bir süre bu mevkide kalabildi. Zaman zaman hakkında hü¬kümdarı kuşkulandıracak jurnaller ve¬rildiyse de bunlar pek ciddiye alınmadı. Sultan Abdülhamid bütün devlet ricali¬ne olduğu gibi Cemâleddin Efendi'ye de bol ihsanlarda bulunmuş, Kuruçeşme'¬de yaptırdığı yalıyı bütün mefruşatı ile kendisine hediye etmiştir. Bu ihsanı ile ayrıca şeyhülislâmın Yıldız Sarayı'na ya¬kın bir yerde oturmasını da sağlamış oldu.
Cemâleddin Efendi hükümetin bir üye¬si olarak memleket meseleleriyle yakın¬dan ilgilenmiş, müzakerelerde farklı gö-rüşler ileri sürdüğü gibi birçok karara da muhalefet etmiştir. Meşîhat-ı İslâ-miyye Dairesi'ni ilgilendiren konular dı-şında özellikle iktisadî meselelerde di¬ğer hükümet üyeleriyle ters düşmüştür. Dış devletlerden alınacak borçlar, çıka-rılacak hisse senetleri, Ereğli kömür ma¬denlerini işletme hakkının borç karşılı¬ğında bir gayri müslime verilmesi konularında ve bütçe müzakerelerinde çok sert muhalefette bulunmuş, Sultan Ab-dülhamid de şeyhülislâmın rızâsı olma¬dan kararlan onaylamayacağını sadraza¬ma bildirmişti. Cemâleddin Efendi baş¬ka konularda da kararlı davranmaktan çekinmemiştir. 1912 yılında Balkan Sa-vaşı'nın bütün şiddetiyle devam ettiği ve askerlerin koleradan kırıldığı bir sı¬rada, bunların bakımı için elverişli yer¬ler bulunamaması üzerine. Cemâleddin Efendi'nin damadı olan Şehremini Ce¬mil Paşa bazı camilerin bu iş için ayrıl¬masını teklif etmiş, Evkaf Nâzın Ziya Paşa da bu teklife şiddetle karşı çıkmış¬tı. Ancak şeyhülislâm gerekirse bütün camilerin yaralı ve hasta askerlere tah¬sisi için fetva verebileceğini söylemiş, böylece birkaç cami koleralı askerlere ayrılmıştı. Cemâleddin Efendi başta cu¬ma selâmlıkları olmak üzere bütün me¬rasimlerde en başta yer aldı. 21 Temmuz 1905 cuma selâmlığında kendisiyle bir¬kaç dakikalık sohbeti sebebiyle Ermeni tedhişçilerin bomba suikastından kur¬tulan Abdülhamid'in nezdinde itibarı bir kat daha arttı. Cemâleddin Efendi 1909'-da kabine değişikliği sırasında şeyhülis¬lâmlıktan istifa etti [1][32]. Ab-dülhamid yerine halef göstermesi şar¬tıyla bu istifayı kabul etti ve kendisin¬den sonra Mehmed Ziyâeddin Efendi şeyhülislâm oldu.
Cemâleddin Efendi daha sonra 22 Temmuz 1912'de tekrar şeyhülislâmlı¬ğa getirilerek Gazi Ahmed Muhtar ve Kâmil paşaların sadâreti dönemlerinde altı ay kadar bu görevde kaldı. Ancak İttihatçılar'la anlaşamadığı, hatta onla¬ra karşı açıkça cephe aldığı için 1913 Ba¬bıâli Baskını'ndan sonra siyasî ve idarî hayattan tamamen çekildi. İttihatçılar diğer muhalifleri gibi Cemâleddin Efen¬di'nin de İstanbul'da kalmasını sakıncalı gördüklerinden bir süre Fransa'nın Nice şehrine küçük oğlu Ahmed Muhtar Bey'in yanına gitti, altı ay sonra da Mı¬sır'ın Remle kasabasına yerleşti. Bura¬da memleket hasreti içerisinde sıkıntılı günler geçiren Cemâleddin Efendi 1909-1913 yıllarına ait hâtıralarını kaleme al-dı. Bu hatırat 1919 yılında önce gazete¬de tefrika edilmiş, bir yıl sonra da ba¬sılmıştır (bk. bibi.). Cemâleddin Efendi 4 Nisan 1919'da vefat etti. Vasiyeti üze¬rine naaşı İstanbul'a getirilerek Fatih Otlukçu Yokuşu'nda yaptırmış olduğu aile mezarlığına gömüldü. Mezarı daha sonra Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi. Ölümü üzerine İstanbul gazetelerinde kendisini tanıtan pek çok yazı yayımlan¬mıştır. Cemâleddin Efendi bulunduğu görevler sırasında birçok nişan ve ma-dalya ile taltif edilmiştir.


Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 46300

ulkucudunya@ulkucudunya.com