« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Eki

2013

İsmail Hakkı Uzunçarşılı

01 Ocak 1970

Akademisyen, yazar, milletvekili

Osmanlı Devletine ait araştırmalarıyla tanınan bilim adamı. İstanbul’da 1888 yılında doğdu. Tahsilini, Darülfünun’un Edebiyat şubesini bitirerek tamamladı.

İlk görevi Kütahya İdadisi'nde 1912 yılında tarih ve coğrafya öğretmenliğidir. Burada kaldığı sekiz sene içinde şehrin tarihini de inceledi. Kütahya Yunanlılar tarafından işgal edilince, Eskişehir, Ankara ve oradan da Kastamonu’ya yerleşti. Kastamonu Lisesi öğretmenliğinden sonra 1922’de Balıkesir Lise Müdürlüğüne getirildi. 1924 Balıkesir Milli Eğitim Müdürü, 1925’te Milli Eğitim Bakanlığı Genel Müdürü ve 1927’de Balıkesir milletvekili oldu. Tarihi araştırmalarına milletvekiliyken de devam eden İsmail Hakkı 1931 yılında Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçildi.

Üniversite reformundan sonra, ‘Ordünaryüs Profesör’ olarak Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevine başladı. Anadolu Selçukluları ve Beylikleri, Osmanlı Devletinin Kanuni devrinin sonuna kadar olan devrini ders olarak okuttu. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açılması üzerine burada da ders vermeye başladı. İstanbul’da ders saatleri dışında devamlı Başbakanlık Arşivinde bulunur, Osmanlı medeniyet ve teşkilat tarihi ile ilgili vesikaları incelerdi. 1939 yılında üniversiteden ayrılarak milletvekili oldu. Halk Partisinin iktidardan ayrılması ile tekrar 1950 yılında üniversiteye döndü. Bu dönemde araştırmalarını daha çok Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde yapan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, hayatı boyunca Türk tarihine hizmet etmiş, pek çok eser yazmıştır. Bir gün arşiv dönüşü arabada geçirdiği fenalık sonucunda 10 Ekim 1977 tarihinde öldü. Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.

ESERLERİ:
Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı,
Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı,
Kapıkulu Ocakları,
İlmiye Teşkilatı,
Osmanlı Tarihi,
Sivas Şehri,
Alemdar Mustafa Paşa,
Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal,
Kütahya Şehri,
Anadolu Beylikleri,
Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devleti,
Kitabeler,
Mekke Emirleri,
Çandaroğulları gibi kitapları dahil çeşitli dergilerde yayınlanmış makale ve araştırmaları mevcuttur.
________________________________________

OSMANLI TARİHİ

Ömrü boyunca Osmanlı tarihini inceleyen İsmail Hakkı Uzunçarşılı; Osmanlı tarihinin arşiv vesikaları incelenmeden, kanunname ve yazma eserler okunmadan doğru öğrenilmeyeceğini savunur ve bu konuda şöyle der:

Tarih meraklılarına şunu söyleyeyim ki Osmanlı tarihini yalnız basma eserlerden okurlarsa pek noksan ve kısmen de hatalı malumat (bilgi) elde etmiş olurlar. Altı buçuk asırlık devamlı bir tarihi olan Osmanlı İmparatorluğunun siyasi, mali, iktisadi, askeri, ilmi, içtimai (sosyal) vb. vaziyeti, hakiki kaynaklara dayanılarak tetkik edildiği zaman bu devletin bütün azametiyle çehresi meydana çıkar. Başka türlü, sathi, derme çatma malumat ve basit tetkik ile haklı olarak bu hayret ve takdire şayan azamet ve kudretin anlaşılmasına imkan yoktur. Yine bunun gibi bu devletin inhitat (gerileme) ve sukutu (yıkılması) ve buna dair olan vesaik (vesikalar) ve eserler iyice incelenmedikçe doğruyu görmek imkansızdır. İşin iç yüzü tarihlerden ziyade vesikalarda görünmekte ve vaziyet ancak o zaman aydınlanmaktadır. Ben arşivleri görüp beni alakadar eden vesikaları henüz incelemeden ve yine bu devlete ait yazma ve basma yüzlerce gerek perakende (dağınık) ve gerek toplu olarak yazılan kanun ve kanunnamelerini tetkik etmeden önce kendimi Osmanlı tarihine oldukça vakıf bir adam sanırdım. Ancak kanunnamelerle vesikaları tetkik ettikten sonradır ki bu hususta ne kadar sathi malumat sahibi olduğumu anladım ve yine o zaman Roma İmparatorluğundan sonra en çok süren ve üç kıtaya yayılmış olan bu devletin kudretini ve inhitatı (gerilemesi) esnasında pek çok sadmelere (darbelere) rağmen neden Selçuk, Cengiz ve Timur imparatorlukları gibi az zamanda parçalanıp dağılmadığını ve köşesinden bucağından koparıldığı halde dimdik ayakta durduğunu ve sonradan, yani 19. asırdan itibaren de neden süratle sükut ettiğini (yıkıldığını) idrak edebildim. İman ve akide haline gelmiş olan kanunların zayıf zamanlarda bile şöyle böyle tatbik edilebilmesi ve bu kanunların nesilden nesile kudsi an’ane olarak devam etmesi, Türk milletinin kendisini her zaman hakim mevkide görmesi, onun en zayıf olan zamanlarında da kendisini, yani İslam camiasını parçalanmaktan kurtarmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 26703

ulkucudunya@ulkucudunya.com