`Git` demekle biter mi?
Sami KOHEN 24 Ekim 2007
TBMM'nin sınır ötesi operasyonla ilgili kararı ilk siyasal etkilerini göstermeye başladı. Washington'un ardından Irak merkezi hükümeti ve kuzeydeki Kürt bölgesel yönetimi aktif olarak devreye girdiler.
Bu bağlamda, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'nin -Kürt kökenli olmaları açısından da- PKK'nın Irak'tan çekip gitmesi yönünde çağrıda bulunmaları anlamlıdır.
Kuşkusuz iki liderin bunu alenen istemesi üzerine PKK'nın hemen silahlarını bırakacağını veya konuşlandıkları yerleri terk edeceğini beklemek, aşırı iyimserlik olur.
Şimdi merak edilen husus, Bağdat'taki merkezi hükümetin ve Kuzey Irak'taki yönetimin, bölgedeki PKK varlığının süratle son bulması için fiilen ne yapacağı veya daha açıkçası somut adımlar atmayı göze alıp almayacağıdır.
Evet, belki şimdiye kadar Iraklı ve Kürt yöneticiler PKK'ya karşı bu kadar açık ve kesin bir tavır almamışlardı. Ama artık beklenen şey, bu yeni tavrın sadece lafla değil, eylemle gösterilmesidir.
Manevra değilse...
Açıkçası bu konuda Türkiye'de son yıllarda oluşan bir "kuşku ve güvensizlik birikimi" var. Bu, Irak Kürt tarafı için de geçerlidir. Kürt kökenli liderlerin son demeçleri, Türkiye'nin bir sınır ötesi operasyona girişecekse esas hedefinin sadece PKK değil, Kuzey Irak'taki topyekûn Kürt varlığı olacağı endişesini taşıdıklarını gösteriyor.
Belli ki Ankara'nın olası bir sınır ötesi harekâtın amacı ve kapsamı hakkında yaptığı resmi açıklamalar bu kaygıları gidermemiş... Iraklı ve Kürt liderlerin, PKK'nın ülkeden çıkarılmasıyla ilgili demeçleri Türkiye'de şüpheleri gidermediği ve inandırıcı bulunmadığı gibi...
Bölgesel yönetimin başında bulunan Mesud Barzani'nin hâlâ meydan okuyan laflarının devam ettiği, bazı Kürt milletvekillerinin (Mahmut Osman gibi) PKK ile uğraşmanın Irak hükümetine ve ordusuna düşen bir iş olduğunu, bu konuda peşmergelerin bir şey yapmayacaklarını söylediği bir ortamda, bu güvensizliğin giderilmesi oldukça zor.
Bağdat'tan ve bölgesel yönetimden gelen farklı sesler, "Acaba bu bir taktik veya manevra mı?" sorusunu dahi akla getiriyor.
Değilse, bunun böyle olmadığını kanıtlamak, bu liderlere düşüyor...
Nasıl olacak?
Cumhurbaşkanı Talabani'nin oğlu ve aynı zamanda bölgesel Kürt yönetimi temsilcisi olan Kubat Talabani, dün "Washington Times"ta yayımlanan demecinde, iki önemli tespitte bulundu: Birincisi, Türkiye'nin Kuzey Irak'a karşı bir askeri harekâta girişmesi halinde, "şu ana kadar bölgede oluşturulan ekonomik ve siyasal gelişmelerin kesintiye uğrayacağı"dır. Diğeri de, böyle bir durumda "ABD'nin tepkisiz kalacağı", yani Kürtlere yardımcı olmayacağı endişesidir.
O halde, Kürt yönetiminin şimdi başlıca amacı ve çabası, Türkiye'nin müdahalesine gerek bırakmayacak şartları oluşturmak, yani PKK'nın çekip gitmesini sağlamak olmalıdır.
Bunun nasıl gerçekleşebileceğini herhalde onlar daha iyi bilirler. Önemli olan, Türkiye'nin beklediği sonucun alınmasıdır.
Bu aynı zamanda Türkiye'de güvensizliğin giderilmesi, zaman içinde daha normal ilişkilerin kurulması için de imkân sağlamış olur.
PKK ile mücadelede Türkiye'nin Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimi kendi yanına çekmesi, son analizde çok şeyi değiştirebilir. Bunun çaresi de gerek Bağdat, gerekse kuzeydeki yönetimle iletişim kanallarını ve yapıcı bir diyalog yolunu açık tutmaktır...