Bunlar ‘bölünme’ önerisi değilse nedir?
Ruhat Mengi 01 Ocak 1970
AKP yeni anayasanın başlangıç ve son hükümlerine ilişkin önerilerini TBMM Başkanlığı’na sunmuş. Sonunda TBMM’deki diğer iki büyük parti kabul etmeyince nasılsa “referanduma” gitmeye kararlı olduklarına göre “TBMM Başkanlığı’na sunma”nın ne anlamı var bilinmez.
Bu önerilerde Anayasa’nın “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” denilen ilk 3 maddesi (deneyimli Anayasa hukukçularının “bu Meclis mevcut anayasaya göre seçilmiştir, yeni anayasa yapma yetkisi yoktur” demelerine rağmen) değiştiriliyor. Ve “ilk 3 maddenin değişririlemeyeceğini” anlatan 4’üncü maddeye ise öneride hiç yer verilmemiş.
Muhalefet kalkıyor!
Mesela buna göre önerideki “Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” tanımı da ilerde istenirse kolayca değiştirilebilir. Zaten “laik ve hukuk” sözcüklerinin mevcut durumda da bir anlamı kalmadı, kolay olur.
“Türk milleti egemenliğini ‘yetkili organları’ eliyle kullanır” maddesi ise öneride “seçtiği temsilciler aracılığıyla ve ‘halk oylamasıyla’ kullanır” olarak değiştiriliyor. Mevcut anayasada ‘Yetkili organlar’ sözü zaten “TBMM’yi ve hükümeti” yani “seçtiği temsilciler”i anlatıyor.. Bu madde ise; “referandumun devamlı olarak TBMM yerine konmasının ciddi sorunlar yarattığı dünya siyasetinde görülmüş olmasına rağmen” açıkça “muhalefet partilerini halkın temsilcisi ve ülke sorumluluğunun ortağı olmaktan çıkaracak” bir adım..
Hükümet ‘Başkan’dır!
Zaten arkası da gelmiş; Yürütme yetkisi “hükümet” tarafından değil, “başkan tarafından kullanılır” diyor. Muhalefet partileri yerine “halk oylaması”, “hükümet” yerine “başkan” ..
TBMM’nin karar vereceği konular halka sorulacaksa “seçim yapmaya” ne gerek var?
Adı niye demokrasi ki?
Tüm yetki ve maddi-manevi tüm imkanları elinde tutacak parti ömür boyu orada oturacak nasılsa.. Pes yani, demokrasi adına daha beteri olamazdı, devlete niye “demokratik” denecek?
BDP’nin “Öcalan tarafından hazırlandığı” daha önce görülen yeni anayasa önerileri de açıklandı. Kürtçe’nin 2’nci resmi dil olması, terör yerine “savaş” dedikleri; yıllar süren yıkımın zararının devlet tarafından verilmesi, mayınlanan arazilerin düzenlenmesi gibi maddeler yanında “bölünme” de açıkça görülüyor..
Bölge meclisi başkanı!
“Yasama yetkisi TBMM ve bölge meclislerine aittir”.. “Yürütme görevi, cumhurbaşkanı, bakanlar kurulu ve bölge başkanlıkları tarafından yapılır”.. Yani? Çoğul olarak “özerk bölgeler” olacak gibi söylense de aslı “tek bir bölge” için yazılmış.. BDP ve PKK’nın hakimiyetindeki bölge (sınırlarını da söyleseler iyi olur) ülke yönetimine ortak olacak.. “Yürütme” maddesinde “başbakan” sözcüğü yok çünkü “başkanlık sistemine geçilmiş” kabul ederek yazmışlar önerilerini.. AKP “Başkanlık için BDP’nin desteğini” istedi, onlar da yukardaki “özerk bölge ve ülke yönetimi ile resmi dile ortak olma” karşılığında desteği veriyorlar.
Kilit rol; referandum
ABD’nin “Büyük Kürdistan’ı kurmak için” Türkiye üzerindeki oyunu bu ülkeyi de Ortadoğu’nun “karıştırdıkları diğer ülkeler”ine çevirecek, demokrasi de “başkanlık”la kaybedilecek ve çok yazık olacak.. “Referandum” bu oyunların başrolünde, unutmayın!
Obama’nın telaşlı hazırlığı!
Birkaç gün önce İngiliz Financıal Times gazetesi yazarı David Gardner “Yüksek riskli strateji” dediği bu süreç için; “Erdoğan Irak’ın ve Suriye’nin Kürtlerini bir Türk küresine çekmeyi planlıyor... Bu sürecin Ortadoğu için de etkisi büyük... Erdoğan’ın ‘bölge çapında var olan sınırları ortadan kaldırabilecek’ bir Kürt ipliğini çekiyor olabileceğini söylemek abartılı olmaz” diye yazdı.
Beyaz Saray daveti
İyice anlamaya çalışalım ve özellikle de “masanın karşısında oturanlar”ın neler söylediğini hiç dinlemeden veya anlamıyormuş gibi yaparak konuşan-yazanlar, atılan adımların sadece “barış için, toplumun huzuru için ve makul adımlar olduğunu” iddia edenler anlamaya çalışsın; Financıal Times yazarı “ABD’nin Ortadoğu’daki planlarının gerçekleşecek olmasını ve bu projesinde Türkiye’ye verdiği rolü” ve olup bitenin “Ortadoğu’da sınırları ortadan kaldıracağını” daha net nasıl anlatabilirdi?
ABD Başkanı Obama’nın sözcüsü “16 Mayıs’ta Obama’nın Başbakan Erdoğan’ı Beyaz Saray’da bir akşam yemeğinde ağırlayacağını” açıkladı.. Önce Başbakan’a telefon açıp, telefonu Netanyahu’ya vererek onları barıştırması, İsrail’-in bunca zaman “Ne özrü, özür dilememiz söz konusu değil” dedikten sonra birdenbire “Türkiye’den özür dilemeye” karar vermesi, arkadan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin kısa süre içinde tekrar Türkiye’ye gelmeye karar vermesi ve şimdi de “Beyaz Saray’da Türk Başbakanı ile yemek”.. (Pardon “Türk” tanımını kullandım alışkanlıkla, o yok artık değil mi?)
Bayram değil, seyran değil eniştem bizi niye devamlı öpüyor sormaz mısınız? Bu ABD denilen asla doymaz dev, kendi çıkarları için gözünü kırmadan milyonlarca insanı yok edebilen bencil ve acımasız devlet “bizim iyiliğimiz” için karşılıksız bir şey yapmayacağına göre “tam şu sırada” bu telaşı nedir?
Bir durup düşünelim yahu, tek yapmamız gereken bu!