DÜRRÎZADE ABDULLAH BEYEFENDİ
01 Ocak 1970
(1869-1923) Osmanlı şeyhülislâmı.
Dürrîzâde ailesine mensup altıncı ve son şeyhülislâmdır. İstanbul'da doğdu. Rumeli Kazaskeri Dürrîzâde Mehmed Efendi'nin oğludur. Küçük yaşta baba¬sından bazı dinî dersler aldıktan sonra Fâtih Demirköşe ve Sultan Selim Rüşdi-yesi'nde okudu. Bu arada özel hocalar¬dan Arapça ve Farsça'sını ilerletti. Daha sonra Fâtih Medresesi'ne devam ede-rek Fâtih dersiamlarından Eğinli Hoca olarak tanınan İbrahim Hakkı Efendt'-den icazet aldı. 1887 yılında henüz on sekiz yaşında iken Bâb-ı Fetva Mektûbî Kalemi'nde mülâzım oldu; 189O'da ya¬pılan bir imtihanla İstanbul müderrisli¬ği ruûsunu kazandı. İbtidâ-i hâriç, hare-ket-i hâriç, ibtidâ-i dâhil, mûsıle-i sahn. ibtidâ-i altmışlı, mûsıle-i Süleymâniyye, hâmise-i Süleymâniyye gibi medrese de¬recelerini, daha sonra da kaza derece¬lerini kısa aralıklarla katederek 1896"da bilâd-ı hamse. 1897'de Haremeyn, 1901'-de İstanbul payelerini aldı. Babasının ka¬zaskerliği sırasında bir ara gayri resmî olarak kazaskerlik kethüdâlığında bulun¬duysa da 1897'de babasının kazasker¬likten istifası üzerine o da Mektûbî Ka-lemi'nden ayrıldı. Ankara kadılığına gönderilmek istendi, ancak saraydan gör¬düğü destekle İstanbul'da kaldı ve 1901 yılında Meclis-İ Tedkîkât-i Şer'iyye üye-iiğine seçildi; bu arada 1902'de Anado¬lu kazaskerliği payesini aldı.
Abdullah Efendi, II. Meşrutiyet'ten (1908) sonra Medis-i Tedkîkât-ı Şer'iyye üyeliğinden ayrılıp bir süre mülkî görev-lerde bulunduğu için "bey" unvanını da kullandı. Merkez Tensik Komisyonu tara¬fından kendisine önce Galata kadılığı veril¬diyse de sonradan bu komisyonca 1909'-da Anadolu kazaskerliğine tayin edildi; iki yıl sonra bu görevden ayrıldığında kendisine mâzuliyet maaşı bağlandı.
1918'de tekrar memuriyete dönen ve Defter-i Hâkânî Emânât-ı Aliyye daire¬sinde göreve başlayan Abdullah Beye-fendi, 1919'da padişah emriyle Tedkîk-i Mesâhif ve Müellefât-ı Şer'iyye Meclisi başkanlığına tayin edildi; aynı yıl içinde görevi meşihat makamı müsteşarlığına nakledildi. Anadolu'daki Kuvâ-yi Milliye hareketine daha anlayışla bakan Salih Hulusi Paşa'nın İstifası üzerine sadâre¬te Damad Ferid Paşa getirilince kurulacak kabinede şeyhülislâmlık görevi, İt¬tihatçılara karşı şiddetli muhalefetiyle tanınan ve siyasetin fiilen içinde yer alan Mustafa Sabri Efendi yerine 5 Nisan 1920'de Dürrîzâde Abdullah Beyefendi'-ye verildi [1][257]. İşgal altında bulunan İstanbul'da Damad Ferid Paşa kabinesi Anadolu hareketine karşı sert bir tavır takınmış, kabine Üye¬lerinin zaman zaman yaptıkları sert açık¬lamalara karşılık Abdullah Beyefendi da¬ha temkinli davranmışsa da Damad Fe¬rid hükümetinin Kuvâ-yi Milliye aleyhi¬ne çıkarmış olduğu beş fetvayı 11 Nisan 1920'de imzalaması ile resmen tavrını ortaya koymuştur [2][258]. Bunun üze¬rine Ankara hükümeti. Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'ye (Börekçi) mukabil fetva hazırlatmış ve bu fetvayı çok sayıda müf¬tü, kadı ve müderrisin dışında birinci meclisteki ilmiyeden mebuslar da imza¬lamıştır. Rİfat Efendi bu fetvasından do¬layı meşihatça 25 Nisan 1920'de göre¬vinden azledilmiştir.
Abdullah Beyefendi, Sadrazam Damad Ferid Paşa'nın muahede şartlarını görüş¬mek üzere ikinci defa Paris'e gittiğinde [3][259] sadârete vekâlet etti. Muahede şartlarını görüş¬mek için Sultan Vahdeddin'in emriyle 22 Temmuz 1920'de ikinci defa topla¬nan saltanat şurasına kabine üyesi ola¬rak katıldı. 31 Temmuz 1920'de Damad Ferid kabinesinin istifasıyla o da 3 ay 25 gün süren şeyhülislâmlık görevinden ayrıldı. Bir süre İstanbul'da kaldıktan sonra Millî Mücadele'nin kazanılmasıyla 1922 Eylülünde Rodos'a kaçtı, oradan İtalya'ya geçti. 23 Mart 1923'te hac için Mekke'ye gitti ve 30 Nisan 1923'te Ha-rem-i şerifte vefat etti.