« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 May

2007

Sol Kemalizm ve 27 Mayıs

H.Bülent Kahraman 01 Ocak 1970

Dün (27.5.2004), erkenden, Ergun Babahan'ın ve Ali Kırca'nın Sabah gazetesindeki yazıları bana güncel konulardan başka bir konuyu ele almanın çok daha önemli olduğunu düşündürdü. Her iki yazar da o günün 27 Mayıs olduğunu belirtip, yakın tarihin bu önemli olayı hakkındaki görüşlerini açıklıyordu. İşin ilginç yanı, yazıları okuduktan hemen sonra vereceğim dersin de 1960'lar ve 1970'lerle ilişkili olmasıydı. O zaman unutulmuş fakat unutulmaz 27 Mayıs'ı ele almanın daha anlamlı olacağını düşündüm.

Buradaki 'unutulmaz' kavramını olumlu değil olumsuz bir çağrışım yapması için kullanıyorum. Her şeyden önce bir askeri darbenin benim için olumlanacak yanı yoktur. Türkiye'de, 27 Mayıs'ı diğerlerinden ayıran kimi özelliklerinin olduğu yakın dönem üstünde duran, çalışan çok kişinin öne sürdüğü bir husustur. Doğru yanları da vardır bu değerlendirmenin. Fakat, bu, o hareketin de bir 'darbe' olduğu gerçeğini unutturmayacağı gibi, 27 Mayıs, Türkiye'de zor şer kurulmaya çalışılan demokratik yapının çivilerini yerinden oynatmış, her şeyi karmakarışık etmiş ve o kaosu bugüne taşımış bir olgudur. Kuşkusuz, Demokrat Parti, son dönemlerinde anti - demokratik bir tutum içindeydi. Ülkede ekonomik düzensizlik baş göstermişti. Toplum, yeni bir açılım arayışı içindeydi. Fakat, bunların hiçbirisi, 27 Mayıs'a diğer darbelerden daha fazla bir meşruiyet sağlamaz. Sağlamayacağı gibi, bugün Türkiye'de devam eden siyasal huzursuzlukların kaynağını anlamak da ancak 27 Mayıs'ın dinamiklerini bilmekle mümkündür.

27 Mayıs, Türkiye'de, klasik modernleşme paradigmasının son halkasıdır. Bu model, benim Tarihsel Blok dediğim, aydınlar/ordu/bürokrasinin oluşturduğu ittifak aracılığıyla toplumun dönüştürülmesini öngörür. Neredeyse 1839'da başladığını söyleyeceğimiz fakat asıl atılımını 1908-1923 arasında yapan bu anlayış, 27 Mayıs'ta son kez harekete geçiyorduysa arkasındaki en önemli güç Doğan Avcıoğlu'nun başlattığı Yön hareketiydi. Buna, CHP'nin verdiği siyasal desteği eklemek gerekir. O gün adı konulmamış olsa da, bu yaklaşım, Türkiye'de daha sonra 'Sol Kemalizm' denilen anlayışı doğuracaktı. Hareket, 1971'de Muhsin Batur'un 'dönekliği' aracılığıyla kırılacak ve 1908 sonrasının en önemli dönüşümü gerçekleşerek, aydınlar 'Tarihsel Blok'un dışına itilecekti. 12 Mart'ın 'balyoz'u aydınların tepesine inerken 'Sol Kemalizm' içine kapanık, sadece bürokrasiyle iletişim içinde olan muhafazakâr bir ideolojiye dönüşecekti.

Üstünde uzun uzun durulması gereken bir başlangıçtır bu. 27 Mayıs'ın yakın tarihte oynadığı kritik rolü de bu oluşum belirler. Gerçekten de,

12 Mart'la karşılaştırıldığında daha farklı bir konumdadır, 27 Mayıs. Ne var ki, bu, askeri cuntaların temel anlayışının ve özellikle de 'ordu' ekseninde götürülecek bir 'ilerleme ve dönüştürüm' hareketinin sınırlarını irdelemeyi gereksiz kılan bir sonuç değildir. Tersine, 27 Mayıs'ı hem 12 Mart'ta hem de 12 Eylül'de taşıyamayan gene ordunun kendisi olmuştur. İşin daha da önemli yanı, kanımca, doğallıkla 'mahkûm' edilen 12 Mart anlayışına karşılık 27 Mayıs'ın yüceltilmesi ve o yüceltme nedeniyle bu hareketin içinde barındırdığı 'ana mesele'nin görülmemesidir. O mesele, 'Sol Kemalizm'in ilericilik sanılmasıdır. Bugün Attilâ İlhan'da, Mümtaz Soysal'da, Cumhuriyet gazetesi çevresinde dışavuran anlayış, bütün nüanslarına rağmen, 27 Mayıs ilericiliğinin sınırlarıdır. Bugün CHP ideolojisinin tam manasıyla '27 Mayıs ilericiliği' olmasıdır.

O nedenle 27 Mayıs, tarih tarafından mahkûm edilse de, galiba bir yerlerde devam ediyor. Mesele nerede, nasıl biteceği...

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 80629

ulkucudunya@ulkucudunya.com