Kürt ayrı Kürtçü ayrı
Rıza Zelyut 01 Ocak 1970
1970'te genç bir öğretmen olarak Van'a atanmıştım.
Toprak damlı evlerin kuşattığı caddelerde medeni insanlar dolaşıyordu. Hepsi candan; hepsi konuksever.
Burada tanıştığım Kürt kökenli arkadaşlarla Türkiye'nin geleceği üzerine konuştuk. Türk ve Kürt solcuları olarak daha iyi bir Türkiye yaratmak ideali peşindeydik.
Üç yıl sonra İstanbul'a dönerken üzgündüm. Van; bende güzel anılar bırakmıştı.
Şimdi aradan 40 yıl geçtikten sonra yeniden bakıyorum Van'a...
O medeni Van'ın yerinde yeller esiyor.
PKK, bölgeyi esir almış.
Güneydoğu'da doruğa çıkan ayrımcı bakış ve düşmanlık burada da egemen...
Ve hedef kesinlikle "ayrı yaşamak"
İşte sorun burada...
İşte sorun; Türkiye'nin birliğini parçalamak peşindeki bu Kürtçülerde...
YA KÜRTLER?
Türkiye'nin toplumsal yaşamını ve tarihini araştıran bir aydın olarak 1970'lerden beri Türkiye'de bir Kürt realitesi olduğunu yazdım.
Yani; İran-Türkiye sınır hattındaki dağlık alanlarda yaşayan Kürt kabileleri gerçeğini birileri gibi hiç reddetmedim. Kürtler; Osmanlı Devleti ile işbirliği yaparak Doğu Anadolu'daki göçebe yaşantılarını rahat biçimde sürdürmüşlerdi. Hatta bu işbirliği sayesinde Kuzey Anadolu Fay Hattı diyebileceğimiz çizgiden Batı'ya doğru gelmişlerdi. Hemen hemen 1000 seneyi bulan muazzam tarih içinde, Kürtler ile Türkler bir arada yaşamasını becermişlerdir.
Bu süreç Cumhuriyet döneminde devam etmiştir. Kürtler; bugün Doğu'dan çok, Türk nüfusun yoğun olduğu sahil şehirleri ile Batı illerinde yaşamaktadırlar.
Gerçekten de muazzam bir iç içe geçmişlik vardır. PKK'nın karşısındaki en büyük engel de işte bu Kürt-Türk birlikteliğidir.
KÜRTÇÜ İŞBİRLİKÇİDİR
Bunca yıllık yaşantımda birçok Kürt arkadaşım oldu. Ama bu ilişkimiz asla etnik kimlikler öne çıkartılarak kurulmadı. Kürt'ü Türk'ten ayrı veya geride asla görmedim. Türk halkı da böyle düşünmedi; davranmadı. Kimsenin etnik kimliğini de sormadı; sorgulamadı.
Şimdi işte bu dostluk ağır ağır çürütülüyor. Bunu yapan da Kürtçü PKK'dır. Maalesef Başbakan Erdoğan da etnik kimlik siyaseti yaparak bu değirmene su taşıyor.
Kürtçülüğün kökü 1919'da kurulan Kürt Teali Cemiyeti'ne kadar gitmektedir. Bu çizgi; 1925 yılında İngiliz emperyalizminin kışkırtması ile ciddi bir isyan patlattı. 1928-1930 arasında Ağrı isyanını Fransa destekli Kürtçüler çıkardılar. 1937'de Dersim'de devlete silah çekenler de Kürtçülük adına hareket eden bir avuçluk emperyalist işbirlikçisiydi. Seyit Rıza'nın İngiltere'ye yazdığı o mektup; Dersim'in zavallı halkının Kürtçülük iddiasına nasıl kurban edildiğinin de belgesidir.
HAKLAR
Bugün Kürtçüler bir yandan Kürtlerin asimilasyona tabi tutulup yok edildiklerini söylüyorlar. Öbür taraftan da 15-20 milyon Kürtten söz ediyorlar. Eğer bir asimilasyon var ise bu kadar Kürt nereden çıktı; sorusunu geçelim. Türkiye'de Kürt asimilasyonu diye uzun süreçli bir politika olmamıştır. Bu iddialar; ancak ve anca darbe dönemi Türkiyesi ile ilgilidir. Ve Kenan Evren çizgisinin geçici eseridir.
Kürt kökenli yurttaşlarımızın talepleri elbette karşılanmalıdır. Ama onları Türkiye'den kopartacak tarzda olmadan... Çünkü; Kürt; Türk ile birlikte yaşamak ister.
Kürtçü, Türkiye'den ayrılmak; kendi devletini (Kürdistan) kurmak peşindedir.
Arkasında ABD vardır; İsrail vardır; AB vardır.
Buna karşın; milletin ortak iradesi Kürtçüyü mağlup edecektir...
Hangi siyasi desteği almış olursa olsun...