« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Haz

2013

EŞREF SENCER KUŞÇUBAŞI

01 Ocak 1970

 “Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin; dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten!” (NAMIK KEMAL)
Nam-ı diğer Kuşçubaşı Eşref. Kafkas kökenli Türk istihbaratçı, gerilla savaşçısı. Sultan Abdüllaziz’in kuşçubaşısı Çerkes Mustafa Nuri Bey’in oğludur. Harb okulunun son sınıfında iken Jön Türkler’le ilişkisi yüzünden 2. Abdülhamit tarafından Hicaz’a sürgün gönderilmiştir. Sürgünde bulunduğu zindandan kaçıp, 2. Abdülhamit’in baş yaverinin oğlunu üç tabur korumanın arasından kaçırmayı başarmıştır. Arabistan’da 2. Abdülhamit’e karşı giriştiği isyan hareketi sırasında tüm Arabistan’ı dolaşmış, yerel şeyhlerle dostluk kurmuştur. Her an her yerde ortaya çıkabildiği için kendisine ‘şeyh-it tuyyur’ -uçan şeyh- denilmiştir.
II. Abdülhamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda bırakılıp, aralarında Kuşçubaşı’nın da bulunduğu pek çok kişiye af çıkarmasıyla birlikte isyanına son vermiştir. İsyan sırasında etrafına topladığı kendisine bağlı silah arkadaşlarıyla beraber, kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı istihbarat örgütüne katılmışlardır.
1911 yılında Trablusgarb ‘ta Enver bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütlemiş, 1912 yılında 2. Balkan Savaşı sırasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte Çorlu, Tekirdağ, Malkara, Hayrabolu ve Edirne’nin kurtarılmasında yer almıştır. Aynı yıl Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile beraber Batı Trakya’da ilk Türk Cumhuriyetinin kurulmasına katkıda bulunmuştur.
1. Dünya savaşının çıkmasıyla birlikte 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa’nın Arap Yarımadasından sorumlu başkanı olarak görev yapmış, Süleyman Askeri Bey’in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı olmuştur (1915-1918).
1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler’e karşı girişilen Süveyş Kanal Harekatı’nda (1916) öncü birliklere komutanlık etmiş, Hayber’de Faysal’ın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele geçirilmiştir (1918).
Yakalandıktan sonra Lawrence’a şöyle dediği iddia edilmektedir: - “Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle musibetler salacağım ki, 2 asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz.” Kuşçubaşı’nın bu sözünün arkasında Teşkilat-ı Mahsusa’nın IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) yapılanmasını örgütlemiş ve desteklemiştir.
Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta‘ya sürgüne gönderilmiş, sürgünlüğü sırasında Arabistan’daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser yazmıştır.
İngilizlerle imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakılmış, deniz yoluyla Anadolu’ya dönmüştür. Malta dönüşü hemen milli mücadeleye katılmış, kendi yetiştirdiği Çerkes Ethem’in kuvvetlerinde yer almıştır (1920). Çerkes Ethem‘in isyanı üzerine kendisi de 150'likler listesinde yer almış ve vatana girişi 1936 yılına kadar yasaklanmıştır.
1955'te yurda dönene kadar birçok Arap ülkesinde ikamet etmiş olup bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetine katılmamış olduğu tahmin edilmektedir. 1955-1964 yılları arasında Türkiye‘de bulunmuş ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaşmıştır.
Salihli’de ki çiftliğinde sakin bir hayat süren Kuşçubaşı,”Tarihe Benden Haberler” adlı 40.000 sayfalık hatıratını yazmıştır. Bu notlar sayın Cemal Kutay’da bulunmaktadır.
TÜRK GENÇLİĞİ, KUŞÇUBAŞI VE SİLAH ARKADAŞLARINI UNUTMAYACAKTIR…
TÜRKLÜK, SİZİNLE GURUR DUYUYOR…
Kaynaklar:
1. Cemal Kutay; BELGELERİ
2. Philp h. Stoddrard; Teşkilat-ı Mahsusa: İstanbul‘un doğusunda bitmeyen oyun
İBRETLİK BİR HATIRA:
Birinci Dünya Savaşı’nda cepheden cepheye koşarken yeni görevleri Yemen’deki Yedinci Ordu’ya altın götürmekti. 43 kişi değişik kılıklarla yolculuk yaparak Medine’ye vardılar. 300 bin altını Yedinci Ordu Komutanı Ahmet Tevfik Paşa’ya teslim etmeleri gerekiyordu. 43 kişi iki gruba ayrılarak yola çıktı. Fakat 1200 yıl önce Peygamber Efendimizin de harp ettiği Cembele mevkiinde 2.000 kişilik bir Bedevi-İngiliz kuvveti tarafından kıstırıldılar. Eşref Bey’in başında bulunduğu grup ellerinden gelen her şeyi yaparak bir savaş verdi. Sonunda Eşref Bey yaralanarak esir düştü. Fakat Zenci Musa bu hengâmede grubuyla birlikte altınları kaçırmayı başardı. 12 Ocak 1917'de gerçekleşen bu savaş London Times gazetesinde sekiz sütun üzerine manşetten verilmişti. İngilizler altınları ele geçiremeyişin üzüntüsünü yaşıyor ve Türklere hayranlık duyuyorlardı…
EŞREF SANCAR KUŞÇUBAŞI, Hayber cenginde agır yarali esir edildiği zaman, bütün Arabistan yerinden oynamıştı: Şerif Hüseyin Paşa’nın El-Kible gazetesi, büyük başlıklarla şu haberi veriyordu:
“Uçan Şeyh’in kanadı koptu…”
Şerif Hüseyin haberin doğruluğunu öğrenmek için ikinci büyük oğlu
Emir Abdullahı yaralı Eşref Beye ziyarete göndermişti.
( Bu Emir Abdullah, daha sonra Ürdün Kralı olacaktır.)
Eşref Bey, Emir Abdullah’a :
‘ – Hayber’de Peygamberimiz İslamiyet için düşmanlarıyla mücadele etmişti. O’ndan bin iki yüz seksen beş sene sonra biz Türkler de, İslamiyet ve haysiyet için Sizlerle muharebe ettik. Bizi haince arkadan vurdunuz.
HARAM OLSUN YEDIGINIZ EKMEKLERIMIZ… SIZLER ŞERİF DEĞİL, SENIG ( YANI ALÇAK ) ADAMLARSINIZ …’dedi.
Emir Abdullah, Eşref Bey’in bu ağır hakaretine sükunetle su cevabı vermişti:
‘ – Vela telvasu lisaneküm ya Hazret-i Bek…
(Lisanınızı kirletmeyiniz Bey Hazretleri…)
Emir Abdullah’ın Hicaz isyanı başladığı zaman unvanı MEKKE PRENSI idi. Eşref Bey, Lawrens’in koyduğu ve Allenbi’nin tasvip ettiği bu unvana fena halde içerlemişti. Yaralı olarak yattığı yerde, kendisini güya teselli eden Şerif’in oğluna söyle hitap etmişti:
‘ Ünvanınız, Mekke Mebusu… Üzerinizde ne varsa İngiliz malı. Simdi de yeni bir mevkiiniz ve makam adınız var: İngiliz resmi vesikaları size MEKKE PRENSİ diyorlar. Arapçada PRENS karşılığı olabilecek bir çok tabirler var. Fakat Size, Efendiniz İngilizlerin Arapça bir ünvan vermemeleri de gösteriyor ki onlar da sizi hakiki Araplıkla hiçbir alakanız olmadığını anlamışlar…’
İngiliz casusu Lawrens, Kuşçubaşı’nı çok merak ettiğinden dolayı, hastanede ziyaret etmiş ve şunu söylemiştir.
Lavrens: Kuşçubaşı Eşref, çöllerin eşine rastlamadığı müthiş bir haydut
Kuşçubaşı’da Lawrens’e, İngiltere’nin başına çok büyük belalar açacağını söylemiştir…

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 115776

ulkucudunya@ulkucudunya.com