Türkiye Kuzey Irak'ta, bütün bölge tetikte…
İbrahim KARAGÜL 30 Ekim 2007
Kamuoyu sınırötesi harekatı tartışırken Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak'ta girdi bile. Dağlıca'daki saldırıdan hemen sonra başlayan operasyon, niteliği ve kapsamı henüz netleşmese de devam ediyor. Kaç asker Irak topraklarında, nereleri vuruyorlar, ne tür bir operasyon taktiği izliyor henüz kamuoyu bu konularda bilgilendirilmiş değil. Kanlı saldırı henüz Türkiye'ye ulaşmadan, gece 01-02.00 sıralarında çatışmalar devam ederken aynı anda Silahlı Kuvvetler mensupları Kuzey Irak'a giriyordu.
Aynı gece, öncü olarak beş tim sınırı geçti. Ardından on üç tim daha gönderildi. Sınırötesinde uzun zamandır bulunan, operasyonlar yapan birlikler zaten vardı. Bu yeni sevkıyattan sonra nakiller devam ediyor. Yani Türkiye konuşurken, ne yapılması gerektiğini tartışırken, Ankara-Bağdat-Washington-Erbil arasındaki söz düellosu ya da gizli pazarlıklar devam ederken TSK mensupları yapmaları gerekeni yapmaya başlamıştı bile.
Ancak bölgeden gelen haberler oldukça endişe verici. ABD ve İsrail'in, Türkiye'nin operasyonuna karşı peşmerge birliklerini sınır bölgelerine yığmasının, tüm silahları Türkiye'ye çevirmesinin ötesinde, bölgeye sürekli silah sevkıyatı yaptığı, büyük bir çatışma olması riskinin oldukça yüksek olduğu bildiriliyor.
Bunlar olurken, krizin bize yansıyan bölümünde siyasi arayış devam ediyordu. ABD, Türkiye'yi uyarmaya, tek yanlı hareket etmemesi konusunda ikna etmeye, uyarılar işe yaramayınca da “birlikte operasyon yapalım” demeye başladı. Bağdat yönetimi, ABD'nin tavrına paralel biçimde “birlikte hareket edelim” derken Kuzey Irak yönetimi, Türkiye'ye açık tavır almayı, yer yer “yapabileceğimiz bir şey yok” demeyi sürdürüyordu. “PKK'ya gücünüz yetmez”, ile “Türkiye'ye karşı savaşırız” arasındaki ikilemi yaşıyordu.
Ankara ise, dünya kamuoyunu ikna etme yolunda adımlar atıyordu. Dışişleri Bakanı Ali Babacan, bölge ülkelerinde ikna turu yapıyordu. Dahası, dünya basını, günlerdir Türkiye'nin tavrını “terörle mücadele kapsamında bir operasyon” olarak değil, “Türkiye'nin Kuzey Irak'ı işgali”, “savaş”, “bölgesel kriz” ve “Türk-Amerikan ilişkilerinde sorun” olarak algılıyor veya pazarlıyordu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye olarak bizim Irak'a olan bazı ihracat kalemlerinde, önümüzdeki günlerde herhangi bir yaptırıma gidebiliriz” derken, Türkiye'nin karşısında oluşturulan koalisyon da Suriye'deki Kürtleri harekete geçirmeye çalışıyor.
Bu gelişmeyle bir bağlantısı olup olmadığını bilmediğim ancak dikkatimi çeken çok önemli bir olay daha var: Ermenistan'a ilk resmi ziyaret gerçekleştiren İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, dün sabah Ermenistan yönetimini şaşırtan bir karar alarak; “Ülkemde önemli işlerim çıktı. İzninizle hemen İran'a dönmem gerekiyor” sözleriyle kahvaltıdan sonra uçağına bindiği gibi apar topar Tahran'a döndü. Bu garip duruma ilişkin bir açıklama yapılmadı.
Kuzey Irak'taki operasyonun boyutlarını tam olarak şu an itibariyle bilmiyoruz. Ama benim çok ciddi endişelerim var. Endişem ABD ve İsrail'in bölgedeki silah yığınağından kaynaklanıyor. Bu ülkelerin PKK veya Türkiye'nin karşısına çıkacak güçlere vereceği lojistik destekten kaynaklanıyor. Dahası, bir kaç yıldır bölgede stoklanan, Türkiye sınırına yakın bölgelere yerleştirilen füzelerden kaynaklanıyor. Ve dahası, K. Irak'ta çatışmalar artarsa, yayılırsa, başka bir boyut alırsa, Türkiye'nin bir çok bölgesinde patlamaların olmasından kaynaklanıyor. Bir endişem daha var, söylemeliyim: Blackwater gibi güvenlik şirketlerinin bu savaşta ihale alması ihtimalinden ürküyorum.
Bir çok kez burada aktardım. Bunlardan sadece birinde aktardığım bilgiler şöyleydi: :
Peşmergeler, yoğun olarak Türkiye sınırına yakın bölgelere yerleştirildi. 6 bin peşmerge Kerkük'e, 2 bin tanesi Musul'a, 3 bin peşmerge de Türkiye sınırına yerleştirildi. İsrail'den K.Irak'a büyük miktarda füze sevkıyatı yapıldı. Ağır silahların olduğu, füze rampalarının olduğu 3 TIR dolusu silah ve mühimmat peşmergelere nakledildi. Bunlar sadece bir partide olan sevkıyattı. Bu hazırlıklar ne için? ABD ve İsrail Kürt birliklerini neden ağrı silahlarla donattı? Bu hazırlıklar İran için mi? Türkiye için mi? Yoksa Türkiye, Kerkük bahanesiyle bölgeye çekilip İran'a karşı cepheye mi sürülecek?
Bu çıkış bir operasyonla sınırlı kalır mı? İran'ın tavrı ne olur? Ahmedinejad'ın apar topar dönüşünün bugünkü krizle ne ilgisi olabilir? Kriz Suriye'yi de içine alır mı? Bölgesel niteliği artınca ABD'nin pozisyonu ne hal alır? Bütün bu soruların cevapları, endişe ettiğimiz gibi gelişirse, bölgesel savaş kapıları aralanmaz mı? Kuzey Irak meselesi bir anda ABD ve müttefiklerinin İran'a yönelik harekatına dönüşür mü?
Önümüzdeki günlerde bunları tartışacağız, izleyeceğiz….