TUĞGENERAL TEMEL CİNGÖZ SUİKASTI
01 Ocak 1970
23 Mayıs 1991, Adana
Tuğgeneral Temel Cingöz, Yeni Baraj Semtindeki Jandarma Lojmanı’ndan çıktı… Şapkasını özenle taktı… Saatine baktı; 07, 30’u gösteriyordu… ‘Tam vaktinde’ dedi kendi kendine, evinden her zamanki gibi tam vaktinde çıkmıştı. Kendisini bekleyen makam aracına doğru yürüdü.
Adana Jandarma Bölge Komutanı’nın çıktığını gören Emir Astsubayı ile Şoför ve Koruma Görevlisi esas duruşa geçtiler… Emir Astsubayı Yaşar Işık otomobilin arka kapısını açarken, hem Şoförlük ve hem de Koruma Görevi yapan Şahin Ulusoy ise çevreyi kolaçan ediyordu… Tehlikeli bir durum söz konusu değildi… Her şey normal görünüyordu.
“Günaydın, çocuklar!” dedi, babacan bir edayla Komutan.
İki görevli aynı anda, tek bir ses olarak “Sağ ol!” diye cevap verdiler.
Temel Cingöz arabaya bindi. Emir Astsubayı kapıyı dikkatle kapattı. Süratle ön kapıyı açıp, şoför mahallindeki koltuğa yerleşti. Şoföre “Sür” dedi ve dönüp Komutana sordu; “Nereye gidiyoruz, Komutanım?”
“Bölge Komutanlığına.”
Emir Astsubayı, şoföre Komutanın emrini tekrarladı; “Bölge Komutanlığına çek.”
“Başüstüne, Komutanım!”
Tuğgeneral Temel Cingöz, 1941 yılında Seferihisar'da doğmuş… Kara Harp Okulu'ndan 1960'ta, Piyade Okulu'ndan 1961'de, Jandarma Subay Okulu'ndan 1964'te mezun olmuştu.
Batman, Mardin, Hakkari, Elazığ ve Bitlis'te uzun yıllar görev yapmış… 1988-1990 yılları arasında Albay olarak Siirt'te Jandarma Alay Komutanlığı görevini üstlenmiş… Bir yıl önce de Şırnak’ta Tugay Komutanlığı’nda bulunmuştu… Bu vazifeleri sırasında, bölgede birçok katliam ve eyleme girişen PKK’ya ağır darbeler indirilmesinde önemli rol oynamış… Daha önce de Eruh, Pervari ve Şirvan’da örgüte karşı etkin görevlerde bulunmuştu… Ancak PKK Sorununa yaklaşımı sert olarak bilinen Temel Cingöz'ün Köy Koruculuğunun yaygınlaşması için kullandığı yöntemler belirli çevreler tarafından çok eleştirilmişti.
***
Elli metre ötede sokağın caddeye bağlandığı köşede park etmiş olan 01 T 2543 plâkalı Taksi’de üç kişi oturmuş, sessizce bekliyorlardı… Taksi her an harekete geçmeye hazırdı; çalışır vaziyetteydi.
Ancak ekibin başı olan Adnan Temiz, arkadaşlarına belli etmese de çok tedirgindi… Bu, sadece eylemin stresinden de kaynaklanmıyordu. Bunu, net ve açık olarak biliyordu. Çünkü bu, ilk eylemi değildi. O tecrübeli bir ekip başı ve tetikçiydi… Zihninde, cevabını bir türlü bulamadığı bir sürü soru işareti dolaşıyor… Bu da kendisini tedirgin ediyordu.
Hedefin istihbarat bilgileri; kalmış olduğu lojmanların giriş çıkış yolları krokisi ile her gün sabah evden ve akşam işten çıkışının saat saat, gün gün belirtildiği zaman çizelgesi, Merkez Komite Üyesi ve Askerî Komite Sorumlusu Haluk kod Niyazi Aydın tarafından kendisine kapalı zarf içinde hazır olarak gönderilmişti… Üstelik bu, ilk kez de olmuyordu; aynı şey 7 Şubat 1991 günü gerçekleştirdiği ABD’li Gümrükçü Bobie Eugene Mozelle eyleminde de olmuştu… Bu, nasıl mümkün olabilirdi? Kendisinin sorumluluğunu yaptığı ekip Adana’da bulunan tek ekipti! Adana’da başka hiçbir ekip bulunmadığına göre bu istihbarat çalışmasını kim yapmıştı? İstihbarat çalışmasını başka bir ekip yapmamışsa Haluk kod Niyazi Aydın bu bilgileri nereden ve nasıl temin etmişti?
Adnan Temiz mensubu olduğu örgütü iyi tanıyor, çalışma metodunu da biliyordu… Örgütte eylem için yapılan istihbarat çalışmaları ya bizzat silâhlı faaliyeti yürüten ekipler marifetiyle gerçekleştirilir ya da ilişki halinde bulunulan kişilerden dolaylı veya dolaysız gelen bilgi ve duyumların, örgütün tabanından gelen raporlarla sentezlenmesiyle istihbarata dönüştürülerek sağlanırdı... Ancak bu istihbaratlar bu yolların hiç biri kullanılmak suretiyle elde edilmemişti.
Öyle ise bu istihbaratlar nereden ve nasıl temin edilmişti? Bu nokta istihbaratlar Haluk kod Niyazi Aydın’a kim ya da kimler tarafından verilmişti? Niçin verilmişti? Verenlerin amacı neydi? Örgüt, yoksa taşeronluk mu yapıyordu? Yapıyorsa kime? Niçin? Ve neye karşılık?
***
Şahin Ulusoy’un kullandığı, Adana Jandarma Bölge Komutanı’nın makam aracı Jandarma Lojmanları’ndan elli metre kadar uzaklaştı, yolun kenarında bekleyen Taksi’ye yaklaştı; şoför, tali yoldan anayola çıkmak için sinyal verdi ve yavaşladı… Adnan Temiz “Şimdi!” dedi, üç kişi hemen maske olarak kullandıkları kar başlıklarını indirdi ve ellerinde önceden kurulmuş silâhları olduğu halde Taksi’den hızla indiler… Ve biri Kalaşnikof (AK 47) diğer ikisi ise tabanca, üç silâh aynı anda; Tuğgeneral Temel Cingöz’ün bulunduğu araca kurşun kusmaya başladı.
Her şey bir anda olmuş, Adana Jandarma Bölge Komutanı’nın makam otomobili çapraz ateş altında kalmıştı… Tuğgeneral Temel Cingöz’e sekiz kurşun isabet etti; sağ göğsüne iki, sağ koltuk altına iki, sol koltuk altına bir, sol kalçasına bir ve karın boşluğuna iki… İnce bağırsağı parçalandı… Komutan çok, çok, çok ağır yaralanmıştı… Emir Astsubayı Yaşar Işık karnından tek kurşun aldı… Sivil kıyafetli Şoför ve Koruma Görevlisi Şahin Ulusoy ise tek mermi ile elinden hafifçe yaralandı.
Nitekim Şahin Ulusoy teröristlere tabancası ile cevap vermeye çalıştı, birkaç el ateş de etti. Ancak ıskaladı, hiçbir kurşunu hedefine isabet etmedi! Neden? Bu sualin, herkesin bildiği ve fakat itiraf etmediği basit bir cevabı var! Bütün asker korumalar bu görevlere yeterli silâh ve yakın koruma eğitiminden geçirilmeden getiriliyorlar! Böyle bir saldırı halinde de neyi, nasıl yapacaklarını şaşırıyorlar! Temel askerlik eğitiminden sonra daha çok “Yakışıklı, uzun boylu, Türkçeyi muntazam kullanan, ismi daha önce hiçbir siyasî olaya karışmamış” gençler arasından seçilen bu askerlere, asıl işlevinden daha çok “Posta” görevi yaptırılıyor... Getir-götür işlerine bakan ve hatta “korumalık görevine” başladıktan sonra silâh kullanmayı bile unutan bu gençlerin, saldırılar karşısında paniğe kapılmaları ve ateş etseler dahi isabet kaydedememelerinden daha doğal ne olabilir ki?
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, “olay”ı duyar duymaz özel bir uçakla Ankara’dan Adana’ya geldi. Yetkililerden bilgi aldı, “olay” ile ilgili incelemelerde bulundu. Ve Tuğgeneral Temel Cingöz’ü, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde ziyaret etti.