ABD dünya liderlerini gizlice dinlerse...
Selim Savaş GENÇ 01 Ocak 1970
Türkiye’de yeterince gündeme gelmemiş olsa da Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) Avrupa’da kırdığı ceviz çoktan kırkı aşmış durumda. Daha önce Fransa’da binlerce insanı dinlediği ve e-posta yazışmalarını takip ettiği ortaya çıkan kurum, küresel iletişim güvenliğini sorgulanır kılıyor.
NSA’nın eski sistem analisti Edward Snowden’in sızdırdığı bilgiler doğrultusunda yol almaya çalışan Avrupalı istihbarat örgütleri, her geçen gün skandalın yeni bir boyutuyla karşılaşıyor. Snowden’in sızdırdığı bilgiler ve deliller somut olunca Washington, “Biz de tıpkı diğer ülkeler gibi istihbarat topluyoruz.” ifadeleri ile durumu diplomatik bir dille kabullendi. Gerek haber ağları deşifre olan gerekse en sağlam müttefiklerini dinlediği ortaya çıkan ABD için çok zor bir durum. Obama ise güvenlik endişeleri ile mahremiyet kaygıları arasında bir denge kurmak zorunda olduklarını ifade ederken dinlemenin kaçınılmaz olmakla birlikte ölçünün kaçırılmamasından yana tavır almış oldu.
Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonunu dinlediği yönündeki iddialar dinleme hastalığının nerelere kadar sirayet ettiğini gösteren dramatik bir örnek. Geçen hafta yeni koalisyon kurma telaşesi içinde pazarlıklara devam eden Berlin, işini gücünü bırakarak bir numaraları Merkel’in dinlenmesine nasıl mâni olamadıklarını ve bu işin en güçlü müttefikleri ABD tarafından ifa edilmesine nasıl tepki vermeleri gerektiğini tartıştı. Özetle Berlin, soğuk savaş sonrası ilk defa büyük bir şok yaşadı ve bu tatsız duruma nasıl tepki vereceğini bilemedi. Olayın patlak vermesi akabinde Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, ABD büyükelçisini makamına çağırarak detaylı bilgi alırken Şansölye Merkel bizzat Başkan Obama’yı arayarak “Beni siz mi dinletiyorsunuz?” sorusunu yöneltti. Merkel’in arayacağını muhtemelen dinlediği diğer telefonlardan haber alan Washington ise vereceği yanıtı profosyonelce hazırlamıştı. Merkel’in dinlendiğini kabul etmeyen Obama, kendisinin direktifi ile bu yönde verilmiş bir emir olmadığını, “Amerika Merkel’i dinlemiyor, dinlemeyecek.” cümleleri ile ifade etmiş. Bu doğru olabilir. ABD hâlihazırda Almanya’yı dinlemiyor ve yakalandığı için de belki gerçekten de uzun süre daha dinlemeyecek. Lakin bu ifadeler Merkel’in geçmişte dinlenmediğini garanti etmiyor.
Dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan Almanya’nın lideri kolaylıkla dinlenebiliyorsa yeryüzünde dinlenemeyecek siyasetçi, şirket ya da örgüt yok demektir. Nitekim Merkel’in dinlendiği haberleri akabinde medyaya sızan yeni bilgilerde 35 ülke liderinin daha dinlenmiş olabileceği iddiaları (Guardian gazetesinin web sitesinde) yayımlandı. Merkel’i dinleyen ABD, güvenlik tertibatı Almanya ile mukayese edilemeyecek kadar zayıf ve dışa bağımlı olan Türkiye’de acaba neler yapıyordur? Ekonomik açıdan ilk 17’ye giren Türkiye’nin ABD’nin dinlediği 35 ülke arasına girmemesi mümkün olabilir mi?
Geçen sene Avrupa’da bakanlıkların güvenlik sistemlerini de organize eden bir sistem güvenliği firmasının çalışanı ayaküstü sohbetimizde, Türkiye’de devletin büyük güvenlik zaafları bulunduğunu, Ankara’nın dikkat etmesi gerektiğini ifade etmişti. Zira NSA’nın telefonların yanı sıra siyasilerin e-posta yazışmalarını takip ettiği de ortaya çıktı. Tüm bu gelişmelerin biz bireylere bakan yanı ise sığınmasız olduğumuz ve mahremiyet alanımızın güvence altında olmadığı gerçeğidir.
İşin güvenlik boyutuna baktığımızda emniyet birimlerinin dinlemeler sayesinde birçok terör olayına henüz planlanma aşamasında müdahale edebildiğini gözlemliyoruz. Son yıllarda tüm dünyada güvenlik birimlerinin yakaladığı başarı grafiğinin ardında cep telefonlarının yaygınlaşması ve onlar üzerinden kurgulanan takip sayesinde katedilen mesafe var. Buraya kadar anlaşılır bir tablo ile karşı karşıyayız ve dinlemeleri kamuoyunda sempatik kılan verilerin mevcudiyetini bilerek muhalefet etmemiz gerekiyor.
Peki, terör olayları ile alakası olmayan muhalif siyasiler, gazeteciler ve kanaat önderlerini dinleyen istihbarat organlarına ne demeli? Gazetecilerin peşlerine ajan takılıp takip ettirildiği, muhalif siyasetçilerin dinlendiği, onlara yakın iş adamlarının fişlendiği iddia edilen bir ülkede güveni nasıl tesis edeceksiniz? ‘Kamu gücü bugün benim elimde’ hastalığının en büyük algı sorunu, bu durumun ebediyen devam edeceğini zannetmektir. Darbe suçu delilleri ile yaşayan askerler bir gün kapılarının polis tarafından çalınacağını tahmin bile edemiyordu. Kendilerini devlet enstrümanı ile özdeşleştiren ve artık devlet benim (ene-l devlet) diyen anlayışın, kamu gücünü özgürlüklerin genişlemesi için kullanmaması, devlet adamını ve icratlarını aşırı sahiplenmesi, sorgulamaması ve sorgulayanları da ‘millî duruş’ sergileyememekle hatta ihanetle suçlaması doğaldır. Zaman içinde yeterince ‘millî duruş’ sergileyememek bile dinlenmek için gerekçe gösterilebilir. Keşke açıktan verilen ikazları dinleyip mahremi dinlemeseler...