Dilde Fikirde İşte Birlik: İsmail Gaspıralı
Murat DURAN 01 Ocak 1970
Türk milliyetçiliğinin bir ideoloji olarak ortaya çıktığı 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın
başı sürecinde etkin olan isimlerin başında İsmail Gaspıralı gelmektedir. 1851-
1914 arasında Kırım’da yaşayan Gaspıralı, Türkler arasında ortak bir millet bilincinin
oluşması için gayret sarf etmiştir. Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla dil ve kültür
alanında çalışmalar yapmış, Türk milliyetçiliğini geliştiren için birçok eser vermiştir.
Gaspıralı’nın Türk milliyetçiliği anlayışının özünde, dönem itibariyle Avrupa milletlerinin
gerisinde kalan Türklerin bilimde, edebiyatta ve sanatta gelişmesi için, modern bir
eğitim almaları ve her alanda ilerlemeleri fikri bulunur. Osmanlı İmparatorluğu
Türklerinde yaşanacak gelişme, esaret altında yaşayan Türklerin de zamanla bağımsızlıklarını
kazanmaları anlamına gelmektedir. Ancak Gaspıralı’nın ilk etapta savunduğu,
bütün Türkler arasında ortak bir Türkçe’nin kullanılması ve kültür alanında çalışmalar
yapılmasıdır. Makalede, Gaspıralı’nın hayatı, Türk milliyetçiliği anlayışı ve eserleri ele
alınmıştır.
1. Hayatı
Kırım Türkü olan İsmail Gaspıralı (İsmail Mirza Gasprinskiy), 21 Mart 1851’de
Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğmuştur.1 İlköğrenimine mahalli Müslüman
mektebinde başlamış, Akmescit Erkek Gimnazyum’da, Varonej Askeri Lisesi’nde ve
Moskova Harbokulu’nda eğitim görmüştür.2 Rus okullarında aldığı eğitim, onu milli
duygulara yöneltmiş, Rus Çarlığı’ndaki Türk karşıtlığı, Gaspıralı’da milli bilincin uyanmasına
vesile olmuştur.3 1868’de Bahçesaray’da Rusça öğretmenliğine başlamış;4
1872’de eğitim almak amacıyla çeşitli Avrupa ülkeleri üzerinden Paris’e gitmiştir.5
Paris’te iki yılını geçiren Gaspıralı, Batı medeniyetini de yakından tanıma fırsatı bulmuştur.
1874’te İstanbul’a dönen Gaspıralı, bir müddet İstanbul’da kaldıktan sonra
yeniden Kırım’a gitmiş ve 1878’de Bahçesaray Belediye Başkan Yardımcısı seçilmiş, ertesi
yıl da Belediye Başkanı olmuştur. Gaspıralı, 1884’e kadar belediye başkanlığı görevi-
* Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Arş. Gör. muratduran@gazi.edu.tr
1 Hakan Kırımlı, İsmail Bey Gaspıralı, Ankara, Kırım Türkleri Yardımlaşma Derneği Yayınları, 2001, s.5.
2 İsmail Gaspıralı, Seçilmiş Eserleri I: Roman ve Hikâyeleri, Yay. Haz. Yavuz Akpınar vd. İstanbul, Ötüken Neşriyat,
2003, s.21, içinde, Yavuz Akpınar, “İsmail Gaspıralı: Hayatı”.
3 Kırımlı Cafer Seydahmet, Gaspıralı İsmail Bey: Dilde, Fikirde, İşte Birlik, İstanbul, Avrasya Bir Vakfı Yayınları,
1997, s.16.
4 İlber Ortaylı, Çarlık Rusyasında Türkçülük Hareketleri ve Gaspıralı İsmail Bey, Ankara, Anadolu Matbaası, 1968,
s. 11.
5 Nadir Devlet, İsmail Bey (Gaspıralı), Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988, s.17.
ni yürütmüştür.6 1882’de Zühre Hanım’la evlenmesi sayesinde Yusuf Akçura ile akraba
olmuştur.7
Rus Çarlığı içerisinde erimelerinden endişe ettiği Türklerin, ortak bir dil etrafında
birleşerek varlıklarını sürdürebileceklerine inanmış ve bu amacını gerçekleştirebilmek
için bir gazete çıkarmayı amaçlamıştır. “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla tüm Türklere
hitap edecek bu gazete, Tercüman’dır. Sade bir Türkçe ile 22 Nisan 1883’te çıkarılmaya
başlanan Tercüman Gazetesi, ilk zamanlar haftada bir gün, 1903’den itibaren haftada iki
gün ve 1912’den sonra günlük olarak yayınlanmıştır. Bu gazete, sadece Rusya
Türkleriyle sınırlı kalmamış, zamanla Osmanlı İmparatorluğu’na, Hindistan’a, Mısır’a
kadar ulaşarak okuyucu bulmuştur.8
Son derece yoğun ve yorucu geçen İsmail Gaspıralı’nın hayatı 11 Eylül 1914’te
Bahçesaray’da son bulmuştur. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen cenaze töreniyle
Kırım Hanlığı’nın kurucusu olan Hacı Giray Han’ın türbesi yakınlarına defnedilmiştir.9
6 Kırımlı, a.g.e., s.6.
7 Zühre Hanım, Yusuf Akçura’nın halasıdır
8 Ertuğrul Yaman, İsmail Gaspıralı ve Ortak Türkçe, Ankara, Alternatif Yayınları, 2002, s.26-28.
9 Necip Hablemitoğlu, Gaspıralı İsmail, İstanbul, Bir Harf Yayınları, 2004, s.99.
2. Gaspıralı’nın Türk Milliyetçiliği Anlayışı ve Faaliyetleri
Kırım’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak Rus Çarlığı hâkimiyetine geçmesinden
yaklaşık yüz yıl sonra yaşamış olan İsmail Gaspıralı, Rusya Türklüğü’nün kültür ve
dillerini kaybederek yok olmalarının önüne geçmek için ömrünü Türkçülüğe adamıştır.
10 Gaspıralı, Rus Çarlığı hâkimiyeti altında bulunan Kırım’da faaliyetlerini yürütmesi
bakımından, daima temkinli davranmış ve siyasi bağımsızlığı öne çıkartmaktan ziyade,
millet bilincinin oluşmasında en büyük etken olan kültürün ve dilin korunmasına,
geliştirilmesine önem vermiştir. Rusların Türklere karşı uyguladığı Ruslaştırma politikalarının,
11 Türklerin yok olmasına yol açacağı bilinciyle Gaspıralı, Rusya Türklerini birleştirmek
amacıyla faaliyetlerde bulunmuştur. Gaspıralı, Osmanlı Türklerinde milliyetçilik
duygusunun zayıf olduğu bir dönemde milli bilince
sahiptir. Gaspıralı’daki Türklük bilincini şu ifadesinde
açık bir biçime görmek mümkündür:
“Siyasi inanç ve görüşümün esası ‘Türkoğlu Türk’ olduğumdur.
Önce Türk olmadıkça ne aristokrat olurum ne
demokrat. Ne halkçılardan olurum ne sosyalistlerden. Eğer
bana ‘ Halin bedbahttır, Türklük yani kavmiyet, milliyet
fikrini bırak da saadete nail ol’ deseler, bu yüzden gelecek
saadete, bedbahtlığı tercih ederim; ben olmamak ne aklıma uyar ne vicdanıma yatar.”12
Gaspıralı’nın Türk olduğunu kesin ifadelerle vurgulamasının nedeni, Rusya
Müslümanları için kullanılan Tatar kelimesine tepki göstermesinden kaynaklanmaktadır.
Gaspıralı, Tatar diye bir milletin olmadığını, Tatar diye anılanların aslında Türk
olduklarını ifade etmiştir.13 Rus Çarlığı, işgal ettiği bölgelerde yaşayan Türklerin birlik
olması halinde, bölgeyi elde tutamayacağını bildiği için Türkleri farklı adlar altında
çeşitli milletlere bölmeye çalışmıştır. Rus Çarlığı Türklere, Tatar, Kırgız, Kazak, Azeri,
Özbek, Türkmen, Başkırt gibi isimler vererek yıllardır asimile edemediği Türk milletini
bu şekilde yok etmeye çalışmıştır.14 Gaspıralı’ya göre Tatar, Kırgız, Kazak ve diğer tüm
unsurlar Türk’tür:
“Dil, lisan itibariyle Şarki Sibirya’nın Yakutları, Sibirya Türkleri, Baraba, Kazak,
Kırgız, Karakalpak, Başkurt, Nogay, Kazanlı, Kumuk, Uygur, Özbek, Tarançı, Sart,
Azerbaycan ve Osmanlı namları ile maruf taifeler, Uruğlar hep Türk dili söyleşirler, hep
Türk’türler. Rusya’ya tabi bulunan Türklere ‘Tatar’ lakabı verilmiş ise de bu bir isnaddır,
hatadır. Rusların ‘Tatar’ ve Buharalıların ‘Nogay’ tesmiye ettikleri halklar hakikat-i halde
Türk’tür.”15
10 Devlet, a.g.e., s.76.
11 İldus Kuddüsulı Zahidullin, “İsmail Gaspıralı ve Çarlık Hükümetinin Ruslaştırma Siyaseti”, içinde, İsmail Bey
Gaspıralı İçin, Ed. Hakan Kırımlı, Ankara, Kırım Türkleri Yardımlaşma Derneği Yayınları, 2004, s.31.
12 İsmail Gaspıralı, Seçilmiş Eserleri-II: Fikri Eserleri, Yay. Haz. Yavuz Akpınar, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 2004,
s.332.
13 Sabri Arıkan, Kendi Kaleminden İsmail Bey Gaspıralı’nın İdealleri İşleri Tavsiyeleri ve Haberleri I, İstanbul, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2006, s.535-537, içinde, İsmail Gaspıralı, “Tatar Milleti”.
14 Hablemitoğlu, a.g.e., s.10.
15 Zuhal Yüksel, “ Gaspıralı ve Dil Birliği” , İsmail Bey Gaspıralı ve Ziya Gökalp Sempozyumları-Bildiriler, Yay. Haz.
Dündar Karaca, Ankara, Türksoy Yayınları, 2003, s.31-32.
“Dilde, fikirde, işte birlik”
düsturuyla çıkarttığı ve
tüm dünya Türklüğüne
hitap eden “Tercüman
Gazetesi”, ortak bir dil
oluşturma amacının bir
ürünüdür.
Tüm Türk Dünyası’nı kapsayacak şeklide Gaspıralı’nın yapmış olduğu bu tanım,
Gaspıralı’daki milliyet bilincinin göstergesidir. Kendisine ait bir millet tanımı olmamakla
birlikte, Türklerin kimler olduğuna ilişkin ifadelerinden millet anlayışının tarih, kültür,
dil ve din esasına dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Dönemin şartlarını dikkatle değerlendiren
Gaspıralı, milliyetçiliğin önemini kavramıştır. Gaspıralı’ya göre “Bugün de
zaman karışıklığı ile ‘milliyet ve milliyetçilik’ biraz dalda ve taldada almış gibi görünür
ise de bu hal muvakkattır. Var olan ve var olacak milleti setredemeyecektir.”16
Milliyetçiliğin on 19. yüzyılda yükselişini iyi analiz eden Gaspıralı, gelecekte de milletlerin
geçmişte olduğu gibi var olacaklarını ifade eder.17
İsmail Gaspıralı’nın Türkçülük anlayışı, Türk milletinin
eğitimde, ekonomide ve siyasette gelişmesini içermektedir.
Ekonomide ve siyasette gelişmenin ön şartı
olarak gördüğü eğitim, Gaspıralı’nın en fazla üzerinde
durduğu konudur. Ahmet Bican Ercilasun Gaspıralı’nın
Türkçülük için yapmış olduğu faaliyetleri üç başlık altında
toplamıştır:
1. “Osmanlı Türkçesini, bütün Türk dünyasının anlayacağı müşterek bir edebî dil
haline getirmek,
2. Maarifi yeni usule göre ıslah eylemek,
3. Batı’nın yeni ve faydalı fikirlerini öğrenip Müslüman dünyasında yaymak.”18
Gaspıralı bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için bazı somut adımlar atmış, işe eğitimden
başlamış ve “Usul-ü Cedid” adıyla yeni eğitim kurumları kurmuştur. İkinci olarak ise
tüm Türklerin anlayabileceği bir dilde gazete çıkartmıştır. Son olarak ise tüm dünya
Müslümanlarının geri kalmışlığına çözüm üretebilmek için kongreler düzenlemiştir.
Gaspıralı, yaşadığı dönemde Rusya Türklerinde uygulanan yetersiz eğitim sistemini
görerek, bu eğitim sistemiyle Türklerin ilerleme yolunda mesafe kat edemeyeceklerini
idrak etmiştir.19 “Âlimin mürekkebi şehidin kanından kutsaldır”20 sözünden hareketle
hayatının önemli bir bölümünü Türklerin eğitimine adamıştır. Gaspıralı, eğitimsizliğin
yok olmak anlamına geleceğini ifade eder: “Hâkim bir milletin mahkûm düşmesi, mahkûm
bir milletin yok olması mektepsizlikten ileri gelir.”21 Bu nedenle eğitimde modernizasyonun
şart olduğunu ileri sürerek “Usul-ü Cedit” hareketini başlatmıştır. Bu okullarla
amaçlanan, modern usullerle eğitim yapmak ve çağın gerisinde kalan Türkleri
bilinçli bir şekilde eğiterek yok olmaktan kurtarmaktır. Ayrıca yine bu okullar sayesinde
dil birliğini amaçlayan Gaspıralı, Türkçe şiveler arasındaki farklılıkları da bu şekilde
gidermek istemiştir:
16 Arıkan, a.g.e., s.132.
17 Arıkan, a.g.e., s.132.
18 Ahmet Bican Ercilasun, “İsmail Gaspıralı’nın Fikirleri”, (Erişim):
http://www.ismailgaspirali.org/ismailgaspirali/yazilar/abercilasun.htm, 29 Ekim 2010.
19 Hablemitoğlu, a.g.e., s.78.
20 Gaspıralı, Seçilmiş Eserleri-II: Fikri Eserleri, s.121.
21 Hablemitoğlu, a.g.e., s.76.
Gaspıralı, Rus Çarlığı’nın
baskılarını dikkate alarak
siyasi bağımsızlıktan
ziyade millet bilincini
oluşturan kültür ve dilin
korunmasına, geliştirilmesine
önem vermiştir.
“Umumen Türklerin aslı nesli birdir. Zaman ve mekân ihtilâfıyla şive ve âdetlerimize
ihtilâf peyda olmuştur. Bu ihtilâf, birbirimizi anlayamayacak dereceye gelmiştir. Bundan
sonra okullarımızı edebî dili bir olan hizmet edecek hâle getirmek lâzımdır. Kongrenin
mektep ve medrese komisyonu tarafından hazırlanmış olan lâyihasında ilkokullarımız için
dört sene süren öğretim tayin olunmuştur. Bunun üç senesinde sadece mahallî şive ile öğrenim
icra edilip, son senesinde umumî Türk lisanı ile yazılmış kitaplar okutulmalıdır. Bu
sayede yavaş yavaş muhtelif şive ve lehçeler birleşmiş olur.”22
Usul-ü Cedid okullarındaki eğitim yöntemini Rehber-i Muallimin adında bir risale
haline getiren Gaspıralı, bu risalede okulların kurallarını on madde halinde sıralamaktadır.
23 Çağına göre gayet modern bir anlayış içerisinde
oluşturulan bu program, medrese usulü eğitim veren
kesimin tepkisini çekmiş ve ilk başlarda halk bu okulları
istememiştir. Ancak Gaspıralı, olumsuzluklara rağmen
çalışarak, okulların başarısını ispatlamıştır. Kırk günde
okuma yazmayı öğretebileceğini iddia etmiş ve halk karşısında
bu iddiasını ispatlamıştır.24 Okulların bu başarısını
görerek takdir eden bazı zengin tüccarların desteğiyle
Usul-ü Cedid okulları hızla Rusya Türkleri arasında yayılmaya başlamıştır.25 Nitekim
İsmail Gaspıralı öldüğünde, Rusya’daki Usul-ü Cedid okullarının sayısı beş bin civarındadır.
26 Bu okullarda sadece dil ve din konuları öğretilmemiş, Batı’daki gibi fen bilimleri
ve beşeri bilimler de öğretilmiştir.
Milleti meydana getiren unsurlardan en önemlisi olan dil, Gaspıralı’nın da üzerinde
durduğu en önemli konudur. “Dilde, fikirde, işte birlik” düsturuyla çıkarttığı ve tüm
dünya Türklüğünü kapsayacak şekilde yayın yaptığı “Tercüman Gazetesi”, tüm Türkler
arasında ortak bir dil oluşturma amacının bir ürünüdür.27 Gaspıralı, Türklerin şive farklılıkları
olmakla birlikte aynı dili konuştuğunu belirtir ve hayatta kalmak istiyorlarsa dil birliğini
sağlamaları gerektiğini belirtir.28 Türk şiveleri arasındaki benzerlikleri iyi tahlil etmiş
olan Gaspıralı, Türkçenin işlenerek daha kullanışlı bir hale getirileceği inancına sahiptir:
“Milletimizin eseri olan dilimiz, edebiyatça işlenmemişse de eğitime ve kavaide-kurallara-
gelecek dildir. Gayet nazik Tatar türkülerinden, Nogay cönklerinden, Kırgız ve Türkmen
cırlarından anlaşılır ki, eğer dilimiz usta bulup, kaleme alınıp işlenirse, şimdikine göre çok
dereceli parlak ve kullanışlı olur. Muradımız dilimizi diriltmektir.”29
22 Ahmet Toksoy, “XX. Yüzyıla Girerken Türk Dünyası ve İsmail Gaspıralı” Orkun Dergisi, sayı 45-46, 2001, (erişim):
http://www.ismailgaspirali.org/ismailgaspirali/yazilar/atoksoy.htm, 27 Ekim 2010, içinde, İsmail Gaspıralı, “Hocai
Sıbyan” s.5.
23 Fahri Temizyürek, “Osmanlı Mekteplerinde Cedidcilik Hareketi ve Türk Dünyasına Yansımaları”, İsmail Bey
Gaspıralı ve Ziya Gökalp Sempozyumları-Bildiriler, Yay. Haz. Dündar Karaca, Ankara, Türksoy Yayınları, 2003, s.
78.
24 Mehmet Saray, Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği, İstanbul, Çantay
Kitabevi, 2003, s.31-32.
25 Devlet, a.g.e., s.14.
26 Saray, a.g.e., s.42.
27 Ortaylı, a.g.e., s.16.
28 Saray, a.g.e., s.53.
29 Yusuf Akçura, Türkçülük: Türkçülüğün Tarihi Gelişimi, İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayınları, 2007, s.89.
Gaspıralı, Tatar diye
bir milletin olmadığı
itirazıyla onların
aslında Türk olduklarını
ifade etmiştir.
Türk şiveleri arasındaki benzerlikler ustaca işlenebilirse, ortak bir Türk dili oluşturmak
mümkündür. Bu görevi yerine getirebilmek amacıyla çıkarılan Tercüman Gazetesi,
dil birliğini tam olarak sağlayamasa da, Türkler’de milliyetçilik bilincinin oluşmasının
önünü açmıştır. Tercüman vasıtasıyla ortak bir Türkçe etrafında tüm Türkleri bir araya
getirmek, Gaspıralı’nın temel gayesidir. Bu nedenle Türkçe’nin en gelişmiş ve kullanışlı
şivesi olarak kabul ettiği İstanbul şivesini gazetesinde ortak dil olarak tercih eder.
Yalnız, İstanbul şivesi de sadeleştirilmeli, ağdalı ibareler atılarak tüm Türklerin anlayabileceği
bir hale getirilmelidir. Dilde sadeleşmeyi savunan Gaspıralı’nın bu öncü hareketi,
daha sonra Osmanlı Türkleri için de ilham kaynağı olacak, dil devrimine kadar
uzanan bir süreç başlayacaktır. Ahmet Toksoy, Gaspıralı’nın dilde sadeleşme anlayışını
üç başlık altında toplamıştır:
1. Yaşayan Türk lehçelerinin mahallî kelimeleri, Osmanlı Türkçesinin en gelişmiş
şekli olan İstanbul şivesine uydurularak kullanılmalıdır.
2. Mümkün mertebe yabancı dil ve kaideler Türkçe’den çıkarılmalıdır.
3. Okur-yazarlar tarafından anlaşılmayan Arapça ve Farsça tabirler tasfiye edilmelidir.
30
Gaspıralı’nın Türkçülük için attığı adımlardan bir diğeri kongrelerdir.31 Çar’ın, baskılara
dayanamayarak meşrutiyeti ilan etmesi ve Rus Meclisi’nin açılmasına karar vermesi
sonucu Rusya Türkleri üzerindeki baskı bir nebze olsun azalmış ve Türkler bir
araya gelerek, örgütlü bir şekilde Rus Duması’nda temsil edilme gayreti içerisine girmişlerdir.
Gaspıralı’nın öncülüğünde düzenlenen ilk kongre, izin alınamaması nedeniyle
Aralık 1905’de illegal olarak gerçekleştirilmiştir. 1905-1906 arasında üç defa yapılan
Rusya Müslümanları Kongreleri’nde üzerinde durulan konu, birlikte hareket ederek
Rus hükümetinden Türklerin siyasi, ekonomik ve kültürel haklarının talep edilmesidir.
32 Birinci kongrede alınan kararlardan önemlileri şunlardır:
1. Milletin birleşmesi ve beraberce hareket etmesi.
2. Milletin maddi ve manevi olarak ilerlemesi için bilim ve eğitim araç-gereçlerinin
sağlanması.
3. Umumi vatan işlerinde, en iyi ve en faydalı görülecek Rus partisiyle beraber hareket
edilmesi.33
Kongrede alınan önemli bir kararsa, tüm Rusya Müslümanlarını temsilen bir partinin
kurulmasıdır.34 “İttifak-ı Müslimin” adında kurulacak olan bu parti, Rusya
Türkleri’nin ilk siyasi örgütlenmesi olması bakımından önemlidir.
Gaspıralı’nın diğer bir önemli faaliyeti, sonuçsuz kalmakla birlikte, ‘Dünya
Müslümanları Kongresi’ teşebbüsüdür. Bu teşebbüs gerçekleşmemekle birlikte, taşıdığı
30 Toksoy, a.g.m., s.5.
31 Gaspıralı, a.g.e., s.326-333.
32 Gaspıralı, a.g.e., s.330-333.
33 Gaspıralı, a.g.e., s.326.
34 Kırımlı, a.g.m., s.26.
amaç bakımından önemlidir. Gaspıralı’nın 1907’de Tercüman Gazetesi’nde yazdığı bir
makaleyle ortaya attığı bu kongre fikriyle, tüm dünya Müslümanlarını uyandıracak bir
organizasyon amaçlanmıştır.35 İslam dünyasındaki geri kalmışlığı bizzat gezip gören ve
Batı ile mukayese eden Gaspıralı, bu geri kalmışlığın ancak birlik olunarak ve ortak
hareket edilerek halledilebileceğine inanmıştır.36 İslam dünyası, geri kalmışlığının ötesinde
bir inançsızlığa düşmüş ve bu geri kalmışlığı çözülemeyecek bir sorun olarak algılamaya
başlamıştır. Gaspıralı, gerek uyguladığı yeni eğitim sisteminden aldığı olumlu
neticeler ve gerekse İslam dünyasında gördüğü potansiyel sayesinde bu geri kalmışlık
sorununun çözülebileceğine inanmıştır. Çözüm dışarıda, Avrupa medeniyetinde aranmamalıdır.
Gaspıralı’ya göre Müslümanlar kendi medeniyetleri içerisinde, gelişebilir ve
ileri düzeylere ulaşabilirler.37 İslam dünyasında yeni bir çığır açmayı hedeflediği bu kongreler
sayesinde, Müslümanlar bir araya gelecek ve sorunları masaya yatırıp çözüm yolları
geliştireceklerdir. Ancak, yapılması amaçlanan bu kongre, Gaspıralı’nın tüm çabalarına
rağmen bir türlü toplanamamıştır.38
3. Eserleri
İsmail Gaspıralı altmış üç yıl süren hayatında birçok eser kaleme almıştır ve tercüme
eserler yayınlamıştır. Türk dünyasının önemli âlimlerinden biri olarak gördüğü Ali Şir
Nevai’nin eserlerini Kırım Türkçesi’ne aktarmıştır. Nevai’nin Muhakemetü’l Lugateyn
adlı eserini 1882 yılında Bahçesaray’da basmıştır.39 Gaspıralı’nın bugüne kadar ortaya
çıkmış olan eserlerini ise şöyle sıralayabiliriz: Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı
Muvazene (1874), Rusya Müslümanları (1881), Salname-i Türki (1882), Hoca-i Sıbyan
(1884), Hergün Gerek Zakonlar (1884), Avrupa Medeniyetine Bir Nazar Muvazene
(1885), İslamlara Dair Nizamlar ve İmtiyazlar (1885), Rusya Coğrafyası (1885), İki
Bahadır (1886), Maişet Muharebesi (1886), Halera Vebası ve Onun Deva ve Darusu
(1887), Bahtiyar Nazım (1889), Medeniyeti İslamiye (1889), Garaib-i Adat-ı Akvam
(1890), Atlaslı Cihanname (1893), Arslan Kız (1894), Kıraat-i Türki (1894), Mektep
ve Usul-i Cedid Nedir? (1894), Risale-i Terkib (1894), Rehber-i Muallimin (1898),
Muhtesar İlm-i Hibas ve Mesail-i Hisabiye (1898), Türkistan Uleması (1900), Mirat-ı
Cedid (1901), Mebadii Temeddunü İslamiyanı Rus (1901), Beden-i İnsan (1901), İran:
Resimli Mecmua (1901), Meşhur Payitahtlar (1901), Usul-ü Edep: Şark ve Arap
Kaideleri (1901), Tashih-i Akaidden (1901), Temsilat-ı Krilof (1901), Malumat-ı
Nafiye (1901), Asya’da Komşularımız (1903), Akgül Destesi (1906), Darü’l-rahat
Müslümanları (1906), Müslüman Kongresi (1909), Rusya’da Milli Türk Mekteplerinin
Islahı ve Usul-ü Setiyenin İntişarı (1911).
İsmail Gaspıralı’nın makaleleri, Yavuz Akpınar tarafından derlenmiş ve Ötüken
Yayınları tarafından üç cilt halinde yayınlamıştır; Seçilmiş Eserleri I: Roman ve
Hikâyeleri, Seçilmiş Eserleri 2: Fikri Eserleri, Seçilmiş Eserleri 3: Dil, Edebiyat ve
Seyahat Yazıları.
35 Gaspıralı, a.g.e., s.372-374.
36 Gaspıralı, a.g.e., s.372.
37 Gaspıralı, a.g.e., s.213.
38 Seydahmet, a.g.e., s.133-139.
39 Safter Nagayev, “Dilde, Fikirde, İşte Birlik (Gaspıralı ve Türkistan)”, Ak. Bayram Orak, Kardaş Edebiyatlar, Sayı 26,
Ocak-Mart, 1994, sayı 26, s.9.