Bursa'nın Fethi
01 Ocak 1970
Osmanlı Devleti 'nin ilk başkentlerinden biri olması hasebiyle Bursa, devletin, idarî, siyasî, dinî, ilmî, kültürel, sosyal ve ekonomik hayatında önemli derecede rol oynayan bir merkezdi. Çok daha sonraları gelecek olan Keçecizâde Fuad Paşa'nın "Bursa Osmanlının dibacesidir" sözü, Bursa'nın Osmanlı tarihinde oynadığı role işaret etmektedir.
Kurulusu, milattan önceki yıllara dayanan Bursa, daha sonra Romalıların eline geçer. Roma'nın Doğu ve Bati olmak üzere ikiye bölünmesinden sonra çevresi ile birlikte Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans'ın) idaresinde kalmıştır.
Osmanlı Devleti 'nin kurucusu olan Osman Bey'in siyasi faaliyetlerinden bahsedilirken işaret edildiği gibi Osman Bey, Bursa'yı kuşatma altına almış fakat fethine muvaffak olamamıştı. Bununla beraber Bursa'ya Bizans'tan gelecek yardıma mani olmak için, şehrin yakınlarına iki kale yaptırmış, bunlardan birine Ak Timur'u, diğerine de Balabancık'ı muhafız olarak tayin etmişti. Böylece Osman Bey, Bursa'ya dışardan gelebilecek yardim yollarını denetim altına almış oluyordu. Bu sebeple 1315 yılından itibaren Bursa, Osmanlılar tarafından çevresinde inşa edilen kaleler vasıtasıyla bir mânâda muhasara altına alinmiş oluyordu.
Orhan Bey, 1326 yılında büyük bir kuvvetle Bursa üzerine yürür.
Âsikpasazâde ve Nesrî gibi kaynaklar, Osman Gazi'nin, Bursa'nın fethinden önce oklu Orhan'a:
"Oğul, sen önce Adranps (Orhaneli)'a git ki, o kâfirin babası Dinboz gazasında benim Bay Koca'mın düşmesine sebep oldu." diyerek onu Gazi Mihal (Köse Mihal), Turgut Alp, Şeyh Mahmud ve Edibali'nin kardeşi oklu Ahi Hasan'la gönderdi. Orhan Bey, bu tecrübeli komutanlarla görüşerek Bursa'nın güneyinde ve bir bakıma Bursa'nın anahtarı durumunda olan Adrenos kalesini alıp yıktırır. Orhan Bey'in gelişinden önce kaleyi boşaltıp Elete dağına çıkmış olan halk ve kale beyi, Orhan'a itaatini bildirirler. Bunun üzerine tekrar yerlerine iade edilen halka karsı Orhan Bey, insaf ölçülerini asmayacak derecede merhamet ve hoşgörülü bir şekilde davranır.
Bundan sonra Bursa önlerine gelen Orhan Gazi, Pınarbaşı mevkiinde karargahını kurup kaleyi kuşatır. Bizans'tan beklenen yardımın gelmeyeceğini anlayan ve kaleyi kurtarmaktan da ümidini kesen kale beyi, Gazi Mihal Bey vasıtasıyla ve bazı şartlarla Bursa'yı teslim edeceğini bildirdiğinden 2 Cemayizelevvel 727 (6 Nisan 1326) tarihinde Bursa Osmanlılara teslim edilir. Kale muhafızı olan Evrenos da Müslüman olarak Osmanlıların hizmetine girer. Orhan Bey, burayı aldıktan sonra babasının na'şını buraya getirterek sonradan Gümüşlü Künbed diye meşhur olan yere defe ettirir.
Gerek strateji, gerekse psikolojik bakımdan Osmanlılar için büyük bir mânâ ve ehemmiyet ifade eden Bursa'nın fethini küçük bir hadise olarak göstermeye çalışan Gibbons, bunu özellikle İstanbul'daki iç çekişmelere ve halkın maddî sıkıntı içinde bulunmasına bağlar. Bu arada Bursa'nın fethinden sonra Evrenos Bey'in Müslüman olduğunu, birçok kimsenin de ona uyarak yeni fatihlerin (Osmanlıların) dinini kabul ettiğini de belirtir. Böylece kuruluş dönemindeki Osmanlı Beyliği'nin gücünü ve çevrelerindeki insanlar üzerinde meydana getirdikleri olumlu havaya da işaret eder.
Bursa'nın fethinden sonra, Orhan Gazi için ele geçirilmesi gereken hedef artik İznik olmuştur. Marmara havzasında bir sanayi şehri olan İznik, o dönemlerde Bursa'dan daha mühim bir şehir olma özelliğine sahipti. Burası Bizans'ın, Anadolu'daki en büyük şehirlerinden biri olmakla kalmıyor, ayni zamanda Hıristiyanlık için dinî bir merkez olma hüviyetini de taşıyordu. Nitekim miladî takvimin 325. senesinde Büyük Kostantin tarafından günümüz Hıristiyanlığının akidelerinin tespitinde rol oynayan en mühim konsol burada toplanmıştı. 1074 yılından Birinci Haçlı Seferi (1097) ne kadar Anadolu Selçuklu Devleti'ne başkentlik eden İznik, belirtilen tarihten itibaren Bizanslıların elinde idi. Hatta 1204 yılından 1261 yılına kadar da Bizans İmparatorluğu'nun merkezi olmuştu. Bundan başka İznik, Kocaeli yarımadası bakımından stratejik önemi haiz olan önemli bir şehirdir.
Bursa'nın zaptından sonra Osmanlı Beyliği'nin merkezi buraya nakl edilmiştir. Yeni hükümdar burayı yeni binalarla süslemişti. İnşa edilen dinî ve sosyal eserlerle şehir, Müslüman Türk şehri olma hüviyetini kazanıp yeni bir çehreye büründü. Orhan Bey, daha isin basında eski kiliseleri mescide ve medreselere çevirdi. Bursa'da fakir ve yoksulları doyurmak için imâret yaptırıp onlara vakıflar tahsis eyledi. Buradaki bilgin ve hafızlara da maaş bağladı.