Erdem Beyazıt Şiirleri Hakkında
İhsan İlkin 01 Ocak 1970
“Kaynağa karşı gaflet susuzluktan öldürür” M. Fethullah Gülen
İnsan, bazen coşar, bazen öfkelenir, bazen de bütün şartlara rağmen sükûnetini korur. Öfke, insana mahsus bir hâldir. Bu hâl ki kimi vakit bütün varlığını alır gider, kimi vakit de büyük belaları defeder.
Öfkenin kabarmasının nasıl sonuçlar doğuracağı, öfkeyi neye yönelteceğimize bağlıdır. Şerrin def’ine yönelikse ne iyi, lakin içimizdeki gazap duygusunun yersiz kabarması ise hep ziyan doğurmuştur, pişmanlık getirmiştir.
“Bütün kötülükleri iyi, bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün hâliniz nice olacak?” Hadis-i şerifinde dile getirilen durumun yaşandığı zamanın şâiri Erdem Bayazıt öfkesini kabartmış ve kötülüğe karşı isyan soluklarını mısralarla yükseltmiştir.
Varlığın sebebini merkeze alarak “sebep ey” diyor. Sebep dediği Yaratıcı’dır. Şair, Yaratana sesleniyor, her şey Senden Rabbim diyor. Güneşi ceketinin astarında kaybeden asrımız insanını kurtarmasını istiyor.
Erdem Bayazıt şehir insanının meselelerini coşkun bir dille anlatıyor. Onun coşkusu, bir seylap gibi aktıkça çoğalan, çoğaldıkça kabaran, kabardıkça büyüyen bir coşku. Müslüman insanın coşkusu. İslâm’ı bilen insanın heyecanı.
Bütün bu coşkunluğa, kabarmaya, isyana, başkaldırıya rağmen Bayazıt şiiri öfke şiiri değildir. İlla öfke denecekse “isyan öfkesi” demeyi daha uygun bulurum.
E. Bayazıt şiiri, çağ insanının tembelliğine bir isyandır, bu durumu kabullenmeyiştir. O, insanı bir diriliş işçisi sayar. Ona göre iş, dirilişi beton duvarlar arasında başarabilmektir.
Çağ kelimesi onun özel kelimelerinden biridir. Zamanı “çağ” kavramıyla algılar ve ifade eder. Güneşçağ öncüleri yolları tuttu dua erleri tuttu
Yüzleri Mekke ülkesi gözleri Medine çeşmesi
Elleri altınçağ mimarıv
(Şirler, İz yay. 1992, sy. 29)
Müslüman bir şairdir Bayazıt. Şiirlerindeki bakış açısına, mesajına, özel hayatına bakarak ona Müslüman şair diyoruz. “adım Müslüman” kelimelerini şiirde kullanacak kadar cesur tavır içindedir.
Erdem Bayazıt gökçek yüzlerden bir yüzdür. Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş, Nedim, Fuzuli gibi şairlerden etkilenmiş, beslenmiştir. Hem halk şiirinden, hikmetinden hem de divan şiirinden faydalanmıştır. Onun üzerinde divan şairlerinden Necatî ve Nâbî’nin etkisi daha açık görülmektedir. “Sana, Bana, Vatanıma,Ülkem İnsanlarına Dair” başlıklı şiirini Nâbî’nin
Sultan-ı gam nişimen edelden derunuma
Sahra-yı kalbe leşker-i sevda gelir gider beyitleriyle okumak ondaki bu tesiri anlamayı kolaylaştıracaktır. Bunun yanında Yunus Emre etkisi ise üçüncü kitabı ?Gelecek Zaman Risaleleri?nde daha belirgindir. Derviş Burcundan adlı şiiri tamamen Yunus ve Mevlana tesirinde yazılmıştır:
Dervişim dünyaları
Taşırım cebimde
Hayat sağ elimde
Ölüm sol elimde
Bu kitapta şiirin ses tonuyla ilgili denemeler de yapmış ve şiir tarihimizde ilk kez görülen bir sistem getirmiştir: Her şiirin baş tarafına o şiirin nasıl bir tonlamayla söylendiğini belirtmiştir. Düş Burcundan adlı şiirin ses tonunda şu not veriliyor: ?Yüksek Daha Yüksek En yüksek+gürültülü. Daha gürültülü. En gürültülü?
Bayazıt, kendi millî çizgisini oluşturmuştur. İslâm?la yoğrulmuş, cihatla bezenmiş, dünyanın derdiyle dertlenmiş, kuşatıcı bir çizgi oluşturmuştur. Şairin maveraî derinliği vardır. Mavera dergisinde yazmıştır yedi güzel adamla. Yedi arkadaştırlar. Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan o yedi güzel adamlardandır.
Bayazıt, bakış açısı, geniş, temiz vicdanlardandır. İyigüncülerden değildir. Şiirinin temelinde duru bir hayat vardır. Dağlar, bulutlar, rüzgar, gök, sel gibi yüksek ses tonuyla söylenen şiirler onun ufkunun zirvelere yöneldiğini işaretliyor. Özel hayatında da dağlara, kırlara düşkün olduğu bilinmektedir. Boyu uzun, omuzları geniş, yapılı birisidir. Bu heybetli yapı içinde bir çocuk kalbi taşımakta, bir mutevazı kul olduğunu hissettirmektedir. Şair dostu Akif İnan?ın cenazesine giderken yolu Maraş?a uğrar. Şehrin kıyısında bir camide ikindiyi kılar, cemaat dağılır ama o, kalır avluda tenha, mahzun. Caminin avlusunda maltada yalnız, yapayalnız oturur. Neden sonra kalkar şehri sırtına almış gibi ağır ağır gider arabasına ve yollanır arkadaşını son kez yolculamak için Urfa?ya. Bir dönem siyasete girip milletvekili olduktan sonra, odası en kalabalık milletvekili o olur. Çocuk yanına uyup bırakır siyaseti.
“Ey zulüm çoğal çoğalacağın kadar şafak sökmek üzere!” Erdem Bayazıt’ın şiirleri bir mahkumun acısını dile getiren şiirlerdir.
O büyük Türkiye sevdalılarından biridir. Bunun için mücadele etmiştir. Bunun için şiiri, siyaseti vasıta etmiştir. Bir dönem milletvekilliği yapmış ama orada büyük Türkiye?ye, maksadına hizmet edemeyeceğini anlayınca ikinci dönemde aday olmamıştır.
“Batı ancak taşra olabilir bize.” F. Gülen
Erdem Bayazıt da Hocaefendi gibi Batıya kendi dünyasını kurarak yaklaşır. Kendi ruh dünyasını kurmadan Batıya giden aydınlarımız Tanzimat ve Cumhuriyet aydınlanmasını millî ruh kökümüzden uzak mesajlar vermişler, kendileri gibi kökümüzden kopuk nesiller yetiştirmişlerdir. Ama Necip Fazıl, Arif Nihat, Sezai Karakoç, Mehmet Çınarlı, Cahit Zarifoğlu ve Erdem Bayazıt gibi şairler kendi geçmişlerine, kendi ruh köklerine ihanet etmemişlerdir.