« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Kas

2013

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

01 Ocak 1970

(1898-1973} Türk şairi ve tiyatro yazarı.
18 Mayıs 1898de İstanbul'da doğdu. Babası hazîne-i hâssa başmüfettişi Sü¬leyman Nâfız Bey, annesi Fatma Ruhiye Hanım'dır. Baba tarafından Trabzonlu bir aileye mensuptur. İlk ve orta öğreni¬mini Bakırköy Rüşdiyesi ile Hadîka-i Meş¬veret İdâdîsi'nde tamamladı; bir süre devam ettiği Tıp Fakültesini bitiremeye-rek dördüncü sınıftan ayrıldı. 1918'de İleri gazetesinin yazı heyetinde çalıştı, 1922'de gazetenin temsilcisi olarak An¬kara'ya gitti. 1922-1924 yılları arasında Kayseri Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Daha sonra Ankara Muallim Mek-tebi'nde (1924), Ankara Kız ve Erkek li¬selerinde öğretmenliğe devam etti (1924-1932). İstanbul'a döndükten sonra da Vefa Lisesi. Kabataş Lisesi ve Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde öğretmen¬lik yaptı (1932-1946).
1946 yılında politikaya atılarak De¬mokrat Parti'den İstanbul milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960 İhtilâline kadar milletvekilliği yaptı. İhtilâlde diğer De¬mokrat Parti milletvekilleriyle birlikte tutuklanarak Yassıada'ya gönderildi. Ha-ziran 1960- Eylül 1961 tarihleri arasın¬da tutuklu kaldı ve suçsuz bulunarak sa¬lıverildi. Bir daha politikaya girmedi ve son yıllarını Arnavutköy'dekİ evinde ge¬çirdi. Bir vapur seyahati sırasında Fet¬hiye civarında 8 Kasım 1973te öldü. Me¬zarı Karacaahmeftedir.
Şiire çok genç yaşta başlayan Faruk Nafiz'in 1913-1917 yılları arasında Pe-ydm ve Servet-i Fünûn'ûa neşredilen ilk şiirleri, gerek muhteva gerekse üs¬lûp ve kelime kadrosu bakımından Ser¬vet-i Fünûn ve Fecr-i Âtı şiirinin özellik¬lerini taşımaktadır. Bunlarda Cenab Şahabeddin, Tevfik Fikret ve Ahmed Hâ-şim'in tesirleri açıkça görülür. Şiirlerinin konusu ferdî aşk ve ıstıraplardır. Bu fer¬dî sanat anlayışı dolayısıyla, o sıralarda cemiyeti derinden sarsan I. Dünya Sa¬vaşı bile onun şiirlerinde fazla bir akis bulmamıştır.
1918'de ilk şiir kitabı Şarkın Sultan-ları'nı neşreder. Aynı yıl Yeni Mecmua, Fağfur, Şâir gibi edebî mecmualarda da şiirleri yayımlanmaya başlar. Bu şiirler¬le birlikte Faruk Nafiz'in edebî kişiliği¬nin yerine oturduğu görülür; artık aru¬za hâkimdir ve kendine has bir üslûbu vardır. Bu devreden sonra Faruk Nafiz'in şiirleri Edebiyyât-ı Umûmiyye, Büyük Mecmua, Nedim, Ümid, Yarın, Süs, Yıl¬dız gibi pek çok dergide görülür. 1919'-da sadece iki sayı çıkan Edebî Mecmua'-nın müdürlüğünü yaptı. Bu dönem şiir¬lerinde de daha çok aşk konularını ele almıştır. Bunun yanı sıra özellikle Büyük Mecmua, Nedim ve Ümid dergilerinde I. Dünya Savaşı'ndan sonra işgal edilen ülkemize dair "Bozgun", "Hisar", "Yaralı Arslan", "Münâcât" ve "İzmir" gibi şiir¬leri yayımlanır.
Faruk Nafiz'in sanat hayatında 1922'-den sonra yeni bir dönem başlar. Bu ta¬rihten itibaren Anadolu gerçeğini bizzat gören ve yaşayan şair artık bütünüyle cemiyete yönelir. Bu yeni sanat anlayışı ile yazdığı şiirler hece vezniyledir ve doğ¬rudan doğruya o devirde hızlanan sade Türkçecilik cereyanına bağlıdır. Faruk Na¬fiz'in yeni sanat anlayışını. 1926'da Hayat mecmuasında yayımlanan "Sanat" şiirinde bir beyanname haline getirdiği görülür. Burada Batı edebiyatı âdeta yok farzedil-mekte ve cemiyete yönelme esas alın¬maktadır. İstanbullu aydın ile Anadolu'da¬ki halk arasında olumlu bir ilişkinin ku¬rulması gerektiği belirtilirken Batı hay¬ranlığı ve taklitçiliğinin karşısına da Ana¬dolu insanı ve kültürü çıkarılmaktadır.
Şairin bu anlayış doğrultusunda yaz¬dığı en meşhur şiiri "Han Duvarları"dır. Bu şiirle, daha önce itibarî bir tarzda ele alınan Anadolu gerçekçi ve sade bir ba¬kışla anlatılmıştır. Faruk Nafiz bilhassa müdürlüğünü yaptığı Hayat mecmuasın¬da Anadolu'yu, coğrafyasını, tabiatını ve Anadolu insanını, onun meselelerini an¬latan, halk edebiyatı kaynaklarıyla da beslenmiş şiirler yazmıştır. Bu şiirlerle birlikte edebiyatımızda "memleket ede¬biyatı" denilen bir cereyan başlar.
Faruk Nafiz aruzla yazdığı şiirlerde Yah¬ya Kemal'i üstat kabul eder ve onun açtığı yoldan yürür. Daha sonra hece ile yazdığı şiirlerde aruzda sağladığı ahen¬gi hecede de kurmaya çalışır ve bunda da büyük ölçüde başarılı olur. Aynı yıllar¬da kendisi gibi hece vezniyle yazan Enis Behiç, Yusuf Ziya, Halit Fahri ve Orhan Seyfi ile birlikte "Beş Hececiler" [1][142] adı verilen grup içerisinde mütalaa edilir.
Akbaba (1934), Karikatür (1936), Mi¬zah (1946) dergilerinde 800'den fazla mizahî şiiri yayımlanan Faruk Nafiz'in bir de mizah yazarlığı cephesi vardır. Çam-lıbel, Çamcleviren, Çamlıviran, Deli Ozan, Akıllı Ozan gibi takma adlarla yazdığı bu şiirlerde daha çok memleket mese¬lelerini, siyasî çekişmeleri ve dil konula¬rını işlemiştir.
Faruk Nafiz ayrıca tiyatro eserleri ka¬leme almış ve manzum mektep temsil¬leri yazmıştır. Köy meselelerini işleyen Canavar ile (1926) devletin o yıllarda¬ki resmî tarih tezini destekleyen Akın (1932), Özyurt (1932)ve Kahraman (1933) bunların en tanınmışlarıdır.
Eserleri. Şiirler. Şarkın Sultanları [2][143]; Dinle Neyden [3][144]; Gönülden Gönüle [4][145]; Çoban Çeşmesi [5][146]; Suda Halkalar [6][147]; Bir Ömür Böy¬le Geçti [7][148]; Elimle Seçtik¬lerim [8][149]; Boğaziçi Şarkısı [9][150]; Tatlı Sert [10][151]; Akıncı Türküleri [11][152]; Akar¬su [12][153]; Heyecan ve Sükûn [13][154]; Zindan Duvarları [14][155]; Han Duvar¬ları. [15][156]
Tiyatrolar. İlk Göz Ağrısı [16][157]; Sevk-i [17][158]; Cana¬var [18][159]; Ahin [19][160]; Özyurt [20][161]; Kahraman [21][162]; Ateş [22][163]; Dev Ay¬nası (adapte, 1945'te oynanmış fakat basıt-mamıştır}; Yayla Kartalı [23][164]. Mektep Temsilleri. Numaralar [24][165]; Bir Demette Beş Çiçek [25][166]; Yangın [26][167]; Kanbur [27][168]. Fa¬ruk Nafiz'in bunlardan başka Yıldız Yağ¬muru [28][169] adlı bir roman de-nemesiyle Tevtik Fikret, Hayatı ve Eser¬leri [29][170] adlı biyografi çalışması vardır. Ayrıca çeşitli dergi ve gazete¬lerde hâtra, sohbet, makale ve deneme¬leri yayımlanmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 8442

ulkucudunya@ulkucudunya.com