« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Kas

2007

Vaziyeti umumiye

HASAN ÜNAL 07 Kasım 2007

DÜN bu satırlar kaleme alınmadan evvel Dağlıca baskını sırasında kaçırılan ve o tarihten bu yana PKK’nın elinde rehin tutulan 8 askerimiz bırakılmıştı. Bu serbest bırakma işleminde bir taraftan DTP milletvekillerinin; öte yanda da Barzani ve Amerikan yetkililerinin yer almış bulunması esas meselenin ne olduğunu ve nasıl bir tehditle karşı karşıya bulunduğumuzu gösteriyor.

Askerlerimizin serbest bırakılarak TSK bünyesine yeniden dönmüş olmalarına sevinmemek mümkün değil. Ancak serbest buraktırma işinde yer aldıkları anlaşılan DTP’li milletvekillerinin bu işi AKP hükümetinin bilgisi dahlinde yaptıklarını açıklamış bulunduklarını burada not etmek gerekiyor. Umarız böyle bir şey yoktur ve haber yalandır. Çünkü hükümetin bilgisi dahilinde bu işin yapılması bir tür pazarlık anlamına gelir ki, o zaman durum daha da vahim demektir. Çünkü o pazarlığın ne olduğunu bilmiyoruz.

Bush-Erdoğan görüşmesinden hemen önce

Askerlerİn Bush ile Erdoğan’ın bugün yapacakları görüşmenin hemen öncesinde serbest bırakılmış olmaları oldukça manidardır. Her ne kadar bu serbest bırakma işlemi TSK’nın kararlılığından dolayı gerçekleşmiş olsa da, Dağlıca baskını ve daha önceki saldırıların stratejik bir amaç çerçevesinde gerçekleştirilmiş olduğunu göstermektedir. Bu amaç da TSK’yı halkın gözünde küçük düşürmektir.

TSK’nın halkın gözünde küçük düşürülmesi ABD ve Barzani-Talabani ikilisi açısından fevkalade önemlidir; çünkü halkın gözünde itibarını kaybetmiş olan bir TSK’nın sınır ötesi operasyon yapma konusundaki açıklamaları ve kararlılığı da sorgulanır hale gelecek; zamanla TSK’nın, işini iyi yapmadığı tartışmaları başlayacak ve bu arada Barzani-Talabni ikilisi de Kerkük şehrine el koyacaklardır.

2003 yılında konuşulan senaryo

2003 yılında ABD Dışişlerinin düzenlediği bir toplantıda neler konuşulduğuna dair bir kısım ifşaat basına da yansımıştı. Bazı Türk vatandaşı akademisyen ve gazetecilerin de katıldığı anlaşılan bu toplantıda senaryo olarak ortaya atılan soru Kerkük’ün geleceğiyle ilgiliydi. Katılımcılar ABD’nin yardım ve teşvikleriyle Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan kurdurulacağını; bu devlete Kerkük şehrinin de verilmesinin planlandığını; Kerkük şehrine 2007 sonuna kadar Peşmerge kuvvetlerinin resmen el koyacağını ve ardından bir referandum yapılarak bu kıymetli şehrin kukla devlete verileceğini anlatmışlardı.

Buraya kadar söylenenlerin referandum ve şehri resmen ele geçirme kısmı hariç tamamı şu an itibariyle gerçekleşmiş durumda. Bu senaryoyu yazan Amerikalıların gerek Türk vatandaşı gerekse Türkiye uzmanı katılımcılardan öğrenmek istedikleri şuydu: Acaba Kerkük şehri kukla devlete verilirken TSK ne yapabilirdi? Bir iki şikayet açıklaması, bazı itirazlardan sonra meseleyi istemeye istemeye de olsa kabullenir ve vaziyete katlanır mıydı? Yoksa işi askeri manada müdahale etmeye götürür müydü?

Amerikalıların öğrenmek istediği bu sorunun cevabına Türkiye’den giden katılımcılar da dahil olmak üzere hemen herkes aşağı yukarı şu cevabı vermişti: Kerkük’ün her manada ve tamamen söz konusu kukla devletin egemenliğine geçmesine TSK itiraz eder, bu itirazını kamuoyu önünde de dile getirebilir; hatta her şeyi göze alarak bu senaryoyu durdurmak amacıyla müdahaleye dahi kalkışabilirdi.

Ama Türkiye’de pek çok şey değişmişti. Öncelikle AKP iktidardaydı. Demokratikleşme (!) konusunda önemli adımlar atılmıştı. Dolayısıyla TSK’nın böyle bir harekata kalkışması bir yandan hükümet; öte yandan TÜSİAD, gazeteler ve televizyonlar ile sivil toplum kuruluşları (!) tarafından yürütülecek operasyonlarla önlenirdi. Katılımcılar aşağı yukarı bu sonuçlara varmışlardı.

O senaryo devam ediyor

Bugün yaşadıklarımız işte o senaryonun devamı. Şubat ayından beri TSK’nın sınırda yaptığı stratejik nitelikli yığınak bir yandan Barzani ve ona içerde destek veren çevreleri öte yandan da Amerika’yı ürküttü. Beklentileri 22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin yeniden seçimi kazanmasıydı ve bu gerçekleşti. Ancak seçimlerden sonra da sınırdaki yığınağın azalarak değil artarak devam etmesi 2007 sonuna kadar yapılması planlanan Kerkük referandumunu askıya aldırdı.

Referandum 2008 Mayıs ayına kadar yapılacağı için TSK’nın yıldırılması lazım. Son zamanlarda TSK’ya yönelik PKK operasyonları ve her defasında gazete ve televizyonlarda başlatılan psikolojik harekat halk ile TSK arasında güvensizlik yaratmayı amaçlıyor. Dağlıca baskınında askerlerin kaçırılması ve ardından başlayan psikolojik harekat tam da bu amaçlı.

Hedefleri TSK’yı işini iyi yapmayan bir kurum olarak halka göstermek, halkın gerek PKK’ya gerekse Barzani’nin devlet kurma çabalarına karşı gösterdiği tepkinin en azından bir bölümünü TSK’ya yönlendirmek. Ama bilmeleri gereken bir şey var: Halk olup biteni gayet iyi görüyor. Gazete köşelerinde ve televizyonlarda bu psikolojik harekatı yapanları teşhiş ediyor ve TSK’ya sahip çıkıyor. Doğrusu da bu...

Ziyaret -> Toplam : 125,35 M - Bugn : 108125

ulkucudunya@ulkucudunya.com