« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Ağu

2013

Beşir Ayvazoğlu: “Harf Devrimi, gemileri yakmaktır”

01 Ocak 1970

Türk edebiyatının önemli isimlerinden Beşir Ayvazoğlu, Harf Devrimi’ni, ‘yeni nesillerin 1928 öncesiyle irtibatının kesilmesi, gemilerin yakılması’ olarak yorumladı.
Ercan Köksal’ın ‘İrfan Mektebi’ için Ayvazoğlu ile yaptığı mülakatta, Türkçe, harf ve dil devrimi hakkında konuşuldu. Beşir Ayvazoğlu, Harf Devrimi ve o dönem hakkında önemli bilgiler verdi.
Harf Devrimi’nin aynı zamanda kültür ve dili de etkilediğini söyleyen Ayvazoğlu, “1930'lu yılların başında Dil Devrimi diye yapılanlar yapılmasaydı Türkçe, şimdi dünyanın ifade kudreti bakımından önde gelen birkaç dilinden biri olacaktı.” dedi.
“Cumhuriyet’ten önce de teklif edenler oldu”
Cumhuriyet’in kurulmasından önce de harflerle ilgili değişiklikler yapılmasını isteyenler olduğunu söyleyen Ayvazoğlu, “Mesela Abdullah Cevdet açık açık yazmıştır. Enver Paşa’nın da alfabe konusunda kendine has fikirleri vardı; Arap alfabesini bitişik değil, harf harf yazılan, daha kolay kullanılabilir bir alfabeye dönüştürmek istiyordu. Aslında Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlerin çoğu fikir olarak özellikle II. Meşrutiyet’ten sonra seslendirilmiştir. Ama tabii bu dönemde eski harfleri değiştirmeye kimsenin gücü yetmezdi.” dedi.
“Dil Devrimi’nin yanlış olduğunu savunanlar söylemekten korktu”
Yahya Kemal’in Harf Devrimi’yle ilgili olarak Mustafa Kemal’le aralarında geçen bir konuşmasından sizin bir makaleniz vesilesiyle haberdar olmuştum. Orada Mustafa Kemal’in, Yahya Kemal’e Harf Devrimi yapma fikrini açtığını, Yahya Kemal’in de ‘Peki ya efendim, bin yıllık kültür ve tarihimiz ne olacak?’ dediğini aktarıyordunuz. Peyami Safa, Abdülhak Hamit Tarhan vb. isimlerin de konu hakkında beyanları, tavsiyeleri var mıdır?
Birçok aydın Dil Devrimi’nin yanlışlığı konusunda kanaat sahibiydiler, ama cesaret sahibi değillerdi. İstiklal Mahkemeleri vesaire… Bir terör havası esiyor. Kolay değildi. Kendi aralarında konuşsalar bile bunu açıkça söyleyemiyorlardı. Muhtemelen Yahya Kemal de ağzından kaçırmıştır.
Dilde sadeleşmenin durması gereken nokta neresiydi?
Zaten Türkçe, Dil Devrimi’nden önce kıvamını bulmuştu. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Refik Halid Karay, Yahya Kemal, Peyami Safa, Necip Fazıl, Falih Rıfkı Atay gibi yazarların eserlerini okuyunuz, kıvamını bulmuş, zengin ve pırıl pırıl bir Türkçeyle karşılaşacaksınız.
“Harf Devrimi, gemileri yakmak demektir”
Harf Devrimi’nin İslam kültürüne karşı olduğunu söyleyen Ayvazoğlu, “Harf devrimi demek, yeni nesillerin 1928 öncesiyle irtibatının kesilmesi, gemilerin yakılması demektir. Bunu muhalifi de, muvafığı da söylüyor. Dolayısıyla bu kültüre, bu hassasiyete karşı olmaları da son derece normaldir. Aslında yapılan bir kültür devrimi, bu devrimin en önemli ayaklarından biri de harf devrimiydi. O harflerle üretilmiş koskoca bir kütüphanenin yolu kapatıldı. Arkasından yapılan dil devrimi de bu sürecin devamıydı. O harfleri öğrenseniz bile, artık o kültüre uzman olmadığınız takdirde ulaşamayacaktınız. Hakikaten, bir zamanlar günlük hayatın parçası olan, herkesin bildiği şeyleri bile bugün anlamak için uzman olmak lazım. Zaten dil devrimi böyle bir amaçla yapıldı.” ifadelerini kullandı.
Kültür çöplükten toplandı
Hocam son bir soru sormak istiyorum. Harf Devrimi’nden sonra Osmanlı arşiv belgelerinin yeterince korunmadığını, hatta bazılarının imha edildiğini, bazılarının da hurda kâğıt niyetine satıldığını biliyoruz. Bir de kendince bu duruma karşı duranlar; yani bir tarafta çöken bir medeniyet diğer tarafta bu medeniyeti kurtarmaya çalışan insanlar… Mesela Nuri Arlasez… Hocam biraz da bu isimlerden bahsedebilir miyiz?
Her medeniyet kendi kahramanlarını yaratıyor, kendini muhafaza etmenin bir yolunu buluyor. Bazı aydınlar bakıyorlar ki zemin ayaklarının altından kayıyor, yok olup gidiyor. Bunlar yok olursa o kültürü keşfetmenin imkânı yok. Bu kültürün ne kadarını kurtarabilirlerse o kadarını kurtarmanın peşindeler. Kimi fırçasını eline alıyor, kimi kalemiyle, kimi fotoğraf makinesiyle, kimi toplayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Nuri Arlasez bunlardan bir tanesidir. Hayatı yazma kitaplar, fermanlar, vakfiyeler, levhalar, işlemeler, toplamakla geçiyor. Hayatını gözden çıkarılan medeniyetimize adıyor, eline geçen bütün parayı bunun için harcıyor, kendi ifadesiyle bir medeniyeti çöplüklerden topluyor. Bir gün Beyazıt’taki bir kitap sergisinde güzel bir yazı görüp çok düşük bir fiyatla satın alır. Bu, Sultan II. Beyazıt’ın bir vakfiyesidir ve hattı büyük hattat Şeyh Hamdullah’a aittir, düşünebiliyor musunuz? Nuri Bey Othmar’dan da fotoğrafçılığı öğrenmiş ve İstanbul bugün yerinde yeller eser birçok eserini ve manzaralarını görüntü olarak kurtarmıştır. Merhum Süheyl Ünver de öyle… Fırçası ve kalemiyle her şeyi kaydederek, gördüğü her tarihi eserin suluboya resmini yaparak, Hoca Ali Rıza Üsküdar’ın tarihi dokusunu yağlı boya ve sulu boyalara aktararak, Osman Nuri Ergin muhteşem bir arşiv vücuda getirerek buna katkıda bulunmuşlar. Daha niceleri… Şimdi onlar sayesinde birçok şeyi biliyoruz.
Bu mülakat, İrfan Mektebi Dergisi’nin Kasım sayısında yer almaktadır.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 25082

ulkucudunya@ulkucudunya.com