İZNİK KONSÜLÜ
01 Ocak 1970
Mitoloji ve Hıristiyanlık
Yüzyıllardan beri olduğu gibi Hıristiyanlık dünyası, büyük bir kısmıyla halen, kendi kutsal kitaplarının, Tanrı'nın sözü ve hakikatin bir ifadesi olduğu hususunda, şüphe taşımaz görünmektedir. Hıristiyanlığın doğuş ve gelişme devrinde dış tesirlere maruz kalması, her din için olduğu gibi, tabii karşılanmalıdır. Çünkü Hıristiyanlıkta da, ta ilk gününden itibaren, özellikle Yahudilik, Gnostizm (İrfaniyye) ve paganizm gibi dış tesirlere muhatap olmuştur. Zira peygamber İsa'nın mesajının değiştirilmesi ve adapte edilmesi, sadece Yahudi olmayanların dini kabul etmesini sağlamayacak, ama aynı zamanda yönetimdekilerin baskılarını azaltmalarına da vesile olacaktır.
Hıristiyanlık, dıştan gelen bu tür zorlamalara tepki göstermek, onları kendi aydınlığında eritmek yerine, harici şartların ve taleplerin tesiriyle içerik ve biçimde bazı değişikliklere yönelmiş: 'Ruhban sınıf' tarafından zaten bilinçli olarak tahrif edilirken, bir de yabancı unsurlarla karışmıştır. Yürütülmüş mücadelelere rağmen kökü kurutulamayan 'payenüştüreler' ve dinsel figürlerin hâkim düzenle uzlaşma arzusunun bir göstergesi olarak, Hristiyanlaştırılması yoluna gidilmiş, bu yolla, puta tapıcı bir kültürün mitolojisinin canavarları öldüren çok sayıdaki kahramanı ya da ilahları, Aziz Georges; fırtına ilahları Azize Elie ve sayısı bir hayli kabarık olan bereket tanrıları da, Bakire Meryem veya azizeler kültürüne dönüşmüştür. Grek kültür ortamı, İnciller üzerindeki en büyük tesirini, İbranice yazılmış olan ilk İncil metinlerinin Grekçeye çevrilmesiyle icra etmiştir. Çünkü Yunanlıların yapmış oldukları felsefe, Hz. İsa'nın öğretisini bu dilde tamamıyla ifade edemezdi. Bazı şeylerin yeniden yazılması gerekiyordu. İbranice İncil Grekçeye tercüme edilmeye başlandığında, bu tahditler sürekli yapıldı ve İbranice'deki bütün İnciller tahrip edilmiş ve her şey bitmişti. Hıristiyanlık, azizleri tanzim etmeyi kabul ettiğinden, çevrede hüküm süren efsane ve hurafeleri, kendi yararına göre adapte edip benimsemiştir. Örneğin, Hıristiyanlık, kendisinin tazim ettiği kendi şahsiyetlerinin heykellerini köylülerin alıştığı mahalli küçük tanrısal şahısların yerine ikame ediyor, bu dini yaymayı kolaylaştırıyordu. Bu yamama tavrını, Roma İmparatorluğu-Hıristiyanlık ilişkilerinde de görüyoruz. İşte bu yeni dinin siyasi otorite ile bütünleşmesinin bir sonucu olarak da, M.S. sonra 325'te toplanan İznik konsülü, sapkın saydıkları Ariasçuların katılmadığı şu karara varmıştır: Roma Güneş Tanrısının tapınımı İmparatorluğun bütününde çok yaygın olduğu için ve İmparator dünyada "Güneş Tanrısı"nın görünümü olarak addedildiğine göre, Paolcu Kilise, "Roma Güneş Gününü" Hıristiyan "Sabbati", Yani istirahat ve ibadet günü olarak ilan eder.
Neticede, Hıristiyanlık girdiği her coğrafyada bir şeyler alarak kendi özünü koza gibi örmüştür. Tefrik edilmesi ve tevhid akidesi ile uzlaştırılması güç olan 'üstureler içinde kalakalmıştır. Peygamber İsa'nın da erkenden aralarında ayrılması, tesirlere açık oluş kolaylaştırmış, böylece de genelde şirk, özelde ise Yunan-Roma kültür unsurları ağırlıklarını fazlasıyla hissettirmiştir. Öte yandan İznik konseyi sonucunda da ortaya 4 tane İncil çıkmıştır. (Markos, Matta, Luka, Yuhanna) Bundan ötürü gerek iç, gerekse dış dokusundaki gedikler sebebiyle, eldeki İnciller hakkında değişik hükümler verilmiştir. Bu cümleden olmak üzere, İncillerdeki farklı ahlaki kavramları değerlendiren Albert Bayet bunları genellikle inanıldığının aksine, Hristiyanlığın tek bir kaynağı olmadığını ispat eden farklı düşüncelerin bir yansıması olarak açıklamıştır.
Hıristiyanlığın aldığı en büyük dönemeçlerden birisi, daha önce muhalifi olduğu siyasi otorite ile uzlaşması, kovuşturulup sapkınlık olarak ilan edilirken, hükmetme ve yargılama mevkiine çıkmasıdır. Kısaca, değiştirmek üzere geldiği statüko ile uzlaşma...
Bu uzlaşmanın, şüphesiz ki siyasi neticeleri yanında, özellikle akideyi alakadar eden önemli sonuçlar olmuştur. Bir bakıma, Hıristiyanlık sekülerize edilirken, resmi bir görünüm kazanmış, arkasına aldığı güvence ve desteğe mukabil ise bedelci bir yolla politeist Roma'nın kimi dinsel mitolojilerini korumuştur. Pek çok sayıdaki İncil'in ortalıkta dolaşmasının meydana getirdiği başıboşluk ve anarşiyi sona erdirmek üzere ise çok önemli teolojik tartışmalara da sahne olan ve bugünkü Hıristiyanlığın temellerini siyasi-yapısal bir hüviyete kavuşturan İznik konsülü (MS 325), pek çok sayıdaki İncil'i 4'e indirmiştir