Şablon milliyetçiliği!
Sebahattin ÖNKİBAR 30 Ekim 2007
Milliyetçiliğin türleri vardır da en ilkel ve bağnaz olanı Şablon Milliyetçiliğidir.
Bu tür Milliyetçilik’te sorgulama yapılmaz ve sadece cetvelle, pergel kullanılır.
Her hadise, var olan şablon ya da kalıplara göre yorumlanır.
Örneğin; var olan şablona göre 1 Mart Tezkeresi’nin savunulması ihanet olarak görülüyor ise siz tersinden bir söz edemezsiniz.
Diyelim ettiniz, hemen sorgulanır ve hedef tahtasına oturtulursunuz.
Önceki gün yazdığım 1 Mart Tezkeresi ile ilgili yazıma böylesi tepkiler aldım.
İlginç olan, bu tepkilerin tamamının kendi mahallemden gelmesiydi.
Yazıma itiraz edenlerin ortak cümlesi şuydu: Sabahattin Önkibar böyle bir yazıyı nasıl yazar.
Yazar, çünkü benim Milliyetçiliğimde cetvelle, pergel yoktur.
İnanmadığım hiçbir şeye de şablonun içinde ya da dışında diyerek dalkavukluk yapamam.
Milliyetçilikten ve Milliyetçilerden hiç geçinmediğim için de sonuçlarını da zerre umursamam.
Benim Milliyetçilik anlayışım, onu statü aracı yapmak değil, devlet ve millet sevgisidir.
Öyle olduğu için de inandıklarımı dosdoğru yazarım.
Bizim cenahtan aldığım eleştirilerden biri de Hürriyet ile Ertuğrul Özkök’le ilgili cümlelerimdi.
Neymiş efendim, ben nasıl bunlara (Şablona uymayanlara) tam not verir ve yayınlarını alkışlar mışım?
Satırlarım arşivde ve hâlâ arkasındayım.
Evet ben, Hürriyet’in son bir haftadır PKK bağlamındaki yayınlarını ve Ertuğrul Özkök’ün son yazılarını çok beğendim ve alkışladım.
Ha yine arşivlerde var, Doğan Grubu’nu bu gazetede en çok eleştiren de bu satırların yazarıdır.
Biz yanlışa dikilir, doğruyu sahipleniriz.
Kendimizden emin olduğumuz için de kimin ne diyeceğini asla umarsamayız.
Suya sabuna dokunmadan durumu şablonla idare etmek ancak Milliyetçilik geçmişinden kuşkulu olanların yapacağı bir iştir.
Ayinesi işse kişinin, öğrencilik yıllarımızdan beri bizim böyle bir kuşkumuz yoktur.
Bunun tanıkları da öğrencilik yıllarından tanıdığımız olan medyadaki İsmet Berkan’dan, Serpil Yılmaz ve Ali Bayramoğlu’na kadar bildik Marksistlerdir. Biz bu sınavı 12 Eylül öncesinde kanla verdik.
Gelelim 1 Mart Tezkeresi’ni savunmanın hainlik olduğu yaklaşımına:
Bu bakışa göre yaptıkları açıklamalardan hareketle bu ülkenin eski ve şimdiki Genelkurmay Başkanları da itham altındadır.
Yok, yok, yok hiç kimse bana TSK Başkomutanlarının hain olduklarını ima edemez. Eğer eden olursa ben onlara sadece şablon milliyetçisi de demem, ardından başka şeyleri sıralarım.
Efendim, gelen ABD askerleri 1 Mart Tezkeresi ile gelip bir daha gitmeyecekmiş.
Yani bunun böyle olacağını o komutanlar bilmiyor da şabloncular biliyor öyle mi?
Senin, gitmeyecek dediğin ABD, zaten burada.
İncirlik Üssü’ne bak, orası bölgenin harekat merkezi ve nükleer silah deposu değil mi?
Bu hamaset simsarları bir şeyi ya bilmiyor, ya da kör göze parmak hamaset pompalıyor.
ABD o süreçte Türkiye’yi işgale değil, Saddam’ı bitirmeye geliyordu. Dolayısı ile eğer ABD ordusuna geçiş izni verilseydi, Türkiye de K.Irak’a girer ve yerleşirdi. Bu şekilde PKK derdinde de, K.Irak’ta kurulması an meselesi olan Kürdistan konusunda da, Kerkük’de de Türkiye’nin konumu bugünkünden iyi olurdu.
Evet, bugün gelinen nokta, 1 Mart Tezkeresi’ndeki öngörüsüzlüğün sonucudur.. Tekrar tekrar söylüyorum 1 Mart Tezkeresi elbette arzu edilen değildi ama ehveni şer, yani kötünün iyisiydi.