SULTAN SENCER
01 Ocak 1970
Son büyük Selçuklu sultanı. Sultan Melikşah'ın oğludur. Babasının bir seferi sırasında, 1086 yılında Sincar'da doğdu. Küçük yaşından itibaren ilim öğrenmiş, devlet idaresinde tecrübe kazanmış ve ağabeyi Sultan Berkyaruk'a devlet işlerinde, yardımcı olmuştur.
Sencer, gerek ağabeyi Berkyaruk'un, gerekse diğer ağabeyi Muhammed Tapar'ın saltanatları zamanında devlet hizmetinde bulunarak milli birliğin teminine elinden gelen yardımı yaptı. Doğuda ortaya çıkan isyanları bastırdı. Bu esnada gösterdiği başarılar sebebiyle Horasan melikliğine tayin edilen Sencer, taht mücadeleleri dolayısıyla Selçuklu Devleti'nin içinde bulunduğu durumdan istifade ederek, Selçuklu topraklarına saldıran Şarki Karahanlı hükümdarı Kadir Han'ın saldırılarını bertaraf etti (Haziran-1102). Gazneliler Devleti'ni tabi duruma soktu. Gazne'de hutbe, sıra ile ; halife,sultan, sonra Melik Sencer ve nihayet Gazne sultanı Behramşah adına (1118) okundu.
Sencer, ağabeyi Berkyaruk'un vefatından sonra sultan olan diğer ağabeyi Muhammed Tapar ile de samimi ve gösterişsiz münasebetlerini devam ettirdi. O, doğu bölgelerinde siyasetini icra ederken, Sultan Muhammed batı ile ilgileniyordu. Yani Sultan ile müstakbel sultan birbirini tamamlıyorlardı.
Babası Melikşah'ın siyasetini takip eden Sencer, Horasan'dan itibaren, devletin doğusunda Selçuklu düzenini yeniden kurdu. Böylece Selçuklu Devleti, doğudan emin olarak batıda mücadelelerine devam etti.
Muhammed Tapar'ın ölümü üzerine (18 Nisan 1118), henüz küçük yaşta bulunan oğlu Mahmud, devlet erkanı tarafından, Büyük Selçuklu Devleti tahtına çıkarıldı. Diğer taraftan Sencer de Horasan'da kendisini sultan ilan ettti (14 Haziran 1118) ve sultanlığını halifeye tasdik ettirdi. Sencer'in tek başına Büyük Selçuklu sultanı olabilmesi için, tahta çıkarılan Mahmud'un bertaraf edilmesi lazımdı. 14 Ağustos 1119'da Save'de amca-yeğen arasında yapılan savaş, Sencer'in galibiyeti ile neticelenince Sencer; Büyük Selçuklu sultanı oldu. Devletin merkezi, Irak'ı Acem'den Horasan'a nakledildi.
Mahmud'la yapılan anlaşmaya göre, Rey, Sencer'de kalmak üzere, imparatorluğun batı tarafları, Mahmud'a verilecekti. Ancak Mahmud hem sultan ünvanını koruyacak, hemde Sencer'e tabi olacaktı. Böylece Irak Selçukluları Devleti kurulmuş oldu.
Sencer, 1113'de Semerkand'da,' 1114'de Gazne ve Gurlular üzerine sefer yaparak bölgede hakimiyetini tesis etti. Ayrıca Irak, Azerbaycan, Taberistan, İran, Sistan, Kirman, Harezm, Afganistan, Kaşgar ve Maveraünnehr'de hakimiyet kurdu. Uzun zaman saltanat mücadeleleri geçiren devleti yeniden tanzim etti. Adeta devleti yeniden kuran Sencer, idareci kadroyu da yeniden tayin etti. Irak-ı Acem'in yarısı ile Gilan bölgesini Şehzade Tuğrul'a, Fars eyaletini, İsfehan ve Huzistan'ın yarısını ise Selçuk Şah'a verdi. Kendisi de Sultan-ül-a'zam ünvanını aldı. Diğerleri ona tabi oldular. Bu birlik bir müddet böyle devam etti. Fakat Halife Müsterşid ile ittifak kuran Mahmud, amcasına isyan hazırlıklarına başladı. Bunu haber alan Sencer, Mahmud'un üzerine yürüdü. 26 Mayıs 1132'de yapılan Dinever savaşı Sencer'in galibiyeti ile neticelendi. Sencer, yanında getirdiği diğer yeğeni (Mahmud'un küçük kardeşi) Tuğrul'u Irak Selçukluları tahtına çıkardı ve ona bazı tenbihlerde bulunarak geri döndü.
Daha sonra karahanlıların isyanını bastıran Sencer, 1136'da Gazneliler ve 1141'de Harezm'in isyanını bastırdı. 1141'de gayr-i müslim karahitayların, Karahanlılar'a hücumuna mani olmak isteyen Sencer'in Semerkand yakınlarındaki katavan sahrasında karahitaylar'a mağlub olması, uzun süren saltanatının dönüm noktası oldu ve onu son derece telaşa düşürdü. Belh'i kaybetti.
Sencer'in bu mağlubiyeti, gerek müslüman gerekse Hiristiyan dünyasında büyük akisler yaptı. Mağlubiyeti fırsat bilen Harezmşah Atsız, Horasan ve Sencer'in payitahtı Merv'i istila etti ve hazineleri alıp götürdü. Sencer'in Harezm'e sefer yapacağını öğrenen Atsız, ona karşı meydan muharebesi vermeyi göze alamadı, tekrar itaatini arz edince affedilerek hazineleri iade etti. Bu uzlaşma hiçbir şeyi halletmedi ve Sencer, Atsız'ı ikna etmek üzere meşhur şair Edib Sabir'i elçi gönderdi. Atsız, tertip ettiği bir suikast ile Edib Sabir'i öldürtünce, Sencer üçüncü defa Harezm'e sefer yapmaya mecbur oldu (1147). Sencer payitaht kapılarına dayanınca, Atsız af dilemek üzere elçi gönderdi. Sultan yine affettti. Bu esnada Sencer'in kumandanlarından Kumac, bağımsızlık ilan eden Gur sultanı Alaeddin Hüseyin Cihansuz'a yenilmişti. Sultan Sencer, Gurlulara karşı sefer hazırlıkları yaparken, Gurlular Gaznelilerle savaşa tutuştu. Neticede Gazneliler kati mağlubiyete uğradı ve Behramşah Hindistan'a kaçtı. Gaznelilerin payitahtı, Gur hükümdarı Alaeddin Hüseyin Cihansuz tarafından yerle bir edildiği sırada, Sultan Sencer de, Gurlulara haddini bildirmek için yola çıkmıştı. Haziran 1152'de yapılan savaşta Gurlular mağlub ve hükümdarları da esir edildi. Gur idaresi tekrar Alaeddin Cihansuz'a verildi. Sencer, Katavan sahrasındaki yenilgiden beri, ilk defa büyük bir zafer kazanmış ve tekrar itibarını yükseltmişti. Fakat bu defa Oğuzlar'la Selçuklu Emirleri arasındaki ayrılık büyüdü ve bir kısım emirlerin ısrarı üzerine, Oğuzlar ile Belh vilayeti içinde savaşa mecbur oldu (Mart ve Nisan 1153). Savaş, Selçuklu ordusunun mağlup olması ile sonuçlandı. Sultan esir düştü. Tabi bulundukları Selçuklu Devleti'nin büyük sultanını esir alan Oğuzlar, beklemedikleri bu neticeden sonra birden bire kendilerini devletin başında buldular. Esir Sultan'ı tahta oturtuyor, gereken saygıyı gösteriyor; fakat gece de demir bir kafese koyuyorlardı. Her ne kadar Sencer aralarında esir sıfatı ile bulunmuş ise de, kendilerinden birini sultan yapmayarak, esir hükümdarı tahta oturtup saygı göstermeleri; Oğuzların Büyük Selçuklu Devleti'ni devam ettirmek istediklerini gösteriyordu. Fakat Büyük Sultan, Oğuzların elinde esaret altında hükümdar olmaktansa tahtı terk etmeyi tercih etti. Merv hankahına kapandı. Yine esaret devam ediyordu. Üç yıl süren esirlik hayatında çok sıkıntılar çekti. Kumandanlarından Kumac'ın torunu Müeyyed Ayaba tarafından, Oğuz muhafızları kandırılarak Nisan 1156'de kurtarıldı.
Büyük Selçukluya tabi bütün devletler kurtuluşundan dolayı Sencer'i tebrik ettiler. Ona tekrar itaatlarını arz ettiler. Fakat Sultan, esaretten dönüşünde, kumandanlarını bıraktığı şekilde bulmadı. Esaretten sonraki bir yıllık saltanatında, bu defa kendi kumandanlarının elinde bir çeşit esir hayatı yaşadı. Esaretten ve bir yıl süren hür esirlikten sonra Sencer, 91 yaşında, 29 Nisan 1157 senesinde vefat ederek Merv'de kendi yaptırdığı türbesine defn edildi.
Kırk yıl süren saltanatı boyunca Sencer, doğu ve batı olmak üzere iki cepheli bir siyaset takip etmiştir. Fakat siyasetinin ağırlık noktasını hep doğu teşkil etmiştir. Önce batıyı tanzime uğraşan Sencer, burada bir türlü istediğini yapamamıştır. Çünkü hadiseler onu doğuya çekerken, batı tamamen ihmal edilmiştir. En ufak bir bahane ile hep doğuya hareket eden Sultan'ın bunda ne kadar haklı olduğunu, katavan savaşı ve Oğuz isyanının doğuda patlak vermesi göstermiştir.
Sultan Sencer zamanında halk, refah içindeydi. Mevcut nizamı bozmak ve Ehl-i sünneti zayıflatmak için ortaya çıkan Batinilik ve İsmaililik cerayanı, devlet tarafından alınan bütün tetbirlere rağmen, cahiller arasında yayılmaya devam etmiş, kaleden kaleye sıçrayarak, bir taraftan Suriye'ye, diğer taraftan devletin bel kemiği olan Horasan'a doğru yayılmıştı. Her tarafta bir tedhiş hareketi almış başını gidiyordu. Fakat Sultan, saltanat mücadeleleri, iç karışıklıklar ve doğudan gelen saldırılar sebebiyle onlarla yeteri kadar ilgilenemedi.
Sultan Sencer devrinin en büyük alimi, şöhreti günümüze kadar gelen ve belki kıyamete kadar devam edecek olan İmam-ı Gazali hazretleridir. Babası Melikşah devrinde de bulunmuş olan İmam-ı Gazali hazretleri ile Sencer'in münasebetleri meşhurdur. Ahmed Namık-i Cami ile de münasebeti olan Sencer, alim ve şairleri sarayından eksik etmezdi. Bunun neticesi olarak, uzun süren saltanatı zamanında Sultan'ın teveccühüne mazhar olan pek çok alim, sanatkar, tabib yetişmiştir. Alim kişilerin yanında bulunmaktan hoşlanan Sultan Sencer, onların nasihatlerini can kulağı ile dinler, hata yaptığında ikaz etmelerini rica ederdi. Kim olursa olsun kendisine yapılan şikayeti sabırla dinler adaleti yerine getirirdi.
Sultan Sencer bir gün devlet ileri gelenlerinden birkaç zatla at üstünde seyahat ederken, ansızın karşısına perişan kıyafetli bir derviş çıkıvermişti. Bakışları çok keskin, alnı açık, duruşu vakur idi. Sultan'ın önüne geçip Allah'ın bunca lütuf ve nimetlerine karşı şükretmesinin hatırlatır ölçüde birkaç cümle sarfetti. Sultan onu dikkatle dinledikten sonra, sordu; "Neyin şükrünün nasıl yerine getirmeliyim?" Derviş aynı ciddiyet içinde ona şu cevabı verdi; "Allah'ın senin üzerinde bir çok lütuf ve ihsanları var, ama bunlardan on tanesi çok önemlidir. Önce onların şükrünü eda etmelisin!.. Sultan; "O on nimeti anlatırmısın?" dedi. Derviş; "O halde beni can kulağıyla dinle;
1- Saltanatın şükrü, adalettir. Bir hükümdar adil olduğu nisbette değer kazanır.
2- Geniş bir mülkün şükrü, halkın malına, ırzına ve şerefine göz dikmemektir. Milletinin malına ve ırzına göz diken, onların haysiyet ve şerefiyle oynayan bir sultan, felaket çığırını açan bir bedbahttır.
3- Baş olmanın şükrü, halka inanarak hizmet etmek, onların huzurunu sağlamak ve haklarını korumaktır.
4- İkbal ve seadetin şükrü, fakirlere acımak, kimsesizlerin elinden tutmaktır.
5- Beytülmalın, zenginleşmesinin şükrü, onu sadece hak edenlere ve lüzumlu yerlere harcamaktır.
6- Kudret ve izzetin şükrü, zavallıları ve güçsüzleri yerine göre bağışlamaktır.
7- Güçlü bir orduya sahip olmanın şükrü, onların ezici kuvvetini milletin selameti, devletin bekası, din ve devlet düşmanlarının kahredilmesi yolunda kullanmaktır.
8- Ülkenin bayındır hale gelmesinin şükrü, halkın sosyal haklarını gözetmek, iş sahasını genişletmektir.
9- İlim ve maarifin şükrü, ahlaklı, terbiyeli, bilgili bir nesil yetiştirmektir.
10- Beden ve ruh afiyetinin şükrü, günlük ibadeti kusursuz yapmak, Allah adına konuşmak, Onun adına alıp-vermek, onun için sevmek ve sevmemektir" dedi.
Sultan Sencer'in, bu on öğütten çok memnun kaldığını yine tarihçiler kaydetmekte ve bunların altınla, bir levha üzerine yazdırılıp, sarayın dikkati çeken bir bölümüne konulduğunu bildirmektedirler.
Sultan Sencer'in teşvikleri ile Horasan, bütün İslam dünyasına ve bu arada Anadolu'ya devamlı şekilde din ve ilim adamı sevk eden bir merkez olmuştu. Sencer zamanında Selçuklu devlet teşkilatı da en sağlam halini almıştı.
Sultan Sencer, daha sağlığında, babası Melikşah kadar büyük bir hükümdar sayılmıştır, Ölümünden sonra da kaynaklarda yine Melikşah ile birlikte örnek hükümdar olarak gösterilmiştir.
Meyyafarik bölgesi halkının, maruz kaldıkları Bizans istilasından kurtarması için Sencer'e gönderdikleri feryadname ve bu büyük Sultan'ın Bizans imparatoruna gönderdiği mektup günümüze kadar gelmiştir.
İslam dünyasının mümtaz sultanlarından biri olan Sultan Sencer, hadis-i şerif rivayet edebilecek kadar ileri derecede ilim sahibi olup, hadis alimleri arasında sayılmıştır. Farsça şiirler yazdığı da bilinmektedir.
Daha hayatta iken Merv'de yaptırdığı türbesi büyük bir sanat eseri olup, devrinin medeniyeti hakkında fikir vermeğe yeter.