Gülen-AKP çatışması: Aleni ve vahim
Kadri Gürsel 01 Ocak 1970
Medyada ve halk arasında “Cemaat” olarak da adlandırılan “Hizmet Hareketi”nin ana kurumu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) geçen salı 11 maddelik ilginç bir bildiri yayımlayarak, “Hizmet”i hedef alan bazı suçlama ve iddialara cevap verdi.
Metni başlı başına önemli ve ilginç kılan ise Hizmet’in cevap verdiği bu iddiaların tamamının AKP iktidarı ve çevresinden kaynaklanıyor olması. Bu husus GYV tarafından açıkça belirtilmese de herkesin malumu.
Dolayısıyla bu metin, “AKP’nin Hizmet’e 11 suçlamasına GYV’den 11 cevap” bildirisi.
Bildirinin ilginçliklerinden biri, bu 11 suçlamadan bazılarının geniş kamuoyu tarafından ilk kez bu metin sayesinde öğreniliyor olmasıdır.
Mesela ilk üçü:
“1. Gezi Parkı eylemlerinin arkasında Hizmet Hareketi vardır.
2. Gezi eylemcilerini Hizmet’e yakın savcı ve hakimler tutuklamayıp salıvermişlerdir.
3. Hizmetle bağlantılı polisler, eylemcilerin çadırlarını yakarak ve Gezi eylemlerine sert müdahale ederek eylemlerin büyümesini sağladı.”
Bu üç suçlamayı daha önce ne bir AKP sözcüsünün ağzından duydum ne de bunların AKP medyası tarafından ifade edildiğini hatırlıyorum. İstisnai haller belki gözümden kaçmış olabilir ama bu üç iddianın AKP çevresinin ağızında, bildirideki diğer bazı suçlamalar bahsinde olduğu gibi kamuoyuna dönük bir Cemaat aleyhtarı söyleme dönüşmediğinden eminim.
O halde bu bildiriden zımnen anlaşılması gereken, söz konusu üç iddianın AKP iktidarının temsilcileri tarafından mahfillerde ya da Cemaat ileri gelenleri ile temas ettikleri sırada doğrudan dile getirilmiş olduğu ve iki taraf arasında saklı kaldığıdır.
Tabii ki bütün bunları, iddiaların bildirideki gibi dillendirildiği hususunu “ayniyle vaki” kabul ederek yazıyoruz.
Öyleyse, Cemaat-AKP çatışmasının artık vahamet arz etmeye başladığını saptamak durumundayız.
Çünkü doğrudan Erdoğan’a yönelmiş bir sosyal patlama olan Gezi’nin ardında Cemaat’i görmek ya da öyle göstermek, AKP’nin Cemaat’ten algıladığı tehdidin vardığı kritik noktayı işaret ediyor.
İki ve üç numaralı iddialar da yenilir yutulur cinsten değil. Bunlarda da Cemaat’in Gezi’yi fırsat bilerek yargı ve poliste sahip olduğu güç vasıtasıyla krizi derinleştirip AKP’nin ve Erdoğan’ın altını oymak gibi bir komplocu saikle hareket ettiği yönünde, son derece vahim bir içerik var.
Bu iddialar bildiride yazıldığı gibi dillendiriliyorsa, AKP çevresinde Cemaat’in tutum ve davranışından artan oranda bir düşmanlık algılanmaya başlandığına hükmedebiliriz.
Mesele bundan değil de Cemaat temsilcilerinin AKP’li muhataplarının suçlamalarını aşırı alıngan ve şüpheci bir ruh haliyle abartmasından kaynaklanıyorsa, durum yine vahim.
Hizmet-AKP ilişkilerinin kırılma anı tabii ki 7 Şubat 2012 tarihindeki Yargı-MİT krizidir.
Konuya GYV bildirisinde, bize göre de gülünç ve saçma olan 8 numaralı iddiada atıfta bulunulmuş: “Hizmet 7 Şubat’ta Başbakan’ı tutuklayacaktı”.
Biz o zaman da “7 Şubat bir iktidar çatışmasıdır” diye yazmış ve söylemiştik.
Hizmet ve AKP arasındaki fiili iktidar koalisyonu o günden bugüne darmadağın olmuş ki şimdi GYV ilişkilerin gerilimli ve iltihabi durumunu kamuoyuna faş edebiliyor.
Kırık kol yen içinde gizlenemiyor artık, çünkü işbirliği zemini belli ki tahrip edilmiş.
Bütün bunlar ve Hizmet-AKP ilişkilerinin gidişatı tabii ki Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
Fiili iktidar koalisyonundan serbest kalan Hizmet Hareketi’nin büyük güç ve potansiyelini bundan sonra nasıl kullanacağı elbette merak konusu olacaktır.