« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Ağu

2013

Harf devriminin kazandırdığı, kaybettirdiği

AVNİ ÖZGÜREL 01 Ocak 1970

Tartışması 19. yüzyılın ortasında başlayan, aşama aşama ilerleyen cumhuriyet döneminin önemli kazanımlarından biri alfabe değişikliği... Günümüzde tartışmasız kabul görmüş durumda. Ancak dedesinin mezar taşını okuyamayan, bir asır önce basılmış Türkçe eserlere, anıt yapıların kitabelerine boş gözlerle bakan bir noktada olduğumuz da gerçek...
Latin alfabesine geçildiği yıllarda Türkiye de okuma yazma oranı çok düşüktü.
İstanbul turist kaynıyor... Bu yazı geçen hafta tanık olduğum, beni hüzünlendiren bir tablonun ürünü. Sultanahmet’te gezinen orta yaş üzeri bir turist grubuna denk geldim. Önüm sıra giden gruba halinden, konuşmasından üniversite mezunu olduğu da anlaşılan bir Türk rehberlik ediyordu. Bir yapının önünden geçerken kafileden birinin cümle kapısının üzerindeki kitabeyi gösterip “Ne yazıyor” diye sormasıyla karıştı işler.
Kitabe, eski Türkçe ama sade bir yazıyla yazılmıştı. Rehber geçiştirmeye çalıştı önce. Ama ısrarcıydı soruyu soran. Alt satırı işaret edip Burada binanın yapıldığı tarih yazılı’ demekle yetindi rehber. “Hangi tarih?” sorusu geldi peşinden. Hepi-topu on rakam. Rehber sıkıntılandı, çaresizlik içinde çevreden geçen yaşlı birini gözüne kestirip onu çevirdi, sordu, adam bilmiyorum manasında başını sallayıp yürümeye devam etti.
Dünün Türkiyesi’nde belki farklı değerlendirilir irtica zarfına konulabilirdi söyleyeceğim ama günümüzde cumhuriyet kazanımlarının kökleştiği ortamda eski Türkçe korkusunun herhalde anlamı kalmamış olmalı. Eski Türkçe hiç değilse üniversitede neden seçmeli ders olarak okutulmaz?

Alfabe kavgası eski
Türkiye’de eski dilde münevver dediğimiz modernleşmenin ortaya çıkardığı aydın kuşağının batıyı tanıyıp Fransızca öğrenmesiyle başladı Latin alfabesine ilgi. Öncesinde bihaber miydik, hayır. Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin farklı alfabeyle yazmasına alışıktık, Balkanların hâkimiyetimizde olduğu dönemde diğer ulusların da. 18. yüzyılın ortasından başlayarak zaman içinde en az çift alfabeyle okuyup yazan bir hale gelmişti Osmanlı halkı. Özellikle de İstanbul ahalisi. Haremin menşe olarak gayrimüslim dokusunda çok sayıda kadının getirildiği ülkenin dili yanında alfabesini bildiği de söylenebilir.
19. yüzyılda batı dünyasıyla ilişkilerde ortaya çıkan ihtiyaçlar, Kırım Savaşı’nda ittifak edilen İngiltere ve Fransa’nın zorlaması, harf meselesini kabarttı ve asrın sonunda telgrafın icadıyla mesele askeriyeye yansıdı. Balkan Savaşı, 1. Dünya Savaşı sarmalında telgraf haberleşmesinde çabukluk sağlamak için eski alfabeye okumayı kolaylaştırma düşüncesiyle eklenen noktalamaların kaldırıldı, harfler biribirinden ayrılarak yazılmaya başlandı.
Karmaşa dükkân tabelalarından, eczane reçetelerine kadar pek çok alana sirayet etti. Kartvizitler, sadaret makamı hatta mabeyne ait başlıklı kağıtlar bile iki alfabeyle yazılır oldu.

Karmaşaya son verdik ama
Kaba hattıyla bakıldığında cumhuriyet karmaşaya son verdi denebilir. Karar Arap alfabesinin terk edilip Latin alfabesine geçilmesi yönünde oldu. Okur yazarlığın arttırılmasını temin için bu yola gidildiği iddia edilip savunulsa da işin bu yönü tartışmalı. Sevan Nişanyan’ın ‘Yanlış Cumhuriyet’ adlı çalışması bu savın pek de geçerli olmadığı yönünde:
“Milli bir seferberlik olarak benimsenen ve olağanüstü bir ısrarla sürdürülen okuryazarlık kampanyasına rağmen, 1927-35 arasında yeni okuma-yazma öğrenenler resmi rakamlara göre Türkiye nüfusunun sadece yüzde 10.3’ünü (1927’de okuryazar olmayan nüfusun yüzde 11.2’sini) bulmuştur. Oysa, örneğin 1960-70 yılları arasında okuryazar sayısındaki artış, toplam nüfusun yüzde 27.2’si ve 1960’ta okuryazar olmayan nüfusun yüzde 40.1’idir. Bu rakamlar, okuryazarlık artışında belirleyici olan etkenin harf devrimi olmadığını düşündürmektedir. Harf devrimini izleyen yıllarda gazete satışlarında görülen ve yaklaşık yirmi yıl boyunca telafi edilemeyen düşüş ise, harf devriminin, okuryazarlık oranını artırmak şöyle dursun, azaltmış olabileceği olasılığını akla getirmektedir.”

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 24534

ulkucudunya@ulkucudunya.com