Ayvaz Gökdemir'in Portresi
Mustafa Miyasoğlu 01 Ocak 1970
Ayvaz Bey, Kayseri Akşam Lisesi son sınıfta bir sömestr edebiyat hocam oldu. O da Dil-Tarih'i bitirip ilk kez göreve başlamıştı. Mehmet Ateşoğlu'ndan sonra Yunus Emre Özulu'nun Lise müdürü olduğu, milliyetçilikle solculuğun ideolojik çekişmeler yaşadığı bir dönemde, Kayseri Kültür Derneği'nde haftada en az bir konferans verilirdi. O zaman da Fırat'ın ötesine, özellikle Diyarbakır'a karşı bir teyakkuz olduğu için, Tuğgeneral Faruk Güventürk de Doğu Menzil Komutanı olarak Kayseri'de bulunurdu.
Köy Enstitüsü mezunu olan hocaların da lise derslerine girdiği bir dönemde gözlerinde samimiyetle umut ve öfke parıltıları olan bu genç öğretmeni sevmiştik. Bir gün elimde Hisar dergisini görünce bana farklı davrandı. Belli ki gönlü, o günlerde çok çekici olan politikadan ziyade edebiyattaydı. Fakat kısa bir süre sonra o da pek çok ateşli hatip gibi politikaya atıldı ve memuriyette 10 yılı tamamlayamadan Öğretmen Okulları Genel Müdürü oldu. Ardından da alışık olduğu Ankara havasında sürekli politika yaptı, üç dönem milletvekili oldu ve bir Mesut Yılmaz hükümetinde de Devlet Bakanlığı yaptı.
Ben onun kültür anlayışına katıldığım halde, reel politik değerlendirmesiyle yaptığı siyasete hiç de sıcak bakmadım, zaten kendisi de sık sık bundan şikâyet eder, çevresine de bunu ifade ederdi. Fakat kısa zamanda sonuç almanın aracı olarak görülen siyaset, maalesef bizim ülkemizde kültür adamlarını öğütüp yok eden bir mekanizmadır.
Hocam Ayvaz Bey
Tuğgeneral Faruk Güventürk'ün herkesi rahatsız ettiği, imamların cami avlusunda bile sarık takmasına razı olmadığı bir dönemde, sanırım Ayvaz Bey de Atatürk kalkanı arkasına sığınabilmek için, bir kompozisyon ödevi verdi bizim sınıfa. Konusu şuydu: Atatürk'ü nasıl tanıyorsunuz?
Ben bu ödevden rahatsız oldum ve teneffüse çıkınca yanına yaklaşarak beni bu görevden bağışlamasını istirham ettim. Biraz şaşkın, biraz da muzip bir gülümsemeyle, "Mustafa, sen düşüncelerini değiştirmeden doğru bir Atatürk portresi yazabilirsin, ben sana güveniyorum!" dedi. Ben de sonraki haftanın kompozisyon dersine kadar böyle bir yazı yazdım ve özetle Atatürk'ü Koruma Kanunu olduğu sürece her bakımdan doğru ve tam, objektif bir portre yazısı yazılamayacağını anlattım.
Ayvaz Hoca tahmin ettiğim gibi dersin başında bana yöneldi ve yazdığım yazıyı okuttu. Sonra da sınıfa görüşlerini sordu. Gani Aşık adında, sonradan Kayseri CHP milletvekili olan, sürekli Cumhuriyet okuyan bir arkadaş, bilinen CHP'li tavrıyla beni eleştirip fikrî meseleyi ideolojik bir platforma taşıyınca, Ayvaz Bey bir ders boyunca benim yazıdaki tavrımın entelektüel boyutlarını anlattı ve Mehmet Ateşoğlu gibi beni de ümmetçi ve Atatürk düşmanı saymalarını önledi. Fakat bir ders de harcanmış oldu. Sanıyorum Ayvaz Bey bugünü hiç unutmadı ve beni Eğitim Enstitüsü'ne tayin ettirmek isteyen bütün dostlarımı gücendirdi. Hatta arkadaşım Bekir Oğuzbaşaran'ın tayin talebini de sırf benim arkadaşım olduğu ve belirli görüşlerle yazılar yazdığım için onun tasarladığı kadrolaşmaya yardımcı olmayacağını düşünerek reddetmişti.
Biz bunu anlayışla karşıladık, o ve ben hiçbir platformda tartışmadık. Fakat "yiğidi öldür, hakkını inkâr etme" ilkesi gereğince, hocamın hayatının her döneminde inandıklarını yapmaya çalıştığını, özellikle de 28 Şubat döneminde fikri ve vicdanı hür bir Türk milliyetçiliği sergilediğini ifade etmek bir insanlık borcudur. Onu her zaman bir lise talebesinin heyecanıyla ve bir Anadolu çocuğunun samimiyetiyle izledim. Onun da beni izlediğini, yazıp çizdiklerimi takip ettiğini ve benimle iftihar ettiğini biliyorum.
Ayvaz Gökdemir'in hayat hikâyesi ve siyasi mücadelesi
1942 yılında Gaziantep'te doğdu. Babası Süleyman Bey, annesi Emine Hanım. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu, DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Çeşitli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Öğretmen Okulları Genel Müdürü ve Özel Yükseliş Koleji Genel Koordinatörü oldu. 19. Dönem Gaziantep, 20. Dönem Kayseri ve 21. Dönem Erzurum milletvekiliği yaptı. Devlet Bakanlığı görevinde bulundu. Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığında kurulan 53'üncü hükümette Devlet Bakanı olarak görev aldı.
Bu arada politik çıkışlarıyla dikkati çekti. Ülkü Ocakları'nda yetiştiği ve bir dönem de "Komando Ayvaz" olarak tanındığı halde, her zaman Yavuz Bülent Bakiler gibi AP ve DYP çizgisinde politika yaptı. AB ülkelerinden gelen bir kısım parlamenterlerin Türkiye'ye bir müstemleke gözüyle baktıkları yönünde sert söylemleri oldu ve 1999 yılında İlk öğretim öncesi çocukların Kur'an öğrenimini yasaklayan kanun çıkarıldığı günlerde MHP'li arkadaşlarına sert tepkiler gösterdi ve TBMM'de çok duygulu bir konuşma yaptı.
O günlerde Kanal 7'nin Haber Saati'ndeki şu sözleri, gerçekten de siyaset çevrelerinin pek de alışık olmadığı türden samimi bir serzenişin ve millî değerlerimizi umursamayan tavırlara isyanın ifadesiydi: "Kur'an bizim her şeyimiz! Onunla bizim hayatımız, mematımız, sanatımız ve devletimiz şekillenmiştir. Bunun yasaklamasının manasını kimse bana anlatamaz."
Bu sözler onunla iman beraberliğimizi anlatan ve onu hocam olarak saygıyla anmama vesile olan çok güzel şeyler. Bunu kürsülerden çok az insan söyleyebilmiştir?
Öğretmenlik yıllarında Ayvaz Bey, eşi Sevgi Gökdemir'le birlikte önce Nihat Sami Banarlı'nın liselerin üç sınıfı için hazırladığı ders kitabının yardımcılarını yayınladı, daha sonra da Yunus Emre Divanı'nı yayına hazırladı. Sonraki yıllarda da Ankara'da Ötüken için hazırlanan bir ansiklopedinin editörlüğünü yaptı. Ardından da siyasi kişiliğinin gölgesinde kaldığı için üzerinde pek durulmayan bir dizi kitap yayınladı: Millet Duygusunun Esasları, Türkiye'de Askeri Müdahaleler, Türk Kimliği, Düşünce Tarihimizden Portreler?
Evli ve 3 çocuk babası olan Ayvaz Gökdemir, 19 Nisan 2008 tarihinde, Ankara'da, Türk Ocağı Genel Kurulu'nda vefat etti. Bu son onun hayatına ve şahsiyetine tam uydu sanki.
Ben ona, hayatının her döneminde samimiyetle ve milliyetçi duygularla verdiği fazilet ve iman mücadelesi için gönül dolusu rahmetler diliyorum.
Herkes kaderini yaşar, ama elbette karakteriyle?