« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Eyl

2013

Çözüm süreci: Siyam ikizlerini ayırma operasyonu

Emre Uslu 01 Ocak 1970

Kürtlerin önemli bir çoğunluğu uzun süredir duygusal ve zihinsel olarak bölünmüştü. Özellikle BDP ve PKK’ya destek veren Kürtler kendilerini bu devletin/ülkenin vatandaşı hissetmiyor, devletin güçlerini kendi güçleri görmüyor, PKK’yı kendi gücü olarak algılayıp destekliyorlardı.
Bölgede yaşayan ve devletten yana tavır koyan önemli sayıda Kürt ise devleti sevip benimsedikleri için değil, pragmatik bir tutum alarak, menfaatlerini en iyi koruma biçimi olarak devletin yanında tutum almak gerektiği için bu pozisyonda yer alıyorlardı. Yani onlar da esasen kendilerini bu devletin vatandaşı görmüyordu ama bireysel veya grupsal menfaatleri gereği “sözleşmeli vatandaş” olmayı tercih ediyorlardı. Devletle sözleşmeleri (devletle aralarındaki menfaat bağı) devam ettiği sürece vatandaş, o bağ kesildiği zaman da “karşıt” oluyorlardı.
Türklerin devlete bağı ise menfaat bağından öte duygusal bir bağı ifade eder. Onlar devleti kimliklerinin, duygu dünyalarının bir parçası gibi görürler. Bu nedenle de devleti kutsarlar.
Çözüm süreci tartışmaları ortaya çıkana kadar Türkler bir halüsinasyonla yaşayıp Kürtler kardeşimiz algısı ile teselli buluyor, bu ülkenin bölünmeyeceği ezberi üzerinden kendi hayal kozalarında mutlu bir kelebek olmayı bekliyorlardı. Türklerin en büyük tesellisi, devlete kendileri gibi bağlı olduğunu düşündüğü, PKK’nın yanında yer almayan Kürtlerin de ülkeye kendileri gibi bağlı olduğunu, devleti sevdiğini ve benimsediğini, düşünmekti.
Çözüm sürecinde Türkler kozalarındaki tatlı uykularından uyanıp gerçeği gördüler. Bu gerçek şu: Türkler ilk defa toplu hâlde Kürtlerin zihinsel ve duygusal olarak bölündüğünü anladılar. Çözüm süreci de esasen Kürtlerin sosyolojik ve duygusal olarak bölündüğü fikrine Türkleri ikna etmek.
Çözüm sürecinin aktörlerinin amacı bu olmasa da gerek âkil insanların, gerekse AKP ve PKK’lıların söylemlerinin ürettiği tartışmadan bu sonucu çıkarıyor sıradan halk. Hem âkil insanlar hem AKP ve PKK Kürtlerin eşit yurttaşlar olarak haklarını almalarını gerektiğini anlatırken Türkler sıklıkla şu itirazla karşılık veriyor: “Kürtler cumhurbaşkanı oluyor, milletvekili oluyor, memur oluyor nesi eşit değil.”
Bunun Türklerin kavram dünyasındaki karşılığı şu: Biz Kürtleri ayrı görmüyoruz onlar bizim kardeşimiz.
Hatta birbirinden ayrılmaz siyam ikizi gibi bir kardeşlik bu Türkler açısından. Bir yandan travmatik ama öbür yandan da birlikte yaşanabileceği fikrini kabul etmiş bir kardeşlik.
Türkler Kürtlerin sorunlarını görüyor ama siyam ikizi gibi taşıdığı kardeşinden de ayrılmak istemiyor. Çözüm sürecinde başlatılan tartışmalarda Türklere şu hatırlatılıyor: Senin parçam diye sırtında taşıdığın Kürtler aslında başka insan ve sizin eşit iki insan gibi ayrılmanız gerekiyor.
Çözüm süreci esasen bu siyam ikizi iki kardeşi sosyolojik olarak ayırma ve “normalleştirme” operasyonu...
Çözüm süreci operasyonuyla Türkler, bir yandan düne kadar sorunlu da olsa sırtında taşıdığını hissettiği Kürleri sırtından indiriyor, o bagajdan kurtulmanın hafifliğini yaşamak istiyor. Bu nedenle ne olacaksa olsun bu savaş bitsin diyor.
Öbür yandan da şimdiye kadar parçam diye yapışık yaşadığı kardeşinden ayrıldığı için kırgın ve kızgın.
Türkler için savaşın bitmesi demek savaşın örttüğü gerçeğin, Kürtlerin Türklerin parçası olmadığı, parçası sandığı toplumun aslında parçası diye sırtında taşıdığı yükün bir başka insan olduğu gerçeğini kabul etmesi demek. Bunu gördüğü için de aldatılmışlık duygusuyla kırılıyor, kızgınlaşıyor.
Paradoksal olarak bu duygudan kurtulduğu için bir yandan kızarken aynı zamanda hafifliyor da...
Ama bu hafifleme siyam ikizlerinin ameliyatla ayrılması gibi bir hafifleme. Operasyon sırasında ikizlerden biri veya ikisi de ölebilir de. Bu da Türkleri kaygılandırıyor. Bu operasyonu yapan Erdoğan ve Öcalan’ın sözlerine güvenmedikleri için de kaygıları daha da derinleşiyor. Zira bu operasyonu yapan doktorlar halka esasen sonucun ne olacağını net olarak söylemiyorlar.

Peki, bu operasyondan sonra ne olur?
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Çözüm süreci ameliyatından sonra ne Türkler ne de Kürtler eskisi gibi olacak. Eskiden biri diğerinin bagajı idi şimdi bu bagajdan kurtulacaklar. Bu da onların yeni bir kimlik edinmelerini sağlayacak. Bu kimliklerden Türklerin kimliği, Türk milliyetçiliği, daha çok reaksiyoner bir kimlik olarak çıkacak. Bu kimliğin taşıyıcısı da devlet değil daha çok reaksiyoner örgütler olacak.
Kürtlerin kimliği zaten reaksiyoner bir kimlik olarak şekillenmişti. Bu operasyon onların kimliğini “zafer” duygusuyla taçlandırıyor.
Siyam ikizi kardeşler eğer başarılı bir operasyonla ayrılabilirse ayrıldıktan sonra rahatlayıp sarılacaklar mı yoksa vuruşacaklar mı işte bunu yeni oluşacak kimlikleri belirleyecek. Şimdilik her iki toplumun da kimliği reaksiyoner kimlikler olarak tezahür etmeye başladı.
İki reaksiyoner kimlikten bir barış nasıl çıkar bilemem. Sanırım bunun için simyacı bir ustaya ihtiyaç var...

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 27370

ulkucudunya@ulkucudunya.com