Mehmet İzzet Eyüboğlu’nun Katledilişindeki Sır
Hüseyin Albayrak 01 Ocak 1970
İzzet Bey, Trabzon’un yürekli ve namuslu insanlarından biri idi. Milletvekili seçildiği Ankara’ya kara yolu ile giderken Çarşamba ile Samsun arasında ormanlık bir yerde bir grup ile arabayla geçerken saldırıya uğradı ve yol arkadaşı Gümüşhane Milletvekili Aledarzade ziya Bey ile birlikte eşkıyalar tarafından şehit edildiler. Bu olayın üzerinden 91 yıl geçti ve hâlâ öldürülüş sırrı açığa kavuşturulamadı. Niçin öldürüldü veya kimler tarafından öldürüldüler bilinmiyor. Kafalarda bir sürü yorum ve değişik değerlendirmeler, yakıştırmalar doğru-yanlış yorumlar ile bu cinayetin sır perdesi açıklığa kavuşturulamadı, bir yerde de açıklığa kavuşturulması istenmedi.
Geçmişini ve değerlerini bilemeyen bir nesil haline getirildiğimiz için çoğumuz bu Mehmet İzzet Eyüboğlu’nun kim olduğunu soracaktır. Bu sebeple kısaca da olsa biyografisini belirteyim:
Birinci Meşrutiyette Trabzon milletvekilliği yapmış olan Ali Gâlib' in büyük oğlu olan İzzet Eyüboğlu, 1277/1860-1861 yılında Trabzon'da doğdu. Öğrenimini Trabzon Rüştyesi’nde yaparak hayata atıldı. 1878’de İl Genel Meclisi Kalemine aylıksız kâtip olarak girdi. Adaylığının sona ermesi ile memur oldu. 1882’de İkinci kâtipliğe, 1884’de Başkâtipliğe yükseltildi. 1885’te Genel Meclis Savcılığı ek olarak verildi. 1891 Temmuzunda İl Basımevi müdürlüğüne atandı. İldeki istatistik işlerini de ek görev olarak yürütmesi uygun görüldü
İstinaf Mahkemesi Ceza Dairesi üyesi olarak sâlise rütbesiyle eşref listesine girdi.
24 Nisan 1895’te Görele Kaymakamlığına getirildi. Rütbe-i Saniye ‘ye (Yarbaylık derecesine) terfi ettirildi. 1893 yılında Görele, 1896 Ağustosunda Tirebolu Kaymakamlığına nakledildi. Mülkiye Mektebi’nde açılan imtihanı kazanarak 16 Aralık 1901’de ikinci sınıf kaymakamlığa yükseltildi. 2 Nisan 1904’te Ordu kaymakamlığına atandı. İsteği üzerine, 2 Aralık 1906’da Dahiliye Nezareti’nin izni ile Giresun Kaymakamı ile yerleri değiştirildi.
23 Temmuz 1908’de Meşrutiyetin ilânından sonra yapılan genel seçimlerde Meclis-i Meb’ûsân’a 113 oyla Trabzon Milletvekili olarak seçildi (Ekim 1908). Üst üste İkinci ve Üçüncü dönemlerde de seçilmek suretiyle yasama görevini 1918 yılına kadar sürdürdü, 3 madalya ve Sadâretten de bir takdirnâme aldı.
Kasım 1918 de İstanbul'dan Trabzon'a döndü. Bölgede çok sevilip sayılan Eyüboğlu, Trabzon Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cem'iyyeti'nin kurucularından oldu. 28 Mayıs 1919 tarihinde Trabzon’daki Kongrenin başkanlığını yaptı.
23 Temmuz 1919’da başlayan Erzurum Kongresi’ne Trabzon Delegesi olarak katıldı ve Kongre Divanı’na 35 oy ile Başkanvekili seçildi. Kongre beyannamesini imzalayan delegeler arasındadır. 7 Ağustos 1919'da Trabzon'dan temsîl heyetine seçildiyse de, Sivas Kongresi'ne katılmadı. Buna rağmen çok saygınlığından Sivas Kongresi'nde yeni teşekkül eden "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliyye Cem'iyyeti Temsîl Hey'eti" nde Trabzon temsilcisi olarak seçildi.
Ankara'daki Birinci Meclis için,1 Mayıs 1920'de ise Trabzon'dan en çok (293) oy alarak, Milletvekili seçilmişti. Seçilen milletvekilleri (Faik, Recai, Gümüşhane Milletvekili Vaysel Rıza, Ziya, Hasan Fehmi (Ataç) ve Mehmet Şükrü Beylerle birlikte) açılacak yeni Millet Meclisine katılmak için Ankara'ya gitmek üzere, özel atlı arabalarla Çarşamba Samsun arasındaki ormanlıktan geçerken, 6 Mayıs 1920 Pazar tarihinde pusuya düşürülerek silâhlı saldırıda Trabzon Milletvekili Mehmed İzzet Eyüboğlu ve Gümüşhane Milletvekili Alemdâr-zâde Ziya Bey şehit edilirken, bilinmeyen bir sebeple kafileden başka kimseye dokunulmadı.
Olaya dair Trabzon müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı’nın 8 Mayıs 1920 tarihli telgrafı, TBMM’nin 13 Mayıs birleşiminde okunduğunda büyük üzüntü ile karşılandı. Şehitlerin anılarına birleşime beş dakika ara verildi. (13 Nisan 1924 tarih ve 478 Sayılı Kanunla eşine ve öğrenimlerini tamamlayıncaya kadar iki oğluna vatanı hizmet aylığı bağlandı)
İzzet Bey evli ve dört çocuk babası idi. Trabzon'daki Asrî Mezarlık' taki mermer kitâbe taşına yazılan ağıtta, Mehmed İzzet Bey için halkımızın duygusu açıkça ortaya konulmuştu:
Ağlasun Halk-ı Trabzon, bir sipihr-i bî-ebed
Ki hâki tercih eyledi, müştâkını kıldı cüdâ.
Ağlasun Eyyûbiler, Ki hüsranla feryâd eylesün
Şems-i İdrâki sükût etdi yere, yâveyl-itâ.
Ve şimdi bizler, geçmiş ile bağlarımızı kopararak, geçmiş üzerine sünger geçerek ot misali yaşamaya devam ediyoruz. Geçmişimizi bilmiyor ve tanımıyoruz. Bu hale geldik ve getirildik. Hiç de hoş olmayan bu tutumumuza Âkif’in şu dizesi ile cevap vereyim: “ Mazisi yıkık milletin âtisi olur mu?”
Evet, mazimizi, mazimizdeki değerlerimizi niçin bilemiyoruz? Bize ne oldu? Bize ne ettiler…