Görünmeyenler ve ortadakiler
Güler KÖMÜRCÜ 07 Kasım 2007
Sayın Erdoğan ‘emekli ve de görevde olan paşalara’ çattı bu defa da... Erdoğan’ın ‘bir emekli paşa’ hakkındaki görüşlerine vatandaş kimliğimle yürekten katılıyorum ki fikirlerine başvurduğum bazı değerli emekli paşalar da bu konuda aynı fikirdeler. Ancak Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının içine serpiştirilmiş doğrular, açıklamasının çekirdeğine yerleştirdiği ‘görevdeki bazı komutanlarla ilgili’ imasını da asla haklı kılmıyor. Söz konusu olan; ülkemizin bekası, savaşa an kalmış, o halde görev başındaki her komutan da ‘sahip olduğu hakkın bütün gereğini’ kimsenin izine gerek duymadan yerine getirecektir.
Erdoğan’ın dedi ki; ‘Bazı televizyon kanallarında bu alanlarda tecrübe sahibiymiş gibi konuşanları görüyoruz. Bunlar sadece tahrik memuru olarak görev yapıyor. Sıfatı ne olursa olsun, hangi görevde olursa olsun, ister emekli ister muvazzaf (hâlâ görevde olanlar) olsun... Bunlar, bu ülkenin birliğine, beraberliğine saldırmaktan başka bir şey değildir. Bunlar sadece acaba biz şu anda hükümeti nasıl köşeye sıkıştırırızı düşünüyorlar...’
Sayın Erdoğan’a katıldığım noktadan başlayalım; evet, bazı emekli generaller ki özellikle de ‘kan uykucusu’ olan birisinin, ‘en kahraman benim, benden iyi kimse askeri strateji bilmez, görevde olanlardan da iyiyim zaten ondan emekli edildim, ben olsaydım şehit de vermezdik’ türünden sadece kendine tapınma güdüsüne hizmetle yaptığı bazı konuşmalarla, kimlere-hangi cemaatlere argüman yarattığını gözetmeksizin, halkın bilinç altına ‘askerler kendi aralarında bakın kaça bölünmüşler, işte en kahraman O... paşa bile şu anda yapılan operasyonların hatasını anlatıyor’ şekilleriyle, TSK’ya ‘dolaylı itibar infazına’ çanak tutması kabul edilemez. (Savaşa an kala askerin kamuoyu nezninde güven sınavına sokulması kime yarar?) Erdoğan bu noktada kesinlikle haklıdır, bu birlik ve beraberliği sorgulatmaktır. Ama bir yanlış diğer doğruları silmez, bir ‘O’ emekli paşa, genel adına ‘ROL MODELİ’ olamaz.
İlaveten, son zamanlarda Güneydoğu’yu ‘akademik incelemeler’ dışında bilmeyen, dağlarını, halkını, barutunu koklamamış ne kadar çok ‘türedi’ terör uzmanı ortaya çıktı değil mi? Sırça köşkten konuşan terör uzmanı olur mu? Bendeniz inanmış vatandaş, ‘Kara Fatma ruhumla’ bile, ortadaki bazı ‘çooook bilen terör uzmanlarını’ dinledikçe, akıl karışıklığı içine düşüyorum. Zaten ‘O çoook önemli bazı uzmanların’ da hedefi bu, halkta milli bilincin, kolektif duruşun oluşmasını önlemek, milli doktrinler yaratma sürecini yavaşlatmak. Karşı tarafın savunucuları her zaman sadece 2.Cumhuriyetçiler (ya da malum bir cemaatin sözcülerinden) oluşmuyor ki ben düşünce özgürlüğü gereği ve de açık duruşlarından ötürü 2.Cumhuriyetçileri ve aynı seridekileri onaylamasam da izliyor, ilgiyle dinliyorum (benim duruşumu değiştirmeleri de mümkün olmuyor). En tehlikesi ise ‘içimizdeki bize benzer gözüken profesyoneller.’ Sizler ‘Onların’ tespitlerinin kendinizin milli-ulusal duruşuyla ne kadar da örtüştüğünü düşünmeye başladığınız andan itibaren, karşı taraf ‘milli söylemlerin içine yerleştirdiği kirli bilgilerini size şırınga etmeye, doğrularınızı istediği hedefe doğru yönlendirmeye’ başlıyor. Bunun adı da ‘psikolojik operasyon’ işte efendim. Tam bu günlerde sizlerin yükselen milli duygularınızı tespit etmiş, özlemini duyduğunuz kahraman ve derin akılların ‘maskesini’ takmış bazıları vitrinde servisteler. Akıl odalarımıza derhal çok hassas filtreler yapmak ve bunları ‘sobe’lemek zorundayız. Bu arada, biz-siz elbette sahipsiz değiliz.
Tam bu noktada, yaklaşık 3 yıl önceki bir yazımı hatırlatmak istiyorum; ‘Bir dost ile Dersaadet’te sohbet ediyorduk, olan biteni yorumlar iken ilginç bir soru sordu; ‘Meclis-i Daniş; ‘DANIŞMA MECLİSİ veya diğer adıyla ENCÜMENİ DANIŞ’in değerli isimleri bugün olana bitene nasıl bakıyorlar acaba? Meclis-i Daniş, emekli generaller, eski bakanlar, değerli milli akademisyenler ve de bazı diplomatlar, eski bürokratlardan oluşuyor’ dedi. Ben o gün sadece dinledim, durum beni aştığı için sustum.’ (Tarihte Encümen-i Daniş’in konumunu rahatlıkla ‘açık kaynaklarda’ bulabilirsiniz)
Bugün...’Acaba milli ve de derin aklından’ asla şüphe duymadığımız, ‘Encümen-i DANIŞ’ benzeri kaç ‘sivil yapı’ vitrin gerisinde mevcuttur dersiniz? Bence ‘yeteri’ sayıda.
Bazen... Hiçbir şey de ‘göründüğü’ gibi değildir, görülmeyen bazı ‘şey’ler hep vardır, VAR OLACAKTIR.