Operasyon dış politikayı nasıl etkiler?
Sami KOHEN 30 Ekim 2007
Türkiye'nin önümüzdeki günlerde Kuzey Irak'a karşı geniş çaplı bir askeri harekâta girişmesi halinde bunun -birçok alanlarda olduğu gibi- dış politika üzerinde derin etkiler yapacağı kesin.
Diğer bir deyişle, böyle bir müdahale sonunda, Ankara'nın uluslararası ilişkilerinde bazı önemli "yön değişiklikleri" beklenebilir. Türkiye'nin Batılı dost ve müttefikleriyle bağlarında daha belirgin bir zayıflama olabilir. Buna karşılık Doğu'ya ve Kuzey'e doğru daha güçlü bir açılım gerçekleşebilir.
Bu yeni trend'in Türk dış politikasına ne ölçüde ve ne hızla hâkim olacağı, girişilecek askeri operasyonun hedefine ve kapsamına ve buna göre bölgede söz sahibi aktörlerin alacağı tavra bağlı.
Eğer bu hızlı ve sınırlı bir operasyon olacaksa, uluslararası camianın buna tepkisi de sınırlı olacak, dolayısıyla bu dış ilişkileri fazla etkilemeyecektir.
Ama eğer söz konusu olan daha geniş kapsamlı ve uzun süreli bir müdahale ise, buna gelebilecek tepkiler dış politikaya yeni bir yön verebilir.
Bu bakımdan girişilecek operasyonun nitelikleri kadar, örneğin ABD'nin buna destek mi, köstek mi olacağı, AB'nin buna anlayış mı, yoksa tepki mi göstereceği, Rusya'dan İran'a ve Arap dünyasına kadar diğer ülkelerin de nasıl bir tavır alacağı büyük önem taşıyor.
Kıbrıs gibi...
Ankara'nın dış ilişkilerinde PKK ve ona bağlı olarak Kuzey Irak sorunu, artık belirleyici bir faktör oluyor. Yani Türkiye bundan böyle, yabancı ülkelerle ilişkilerini giderek PKK-Kuzey Irak sorununda aldıkları tavra göre yönlendirecek. Destek veren ülkeler dost sayılacak, karşı tavır alan ülkelere mesafeli davranılacak...
Bu mesele aslında birçok bakımdan Kıbrıs sorununu andırıyor.
Şu sırada Türkiye'nin askeri bir harekâta girişmemesi için ABD başta olmak üzere birçok ülkenin harcadığı yoğun çabalar, 1974 Kıbrıs harekâtı öncesindeki gayretleri anımsatıyor... Harekâttan sonraki yıllarda Ankara Kıbrıs sorununu, dış ilişkilerinde bir kıstas olarak kullandı, dost olanı veya olmayanı bu konuda aldıkları tutuma göre değerlendirdi...
Bugün Türkiye'nin karşılaştığı PKK-Kuzey Irak sorunu, en az Kıbrıs meselesi kadar (veya belki daha da fazla) yaşamsal bir önem taşıyor. Dolayısıyla askeri harekât, bir dönüm noktası olacaktır; ama bunu sadece bir başlangıç saymak gerek. Bu sorun çeşitli yönleriyle daha uzun zaman Türkiye'yi -ve dünyayı- meşgul edecektir...
Batı'ya bağlı...
Son günlerde dış basında yayımlanan şu görüşe yer verildiğini görüyoruz: Türkiye giderek Batı'dan uzaklaşıyor ve Doğu'ya yaklaşıyor. Türkiye'nin Kuzey Irak'a askeri müdahalesi bu akımı büsbütün hızlandıracaktır...
Türkiye'nin bir süreden beri ABD'den ve AB'den soğuduğu bir gerçek. Ankara'nın resmi politikasında bir "sapma" olmamakla beraber, kamuoyunda ve siyasi ve hatta askeri çevrelerde, Türk dış politikasının "seçenek potansiyelini" kullanması, örneğin Rusya, İran, Suriye ve Asya ülkelerine yönelmesi lehinde bir eğilim görülüyor.
Aslında Ankara da dış ilişkilerinde çeşitli seçenekleri değerlendirmekten geri kalmıyor ve özellikle komşularla daha sıkı bağlar kurmakta yarar görüyor. Bu yaklaşım, "çok yönlü dış politika" konseptine de uygun.
Son zamanlarda ABD ve AB'nin Türkiye'nin canını sıkan davranışları, Türk diplomasisini yeni değerlendirmeler yapmaya zorluyor.
Şimdi varılan noktada PKK-Kuzey Irak sorunuyla bir yol kavşağına geliniyor. Türkiye'nin dış politikasına nasıl bir yön vereceği, "dost ve müttefik" ülkelerin önümüzdeki günlerde bu meselede alacağı tavra bağlı olacak...