« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 May

2006

İYİ YAZI KÖTÜ YAZI

PEYAMİ SAFA 27 Mayıs 2006

İyi yazının birinci cümlesi, mevzua girmek için tereddütsüz atılmış ilk adımdır. Arkasından gelen cümleler, vezinli adımlarla, sekmeden, aksamadan, sendelemeden onu takip ederler.

Kötü yazının birinci cümlesi, mevzuun eşiği önünde korku geçirir; ne içeri girebilir, ne de oradan uzaklaşabilir; alevin etrafındaki pervane sarhoşluğu ile dört döner, kendini oraya buraya çarpar, yorulur ve sersemleşir. Bazen mevzuun içine girer, fakat çok durmayarak kendini dışarıya atar, başka mevzuların eşiklerine sürünür; bazen da bu yabancı mevzuların cazibesine yakalanır ve kendini oradan zor kurtarır.

İyi bir yazının ifade kılıfı, mevzuunu bir eldiven gibi sımsıkı ve kıskıvrak içine alır, ne dışarıya bir fikir kaçırır, ne içeriye fazla bir kelime sokar.

Kötü bir yazının ifade kılıfı ya dardır, ya boldur. Darsa içine maksadını sığdıramaz; bolsa mevzuun dört tarafını lüzumsuz hava tabakaları ile şişirir, bir sürü parazit hayallerle üslûbu gevşetir ve sarkıtır.

İyi yazıda cümleler ve kelimeler hendesî bir disiplin altındadırlar. O kadar yerli yerinde ve biçimli dizilmişlerdir ki, hiç birini kaldıramaz, daha evvele ve daha sonraya alamazsınız.

Kötü yazıda ibare bu simetriden mahrumdur, mevzu daima çarpılır ve ifade yan yatar.

İyi yazı, okuyanları kâğıdın beyazlığından, satırların siyahlığından uzaklaştırarak şekillerden ayrı bir muhteva âlemine götürür. Okuyana, elinde bir kâğıt tuttuğunu, gözlerinin önünde çizgiler olduğunu unutturur.

Kötü yazı,okuyanın bu mâna ve mefhum âlemiyle temasını ikide bir kesen fikir ıttıratsızlıkları, kelime uygunsuzlukları ve ifade ahenksizlikleriyle dikkati hep mevzudan ibareye, esastan şekle çeker.

İyi yazı karışık fikirleri sadeleştirir; kötü yazı sade fikirleri karıştırır.

İyi yazının affetmediği başlıca hatalar şunlardır: Tereddüt, tekrar, bulanıklık, ahenksizlik, lâubalilik, fikrin bünyesine mensup olmayıp da ona dışından musallat olan hayaller, semboller, teşbihler ve istiareler, kırıtmalar, yapmacıklar, samimiyetsizlik, ölçüsüzlük, lisanda kelime icatçılığı.

Bu hatalardan düşünce mi mesuldür, ifade mi?

İyi düşünüp kötü ve kötü düşünüp iyi yazanlar var mıdır?

Pişkinliğin, melekenin ve hünerin yazıya birçok nimetler verdiğini inkâr etmem; fakat bu hüner ne derece ileri gitmiş olursa olsun iyi yazıyı iyi bir düşünceden ayıramaz. Hem de bu hünere sahip olmak şansı, ancak iyi düşünenlerde vardır.

Şöyle diyebilirim: İyi düşünüp de meleke eksikliği yüzünden kötü yazanlar olabilir, fakat kötü düşünüp meleke sayesinde iyi yazanlar olamaz.

İyi yazı = iyi düşünce + meleke.

Öyle ise iyi düşünce üstünde anlaşmalıyız.

Şiir düşüncesini bundan ayırıyorum. İyi yazıdan maksadım nesirdir. Ne manzume, ne de şiir vizyonları taşıyan ve eskilerin tâbiriyle, mensure. Manzume ve mensure mevzuumuzun dışında kalınca, iyi yazı muhayyilenin değil, zekânın ve gayet sıkı bir zihin disiplininin emri altına girer.

İyi düşünmeyi tarif etmek, koskoca bir psikoloji kitabının işidir. Burada yapabileceğimiz şey iyi düşüncenin birkaç büyük vasfını tayin etmek.

İyi düşünce mevzuun esasını kavrar. Onu gruplara ve unsurlara ayırır: Tahlil. Bunlar arasındaki münasebetleri bulur: Mukayese. Bu münasebetleri hükümlere bağlar: Muhakeme.

İyi düşüncede kabataslak üç safha görünüyor:

1- Esası kavramak,

2- Tahlil ve tasnif,

3- Mukayese ve muhakeme.

İyi yazının yukarda saydığımız vasıfları da iyi düşüncenin bu üç esaslı hareketinden geliyor:

Birinci hareket: Mevzu iyi kavranmışsa ifade onun hududundan dışarıya bir kelime taşmaz. Tereddüt, fazlalık, tekrar ortadan kalkar.

İkinci hareket: Fikirler iyi tahlil ve tasnif edilmişse ibarenin hendesî disiplini elde edilmiş olur. Cümleler ve kelimeler yerlerinden kımıldatılamıyacak kadar riyazî noktalarına oturtulmuş olurlar.

Üçüncü hareket: Mukayese ve muhakeme yerinde ise bulanıklık, samimiyetsizlik ve fikrin bünyesine mensup olmayıp da ona dışardan musallat olan hayaller, semboller, yazı oyunları ve kelime icatları da ortadan kalkar.

Esası kavranmış, iyi tahlil ve tasnif, iyi mukayese ve muhakeme edilmiş bir düşünce daima en emin ifade şeklini bulur. Bu şekil, düşüncenin üç esaslı hareketinin çizdiği yoldan başka bir şey değildir.

Bu hareketler yanlış veya eksik olduğu zaman, muhayyile, muhakemenin kusurlarını telâfiye koşar ve hayaller, icatlar, oyunlar başlar.

O zaman muharrir bizi mevzuu ve fikirleriyle değil, ifade tarziyle kazanmaya çalışır ve düşüncesinin kifayetsizliklerini semboller ve rüyalar içine gizler. Bu hal fikir yazılarını fanteziden ayıramayan muharrirlerde çok görülür.

Mademki iyi yazı, iyi düşünce ile melekenin mecmuuna müsavidir, bundan amelî bir netice çıkarmak isteyen heveskârlara verilecek ilk direktif şudur; iyi düşünceyi çok düşünerek, melekeyi de çok yazarak elde etmek.

Ziyaret -> Toplam : 125,07 M - Bugn : 95330

ulkucudunya@ulkucudunya.com