10 yılda nereden nereye...
UFUK SÖYLEMEZ 30 Ekim 2007
ANKA Haber Ajansı tarafından derlenen ve hesaplanan verilerden oluşturulan bir tablo geçen hafta medyada yayınlandı.
Türkiye’de 1983 yılından bugüne son 25 yıldır görev yapan 15 Cumhuriyet Hükümeti’nin görev dönemlerinde merkezi yönetim borç stoğunun dolar bazında ne kadar arttığına ilişkin olarak hazırlanan bu tablo oldukça ilginç ve çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor. Hükümetin tasarrufundaki iç ve dış borçlardaki dolar bazında artışları yansıtan bu tabloda, özel sektörün -TCMB ve yerel yönetimler gibi merkezi yönetim dışındaki kurum ve kuruluşların borcu ayrık tutulmuş.
132 milyar dolar artış
İŞTE bu tabloya göre AKP iktidarları döneminde Kasım 2002-Eylül 2007 arasında merkezi yönetim borç stoğumuz 149.9 milyar dolardan 282.111 milyar dolara yükselmiş yani 132 milyar dolar gibi rekor bir artış göstermiş.
AKP’den sonra en kötü borçlanma performansı DSP / MHP ve ANAP koalisyon hükümetlerinde görülmüş. Bu hükümetler döneminde borç miktarı 71.8 milyar dolardan 149.9 milyar dolara yükselmiş yani 78 milyar dolar artmış.
Son 25 yılda görev yapan Hükümetler ile Başbakanlar ve Hazine Bakanları arasında Türkiye’nin merkezi yönetim borç stoğunu dolar bazında düşürmeyi başaran tek hükümet 53’ncü RP / DYP koalisyonu olmuş.
Krize sebebiyet vermedik
BU tablo geçtiğimiz günlerde basında geniş bir şekilde yayınlanınca çok sayıda bilinçli ve duyarlı okurlarımızdan tebrik mesajları aldım. Çünkü Türkiye’nin merkezi yönetim iç ve dış borç stoğunun dolar bazında geriye gittiği tek yıl olan 1997 yılında iktidarda olan RP / DYP koalisyonu sırasında Başbakan Sayın Necmettin Erbakan ve Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı da bendeniz idim. IMF’den bir dolar borç almadan, ekonomiyi yüzde 8’e yakın büyütmeyi başarırken, ne bir devalüasyona, ne de bir krize sebebiyet vermeden ekonomiyi yöneten ve ulusal çıkarlarımızı gözeten politikalar uygulayan bir Bakan olarak bu konuda bir şeyler yazmanın yararlı ve kaçınılmaz olduğunu gördüm. Söz konusu tabloyu aşağıda genişleterek sunuyorum.
src="http://www.tercuman.com.tr/arsiv/2007/10/29/image/t.jpg" align="left">
ANKA’nın kullandığı tabloya göre, 10 yıl önce RP / DYP koalisyonu sırasında izlenen doğru ekonomi ve kur politikaları ülkenin son 25 yıllık borçlanma tarihinde dolar bazında merkezi yönetim borç stoğunun azalmasını sağlamış.
Bu dönemde yani Haziran 1996 - Haziran 1997 arasındaki bir yılda devredilen borç stoğu bir önceki hükümete nazaran ilk kez 325 milyon dolar azalmış. Onun dışındaki bütün Hükümetler, Bakanlar ve Hazine Bakanları döneminde ise maalesef hep artmış. O dönemde bıçak sırtı koalisyon dengeleri mevzubahisti.Buna rağmen gerçekçi kur rejimini ısrarla ve inatla uyguladık.
Yüzde 8 büyüme sağladık
SICAK paracıların bizim bu gerçekçi kur politikalarımıza, yeni borçlanma enstrümanları (örneğin; tüfex) ile borçlanma vadelerini uzatma gayretlerimize yönelik, aleyhimize muazzam lobi çalışmaları ve de çıkarcı medyaları vasıtasıyla saldırıları oldu. Dinlemedik. Ülkeyi ne devalüasyona, ne de ekonomik krize sokmadan yıllık yüzde 8’e yakın büyütmeyi başardık. Sıcak parayı cezbedecek ortama müsaade etmedik. O dönemde iç borç stoğumuz neredeyse bugünün 10’da biriydi.Sıcak para yok denecek kadar azdı. Bugün sıcak para 103 milyar dolara ulaştı. Çünkü Türkiye hem tefeci faizini veriyor, hem de örtülü kur çıpasına dönüşen hatalı bir kur politikası izliyor. O dönemde yüksek enflasyona ve nominal faizlere rağmen, reel faizler oldukça düşüktü. 1997 yılında enflasyondan arındırılmış reel faiz yüzde 12 civarındaydı.
Cari açık yüzde 1’di
ESNAF ve KOBİ’lere Cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en yüksek destek ve teşvikleri verilerek sermayeyi tabana yayan, arz yanlısı, istihdam ve büyümeyi gözeten bir ekonomi politikası izlenmişti. Cari açık bugünkü gibi yüzde 8 değil, yüzde 1’ler mertebesindeydi. Tüm bunların sonucunda, iç ve dış çıkar çevrelerinin para tacirlerinin, IMF ve işbirlikçilerinin her türlü aleyhteki engelleme teşebbüslerine rağmen, kendi ayakları üstünde durabilen, IMF’ye muhtaç olmayan, yapısal sorunlarına ve koalisyon koşullarına rağmen istihdam ve büyümeyi birlikte götürebilen bir ekonomi meydana geldi. Bugün ise ekonomi ve devlet yönetiminde neredeyse hiçbir tecrübesi bulunmayan, ekonomide önemli ve sorumluluk gerektiren ciddi görevlerde kanıtlanmış bir başarısı olmayan, sıcak paracı-IMF’ci para tacirlerinin istekleri doğrultusundaki anlayış sahipleri en üst görevlere getirildi. Ekonomimiz de bu nedenle maalesef ağır bir borç yükü, yüksek ve rekor cari açık ile ithalata dayalı, işsizliğin kol gezdiği oldukça kırılgan ve bağımlı bir ekonomi haline dönüştürüldü. 10 yılda nereden nereye değil mi?